İstanbul’da 3 ilçede komplo paneli

img

İSTANBUL - DTK, DBP ve HDP, İstanbul’un 3 ilçesinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komploya ilişkin düzenlediği panellerde, İmralı’da Öcalan’a uygulanan ağır tecritle komplonun devam ettirilmek istendiği vurgulandı. 

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 23’üncü yıldönümü vesilesiyle İstanbul’un Bağcılar, Esenler ve Sultanbeyli ilçelerinde panel düzenledi. Düzenlenen panellere, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, HDP Milletvekili Pero Dündar, Asrın Hukuk Bürosu avukatları, DBP, HDP yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. 
 
BAĞCILAR
 
DTK, DBP ve TJA, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük uluslararası komplo ve tecride ilişkin HDP Bağcılar ilçe binasında panel düzenlendi. DBP İl Eşsözcü Dilber Demir, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi’nin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. “Özgürlük zamanı” ve “Komployu kıralım özgürlüğü sağlayalım” pankartları salona asıldı. 
 
HER ŞEY TECRİDLE ALAKALI
 
Emekçi, Öcalan’ın sadece Kürtleri değil dünya haklarını temsil ettiğini ifade ederek, Öcalan’ın halk, halkın ise Öcalan olduğunu söyledi. Öcalan’ın özgürlüğü için birçok imzanın toplandığını aktaran Emekçi, “Türkiye’nin şuan ekonomik, sosyolojik, siyasi, hukuksal işlevlerinin beter olması tecrit ile ilişkilidir. Ülke iyi durumda değilse tecridin sonucudur. Tecrit, kayyım ve savaş politikasıyla kimse kazanmaz. Demokratik evrensel ilkesiyle tüm dünya derdini çözmüştür. Ama Türk devleti çözemiyor. Bunun için adım atanlar da yok edildi veya geri adım attırıldı” ifadelerini kullandı. 
 
‘ÖCALAN BİR ÇİZGİDİR, DURUŞTUR’
 
Tecridin Türkiye’nin tüm her yerine yayıldığını da sözlerine ekleyen Emekçi, “Öcalan, herkesin ihtiyaç duyduğu şeyleri söylüyor. Özgürlük, barış, adalet diyor. Öcalan, burada toplumun özgürlüğünü esas alarak toplumun özgür olmadan kendi özgürlüğünün bir anlamının olmadığını ifade ediyor ve bu mantıkta yaklaşıyor. Bu sebeple İmralı’daki Öcalan’ın birey değil bir çizgidir, duruştur” diye aktardı.
 
VARLIK İLE YOKLUK SAVAŞI
 
Öztürk ise, önceden Kürtlerin yaşamaya hakkı olmayan bir varlık gibi görüldüğünü belirterek, Öcalan ile birlikte artık bunun mümkün olmadığını söyledi. Öcalan’ın Kürt halkına hakkını anlattığını belirten Öztürk, “Öcalan kendi halkına ‘Senin dilin, kimliğin, halkın kadimdir’ diyerek ve bu uğurda yıllarca mücadele ederek gerçekliği gösterdi. Devletler, Kürtlere ölümden başka yol göstermedi. Tüm ulus devletler bir kriz içindedir. Yollarına devam edemiyor. Bu komploya baktığımız zaman Öcalan ile birlikte bir haklı yok etmek istediklerin göre biliyoruz. Çöktürme planıyla tekrardan Kürtleri köle yapmaya çalıştırlar. Bir daha Biz Kürdüz demememiz hedeflendi. Her gün operasyonlar yapılıyor. Bunlar Kürtlerin özgürlüğüne savaş açmaktan bir şey değildir. Emperyalist devletler de onlara yardım etmeye devam ediyor ve 4 parçadaki Kürtleri yok etmek hedefleniyor. Bu savaş bizim varlığımız ile yokluğumuzun savaşıdır” şeklinde konuştu. 
 
ÖCALAN’IN MÜCADELESİ 
 
Türkiye devletinin sisteminin artık çöktüğünün altını çizen Öztürk, “buradaki tek alternatifin direniştir, Öcalan’ın halklara sunduğu pratiktir. Bunun başka bir yolu yoktur. Türkiye’de yaşayan Kürtlerin tümü esaret altındadır. Êzidî halkı da bundan farklı değildir. Bütün dünya Kürtleri tanıyor. Nasıl bir hayat istediklerini biliyor. İstediğimiz yaşam da direnişle mümkündür. Bugün Kürtleri bir araya getiren Öcalan’ın mücadelesidir. Bugüne kadar ailesi için hiçbir şey istememiş, sürekli halkına borçlu olduğunu söylemiştir. Kürtler özgürlük istiyor ve özgürlük mücadelesinin öncülüğünü yapıyor. Bizim demokratik yollarla bu tecridi kırmamız gerekiyor. Bunun başka bir yolu yok. Halkımız, 'Öcalan güneşimizdir' diyor ve siz bu güneşi karartamazsınız" diye konuştu.
 
ESENLER
 
Esenler ilçesinde panel “Uluslararası komplonun yıldönümü ve son siyasal süreç” konulu panel düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü BDP İl Eşsözcüsü Mustafa Mesut Tekik yaparken, HDP Mardin Milletvekili Pero Dündar ve Asrın Hukuk Bürosu Avukat Rezan Sarıca konuşmacı olarak katıldı. 
 
‘TECRİT AHİM HUKUKUNU YERLE BİR ETTİ’
 
Sarıca, 9 Ekim tarihinin Türkiye ve Ortadoğu için yeni bir başlangıç ve yeni bir tarihsel süreci ifade ettiğini belirterek Öcalan’ın 15 Şubat 1999 yılında Türkiye'ye teslim edilmesi süreciyle devam ettiğini hatırlattı. Uluslararası komplonun gerçekleşmesiyle birlikte deveye konulan tecrit politikasının Avrupa hukukunu yerle bir ettiğini dile getiren Sarıca, Öcalan'ın egemen güçlerin Ortadoğu planlarının önde bir engel olarak gördükleri için komployu devreye koyduğunu dile getirdi. Egemen güçlerin son yirmi yılda Ortadoğu'da yürüttükleri savaş ve kaosun devam etmesinin en önemli nedenin tecridin devam etmesi olduğunu aktaran Sarıca, “Bütün insani etik kuralları hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Sayın Öcalan’ın Türkiye’deki mizansen yargılamasına müdahale etmesiyle uluslararası komplonun hukuk ayağını da kapatmış oldular. Sayın Öcalan’ın şu anki uluslararası kaçırılma halini hukuka aykırılığını görmezden gelen bir AHİM oldu” diye belirtti.
 
‘SAYIN ÖCALAN TECRİT İÇİNDE TECRİT YAŞIYOR’
 
Uluslararası komplonun bir devamı olarak İmralı tecrit sisteminin kurulduğunu aktaran Sarıca, on yıl boyunca Öcalan’ın tek kişilik hapishanede tek başında kaldığını belirtti. Ada koşullarında dolayı sağlık sorunları yaşadığını ifade eden Sarıca şöyle devam etti: “Tecridin asıl amacının Sayın Öcalan’ın kurulan komplonun boşa çıkarılmasıdır. Türkiye’nin uygulayıcısı olduğu İmralı sisteminde AİHM tecridi meşrulaştıran kararlar ve bu izleyen süreç Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi bu üçlü saç ayağı oldular. Siyasal gelişmelerle birlikte Öcalan üzerindeki tecrit zaman zaman ağırlaştı. Hücre içerisinde hücre hapsine alındı. En son 2019 yılında cezaevlerinde yaşanan açlık grevleri sonrası halkın büyük tepki vermesi sonucunda birkaç görüşme gerçekleşti. Bunun dışında 7 Ağustos 2019 yılında beri avukat görüşü yasaklanmış. Son altı yedi yılda yalnızca 6 aile görüşü gerçekleşti. 22 yıl boyunca sadece bir telefon görüşü gerçekleşti.  Buda tecrit hem de Sayın Öcalan olan yaklaşımı ortaya koyuyordu. Tecrittin bir anlamı da bu Sayın Öcalan'ın İmralı’ya hapis edilmesi ve toplumla bağının koparılması orada unutmasıdır. Sayın Öcalan’ın iki yıldır sesinin duymadığımız gerçeğiyle karşılaşalım. Hukuken bunun adı kaçırılmadır uluslararası hukukta adı budur.”   
 
‘ÇÖZÜMÜNÜN KAPISI İMRALIDIR’
 
İmralı Adası’nın teklik sistemi üzerine kurulduğunu belirten Dündar, AKP-MHP iktidarının bu teklik sistemini, bir ülke yönetimine dönüştürmeye başladı. Dündar, “Tek adam rejimi dediğimiz bu sistem kendisini bu tecritten beslenerek, oluşturmaya devam etti. Komplonun asıl amacı Kürtlerin yok edilmesiydi. Tecridin devam etmesi Kürt sorunun çözümsüzlüğüyle yakından bağlantılıdır. Tecrit bugün sadece Sayın Öcalan üzerinde devam etmiyor. Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan sorunların ana kaynağı Sayın Öcalan’ın komployu boşa çıkarmasıdır. Egemen güçler tarih boyunca Kürtlerin yaşadığı bölgelerde savaşı sürdürmüşlerdir. Tek amaçları var Kürtlerin bugüne kadar sürdüğü mücadeleyi boğmaya çalışıyorlar. Bunun için her türlü planı devreye koyuyorlar. Kürt sorunun çözümüne karşı Sayın Öcalan tecrit koşullarında büyük bir mücadele sürdürüyor. Bu savaşın bitmesi Kürt sorunun çözümüne bağlıdır bunun muhatabı da imarlıdır” diye belirtti.
 
FAŞİZME KARŞI HEP BİRLİKTE MÜCADELE ÇAĞRISI
 
Kürtlerin muhatap alınması yönündeki tartışmaların verilen mücadeleye bağlantılı olduğunu belirten Dündar, “Kürt sorunun sadece bir kimlik sorunu değil, ekonomik ekolojik ve insanlık sorunudur. Son günlerde yaşan muhataplık tartışmaları bizim açımızdan nettir. Bizim için muhataplık tartışması söz konusu değil. Bu iktidar Kürtlerin muhatabını çok iyi tanıyor çok iyi biliyor. Sorunun çözümü için HDP diyorlar ama her gün HDP’ye operasyonlar yapılıyor gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor. Yine ülkenin her yerine öğrenciler her yerde evsizler barınamıyor.  En ufak bir itiraz dahi kişiler polis tarafından gözaltına alıyorlar. Bu her yerde polis ve kolluk görevlileri var. Bütün bu sorunların ana kaynağı Kürt sorunuyla alakalıdır. Çükü mevcut AKP-MHP faşizmini iktidarı var. Bu iktidara karşı top yekûn mücadele etmeliyiz” dedi.
 
SULTANBEYLİ 
 
Sultanbeyli İlçe Örgütü’nde yapılan panele Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztürk, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve HDP İl Eşbaşkanı Erdal Avcı konuşmacı olarak katıldı. Panelin yapıldığı salona “Dem Dema Azadîyê ye”, “Komployu kıralım özgürlüğü sağlayalım” ve “Özgürlük varlığımızın vazgeçilmez koşuludur. Tecridi kıralım özgürlüğü sağlayalım” pankartları asıldı. Panele, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Barış Anneleri İnisiyatifi, tutuklu yakınlarının yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Panel öncesinde 9 Ekim uluslararası komployu anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. 
 
9 Ekim’in komplonun başlangıç tarihi olduğunu belirten Öztürk, Öcalan’ın barış çabasına komplo ile cevap verildiğini ifade etti. Kürtlerin küresel haklarının 1924 Anayasası ile inkar edildiğinin altını çizen Öztürk, “Kürtler açısından bir devlet, bir özerklik söz konusu iken İngiltere’nin devreye girmesi ile bunlar yok sayılıyor. Sayın Öcalan bir komplo ile Türkiye’ye getirildi. 1999 yılında ilk görüşünde avukatlarına ateşkesin devam ettiği açıklamasını yaptı. Daha da derin bir sonucun yaşanmaması adına böyle bir hamle yaptı” diye belirtti.
 
TECRİT ÇÖZÜMSÜZLÜKLE BAĞLANTILIDIR
 
Öcalan’ın “özgür Kürt, özgür insan” yaratmada ısrarcı olduğunun altını çizen Öztürk, yaşanan komplonun da Öcalan’ın ısrarına ve paradigmasına dönük olduğunu vurguladı. AKP ile birlikte İmralı’da mutlak tecridin hayata geçirildiğini ifade eden Öztürk, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: “Öcalan yasaları dediğimiz yasalar da bu iktidar tarafından çıkarıldı. Tecrit durumu çözümsüzlükle doğrudan bağlantılıdır. Tecrit artıyorsa Türkiye çözümsüzlükte ileri noktadadır. Sayın Öcalan İmralı’ya götürüldüğünde iradesi kırılmak, sindirilmek istendi. İradesi kırılırsa Kürt halkının da iradesinin kırılacağı anlamına geliyordu. Fakat Sayın Öcalan orada bulunduğu süre boyunca Kürt halkına öncülük etmeye devam etti. Sayın Öcalan ile her temas kurulduğunda ülkede bir nefes alındığını görebiliyoruz. Halk nezdinde ne kadar değerli ve umut verici mesajlar olduğunu gördük. Sayın Öcalan’ın pozisyonu Kürt halkı için barış pozisyonudur.”
 
KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI
 
Avcı, dünyada eşi benzeri olmayan bir direniş ile karşı karşıya olduklarını ifade ederek, “22 yıllık İmralı tutsaklığı ve rehineliğine baktığımızda komplo boşa çıkarılmıştır. Muazzam manevralar yapmış ve diplomasi yapmıştır. 12 metrekarelik hücrede bunu yapmıştır. Rojava’da Önderliğin yarattığı ruh ve paradigma, enternasyonel bir birliktelik, direnen kadın ve güç açığa çıkarmıştır” dedi.
 
HALK MÜCADELESİNDEN GERİ ADIM ATMADI
 
Avcı’dan sonra panel yurttaşların sorularıyla devam etti. Soru-cevap bölümünden sonra DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır konuştu. Bayındır, 9 Ekim’in Kürt’ler için kara bir gün olduğunu belirterek, “Kürt halkını sürekli kara günde bırakmak istediler” dedi. Öcalan’a yapılanın komplo olduğunu bütün dünyanın bildiğini söyleyen Bayındır, “Sadece Kürt halkına ve liderlerine neden böyle bir uluslararası komplo uygulanıyor diye sormamız gerekiyor. Bu soru ve buna verdiğimiz yanıt halkımızın geleceğini belirleyecektir. Bu soru oldukça önemlidir. Tarihimizi iyi bilmemiz gerekiyor. Kürdistan sadece Türkiye eli ile dört parça olmadı. Plan ve projeler ile sömürge edilmek istendik. Sürekli bir sömürge halinde bırakılmak isteniyoruz. Kürt halkı yüz yıldır bu plan ve projelere karşı direniyor. Bu halk mücadelede hiçbir zaman geri adım da atmadı” ifadelerini kullandı.
 
ÖCALAN'IN İDEOLOJİSİ ONLAR İÇİN KORKU
 
“Sayın Öcalan’ın 40 yıldır ortaya koyduğu felsefe, ideoloji ve düşünce uluslararası güçler için büyük bir korku oldu” diyen Keskin, “Bundandır ki 24 yıldır bu komplo ve tecrit Sayın Öcalan ve Kürt halkı ile özgürlüğü isteyen halklara yeniden uygulanmaya çalışılıyor. İmralı tecridinin nasıl oluyor da halka yansıdığını soruyorlar. Bunun nasıl olduğunu söyleyelim. Sayın Öcalan’ın yararlanabileceği bir yasa çıkarılmıyor, odası 24 saat gözlemleniyor sokaklarımız da 24 saat mobeseler ile izleniyor. Adım adım tecridi her alanda yaşamımıza uyguluyorlar. İmralı’ya yaklaşım savaşa ya da çözüme yaklaşımdır. Kürt halkı ile savaşacaksa bu iktidar önce İmralı’ya saldırıyor. Eğer ne zaman ki Kürt sorunu için bir çözüm istese İmralı kapılarını çalıyor” diye belirtti.
 
ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜDÜR
 
“Özgürlük zamanı” hamlesinin stratejik bir hamle olduğunu söyleyen Bayındır, “Kritik bir siyasi süreçten geçiyoruz. Kürt halkının kaderi önümüzdeki 10 yılda belli olacak. Kürt halkının direnişi bunda belirleyici olacaktır. Bu yüzden özgürlük zamanıdır. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü önümüze koyduk. Çok önemli bir aşamaya geldik bu hamle kapsamında. 3’üncü yolu önümüze koyduk. 3’üncü yol sadece siyasi olarak değil yaşamın her alanında hayata geçirilmesi gereken bir hattır. Bu 3’üncü yol stratejisi hem Türkiye hem de Kürt halkı için hayati önemdedir. Tecrit devam ettikçe Kürt halkının özgürlüğü ve geleceği büyük bir tehlike altındadır. Savaşın ve barışın anahtarı İmralı’dır. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü Kürt halkının özgürlüğüdür” şeklinde konuştu. 
 
Panel yapılan konuşmaların ardından son buldu.