Tuncel: Beklentim yok, heyetinizi reddettim

img
ANKARA - Kobanê Davası’nda söz alan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, mahkeme heyetinden bir beklentisinin olmadığını ve reddettiğini belirterek,  “Tekçi, ırkçı, bir zihniyete karşı kadın özgürlükçü, demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz. Bu suç mu? Beğenmiyorum bu anayasayı değiştirmek istiyorum” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları sonrası 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları, Demokratik Bölgeler Partisi (DPB) Eş Genel Başkanı, HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 20’si tutuklu 108 siyasetçi hakkında açılan davanın 4’üncü duruşması 3’üncü gününde tutukluluk devamı kararına karşı savunmalarla sürdü. 
 
Söz alan siyasetçi İsmail Şengül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin Selahattin Demirtaş kararını hatırlattı. Şengül, son çıkarılan 4’üncü yargı paketinde yer alan “katalog suçlardan” tutuklamaya dair “somut delil” düzenlemesi yapıldığını söyledi. Şengül, “Bizim de tutuklu olduğumuz ve katalog suçlar kapsamında sayılan maddede, somut delil istenmesi şartı getirilmişti. Ama biz hala somut delil olmamasına rağmen tutukluyuz. Olaylardan 6 yıl geçtikten sonra bizi tutukladılar. Ben o zamana kadar bile ifadeye çağrılmadım. Bana bir tebligat gelmemesine rağmen dokuz ay sonra tutuklanıyorum. Tutuk devam kararlarında kaçma şüphesi olması nereye denk geliyor. Onu anlamıyorum bunu da gerekçe olarak ortaya konulmaması gerekiyor” dedi. 
 
TANIĞIN YALAN SÖYLEDİĞİ ORTADA
 
Tutuklu siyasetçilerden Nezir Çakan, daha önce savunmasını yaptığını ve bu süre zarfında dijital belgeleri de incelediğini söyledi. Çakan, kendisiyle ilgili dosyada tek somut delilin iki tanık beyanına dayandığını hatırlatarak, “Tanık Sami Baran, benim Kandil’de olduğumu beyan ediyor. Tanığın benim Kandil’de olduğunu söylediği saatte ben Türkiye’de o saatte bankamatikte para çekiyordum. Birçok işimi yaptım ve belgelerle mahkemenize sunmuştum. Mahkemenizce Cezaevi Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda tanık Baran ile cezaevinde kalıp kalmadığım soruldu. Verilen cevapta tanık olan kişi ile cezaevinde kalmadığım ortaya çıktı” diye belirtti. 
 
Söz alan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız da dosyanın tamamen siyasi nedenlerle açıldığını belirtti. Parmaksız, “Siyaseten olan süreç artık başka bir yöne doğru evrilmektedir. Esas olan siyaset değil, hukuktur. Son süreçte yaşanan hukuki gelişmelerin esas alınmasını talep ediyorum” diye konuştu. 
 
HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, “Tutuk devamı kararınız da ileri sürülen gerekçeler doğru değildir. Mesela kaçma şüphesi el insaf heyetiniz buna inanıyor mu? Yoksa hazır olarak mı karar veriyor. Eş genel başkanlarımız tutuklandığında buradaydım. Bir yere kaçmadım. RTÜK üyesiyim. Kaçma şüphesi gerçek dışıdır” dedi. 
 
‘ÜLKEYİ TERK ETME DÜŞÜNCEM YOK’
 
Savunmasını ayrıntılı bir şekilde verdiğini ifade eden tutuklu siyasetçilerden Ayşe Yağcı, dosyasında Kobanê olaylarında tek somut bir kanıt bulunmadığını kaydetti. Yağcı, “Bir gizli tanık var bir de 25 saniyelik bir görüntü var. Tanığın söylemleri hiçbiri doğru değildir. Dördüncü keredir aynı dosyadan yargılanıyorum. Cezamı bitirmişim, adli sicil kaydım silinmiş ama 18 yıl aradan sonra dosyayı önüme koyuyorsunuz. Bu niyete dayalı bir durumdur, hukukla alakası yoktur. Kaçma şüphesi ifadesinin kaldırılmasını talep ediyorum. Kaçsaydım, kaçardım. Bu ülkede yaşıyorum, ülkeyi terk etme düşüncem yok” ifadelerinde bulundu.   
 
Daha önce savunmasını verdiğini belirten tutuklu siyasetçilerden Pervin Oduncu da, “Biz legal demokratik bir siyasette MYK üyeliği yapmışız. Bunun dışında bir suçumuz yok. Legal, demokratik siyaset bir partinin toplantısına katılmak suç mudur? AKP, CHP, MHP bunlar MYK toplantısı almıyorlar mı? Onların nasıl oluyor. Ama başından beri bu davanın siyasi bir dava olduğunu söylüyoruz. HDP’nin bu ülkenin temel partisi olduğu konusunda temel ortaklık sağlanmıştır.  Bir yıldır içerdeyiz, hiçbir delil olmadan, bireysel bir suç olmadan toplu bir ihlal ile karşı karşıyayız” diye konuştu. 
 
İSTİFA ŞANTAJ ARACI OLARAK KULLANILIYOR 
 
21 Eylül’de görülen davada mahkeme başkanın avukatlara, “Söylemlerinizi kanıtlayın istifa ederim” sözlerine atıfta bulunan Sebahat Tuncel, “Ama bu ülkede istifa edilmiyor. İçişleri Bakanı ile mafya liderinin ilişkisi çıkıyor ama istifa etmiyor. Sağlık alanında çok ciddi sorunlar yaşanıyor ama istifa edilmiyor.  Bu ülkede başbakanlık yapmış birinin oğlu uyuşturucu ticareti ile ismi geçiyor ama istifa edilmiyor. İstifa şantaj kurumu değil sorumluluk isteme kurumudur. Bir şantaj aracı olarak değerlendiriyor” hatırlatmasında bulundu. 
 
TUNCEL: KÜRT SORUNU BU SALONDA 
 
“Gerçekten eğer yasalar uygulanırsa bizim burada olmamız, davanın olmaması lazım” diyen Tuncel beyanlarına şöyle devam etti: “Hukuki değil, siyasi davadır. Biz siyasi rehineleriz. Hukuki falan değil. Cumhur ittifakının direktifi doğrultusunda uygulama yaparsınız. Az önce AİHM kararını bilmiyorum dediniz. Görmüyorsunuz, duymuyorsunuz nasıl kararı uygulayacaksınız. Kürt siyasetçilerin, Kürtlerin dostlarının yargılanmasının olmaması gerekir. Düşünce ifade özgürlüğü AKP, MHP’ye yok. Kürtlere, HDP’ye gelince yok. Kürt sorunu bu salondadır. HDP’nin kapatma davası, HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, bir de Kürt sorunu var mı yok mu tartışması yapılıyor. Bu Kürt sorunu var mı yok mu tartışmasıyla aynıdır. AKP, Kürt sorununu mahkeme salonlarına taşıdı.”
 
KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜK SORUNU VAR
 
Kürt halkının hak ve özgürlük sorunu ve kendi kaderini tayin etme sorunu olduğuna dikkati çeken Tuncel, şöyle devam etti: “Yasalar, TCK, CMK’si askıya alınmış. Dikkate alınırsa bizi tahliye etmek zorunda. 6-8 Ekim’de yaşanan yaşam hakkının elinden alındığı iktidar sorumlu tutulması gerekirken, muhalefet yargılanıyor. Kürtleri yurttaşlıktan çıkarmış oluyorsunuz. Diğer yurttaşlar için HDP’liler, Kürt siyasetçilere yok. Ben düşünce ifade ettiğimde TMK’de yargılanıyorum. Cumhur İttifakı anayasa tartışması yapıyor. Darbe anayasası diyor. Kürtleri yok sayıldı. AKP, Kürtler olmadan Cumhur ittifakıyla yeniden tekçi, milliyetçi, anayasa yağmaya çalışıyor. Sorunları çözemez. Yeni sorunlar ortaya çıkar. Genelleme içerisinde herkesin hak ve özgürlükler var. Her şey oluyoruz, Kürt olamıyoruz. Başbakan oluyorsun, milletvekili oluyorsun. Kürt olamıyorsun. Neden arkadaşlarımız buradalar. Somut bir delil var mı? Yasayı bile uygulamayan bir şeyden bahsediyoruz. 
 
ASIL SUÇ BİR HALKA HAKKINI VERMEMEKTEDİR
 
Siyasi iktidarın söylemine göre buradaki yargılama yapılıyor. Siyasi iktidar ne diyorsa biz ona göre yargılanıyoruz. Sizin mahkemenizden bir beklentim yok. Sizin heyetinizi reddettim. Dedim ki, bu süreçte Kürt siyasetçilerin yargılandığı dosyayı kabul etmemeniz gerekir. Dosyayı kabul ettiğiniz halde bir de bir siyasi partiye bizi sorgulatıyorsunuz. Meclisteydik, herkes tartışıyordu, yasalar çıkarıyorduk. Çözüm süreci gibi bir süreç yaşandı. Kobanê şimdi yaşanmadı.  2014 yılında yaşandı o dönemde de AKP’nin o dönem politikalarını eleştirdik. Türkiye çıkıp, ‘IŞİD’e karşı mücadele eden biziz’ dedi. Aslında gerçekler olmadığını biliyoruz. Karşı çıktığımız için şimdi intikamını alıyor. Bütün dünyanın lanet ettiği bir örgüte karşı ses çıkarmışız diye bizi yargılıyor. İddianamede IŞİD’e tek bir laf yok. Tek bir paragraf geçiyor. Eleştiren bir yaklaşım bile yok. Neyin ne olduğunu biliyoruz. Neden burada olduğumuzu da biliyoruz.  Kürtler olarak, yıllardır İstiklal Mahkemelerinde, Ağır Ceza Mahkemelerinde olmak zorunda kaldık. Hep onurlu halkımızı savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Bir halkın hakkını savunmak suç değildir. Asıl suç bir halkın hakkını vermemektedir. Yıllardır Ortadoğu'da bir halka hakkını vermediler. Bu sorun devam ettikçe biz de savunmaya devam edeceğiz.  
 
CUMHURİYETİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUM 
 
Kişisel olarak sizden talebim yok. Ama bir yıldır tutuklu olan arkadaşlarımız özgürlüğünden yoksun bıraktılar. Arkadaşlarımızın tahliyesini talep ediyorum. Sizin varsa adil bir yaklaşımınız ve iradeniz varsa arkadaşlarımızın derhal özgürlüğünü sağlayın. Diğeri de Kürt meselesini biz burada konuşarak çözemeyiz. Bu sorun Meclis’te konuşulmaya başlandı. Şimdi bu konu tartışılmaya başlandı. Gelip bu salona baksınlar var mı yok mu? AİHM kararına rağmen buradayız. AİHM kararı olmasa da biz suçlu muyuz? Hayır, arkadaşım değiliz. Biz haklıyız, biz Türkiye’deki mevcut yönetimi beğenmiyoruz, beğenmeyeceğiz. Tekçi, ırkçı, bir zihniyete karşı kadın özgürlükçü, demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz. Bu suç mu? Beğenmiyorum bu anayasayı. Değiştirmek istiyorum. Bunun için siyasete girdim. Bu ülkede kadınların katledilmesini, çocukların istismar edilmesini istemiyorum. Bu ülkede halkların kendi kaderini tayin etmesini istiyorum. Eğer bunlar suçsa bu suça devam edeceğim. Bu durum mahkemeler aracılığıyla bizi yurttaşlıktan çıkarmaya çalışıyorlar. Her yerde kendimizi savunuruz, başımız dik. Eksiklerimiz varsa özeleştirimizi veriyoruz. Biz halktan geliyoruz. Başka bir dünya, Türkiye istiyoruz. Suç mu? Bizi nasıl düşüncelerimizden yargılarsınız. Böyle bir yargılama olabilir mi? Gelinen süreçte bizim omuzlarımıza yükleniyor. Bu ülkede yaşanan çatışmanın savaşın sorumlusu bu siyasi iktidardır.” 
 
KÜRTLERİN VARLIĞI VE YOKLUĞU TARTIŞILIYOR
 
Tutuklu siyasetçi Sibel Akdeniz, heyet hakkında reddi hakim talebinde bulunduklarını hatırlatarak, “Mahkeme başkanın tutumu ile ilgili eleştirilerimiz vardı. Bugün Kürtlerin varlığı ve yokluğu tartışılıyor. Bu şartlar altında nasıl savunma verebiliriz. Savunmamı sonra vereceğim” dedi.   
 
Kocaeli’nde bulunan tutuklu siyasetçilerden Yüksekdağ, Kışanak ve Akkaya ise herhangi bir savunma vermeyeceklerini belirtti.  
 
Geçici mahkeme heyeti ara kararları oluşturmak üzere duruşmaya saat 14:00’e kadar ara verdi.