DAİŞ'lilerin tutanağı dosyaya konulmadı

img

ADANA - Katledilen gazeteci Kadri Bağdu cinayeti soruşturmasının “adli vaka” üzerinden yürütüldüğünü belirten avukat Tugay Bek, DAİŞ’lilerin Bağdu’yu hedef gösterdiğine dair tutanağının dosyaya konulmadığını söyledi. 

Adana'nın Seyhan ilçesine bağlı Şakirpaşa semti Ova Mahallesi’nde 14 Ekim 2014'te mavi bisikletle gazete dağıtımı yaptığı sırada silahlı saldırıya uğrayan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Azadiya Welat Gazetesi çalışanı Kadri Bağdu cinayetinde, deliller bulunmasına rağmen soruşturma sürüncemede bırakıldı. Adli bir vaka olarak değerlendirilen cinayet soruşturmasında savcılık, “daimi arama” kararı verdi. Bağdu ailesi avukatı Tugay Bek, DAİŞ üyesi Servet Koç'un 2016’daki itirafına rağmen savcılığın bu konuda çaba göstermediğini söyledi. 
 
SORUŞTURMA DERİNLEŞTİRİLMEDİ
 
Bağdu’nun öldürülmesinden sonra Kobane eylemleri çerçevesinde cinayetin cihatçı çeteler tarafından yapıldığına dair suç duyurusunda bulunduklarını belirten Bek, siyasi amaçları olan cinayetin kanıtlarını tek tek ortaya koyduklarını, ancak buna rağmen soruşturmanın derinleştirilmediğini söyledi. Adana Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturmayı cinayet bürosu üzerinden yürüttüğünü kaydeden Bek, semtte herhangi bir toplumsal olay yaşandığında mobeselerdeki görüntülerden kimlerin katıldığının öğrenildiğini, fakat Bağdu cinayetinde böylesi bir derin araştırma yapılmadığına dikkati çekti. Bek, “Motosikletlinin semte gidip kameralara yakalanmaması imkansızdır. Fakat emniyet savcıya bu kişinin hiçbir şekilde tespit edilemediğini bildirdi. Bu durumun kabul edilir olmadığını düşünüyoruz” dedi. 
 
DOSYA FAİLİ MEÇHUL
 
Bağdu’nun katledilmesinden önce yaşanan 2 cinayetinde birbiriyle bağlantılı olduğunu belirten Bek, Adana’da 10 Ekim'de Yusuf Güldüren, 12 Ekim’de Ahmet Albay, 14 Ekim’de ise Bağdu cinayetinin DAİŞ’in aynı hücresi tarafından işlendiğinin açık olduğunu söyledi. Cinayetlerle ilgili savcılığa yaptıkları tüm başvuruların dikkate alınmadığını belirten Bek, Yusuf Güldüren’i katleden DAİŞ üyesi Servet Koç’un sanal medya üzerinden Bağdu’nun oğluna bütün olayları itiraf ederek video gönderilmesine rağmen dosyanın faili meçhul bırakıldığına dikkat çekti. Bek, “Güldüren, bir minibüste kar maskeli olarak bekleyen DAİŞ’liler tarafından öldürüldü. Bu minibüste kimlerin olduğu tek tek belli,  ama Servet Koç’un tek ismi verildiği için diğer kişiler, savcılık tarafından bilgisine başvurulmuş kişi olarak ifadeleri alındı. Bunların DAİŞ üyeleri olduğu belli, kar maskeyle orada bekleyip katliam yapmaya hazır oldukları belli, ancak cumhuriyet savcılığı bütün bu eylemleri suç olarak kabul etmiyor. Bu olayda suç birinin üzerine yıkıldı. O da Suriye’ye kaçtı” şeklinde konuştu.
 
TUTANAK GÜLDÜREN’İN DOSYASINDA
 
Güldüren cinayetini o dönem inceleyen polislerin olay yakınlarında DAİŞ’liler tarafından işletilen bir kasaba gidildiğini aktaran Bek, “Polisler kasaba geldiklerinde orayı işleten DAİŞ üyeleri, (Kadri Bağdu’nun öldürülmesine 4 gün var) diyor ki; ‘Biz bu PKK’lilerden çok mağduruz. Şakirpaşa’da bir dükkanımız var. Bu da PKK’liler tarafından yağmalandı. Bunu da teşvik eden Kadri Bağdu adındaki gazetecidir’ diyor. O dönem polisler bunu tutanağa bağlıyor. Herhangi bir işlem de yapmıyor. Bu tutanak Bağdu cinayetinin dosyasının içerisine de girmiyor. Sadece Güldüren cinayetinin dosyasının içinde kalıyor. Aslında daha cinayeti gerçekleştirmeden cinayeti işleyecek olanlar, polise Bağdu ile ilgili kışkırtıcı beyanlarda bulunduğu son derece açıktır. Bizlerin yaptığı şikayetlere rağmen bu işyerinde bulunan DAİŞ’liler hakkında bir işlem yapılmıyor” dedi. 
 
‘PKK’LİLER YAPTI' DİYE TUTANAK TUTULDU
 
Ahmet Albay’ın öldürüldüğü, oğlu Veysi’nin ise yaralandığı 12 Ekim 2014’deki olayın ise PKK’liler yapıldığına dair tutanak tutulduğuna dikkati çeken Bek, “Bu cinayetin de DAİŞ’liler tarafından işlendiğini söylememize rağmen dikkate alınmadı.  Cinayetten 6 ay sonra polis gidip esnaftan kamera görüntüleri almak istiyor. O kayıtların 6 ay boyunca orda kalmayacağı açık, görüntüleri 6 ay sonra gidip alınması bile görev ihmali olarak ele alınması gerekiyor.  Polis olay yerine gittiğinde esnaflar diyor ki; ‘Ahmet Albay’ın çocukları o dönem zaten bu kayıtları almıştı.’ Bu da tutanak altına alınıyor. Çocuklarından alınan görüntüler incelendikten sonra Güldüren cinayetindeki görüntüler karşılaştırılınca Ahmet Albay’ı öldüren kişinin Murat Erciyes olduğu tespit ediliyor. Dava bu sefer tekrardan yön değiştiriliyor. Erciyes hakkında Albay’ı öldürmekten dava açılıyor.  Haksız tahrik indirimlerinde yararlandırarak 17 yıl 6 ay mahkum ediliyor” diye konuştu. 
 
AİHM’E TAŞINACAK
 
Bağdu dosyasında, öldüren suç örgütü, hücresi ve kimlerin olduğunun belli olduğunu, ancak emniyet ve Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı, bireysel bir husumetten kaynaklı işlenmiş bir cinayet üzerinden yürüttüğünü kaydeden Berk, şöyle konuştu: Bu haliyle soruşturmanın neticelendirilmesi ve faillerin belirlenmesi mümkün değil. En baştan beri bir husumet olayı gibi ele alınmasının aslında baştan beri bu dosyanın failli meçhuller arasına konulmak istenildiğinin en açık göstergesidir. 7 yıl geçti ve Kadri Bağdu dosyası halen failli meçhul. Bu konuya dair yargısal süreç devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız başvurudan da şahsiyet netice alamamamız durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımayı düşünüyoruz” dedi. 
 
MA / Cemil Uğur - Hamdullah Yağız Kesen