Ortadoğu'dan Orta Asya'ya: Diktatörlerin tek korkusu

img

ANKARA - Taliban rejimine ilk günden direnen Wahida Amiri, neden Kabil'de kalıp direnmeyi tercih ettiğini, “Burası benim toprağım. Bu toprakları seviyorum ve mücadele etmeye devam edeceğim. Kadınlara mesajım; hakkınızı savunmak için cesur olun" sözleriyle anlattı. 

Dünyanın her yerinde kadınlar, ayrımcı ve baskıcı ataerkil yönetime karşı mücadeleyi farklı şart ve koşullar altında sürdürüyor. Coğrafyalar farklı olsa da sorunları aynı olan kadınlar, birbirlerinden aldığı güçle daha cesaretli. Ortadoğu’daki karanlığın “kader” olmadığını görünür kılan bu cesaret, bu kez Orta Asya'nın güneyindeki Afganistan’da meydan okuyor.
 
Şeriat kanunları altında eşitlik ve özgürlükleri için direnen Afganistanlı kadınlar, 20 yıl sonra tekrar hakimiyet kuran Taliban boyunduruğuna teslim olmamakta kararlı. 
 
KADIN KORKUSU 
 
Başkent Kabil’i 15 Ağustos’ta ele geçirerek ülke yönetimine el koyan Taliban’ın ilk yasakları kadınlar için getirildi. Kız çocuklarına okulların kapıları kapatılırken, kadınlar yaşam alanlarının dışına itildi, Kadın Bakanlığı kapatıldı. Ülkeyi saran karanlık tabloya yine en çok dört duvar arasında şiddetin her türlüsüne mahkum edilmek istenilen kadınlar direndi. Eski Cumhurbaşkanı başta olmak üzere birçok erkek kaçarken, kadınlar Taliban’a direnmek için ülkede kaldı. Can güvenliklerine rağmen tıpkı Kuzey ve Doğu Suriye’de olduğu gibi “kurtarılmayı” değil topraklarını ve yaşam alanlarını kurtarmayı seçti. Kadınlar ilk haftalardan bu yana sokaklarda çeşitli eylemler yapmanın ötesinde zor koşullar altında birbirlerine ulaşabilme yöntemlerini de geliştirdi. Diktatörlerin korkusu olan özgürlük bayrağını devralan Afganistanlı kadınlar, şimdi Taliban için en büyük tehlike. 
 
Taliban’ın 20 yıl önceki baskı ve zorbalıklarına tanıklık eden kadınlardan Wahida Amiri, doğup büyüdüğü Kabil’de özgürce dolaşmaktan, emeğiyle açtığı kütüphanesinden, işinden oldu. Ancak ülkesini terk etmeyerek direnişi seçen Amiri, ilk günden bu yana Taliban’ın yasaklarına karşı ses çıkaranlardan. Şimdilerde sanal medyada paylaşılan sokak eylemlerinde en önlerde yer alan  Amiri, bir araya geldiği kadınlarla seslerini duyurmaya devam ediyor.
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla kadınların Afganistan’da verdiği mücadeleyi ve yükseltmeye çalıştıkları seslerini Amiri’den dinliyoruz. 
 
Afganistan aylardır Taliban’ın kontrolü altında. Geçen 3 aylık sürede Afganistan’da neler yaşandı? Şuan durum nedir? 
 
Önceki rejimin düşmesinden aylar geçti. Çok farklı koşullarda yaşıyoruz şuan. Çok korkunç bir durumdayız ve tüm halk özellikle kadınlar işlerini kaybetti. Kız çocukları için okullar kapalı. Babası annesi çalışamayan çocukların hayatları da etkilendi. Ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocuklarını bile etkiledi. Çocuklar iş bulmaya çalışıyor. Biz Taliban’dan önce çocukları da alıp parka giderdik, gezerdik, bir restoranda gider yemek yerdik. Ama şimdi bunları kaybettik. Hem psikolojik hem de ekonomik anlamda herkes kötü durumda. Taliban’ın uygulamaları gayri insani ve biz kadınlar da bu uygulamayı protesto ediyor, sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz. Taliban, ideolojisini güç ve siyaset yoluyla halka yedirmeye çalışıyor.
 
Yaşanan ekonomik kriz hangi boyutta? Yoksul halkla nasıl bir dayanışma sergiliyorsunuz?
  
 
 Kimsenin işi kalmadı. İşe giden kısım da bu rejimi kabul edenler. Sakal bırakmayı ve onlar gibi giyinmeyi göze alıyorlar. Uluslararası toplum, Afganistan’a gözünü kapattı. 
 
Afganistan’da herkes işsiz ve tüm bakanlıklar kapalı. Kimsenin işi kalmadı. İşe giden kısım da bu rejimi kabul edenler. Sakal bırakmayı ve onlar gibi giyinmeyi göze alıyorlar. Uluslararası toplum, Afganistan’a karşı gözünü kulağını kapatmış durumda. Birleşmiş Milletler (BM) sadece ‘Afganistan ekonomik kriz yaşıyor’ diye yazıyor. Ama bu ekonomik krizi biz yaşıyoruz. 8 çocuk hayatını kaybetti. Bir aile açlıktan kızını 4 bin Afgan parasıyla sattı.  Yoksullar şehrin belli mahallelerinde kalıyor. Yiyecek yemekleri dahi yok. Bizim de onlara yardım edebilecek kadar imkanımız yok. Ama yine de bir grup oluşturduk ve onlar için kıyafet, çadır götürdük. Yaptığımız iş çok küçüktü ama uluslararası toplum görsün, etkilensin ve onlar da yardım toplasın diye yaptık.  Durum çok vahim, kış da geliyor ve bu kış çok zor olacak. Tüm sivil toplum örgütleri bilsin ki Afganistan halkının gerçekten şimdi yardıma ihtiyacı var.  
 
 Taliban'ın geri dönüşüyle, kadın ve kız çocuklarının son 20 yılda elde ettikleri özgürlük ve kazanımlar da tehdit altında. Neler söylemek istersiniz, Taliban öncesi ve sonrası neler değişti kadınlar için?
 
En başta biz eğitim hakkımızı kaybettik. İkinci olarak biz işimizi kaybettik. Binlerce insan işsiz kaldı. Öyle bir durumdayız ki mesleklerimizi kaybettik ve fakirleştik, çocuklarımız aç. Ekonomik kriz yaşıyoruz. Sadece başımıza bir şey değil binlerce şey geldi. Okuyamıyoruz, çalışamıyoruz aynı zamanda da. Para kazanma hakkımız yok. Tabi ki biz önceki hükümeti savunmuyoruz ama onu reforme etmek istiyorduk. Biz o hükümetin halka refah getirmesi için zorluyorduk. Taliban’ın 20 yıl önceki haline de şahit olan kuşağım. O dönem okumaktan mahrumdum yine aynı şeyi yaşıyorum. Bizim eğitim almaya, çalışmaya ve toplumda var olmaya hakkımız var. Ama Taliban kimseye izin vermiyor. Tüm halkın hayatı değişti. Ben üniversitedeki kadın hocalarla konuştum. ‘Evde kaldık ve saygımızı bile kaybettik’ diyorlar. Biz kimliğimizi kaybettik.
 
Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinden önce neler yapıyordun? 
 
Hukuk ve siyasal fakültesini bitirdim. Ama sonradan edebiyat dünyası ilgimi çekti ve hikaye yazmaya karar verdim. Özellikle kadın yazarlar üzerinde çalışmaya karar verdim ve kendim için küçük bir kütüphane açtım. Kütüphanemi daha da büyütmek istiyordum. Böylece halkı kitap okumaya teşvik etmek istiyordum. Ama şuan kütüphanemin kapısı kilitli, artık oraya gidemiyorum. Taliban orayı açmama izin vermiyor. Şuan sürekli evdeyim, zor bir durum. Benim için çok acı bir durum. Kimliğimi kaybettim, şimdi Taliban’ın adaletsizliğine karşı sesimi yükseltmek istiyorum.
 
Baskı ve saldırılara karşı mücadelenin de olduğunu görüyoruz. Bu mücadele nasıl örüldü? Nelerde zorlandınız? Sokaklara çıkmaktan korktuğunuz anlar oldu mu? Kadınlarla nasıl yeniden bir araya geldiniz?
 
 Kadınlar üç gruba bölündü. Birinci grup hiç itiraz etmiyor. İkinci grup canı çok fazla yananlar ama Taliban’dan korkanlar. Üçüncü grup, riski göze göze alıp, seslerini çıkaran ve halkı sokağa çağrınlar.
 
Afganistan’da kadınlar üç gruba bölündü. Birinci grup hiç itiraz etmiyor. Çünkü onlar zaten evde olan, çalışmayan kadınlar. İkinci grup kadınların ise canları çok fazla yanıyor. Çok zor durumdalar, işlerini kaybettiler, psikolojileri bozuldu, bazılarını görüyorum sabah akşam ağlıyorlar. Ama sokağa çıkıp itiraz etmeye cüret etmiyorlar. Çünkü Taliban’dan korkuyorlar. Çünkü dışarıda eylem yaptığımızda Taliban bize biber gazı sıkıyor, elektroşok cihazı kullanıyor.  Taliban askerleri gelip bizi ablukaya alıyor. Bu yüzden bu kadınların bir kısmı protestoya katılmak istemiyor. Ama üçüncü grup, o riski göze alıyor. Çünkü bu gruptaki kadınlar seslerini çıkararak, haklarını talep etmek için halkı sokağa çıkmaya çağırıyor. Uluslararası topluma sesini duyurmak ve onların seslerini çıkarmasını talep ediyor. Ben de dışarı çıkıyorum ve özellikle kadıları dışarı çıkmaya teşvik ediyorum. İster kadın ister erkek tüm herkesi, sivil toplumun dışarı çıkıp sesini çıkarması gerekiyor. Avrupa’daki kadınlara sesimizi duyurmak istiyoruz.  Ben 7 eylemdir dışarı çıkıyorum. Sesimi çıkarıyorum ki protesto etmek normalleşsin, halk buna alışsın. İtiraz etmeye, eylem yapmaya alışsın. Taliban’a karşı seslerini yükseltsin ve onların adaletsizliğine karşı çıkarak haklarını talep etsin. 
 
Sokağa çıkanlar olarak Taliban’ın yasaklarına karşı nasıl çözümler üretiyorsunuz? Sokağa çıkmayanları mücadeleye dahil edebiliyor musunuz?  Örneğin son olarak evlerde yaptığınız basın açıklamalarına dair görüntüleri paylaştınız sanal medyada…
 
Afganistan’da üç grup kadın olduğunu söylemiştim. Bir kısım kadın sesini çıkarmak istemiyor evde kalıyor, bir kısım kadın sesini çıkarıyor ve sokaklara çıkıyor ve bir kısım kadın ise dışarı çıkamıyor çünkü Taliban’dan korkuyor. Biz evdeki protestoları bu kısım için düzenledik. Bu şekilde Afganistan’daki koşulları dünyaya göstermeye çalışıyoruz. Taliban, kadınların işe gidebildiğini söyledi ama yalan söylüyor. Sağlık Bakanlığı dışındaki hiçbir bakanlık da açık değil. Tüm bakanlıklar kapalı ve kadınlar o kurumlara gidemiyor. Önceden bir Kadın Bakanlığı vardı ama Taliban gelince kapattı. Binlerce kadın o bakanlıkta çalışıyordu. Ama şimdi tüm kapılar kadınlara kapandı. Bu kadınların hepsi sokağa çıkıp ses çıkarmaya cüret etmiyor. Kendi çevremizdeki kadınlar ve tanıdıklar aracılığıyla bu kadınlara ulaşıyoruz. Gruplarımız var buralardan iletişim kurmaya çalıştık.
 
Dışarıda yaptığınız protestolarda gözaltına alınan ya da darp edilen kadınlar oldu mu?
 
İlk eylemimizi Taliban geldikten iki hafta sonra yaptık. Eylem yapan ilk kişileriz. Bu eylemde Nergis adına bir kadına silahın arkasıyla vurdular. Ben de ilk defa biber gazına maruz kaldım.  Sonrasında bir eylem daha yaptık ama orada kadın ve erkekler beraberdik. Orada da kadınları baya dövdüler. Kadınları gözaltına almadılar ama erkekleri aldılar. Gözaltına alınan erkekleri bir hafta boyunca dövdüler ve sonrasında bir daha eylemlere katılmayacaklarına taahhütname imzalatılıp serbest bıraktılar. İlk eylemde havaya ateş ettiler. Eğitim hakkı için yaptığımız bir eylemdi.  Taliban askerlerinin elinde elektroşok cop vardı. Pankartımızı alıp parçaladılar. Gazetecileri de dağıttılar. Ama biz 4 saat boyunca eylemi devam ettirdik. Bizi ablukaya aldılar, yolları kapattılar.
 
 Taliban tarafından tehdit edildiğiniz oldu mu hiç?
 
Taliban bir defa beni aradı ve ‘Sen bu eylemlere öncülük yapıyorsun, bir daha bu eylemlere katılma’ dedi. Ben de ‘İtiraz etmek hakkım. İtiraz etmek tüm insanların hakkıdır, insanların itirazından neden korkuyorsun?’ dedim. Bunun üzerine ‘Bizi tanımanız lazım. Biz ölümler bitsin diye geldik’ deyince bende ‘Nasıl öldürmeyi önlemeye gelmişsiniz, bir sürü insan öldürülüyor’ yanıtı verdim. Özelikle Pençşir Eyaleti’nde grup halinde insanlar öldürüldü. Yaşlı, genç herkes sessizliğe kapandı ve depresyonda. Taliban, güçlü kalmak için böyle bir vahşeti insanlara reva gördü.
  
Kadınlar olarak nasıl bir araya geliyorsunuz? Kendinize verdiğiniz bir isim var mı?
 
Taliban öncesinde bir kütüphanem olduğunu söylemiştim. Orada farklı insanlarla, farklı kadın gruplarıyla ilişkim vardı. WhatsAap gruplarından birbirimizle arkadaşlık kuruyorduk. Ama şimdi Taliban döneminde o kadınlar yok. Bizim bir isim ya da derneğimiz de yok. Tamamen kendiliğinden oluşan bir hareket oldu. Taliban döneminde sadece mücadeleci kadınlar olarak adımız var. Taliban’ın ilk haftasında biz mücadeleye başladık ve bu şekilde birbirimizle bağ kurduk. Sonra grubun sözcülerini belirledik. Bu sözcülerden biri de benim. Hepimiz şuan bu hareket içindeyiz. Biz Taliban’ın topluma yaptığı zulme karşı, eğitim yasağına ve siyasi katılım önündeki yasağa karşı eylem yapıyoruz. Geçen hafta yaptığımız eylemde, uluslararası topluma ‘Sizin sessizliğiniz utandırıcıdır, tarih sizin sessizliğinizden utanacaktır’ dedik.  Taliban’ın adaletsizliğine karşı ‘hayır’ dedik. 
 
Bir yandan Taliban’a karşı mücadele veren kadınlar varken diğer yandan artık dayanamayıp ülkeden bir şekilde çıkmayı başaran kadınlar da oldu. Afganistan’ı terk etmek zorunda kalanlara dair neler söylemek istersin, sen de çıkmayı düşünüyor musun? 
 
Nerede olursan mücadele etme hakkın vardır. Burası benim toprağım. Ben bu toprakları seviyorum, mücadele etmeye devam edeceğim. Kadınlara da bir mesajım var; hakkınızı savunmak için cesur olun.
 
Buradan çıkıp giden kadınlara hak veriyorum. Çünkü mücadele etmenin bir yolu da hayatta kalabilmektir. Nerede olursan mücadele etme hakkın vardır.  Ama kendi toprakları için mücadele etmek farklı bir şey. Giden kadınlar canlarını kurtardı. Burada kalsalardı Taliban onları yaşatmazdı. Bana gelince, ben Taliban’dan önce İran’a gidip mastırımı yapmak istiyordum. Ama şimdi başıma çok feci bir şey gelmedikçe kalıp hayatımı sürdürmek istiyorum. Çünkü burası benim toprağım. Ben bu toprakları seviyorum, mücadele etmeye devam edeceğim. Kadınlara da bir mesajım var; cesur olun. Hakkınızı savunmak için cesur olun.
 
Kadınlar dünyanın birçok yerinde özgürlükleri ve kimlikleri için mücadele veriyor. Örneğin Rojava’da kadınlar da DAİŞ’e karşı büyük bir mücadele verdi.  Takip ediyor muydunuz dünyadaki kadın mücadeleleri, Rojava’daki mücadeleyi?
 
Bu olaylardan önce benim bir hocam vardı adı Ramin Kemanger. Bu hocamın bir kitabı vardı, kitabın adı ‘Sokak Protestoları ve Güç.’ Bu kitap bir sene önce yayınlandı. Kitap yayınlandıktan sonra hocamın da kitabı olduğu için birkaç defa okudum. Bu kitabın adından belli olduğu gibi ‘güce karşı nasıl sokaklara dökülebilirizi’ anlatıyor. O kitaptan ilham aldık, sokağa çıktık ve eylem yaptık. Hakkımız istemeyi o kitaptan öğrendik. O kitapta şu yazılıyordu: ‘Toplumun siyasal ve toplumsal değişimin tek yolu sokağa çıkıp sivil protestodan geçiyor. Bu sivil protestolar iktidarın ve siyasal alanın değişimine sebep oluyor.’  Protestoların anlatıldığı kitabın bir kısmında Kürt kadın mücadelesinden de bahsediyor. Yine Çin’deki kadınların ve 2017’de Trump’a karşı kadıların protestoları vardı.
 
 Dünya kadınlarına 25 Kasım vesilesiyle nasıl bir mesaj vermek istersin?
 
Bizim en önemli mesajımız uluslararası topluma ve BM’ye şudur; Taliban’ı baskı altında tutsunlar ki eğitim ve iş kapıları kadınlara açılsın.  Taliban hiçbir şekilde resmiyet kazanmasın istiyoruz. Çünkü bu iktidar sadece tek bir gücün iktidarı, halktan yana değil. 
 
YARIN: Polonya'dan mesaj: Evrensel kız kardeşlik özgürleştirecek 
 
MA / Zemo Ağgöz - Gözde Çağrı Özköse