Ebu Müslüm Doğan'ın annesi: Tecrit son bulmalı 2021-11-03 09:07:05 ADIYAMAN - Öcalan'a yönelik uluslararası komploya karşı bedenini ateşe vererek yaşamına son veren Ebu Müslüm Doğan'ın annesi Zax Doğan, oğlunun talebini bir kez daha hatırlatarak, tecridin son bulmasını istedi. Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tecrit altında tutuluyor. Öcalan’a yönelik komployu ve tecridi protesto etmek amacıyla 15 Şubat 2010'da bedenini ateşe veren 18 yaşındaki lise öğrencisi Ebu Müslüm Doğan, arkasında bıraktığı mektupla neden bu eylemi gerçekleştirdiğine ışık tutmuştu.    Doğan, 5 sayfalık mektubunda özetle “Binlerce yıldır bu topraklar üzerinde yaşayan halkımın, tarihin hiçbir devrinde uğramadığı kadar kirli oyunlara uğradığı ortadadır. Yapılan ve sistemli bir biçimde yürütülen bu kirli oyunlara dur demek, yine özgürlük temelinde yaşayan Kürt halkına düşmektedir. Halkımın tarihten beri özünde var olan ve gerçek yaşam anlayışı içinde barındıran kominal yaşamın ve gerçek demokrasi anlayışının kapitalist sisteme karşı duracağı ve bu uğurda verilen bütün bedellerin boşa çıkmayacağı inancındayım. Tarih, Kürt halkına artık önüne geçilmez, durdurulmaz bir karakter kazandırmıştır.    Tüm Kürt halkı da bunun bilincinde tarihine sahip çıkmalı ve özgür yaşama temelinde duruşunu sergilemelidir. Adı bile yasak olan bir halkı, küllerinden tek tek dirilten Reber Apo’ya her Kürt genci gibi ben de binlerce kez minnettarım. Anlasınlar ki Kürt halkı bir daha asla ihanete uğramayacaktır. Bedenlerin tutuşacağı bugün de özümüz olan özgürlüğe gideceğimizi, gittiğim yoldan asla dönemeyeceğimizi tüm mutlak inançla belirtmek isterim. Beritanlaşmak, Semalarda yücelmek, Mazlumlaşmak, Viyanlara ulaşmaktır” ifadelerine yer vermişti.    ANILARI YAŞATILMALI   Doğan’ın eyleminden sonra PKK Lideri Öcalan, eyleme ilişkin “Aslında daha önce üzerinde duracaktım. Kendini yakan Malatyalı genç arkadaşa, Ebu Müslüm Doğan’a ilişkin bir şeyler söylemek istiyordum. Ben geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Geçmişte Zeynep Kınacı’nın sesini de dinlemiştim. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların anısını yaşatmalıdır” değerlendirmesinde bulunmuştu.    Ebu Müslüm Doğan’ın annesi Zax Doğan, oğlunun tecridi protesto etmek için bedenini ateşe verdiğini belirterek, tecridin bir an önce son bulmasını istedi.    KÖYDEN GÖÇ    Anne Doğan, hayatı boyunca zorluklarla mücadele ettiğini bu zorluklar içinde çocuğunu büyüttüğünü anlattı. Ebu Müslüm’ün başarılı bir öğrenci olduğunu belirten Doğan, oğlu henüz çocukken dedesinin cezaevine girdiğini, burada “Kürt bilinci” edindiğini, dışarı çıkınca da bu bilinci ailesine anlattığını söyledi. Doğan, “Dedesi cezaevinden çıktığında bize Kürtlerin hakları olduğunu, 500 yıldır sömürüldüklerini anlattı. Zaten kısa bir süre sonra köyümüzde baskılar başladı ve insanlar korucu olmaya zorlandı. Biz kabul etmedik ve göç ettik” ifadelerini kullandı.    ÖCALAN’IN YOLU    Ebu Müslüm’ün çok kitap okuduğunu belirten anne Doğan, “Biz daha Kürtlüğümüzün bilincine tam varmamışken Ebu Müslüm çocukluğunda Kürtlerin haklarından bahsediyordu. Sürekli Kürtlerin tarihi ile ilgili kitaplar okurdu. Doğru yolun gerillaların yürüdüğü yol olduğunu belirtirdi. Ben ona ‘okul oku bitir hangi yola gitmek istersen gidersin’ diyordum. Her zaman doğru olanın mücadele olduğunu söylerdi. PKK ve Abdullah Öcalan’ı çok severdi. Hep onların yolundaydı. Öcalan için bedenini ataşe verdi” diye konuştu.    Ebu Müslüm’ün kendisini yaktığı gece kaldığı yurttan arandığını dile getiren Doğan, “Arayan kişiler Müslüm’ün yurtta olmadığını söylediler. Önce kendi bedenini ateşe verdi fikri aklıma gelmedi. Ben onu düşüncelerinden kaynaklı kaybettirdiler diye düşündüm. Ancak polis bizi aradı ve karakola çağırdı. Bir çobanın bir çocuğu kendisini yakarken gördüğünü söylediler. Öyle söyleyince bu kişinin Müslüm olduğunu hemen anladım. Kendisini yaktığı yere gittim ve yaktığı izler hala duruyordu. Eşyalarına polisler el koydu, 6 ay sonra verdiler” diye belirti.    VASİYETİ DİYARBAKIR’A GÖMÜLMEKTİ   Ebu Müslüm’ün ardından bıraktığı 5 sayfalık mektuba değinen anne Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mektupta kendisini neden yaktığını yazmıştı. Bedenini ataşe vermeden önce bir arkadaşına cenazesinin Diyarbakır’a gömülmesini isteğini dile getirmiş, ancak biz bunu bilmiyorduk. Biz cenazeyi gömdükten 6 ay sonra bunu öğrendik. Onu gömdüğümüz gün kıyamet günüydü. Çok kalabalıktı. Jandarmalar engelleseler de binlerce kişi her şeyi göze alarak köye geldi. Bütün engellemelere rağmen gömdük. Cenazeden sonra herkes gitti, biz kaldık. Ben eve geçtiğimde onun bir fotoğrafı eve asılmıştı ve ben o fotoğrafı gördüğümde bayıldım.”    LAWİKÊ BEZAR SONSUZLUĞA UÇTU   Ebu Müslüm’ün mektubun sonunda kendisi için “Lawikê Bezar” dediğini hatırlatan anne Doğan, “Bezar dağın ismi. Bu dağda onlarca kişi öldürüldü. Oradan etkilenerek kendisine ‘dağın çocuğu’ adını vermiş. Yolu o dağa çıkanların yoluydu ve o yolda kendisini yaktı ve sonsuzluğa uçtu” dedi.   ‘TECRİT SON BULSUN’   Oğlunun amacını bir kez daha hatırlatan anne Doğan, “Kendisini Öcalan üzerinde tecrit son bulsun diye yaktı ancak yine tecrit hala devam ediyor. Bir an önce tecrit son bulmalı. Artık barış olmalı. Cezaevlerinde siyasi tutuklular suçsuz yere tutuluyor, cezaevleri boşaltılmalı. Bu kan durmalı. Asker ya da gerilla fark etmez kimse ölmemeli. Annelerin yaşadığı acı ortaktır. Anneler artık ağlamasın. Benim oğlum gitti, başka kimse yaşamını yitirmesin” şeklinde konuştu.    MA / Ferhat Çelik - Müjdat Can