‘Gezegenin kurtuluşu sosyalizmde’

img

HABER MERKEZİ - Avusturyalı komünist Max Zirngast, kapitalist sistemin kriz yaşadığını, bütün türlerin ayakta kalmasının sosyalizmle mümkün olduğunun altını çizdi. 

Karl Marks ve Friedrich Engels’in 1848 yılında Komünist Manifesto’da haykırdığı gibi “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor-komünizm hayaleti”. Hayaletin birkaç ay önce uğradığı ülkelerden biri Avusturya oldu. Avusturya Komünist Partisi’nden (KPÖ) Elke Kahr, Eylül 2021’de yapılan seçimlerde zafere ulaştı. Oyların yüzde 29’unu alarak Graz şehrinde belediye başkanı oldu. Böylelikle Avusturya Halk Partili (ÖVP) Siegfried Nagl’ın 18 yıllık iktidarı son buldu. Bu sonuç Avusturyalı komünistler için hem sevindirici hem de şaşırtıcı oldu. Graz’da seçim sürecinde yaşananları, komünistlerin vaatlerini ve bundan sonraki programlarını Graz Belediye Meclis üyesi ve gazeteci Max Zirngast ile konuştuk.
 
 Bilindiği üzere ÖVP 2003 yılından 2021’e kadar Graz’ı yönetti. Lakin son seçimde “sürpriz” şekilde KPÖ’ye kaybetti. Ne oldu? Seçmenler neden ÖVP’den vazgeçti?
 
Bunun temelde iki sebebi var. Birincisi insanlar mevcut yönetimden, yani Belediye Başkanı Siegfried Nagl’den ve ÖVP’den artık bıkmışlardı. Bizim seçim kampanyası dışında bile halkla yakın bir ilişkimiz oldu. Graz’da insanlar arasında genel anlamda iyi bir iklim oluşturduğumuzu düşünüyorum. Fakat yine de biz bile bu sonuca şaşırdık. Seçimde iyi bir sonuç bekliyorduk ve ÖVP’nin oylarında bir düşüş umuyorduk ama bu şekilde bir “dramatik” değişim beklemiyorduk. 
 
 
 Komünist Parti çok sağlam bir duruş sergiledi ve yoğun çalışma yürüttü. Yıllarca kitlelerle çok yakın bir çalışma yaptı, halk için uğraş verdi ve bu şekilde bir güven ilişkisi tesis etti.
 
Siegfried Nagl’in enerjisini yitirdiği, halkın talepleri ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaştığı, devasa projeleri halk için gerçekleştirmediği yönünde genel bir anlayış oluşmuştu. Mesela 300 bin kişiden oluşan Graz’da bir mega proje olarak metro yapma fikri vardı. Evet, kentte toplu ulaşımın geliştirilmesi için ciddi bir talep var. Ancak metro, temel sorunları yeterince  hafifletmeyecek ve diğer çözüm yollarından daha maliyetli olacaktır. Metro projesi için yapılan PR kampanyasına rağmen halkın büyük çoğunluğu hiç ikna olmadı. Bunun yanı sıra  Nagl ve partisinin seçim çalışmalarında elle tutulur çok fazla şey yoktu. Sadece bir istikrar havası estirmeye çalıştılar ve zaman zaman komünistlerin yönetimi ele geçireceği tehlikesini  yarım ağızla işlediler.  
 
İkinci sebep ise Komünist Parti çok sağlam bir duruş sergiledi ve yoğun çalışma yürüttü. Yıllarca kitlelerle çok yakın bir çalışma yaptı, halk için uğraş verdi ve bu şekilde bir güven ilişkisi tesis etti. Bu ilişkiyi spesifik sorunlara odaklanmakla kurdu. Özellikle konut sorunu ve kiracı haklarına yoğunlaştı. KPÖ bu açıdan konut ve kiracı hakları partisi olarak da algılanmaktadır. Lille’de Fransa Komünist Partisi örneğinde olduğu gibi KPÖ de bunu müteakiben 1990’lı yıllarda kiracılar için bir acil yardım hattı kurdu. O dönemden bugüne pozisyonu hiç değişmedi. Partiden seçilen kimi yöneticiler her daim kendi maaşlarının büyük kısmını bir sosyal fona aktardılar. İhtiyaç duyulduğu anda bu fondan halka bir aktarım yapılıyor. Bu etken, halk için çalışan ve her türlü zorlukta halkın yanında duran dürüst parti imajını arttırdı. Neticede yolsuzluk lekeleri taşıyan hakim siyaset, kitleleri Komünist Partisi’ne daha fazla destek vermeye icbar etti. Partinin lideri ve şimdiki Belediye Başkanı Elke Kahr’ın çalışkan, alçakgönüllü, güvenilir ve halka asla tepeden bakmayan imajı Graz halkı arasında çokça konuşulmaktadır. Bu şekilde KPÖ ve Elke Kahr Graz’da halkın büyük çoğunluğunun desteğini ve güvenini kazanmıştır. 
 
ÖVP’nin ülke genelindeki durumunu da merak ediyorum. Acaba tüm Avusturya’da bir popülarite kaybına uğruyor mu?
 
 
 Diğer yandan ÖVP, gücünü korumaya devam etti ve günümüzde Avusturya’da hala büyük bir kitlesi var. Yaklaşık 600 bin üyesi var. Kırsal alanda partiye bağlı çok sayıda oluşum söz konusu. Parti teşkilatları ülkenin her tarafında yaşamın her evresinde örgütlenmektedir. 
 
Bildiğiniz gibi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya’da Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ve ÖVP adlı iki partinin yönetimde olduğu bir korporatist model hakimdi. Bu model ve içindeki partiler, 40 yıl içinde sürekli bir gerileme yaşadı. Seçim sonuçları bunu çok iyi yansıtıyor. Savaş sonrası evrede ikili parti sistemi üzerinde gerçekleşen neoliberal saldırılarla birlikte korporatist model karmaşık bir hal aldı. Yeni partiler ortaya çıktı. Özellikle 1990’lı yıllarda Avrupa’yı kuşatan neo-liberalizme genel bir geçişle birlikte Avrupa sosyal demokrasisi bir krize girdi ve kitlesel anlamda güç kaybına uğradı. SPÖ’nün üye sayısı nerdeyse 100 bine kadar düştü. Birçok emekçi veya partiye üye eski emekçiler ihanete uğradıkları hissine kapıldı. Diğer yandan ÖVP, gücünü korumaya devam etti ve günümüzde Avusturya’da hala büyük bir kitlesi var. Yaklaşık 600 bin üyesi var. Kırsal alanda partiye bağlı çok sayıda oluşum söz konusu. Parti teşkilatları ülkenin her tarafında yaşamın her evresinde örgütlenmektedir. Bu durum öyle kolay göz ardı edilemez. 
 
Şunu da unutmamak gerekir ÖVP, Sebastian Kurz yönetime gelmeden önce siyasi bir kriz içindeydi. Onun dümeninde 4 yıllık “büyük” bir başarı elde etmişti. Zira Kurz, refah devletinin tüm kalıntılarına ve savaş sonrası ikili parti konsesusuna açık şekilde savaş açmıştı. Arkasında büyük bir sermaye vardı ve her şey tıkırında işliyordu. Lakin Kurz’un siyasi projesi kendisine, çevresine yönelik rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla birlikte dökülmeye başladı. Keza Kurz hükümeti, Covid-19’a karşı mücadele için sürdürülebilir bir politika geliştiremedi.  Onun istifasından sonra ÖVP kendini “resetlemek” zorunda kaldı. Parti son seçimlerde ciddi bir darbe aldı. Önümüzdeki süreçte halkın güvenini yeniden kazanmak için mücadele edecektir. Her şeye rağmen hala ülkenin en etkili siyasi gücü konumundadır. Sol güçler bu gerçeği gözardı etmemelidir. 
 
Avrupa’da sağ partilerin beslendiği kaynaklar arasında neo-liberalizm ve muhazafakârlık olduğunu biliyoruz. Acaba Avusturya toplumunda bu iki düşünce eskisi gibi rağbet görüyor mu? Yoksa sadece Graz’da mı etkisini yitirmeye başladı? 
 
Bebeği banyo suyuyla birlikte dışarı atmamalıyız. Toplumsal ilişkiler bağlamında Graz’da elde ettiğimiz zaferle birlikte topluma hükmeden gücün pek değiştiği söylenemez. Fakat bir üretim sistemi olarak kapitalizm ve neo-liberalizm kriz içindedir. Halkı memnun edecek cevaplar vermekten uzaktır. İnsanların gerçekten güvenebileceği sürdürülebilir bir alternatif yok. Yerel düzeyde ise biz komünistler alternatif olarak görülüyoruz ya da yerelde mevcut kapitalist sistemi ıslah edebilir bir güç olarak telakki ediliyoruz. 
 
Mao Zedong’un da “Halkın umudunu diri tutmayan her hareket zamanla ortadan kalkar” minvalinde güzel bir sözü var. Dünyanın en eski komünist partilerinden biri olarak KPÖ bahsettiğiniz üzere bir umut ışığı oldu. Seçimlerde tam olarak halka ne vaat ettiniz? Programınız nedir? Toplumu memnun etmek için hangi sorunların öncelikle çözülmesi gerekir?
 
Halkın gözünde oluşturduğumuz asıl pozitif algı, asla tutmayacağımız sözleri vermememizdir. Yaptığımız iş aslında çok net: daha fazla ve daha iyi bir sosyal konut, milliyet farkı gözetmeksizin herkesi kapsayan bir politika, gerçekten ihtiyaç sahibi olan herkes için daha iyi bir sosyal politika, emlak sermayesinin çıkarlarına göre değil de ekolojik ve sosyal standartlara uygun bir kent yapılanması, özel çıkarlardan ziyade halk için işleyen bir sağlık ve bakım politikası. Yerel düzeyde yapabileceğimiz işler tabii ki sınırlıdır. Şu da unutulmamalıdır ki biz sadece Yeşiller ve SPÖ ile koalisyon kuruyoruz. Yaptığımız koalisyon da şu prensiplere dayanmaktadır: daha fazla şeffaflık, demokratik yönetim, daha iyi bir sosyal politika ve ekoloji. 
 
Komünist Parti olarak yerel düzeyde reel olarak yapabileceğimizin daha fazlasını yapmak istiyoruz. Temel talepleri dile getirmekten ve ulusal hükümete seslenmekten asla geri durmayacağız. Her şeyin kâra indirildiği ve tüm kamu mallarının metaya dönüştürüldüğü bir dünya kesinlikle istemiyoruz. İnsanların ve doğanın sömürüldüğü bir dünya istemiyoruz. Herkesin tüm ihtiyaçlarını karşılayabildiği ve refah seviyesini yükseltebildiği bir dünya istiyoruz. Fakat bir kez daha yineliyorum. Bu amaçlar, Graz hatta Avusturya’yı dahi aşan uzun soluklu bir mücadele ve kapsamlı bir çalışma gerektiren büyük amaçlardır. 
 
Yerel düzeyde Graz’da kâra dayalı faaliyetleri frenlemeye çalışacağız. Tüketim için kamusal mekânların sayısını arttıracağız. Sağlık ve bakım açısından kimsenin göz ardı edilmediği sosyal bir politika uygulamaya çalışacağız. 
 
Bütün bu bahsettiklerinizi yapmaya kalkıştığınızda eminim ki sermaye grupları veya burjuvazi sizi bloke etmeye çalışacaktır. Burjuvazinin neo-liberal “mızraklarına” karşı kendinizi savunacak “kalkanlarınız” var mı?
 
 
Halkla kurmayı tercih ettiğimiz koalisyon, içinde bulunduğumuz kesintisiz değişim, güvene dayalı uzun soluklu ilişki her türlü saldırıya karşı en iyi savunma biçimleridir.
 
Tahmin edildiği üzere burjuva medya organları tarafından pek hoş karşılanmıyoruz. Geçmişte bize karşı bazı kampanyalar yürütülmüştü zaten. Seçim zaferinden sonra saldırılar ve detaylı incelemeler arttı. Statüko partileri ve egemen sistem de bir benzerini yapıyor. Bunu sıklıkla burjuva medyasıyla ortaklaşa yapıyor. 
 
Bizim tek kalkanımız halkla kurduğumuz ilişkidir. Her zaman belirttiğimiz gibi, halkla kurmayı tercih ettiğimiz koalisyon, içinde bulunduğumuz kesintisiz değişim, güvene dayalı uzun soluklu ilişki her türlü saldırıya karşı en iyi savunma biçimleridir. Medya organı olarak yılda 6-7 kez çıkan bir gazetemiz var. Bu gazeteyi Graz’da nerdeyse her eve dağıtıyoruz. Bunun yanı sıra çeşitli sosyal medya kanallarında son derece hareketliyiz. Tüm iletişim kanallarında kendimizi geliştireceğiz ve bu şekilde olası saldırılara karşı kendimizi daha iyi koruyacağız. Önümüzde duran görevlerden biri budur. 
 
Viyana Üniversitesi’nde 2005 yılında 6 aylığına Erasmus öğrencisi olarak eğitim görmüştüm. Eğitim süresince bazı gözlemler yapmıştım. Açıkçası Komünist Parti’nin Avusturya’nın herhangi bir kentinde iktidara gelebileceğini hiç ummamıştım. Bugün bu gerçekleşti. Bu durum bir kez daha toplumun sürekli bir değişim içinde olduğunu ve yeni fikirlere açık olduğunu gösteriyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Avusturya gelecekte sosyalist bir sisteme geçiş yapabilir mi?
 
Bir kez daha söylüyorum, temkinli olmalıyız ve abartılı bir coşkuya kapılmamalıyız. Henüz gündemimizde bu yok. Graz’da halkın aslında sosyalizm talebi yoktu. Sadece kendileri için çalışacak ve asla onlara tepeden bakmayacak dürüst ve sosyal bir yönetim talep ettiler. Daha toplumcu bir politika ve demokrasi talebi var. 
 
 
Savaş artık kapitalist sistemin içine kazınmış, değişmez bir olasılık haline gelmiştir. Hiç şüphesiz Ortadoğu’da yaşayan halklar bu gerçeğin daha fazla farkındadır. 
 
Toplumsal ilişkileri ciddi bir şekilde değiştirmek için önümüzde uzun soluklu bir mücadele var. Kestirme yollar yok yani. Gezegenin hayatta kalması, insanların ve diğer türlerin iyi bir yaşam sürdürmesi için sosyalist sistemin mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ekolojik bir yıkıma doğru gidiyoruz. Savaş artık kapitalist sistemin içine kazınmış, değişmez bir olasılık haline gelmiştir. Hiç şüphesiz Ortadoğu’da yaşayan halklar bu gerçeğin daha fazla farkındadır. 
 
Egemen sistemin artık birçok kriz içinde olduğu ve onları çözemediği aşikâr. Bu açıdan halka hitap eden bir hareket veya politika büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Graz’da yerel düzeyde bu ihtiyacı karşılamaya ve alternatif olduğumuzu halka göstermeye çalışıyoruz. Bununla birlikte Graz’da herkesin esinlenebileceği özgün bir proje keşfettiğimizi de iddia etmiyoruz. Bu kolay değil. Graz’daki mevcut durum ne Viyana’ya ne de başka bir yere benziyor. Graz’ın bir kopyasını yapmak mümkün değil. Lakin kentte gerekli halkçı ve komünist politikayı hayata geçirmek için uygun bir temel ve kaynaklar var. Bizim için önemli olan asıl şey sürekli halkla birlikte olmak ve halk için çalışmaktır. Halkla ilgilenmek bizim için hiç problem değil. Komünistler olarak halkın günlük sorunlarıyla uğraşmaktan çekinmediğimizi ve bu sorunlara çözüm bulmaya yetkin olduğumuzu göstermek zorundayız. Ancak bu şekilde güven ilişkisi kurabilir ve kendi politikamız için uygun bir zemin oluşturabiliriz. Bu şekilde daha büyük sorunlarla başa çıkabiliriz. 
 
MA / İsmet Konak