Putin’in seçim kampanyası Türkiye’ye hiç yabancı değil! 2021-09-07 09:05:52 HABER MERKEZİ - Putin’in Duma seçimlerini kazanmak için yürüttüğü kampanya tartışma uyandırıyor. Seçime birkaç gün kala emeklilere ve askere verilen yardım, seçim rüşveti olarak yorumlanıyor.  Rusya Federasyonu’nda 17-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Duma seçimleri öncesi Vladimir Putin’e yönelik tepkiler var. Kremlin’in emeklilere ödediği 10 bin ruble ve askere söz verilen 15 bin rublelik destek, rüşvet olarak görülüyor. Komünist Partisi’nden Pavel Grudinin’e getirilen seçim yasağının arkasında ise Kremlin’in olduğu düşünülüyor.    OTOKRATLAR KULÜBÜ   Dünya, gittikçe bir otokratlar kulübüne dönüyor. Farklı baharatta aynı çorba gibi. Çağımızın tanrıları artık otokratlar. Her otokrat aynı zamanda birer “oligark”. Fenikelilerin para tanrısı “Mamon” yeni suretiyle karşımızda. Bu kutsal figürlerden biri de Rusya Devlet Başkanı Putin. 20 yıldır iktidarda ve “demokrasi” sözcüğü hiç dilinden düşmüyor. Ömür boyu iktidarda kalmak için ise mevzuatta her türlü değişikliği yapıyor. Hukuk, otokratların “mahmuzladığı” bir at gibi. Şimdilerde Rusya, yeni bir seçime hazırlanıyor. Duma seçimleri için “heyecan” dorukta. Putin’in seçim kampanyası ise her zamanki gibi çok “renkli.” Türkiye’ye hiç yabancı değil yani. Bizdeki “big brother”, bu kampanyaya çok aşina.    PUTİN’DEN SEÇMENE ‘RÜŞVET’   Seçim arifesinde şapkadan adeta tavşanlar çıkıyor. İlk sürpriz, emekliler için hazırlanmış. 43 milyon emeklinin hesabına “10 bin ruble” tutarında tek seferlik bir kaynak aktarıldı. Oligarşinin bir anda merhamet duygusu kabardı. Gerçekten Kremlin bir pathos sahibi mi? Yoksa bizdeki çay ve makarna mitosuna mı benziyor? Putin’e kulak kabarttığımızda emeklinin ihtiyacı karşılanmış. “Başkan” tarafsızmış ve halkın refah düzeyine katkıda bulunuyormuş. Koyunlara kaval çalıyor yani.    Halkın bütçesini kullanarak seçmene “podkup (rüşvet)” veriyor. Bu manevra ile Komünist Partisi’ne giden kitlenin bel kemiğini de kırmak istiyor. Ne kadar demokratik ve “müşfik” bir lider ama! Sadece emeklilere değil, askere de yardım eli uzatıyor. Para tanrısı olmak kolay değil tabii! Elini açık tutmalı. Onlara da 15 bin ruble “teberru” edilecek. Neoliberalizmin marifetleridir bu ayak oyunları. Hiçbir regülasyon veya reglemantasyon yok. Komünist Partisi, rüşveti mahkemeye taşıdı. Ancak anayasa mahkemesinden beklediği sonucu alamadı. Zaten alamazdı da. Hem mutlak bir otokrasi olacak hem de yargı bağımsız olacak. Buna inanmak “bönlük” olurdu.    KOMÜNİST GRUDİNİN’E SEÇİM YASAĞI   Seçime giderken Kremlin’in temel taktiklerinden biri de Putin’i zorlayabilecek figürlerden Pavel Grudinin’i seçime sokmamak oldu. Komünist Partili Grudinin’in Belize’de bir offshore şirketinde (Bontro Ltd.) hissesi olduğu ileri sürülerek başvurusu kabul edilmedi. Ria Novosti’de geçen bir habere göre Komünist Partisi, merkezî seçim kurulunun verdiği bu kararı “hukuksuz ve temelsiz” olarak yorumluyor. Komünist Partisi’ne göre savcılık, hiçbir hukuksal değeri olmayan birkaç İngilizce belge üzerinden bir iddianame hazırladı. Kısacası bu kararda yine bir “çapanoğlu” olduğu görülüyor.    Bahsedilen şirketin kapanış tarihi 27 Aralık 2018. Mart 2018’de ise Rusya’da başkanlık seçimleri oldu ve Grudinin bu seçime girdi. Eğer bu şirkette hissesi varsa (Grudinin 2017 yılından önce bazı hisseleri olduğunu kabul ediyor) ve hâlâ faaliyetini sürdürüyorsa -ki 2018 seçimlerinden önce de faaliyet sürdürüyordu- neden Mart 2018 seçimlerindeki adaylığı kabul edildi? Benzer seçim “tezgâhlarına” aslında Türkiye’de de çok tanığız. Bu yüzden “şaşırtıcı” gelmiyor. 2017 referandumu hatırlanırsa Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) “alelacele” yaklaşık 2.5 milyon mühürsüz oy pusulasını nasıl sayıma aldığı unutulmamalı. Yine KHK’li belediye başkan adaylarına seçime giriş onayı verip, seçimi kazanması üzerine görevden almak ve yerine kayyım atamak gibi. “Kalpazanlık” tüm otokratların düsturu.    PUTİN’İN ÇEVRESİ OFFSHORE AĞINDA   Acaba Rusya’da sadece Grudinin’in mi offshore hisseleri var? Panama belgelerinde sızan bilgiler, Putin ve şürekâsını işaret ediyordu. Örneğin Putin’in kızı Maria’nın vaftiz babası Sergey Roldugin bunlardan biri. Aynı zamanda “ünlü” bir çellist olan Roldugin, Petersburg çevrelerinde “bekçi” olarak adlandırılıyor. Kimin bekçisi peki? Putin’in servetinin bekçisi olabilir mi? Panama’da faaliyet yürüten International Media Overseas ve Sonnette Overseas şirketlerinin resmiyette sahibi Roldugin olarak geçiyor. Bu şirketlerin birçok cürmü var. Özellikle kara para aklama mekanizmasının birer parçaları oldukları düşünülüyor. Yine bu mekanizmada adı geçen şahsiyetlerden biri Arkadiy Rotenberg. Yani Putin’in judo dönemindeki çocukluk arkadaşı. Kamu ihaleleriyle olmayan servetine servet katmış bir âdem-i fukara. Rotenberg’in İngiliz bankası Barclays’da bazı hesapları olduğu da biliniyor.    Putin ve dostlarının patriotizmi körüklemek için “Batı karşıtlığını” nasıl kullandıkları malum. Putin, kamu ihalelerini Rotenberg’e kanalize ederken acaba karşılıksız mı yaptı? Otokratlar, rejimlerini rüşvet ve yolsuzluk üzerine bina ederler. Aleksey Navalnıy’ın kurduğu yolsuzlukla mücadele vakfı, Karadeniz kıyısında Gelencik’te inşa edilen “Putin Sarayı”nın bir rüşvet olduğunu iddia ediyor. Üstelik Arkadiy Rotenberg, sarayın yapıldığı arazinin kendisine ait olduğunu açıkladı. Lüks ve şatafattaki bu “çıldırmışlık” haline çok mu yabancıyız? Bizim otokratımız da Ankara’da, Muğla’da ve Van Gölü kıyısında “saraylar” yaparak bizi gururlandırıyor!    Acaba Rusya yargısı, bütün bahsettiğimiz bu ahbap-çavuş ilişkisini hiç takip etti mi? Savcılık bu konuda bir iddianame hazırladı mı? Takip ettiğimiz kadarıyla yok. Olması da ihtimal dışı. Otokratlar açısından boyun eğdirilmesi gereken ilk grup, yargı mensupları. İnşa ettikleri hortumculuk düzeninin açığa çıkarılması da en korktukları mevzu. Aleksey Navalnıy’in içtiği “ağu”, muktedirin bu korkuya verdiği reaksiyondu. Birkaç gün önce de yolsuzlukla mücadele vakfı tasfiye edildi.     ‘YÜZDE 60 KATILIM OLURSA PUTİN KAYBEDER’   Peki, Putin yönetimi bu seçimi kaybeder mi? Oldukça zor bir ihtimal. Özellikle Rus halkında siyasete karşı ciddi bir kayıtsızlık ve ümitsizlik var. Muhalefete göre, Putin’in partisini devirmenin yolu “seçime katılımı” arttırmaktan geçiyor. Mesela Sol Cephe’den (Levyy Front) Sergey Udaltsov, katılımın yüzde 60 olması durumunda Birleşik Rusya Partisi’nin kaybedeceğini söylüyor. 2016 seçimlerinde yüzde 47’lik bir katılım olmuştu. Putin’in partisi 28 milyon oy almıştı. Rusya’da şu an toplam seçmen sayısı yaklaşık 110 milyon. 2016 seçimlerinde de bu sayıya yakın bir seçmen vardı. Yani Birleşik Rusya Partisi seçmenin nerdeyse dörtte birinin desteğini alarak devleti yönetiyor. Lenin’in ısrarla üzerinde durduğu “parlamentarizm” olgusu böyle işte. Birbirinin lafını dinlemeden çene çalan bir “şiş göbekler yığınında” halk gerçekten temsil edilir mi?   MA / İsmet Konak