‘Hevaller’ ifadesi 'örgütsel iletişim kelimesi' sayıldı

img

ANKARA – Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Arif Bayram isimli tutuklunun telefon görüşmesinde kullandığı ‘Hevaller (Arkadaşlar)’ ifadesi ‘örgütsel iletişim kelimesi’ sayılıp, hakkında soruşturma açıldı.

 
İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan cezaevlerinde dört ay içerisinde bir çok hak ihlali yaşandığını açıklayan ÖHD Ankara Şubesi Hapishane  Komisyonu üyesi Av. Hülya Yıldırım, cezaevi  idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başladığını söyledi.
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şubesi Hapishane Komisyonu, İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan cezaevlerinde son dört 4 ayda yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Ankara Sincan Kadın Kapalı, Tokat T Tipi, Amasya E Tipi, Afyon 1 No’ lu T Tipi, Kırıkkale F Tipi, Çankırı E Tipi Kapalı ve  Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’ni kapsayan rapor, dernek binasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
 
Raporda yer alan bilgileri paylaşan Komisyonu üyesi avukat Hülya Yıldırım, Sincan 3 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile HDP eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Sibel Akdeniz’in gardiyanların fiziksel şiddetine maruz kaldıkları 7 Ağustos günü yaşanan olayı hatırlattı. Yıldırım, kaldıkları koğuşta baskın şeklinde yapılan sabah ve akşam sayımlarına tepki gösterdikleri için Tuncel ve Akdeniz’in havalandırmadan zor kullanılarak koğuşa götürüldükleri sırasında maruz kaldıkları fiziksel şiddetin “işkence” ve “kötü muamele yasağı” ihlali olduğunu dile getirdi.
 
Ziyaret ettikleri birçok hapishanede tutukluların kaldıkları koğuşlarda yapılan aramaların baskın şeklinde gerçekleştirildiği aktardığını söyleyen Yıldırım, bu aramalar sırasında tüm eşyaların dağıtıldığı, aramaların neye istinaden gerçekleştirildiğinin bilinmediği ve tutukluların kısa zaman sonra aynı aramalara tekrar maruz kaldıklarını ifade etti.
 
AĞIZ İÇİNE VARAN ÜST ARAMASI
 
Yıldırım,  Afyon T Tipi Kapalı Hapishanesi’ndeki tutsakların ise hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarını, insan onuruna aykırı şekilde gidiş gelişlerde ağız içine kadar arandıkları için mümkün oldukça sevk isteyemediklerini beyan ettiklerini kaydetti.
 
Raporda cezaevlerinde yaşanan ihlaller şöyle sıralandı: 
 
“SİNCAN KADIN KAPALI CEZAEVİ
 
*Tutuklular Z.U ve N.Ş ile gerçekleştirilen görüşmede tüm iletişim olanaklarının bu süreçte kısıtlandığı, koğuş değişikliği ile tecridin etkilerinin azaltılmasının mümkün olduğu; ancak bu konuda idarenin çözüme yanaşmadığı da belirtilmiştir. 
 
*Sohbet hakkı, sosyalleşme, kişisel gelişim etkinliklerinin tamamen engellendiği 
 
* 15 Ağustos tarihinde kutlama yaptıkları gerekçesiyle haklarında disiplin soruşturması başlatıldığını, tek başına kalan mahpuslara dahi ‘örgüt propagandası’ yaptıkları gerekçesiyle soruşturma açıldığı, 
 
* 7 Ağustos akşamında havalandırma kapılarının kapatıldığı sırada şiddete varacak noktada fiziki saldırıya uğradıklarını beyan etmiştir.  
 
TOKAT T TİPİ HAPİSHANESİ 
 
* M.S, 17 kişilik kalabalık bir koğuşta kaldıklarını ve 1 kişinin yerde yattığını belirtmiştir. 
 
* Kürtçe mektup yazdığında ya da kendisine Kürtçe mektup geldiğinde çeviri için mektupların Ankara’ya gönderilmesi sebebiyle mektuplarını 3-4 ay gibi uzun süre beklediğini ifade etmektedir. 
 
* Aynı zamanda uzun süredir talep etmelerine rağmen Evrensel ve Yeni Yaşam gazetelerine erişimlerinin olmadığını ifade etmiştir.  
 
* Savcılık kararı ile koğuşta arama yapıldığını, aramanın sebebinin ne olduğunu bilmediklerini ve• akabinde mahpus H.O’nun Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne, mahpus M.O’nun ise Elazığ’a sürgün edildiklerini belirtmiştir.  
 
* Mahpus Ö.A, pandemiden dolayı yaşanan kısıtlamaların ve sorunların devam ettiğini, sürelisüresiz yayına erişimin hala kısıtlı olduğunu, mektupların geç ulaştığını ya da hiç ulaşmadığını, telefon konuşmalarının sık sık kesildiğini; gerekçe olarak ise farklı ses duyulmasının, başka biriyle görüşmenin gösterildiğini ve ardından disiplin cezası verildiğini belirtti.
 
AMASYA E TİPİ KAPALI CEZAEVİ 
 
* Görüşme avukat görüş odasında değil kapalı telefon görüş odalarında gerçekleştirilmiştir. Müdür ile görüşme taleplerimiz 1. ve 2. Müdürün kurumda olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.  Bu şartlarda görüşme gerçekleştirilen avukat meslektaşlarımızdan biri gardiyanlar tarafından tehdit edilmiştir.  
 
* Spor, etkinlik ve atölyeye çıkma haklarının hala kullanılamadığı, kişi başı 3 kitap sınırının bulunduğu, talep edilen Yeni Yaşam gazetesinin verilmediği belirtilmiştir. 
 
AFYON T TİPİ KAPALI CEZAEVİ
 
* Koğuşlarda 17 kişi kalındığı, aynı koğuştakilerle; bir hafta havalandırma gibi bir alanda, bir hafta kapalı spor salonunda olmak üzere spora çıkartıldıklarını ancak tamamen açık alanda spor faaliyetine hala çıkarılmadıklarını,
 
* Kargoyla gelen kitaplarının ayda 2 kitap olacak şekilde kendilerine verildiğini, odada kişi başı 5 kitap tutabildiklerini, dış kantin yoluyla kitap almak istediklerinde sadece 1 yayınevi ile anlaşıldığı için istedikleri kitaplara ulaşamadıklarını idarece aktarıldığı ve çoğunlukla da talep ettikleri kitapları edinemediklerini belirtmiştir. 
 
* Görüşme yapılan mahpus M.S.A., kendisinin uzun süre boyunca tek kişilik hücrede tutulduğunu tekrarla beyan etmiş ve yakın zamanda A-31 koğuşuna getirildiğini ve burada kendisi gibi daha önce tekli koğuşta tutulan 4 kişiyle kaldığını, Diyarbakır’daki bir dosyadan tutuksuz yargılamasının devam ettiğini ve bu dosya nedeniyle üzerinde bir baskı olduğunu, sık sık koğuşuna aramaya gelindiğini, bir aramada yıllardır tuttuğu 3 adet defterine el konulduğunu, defterlerin şu an nerede hangi gerekçeyle tutulduğunu bilmediğini, kendisine herhangi bir bilginin ise verilmediğini beyan etmiştir.  
 
* Mahpus F.C ise yazdıkları dilekçelerin akıbetini öğrenemediklerini, işleme koyulmamasından şüphelendiklerini belirtmiştir.  
 
* Mahpusların hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadığı, hastaneye sevklerde, gidiş gelişlerde insan onuruna aykırı şekilde ağız içine kadar arandıkları için sevk talebinde bulunmalarının bu uygulamalarla engellendiği belirtilmiştir.  
* Mahpus İ.Ç.’nin daha önce kaldığı tek kişilik hücrede havalandırma penceresindeki demir parmaklık ardındaki tel ızgaranın biraz açılmış olması gerekçesiyle mahpus hakkında mala zarar verme suçlamasıyla hakkında kovuşturma yürütülmektedir.  Mahpus N.D ise koğuşunda bulunanların ve bizzat yaşadığı sıkıntılardan bahsetmiştir. 
 
 * Kürtçe kitapların hiç verilmediğini verilen Türkçe kitapların ise yılda 1-2 kitaptan fazla olmadığını, sık sık koğuşa aramaya gelindiğini, baskın gibi gerçekleştirilen bu aramalarda cezaevi görevlilerinin bilerek her yeri darmadağın ettiğini, koğuşta bulunan diğer mahpuslara hakaret ve tehditlerde bulunduğunu belirtmiştir. 
 
* Tutuklu N.D metal kapıların sürekli olarak sert şekilde açıldığını, geceleyin bağırılarak mazgalların açılıp kapatıldığını, kendilerine ayakta askeri sayım dayatmasının yapıldığını, kendisine verilmesi için cezaevine teslim edilen tansiyon aletinin halen depoda olduğunu, gazete, kitap ve dergi taleplerinin karşılanmadığını, koğuşlarında bulunan televizyonlarda ana akım medya kanallarının izlettirildiğini belirtmiştir. 
 
*  Tutsakların Hastane sevkleriyle ilgili sorunlar yaşadıklarını, gidiş gelişlerde insan onuruna aykırı aramalara maruz kaldıkları için mümkün oldukça sevk istemediklerini, karantina sürecinin cezaevlerinde ağır uygulandığını ancak kendilerini bu hastalıktan koruyabilecek imkanların bulunmadığını, temizlik malzemelerinden yoksun kaldıklarını, elde bulunan hijyen malzemelerini ise oldukça fazla sulandırarak kullandıklarını ifade etmiştir.  
 
KIRIKKALE F TİPİ KAPALI CEZAEVİ 
 
* Mahpus S.Ç, mahpus Arif Bayram’ın ciddi sağlık sorunları olduğu, ağzında hiç diş kalmadığı bundan kaynaklı yemekleri çiğneyemediği ve düzgün beslenemediği için ciddi mide ve bağırsak problemleri olduğu, 4 yıldır diş tedavisi görmesine rağmen gerek idareden kaynaklı gerek diş hastanesinden kaynaklı tedavinin bir türlü tamamlanmadığı, aşırı kilo kaybına uğradığı, son hastaneye gidişinden 4 ay sonrası için yeni randevu verildiği, buna dair İdare, Savcı ve jandarmanın sorumluluğu birbirine atması nedeniyle bir türlü randevuya götürülmediği belirtilmiştir. Bu yüzden Arif Bayram’ın 16 Ağustos itibariyle ‘tedavisinin yapılması talebi’ ile açlık grevine başladığı ifade edilmiştir.  
 
* Koğuşlarında, tüm mahpusların aşı olduğu; ancak halen spor, sohbet, atölye ve sosyal faaliyetlerin ‘pandemi gerekçesiyle’ engellendiği belirtilmiştir. Hastaneye sevklerin geç yapıldığı, revirde çoğu zaman doktorun bulunmadığı, bulunduğunda da mahpusları uzaktan görüp hastalıkla ilgisiz ilaçlar yazdığı beyan edilmiştir. 
 
* Yeni Yaşam ve Azadiye Welat gazetelerinin verilmediği, abone olunan dergilerin ise karalanıp verildiği, eski tarihli, süreli bir dergiyi tarihi geçmiş diye kendilerine vermedikleri, buna ilişkin İnfaz Hâkimliği’ne yapılan başvurunun ise reddedildiği belirtmiştir. 
 
* Kantin malzemelerinin kalitesiz ve pahalı olduğu, ürün çeşitlerinin çok az olduğu, özellikle son süreçte verilen yemeklerin çok kötü olduğu, musluklardan akan suyun ise kirli olduğu belirtilmiştir.  
 
HEVAL ‘ÖRGÜTSEL İLETİŞİM KELİMESİ’ SAYILDI
 
* Hapishane idaresi tarafından ‘kapalı görüşlerin dinleneceğine’ dair kendilerine tebligat yapıldığı ifade edilmiş, oda aramalarının düzensiz olduğu ve yapılan aramalarda odaların darmadağın edildiği belirtilmiştir.  Telefonda ‘hevaller’ kelimesini kullandığı için kendisi hakkında ‘örgütsel iletişim kelimesi’ kullanması sebebiyle soruşturma açıldığını ifade etmiştir. 
 
ÇANKIRI E TİPİ KAPALI CEZAEVİ
 
* Mahpus S.A, idare tarafından salgına ilişkin önlemler gerekçesiyle bazı kısıtlamalara gidildiğini, sevk taleplerine ilişkin geçerli nedenleri olmasına rağmen, taleplerinin reddedildiğini, kitap sınırlamasının olduğunu ve sadece bayram ve özel günlerde iki kitapla sınırlı olacak şekilde dışarıdan gelen kitapların kendilerine verildiğini belirtmiştir.
 
* Azadiye Welat ve Yeni Yaşam gazetelerine, dağıtımlarının olmadığı gerekçesiyle erişemediklerini, Evrensel ve Birgün gibi gazetelerin ise bayiye gelmediği gerekçesiyle kendilerine verilmediğini, görüşlerin kapalı olarak yapıldığını ve tek kişi ile sınırlı olduğunu ve kapalı görüşten önce görüşçünün adının idare tarafından istendiğini belirtmiştir.  
 
* Ayrıca otuz yılını doldurmak üzere olan mahpuslarla idarenin görüşme yaptığı ve kendilerine ‘Pişman mısınız? Çıkınca ne yapacaksınız?’ şeklinde soruların yöneltildiği ifade edilmiştir.  
 
* Mahpus M.N.T, diyabet ve yüksek tansiyon hastası olmasına rağmen diyetine uygun yemeklerin verilmediğini, genel olarak yemeklerin kötü¨ olduğunu, hastaneye sevklerde sıkıntı yaşadıklarını, başka hapishaneye sevk talebinin idarece gerekçesiz şekilde reddedildiğini, mektupların kendilerine çok geç verildiğini, gelen kitapların teslim edilmediğini belirtmiştir.  
 
* Mahpus S.G ise 11 kişi tek koğuşta kaldıklarını, daha önce Mayıs ayında Kovid-19 geçirdiklerini ve sonrasında hastaneye kontrole gidemediklerini, hapishanede yeniden Kovid -19 olan mahpusların bulunduğu belirtilmiştir. 
 
ESKİŞEHİR H TİPİ KAPALI CEZAEVİ
 
* ‘Huntington hastalığı’ teşhisi nedeniyle yüzde 98 engelli raporu bulunan Bekir Güven hastalığına rağmen tutuklanmıştır.” 
 
Raporda yaşanan hak ihlallerinin sonlandırılması için talepler şöyle sıralandı: 
 
“*Yaşanan hak ihlallerinde idareciler, personel, denetim yetkisini yerine getirmeyen idari ve adli kurumlar sorumluluk sahibidir. Bu sebeple tüm idari birimlerin her kademesinin, denetim yetkisi bulunan idari kurumların ve yargı makamlarının, yine ilgili Bakanlıkların; ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan sorumluluklarını yerine getirmelerini sorunları ivedilikle çözmelidir.
 
*Hem ulusal hem de uluslararası hukukta işkence ve kötü muamele açıkça ve mutlak surette yasaklanmıştır. Bir başka deyişle hiçbir hal ve durumda, hiç kimseye işkence yapılamaz. Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak, cezaevlerinde  işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır.
 
* Ailelerinden uzak bölgelere sürgün edilen tutukluların  aileleri kapalı görüş yapabilmek için pandemi koşullarında uzun seyahatler yapmak durumunda kalmakta, bu durum mahpus ailelerinin sağlığını da riske atmaktadır. Bu sebeple tutukluların daha fazla telefon hakkı sağlanmalı ve en azından ziyaretçi listesindeki herkesle telefon ile görüşebilme imkanı sağlanmalıdır. Pandemi süreci başında sağlanacağı ifade edilen görüntülü görüşme için gerekli adımlar acilen atılmalıdır.
 
* Tutukluların cezaevi koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Özellikle yüksek güvenlikli cezaevlerinde  tutulan tutukluların  beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır.
 
*Ortak alan faaliyetlerinin yaptırılmıyor olması tutuklular  açısından ceza içerisinde cezaya dönüştürülmüştür ve bir tecrit uygulamasıdır. Bu uygulamaya son verilerek içeride izole olan mahpusların birbirleri ile iletişim kurarak sosyal ilişkilerini devam ettirebileceği spor, sohbet gibi ortak alan faaliyetlerinin yaptırılması gerekmektedir.
 
* Tutukluların uluslararası anlaşmalar ve Anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkından kanunlara uygun olarak faydalanabilmeleri için kitaplara getirilen sınırlamalara ile gazete ve dergilere getirilen yasaklara son verilmeli, tutukluların  ifade özgürlüğü ve haberleşme haklarına yönelik ihlaller durdurulmalıdır.”
 
‘ UYGULAMALARA SON VERİLSİN’
 
Hukuka aykırı bu yönetmelikle beraber cezaevi  idareleri, tutuklu  hakkında ancak yargı makamlarının karar verebileceği durumda yargı makamlarının yetkilerini dahi aşan bir yerde konumlandırılmış ve karar mercii haline getirildiğini belirten Yıldırım, “Bu da cezaevi idarelerinin tutuklulara karşı sınırsız yetkiyle donatılarak keyfi kararlar alabileceği anlamına gelmektedir. Son birkaç ayda koşullu salıverilme tarihi geldiği halde haklarına ‘iyi halli olmadıklarına’ yönelik kararlar verilen tutukluların tahliyeleri bu keyfi kararlarla engellenmiştir. Açıktır ki, cezaevi  idareleri yeni yönetmelik ile kendilerine verilen yetkileri kötüye kullanmaya başlamıştır. Bu uygulamaya son verilmelidir” şeklinde konuştu.