Öcalan başvurusu AK gündeminde: ‘Koşullu salıverilme talebi’ hakkı doğabilir

img

İSTANBUL - AK Bakanlar Komitesi, AİHM'in Öcalan başvurusuna dair ihlal kararını 30 Kasım-2 Aralık’ta görüşecek. TOHAV'dan Ayşe Bingöl Demir, kararın yerine getirilmesi halinde “koşullu salıverilme talebi" hakkının doğabileceğini söyledi.

Uluslararası komployla Türkiye'ye teslim edildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları, müvekkilleri hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karşı 2003’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Avukatlar, başvurularında cezanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu belirtti. AİHM, 18 Mart 2014'te verdiği kararla Öcalan'ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesini AİHS’ye aykırı buldu. 
 
 
7 YILDA ADIM ATILMADI
 
AİHM, aynı kararı daha sonra başvuru yapan tutuklular Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de verdi. Ancak kesinleşen ilk kararın üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen söz konusu ihlal kararlarına dair herhangi bir gelişme yaşanmadı. AİHM’in kararlarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) de, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ilgili “umut hakkını” doğuracak yasal düzenlemeler ve uygulama değişikliklerinin sağlanması için Türkiye’ye dair denetim sürecine başlasa da kararları toplantı gündemine almadı ve herhangi bir yazılı karar oluşturmadı.
 
KOMİTE GÜNDEMİNE ALDI
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), bunun üzerine AİHM’in verdiği kararı acil gündemine alması için 29 Temmuz’da Komite'ye, bu kararların yerine getirilmesinin denetlenmesi süreci kapsamında yazılı bir bildirim sundu. Komite, bildirim üzerine konuyu gündemine aldı. Komite, 30 Kasım-2 Aralık arasında yapılacak toplantı öncesi Türkiye’den STÖ’lerin bildirimine ve kararların yerine getirilmesi sürecine dair bilgi istedi. 
 
TÜRKİYE'NİN  İDDİALARINA YANIT             
 
Türkiye, 7 Eylül’de verdiği cevapta, 2009’dan bu yana İmralı’da ihlal olmadığını ileri sürdü. Türkiye,?“Umut hakkının güvenceye alınması” ve “ağırlaştırılmış müebbet cezasının infazı rejimi hakkında yasal değişiklik” yapılmasına ilişkin bildirimde yer alan tespit ve önerileri görmezden gelerek, cevapsız bıraktı. Türkiye’ye, sadece Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) daha önceki yıllarda İmralı’nın fiziki koşullarını dair hazırladığı raporu ele aldı.
 
12 Ekim’de Türkiye’nin iddialarına dair Komite’ye yanıt veren insan hakları ve hukuk örgütleri, Türkiye’nin yazılı beyanlarında “umut hakkına” ilişkin AİHM’in önemli tespitlerine  değinmediği, kararların yerine getirilmesi için atılması gereken adımların tartışmadığı ve bunun yerine yanıltıcı bilgilerle bildirimde bulunduğunu kaydetti. Yanıtta ayrıca kimi tespit ve önerilere de yer verildi. 
 
Başvurucular arasında yer alan TOHAV'ın Yönetim Kurulu üyelerinden avukat Ayşe Bingöl Demir'le, bugüne kadar yaşananları ve olası gelişmeleri konuştuk. 
 
‘KARARI DENETLE’ BAŞVURUSU
 
AİHM’in "Öcalan 2" ve diğer kararlarında “insanlık dışı muamele” tespitinde bulunduğuna dikkati çeken Bingöl, belirli suç tipleri bakımından verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejiminin AİHM kararları doğrultusunda gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Söz konusu durumun “umut hakkının” bir gereği olduğunu ve aradan geçen 7 yıla rağmen Komite'nin bu konuda somut  adımlar atmadığını anımsatan Bingöl, “Komite'ye, aradan geçen zaman diliminde Türkiye’nin hiçbir adım atmadığını, kararları yerine getirmediğini bildirdik. Komite, bu karar grubunun yerine getirilmesi sürecini daha aktif bir şekilde denetleyecek. Bizce bu önemli bir adım” dedi. Bingöl, Komite’nin, “denetim sürecini etkili bir şekilde yürütme ihtiyacı olduğunu” düşündüğü kararları bu şekilde gündemine aldığını söyledi. Bingöl, bundan kaynaklı Öcalan, Kaytan, Gurban ve Boltan karar grubunun toplantıda ele alınmasına karar verildiğini aktardı.
 
KOŞULLU SALIVERİLME 
 
Türkiye’nin Komite’ye verdiği yanıta değinen Bingöl, Türkiye'nin yanıtında yer alan "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının infazı rejiminde koşullu salıverme imkanı var” iddiasının yanıltıcı olduğunun altını çizdi. Bingöl, "Yanıltıcı ve gerçek durumu ortaya koymayan bir yöntemle cevap vermiş. AİHM'in net bir şekilde tespit ettiği gibi, Türkiye’de belirli suç türleri bakımından verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında koşullu salıverme imkanı yok” diye kaydetti. Bingöl, “Devlete, Anayasal düzene ve milli güvenliğe karşı suçlarda koşullu salıverilme imkanının” olmadığına işaret ederek, "Hükümet, yanıtında hiçbir şekilde buna yer vermiyor. Aslında Türkiye tarafından 'bu konuda atılacak bir adıma gerek yok' gibi bir sonuca bağlanmasını talep ediyor” dedi. 
 
CUMHURBAŞKANI YETKİSİ VE AF
 
Türkiye’nin, kararların yerine getirilmediği gerçeği karşısında "söyleyecek pek bir şeyi olmadığından" kaynaklı bu konuda yanıltıcı bir cevap verdiğini ifade eden Bingöl, Türkiye'nin "AİHM kararında yapılan tespitler doğrudur" demesi halinde STÖ'lerin bildiriminde yer alan hususları kabul etmiş olacağını belirtti. "Bu konuda çok spekülatif bir şey söylemek istemiyorum ama aksi hükümetin kabulü anlamına gelir" diyen Bingöl, Türkiye yanıtında yer alan “Cumhurbaşkanın cezanın infazını ortadan kaldırma yetkisi” ve “af" hususlarına da değindi.
 
Bingöl, AİHM’in kararlarına göre söz konusu hususların “umut hakkı” kapsamında değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Bingöl, bu konularda Türkiye’nin iddialarına yanıt verdiklerini ve ülkede belirli suç tipleri bakımından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının ölünceye kadar uygulandığını ve koşullu salıverilmeye dair yasak ve istisnalar olduğunu belirttiklerini dile getirdi. 
 
TÜRKİYE'NİN AMACI  
 
Türkiye’nin verdiği yanıtla Komite'den gelecek sert yaptırımları durdurma güdüsü taşıdığını kaydeden Bingöl, “Türkiye, ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların koşullu salıverilme imkanı verdiğini söylüyor. Çok küçük bir cümle ile bunun bazı istisnalarının olduğunu söylüyor. Ama hiçbir şekilde bu istisnaların ne olduğunun derinine girmiyor. Ama bu bildirim ve kararların konusu o istisnalar zaten. Hükümetin yoğunlaşması gereken o istisnalar iken, sadece ‘istisnalar var’ denerek çok kısa bir şekilde bahsetmesi yanıltıcı” dedi.
 
KOMİTE'NİN TOPLANTISI 
 
Komite’nin, 30 Kasım-2 Aralık’ta yapacağı toplantıda Türkiye’nin yanıtındaki "yanıltıcılığı" göreceğini ifade eden Bingöl, “Bu konudaki mevzuat çok net. Bahsettiğimiz üzere bu suç tiplerinden ceza alanların koşullu salıverilmeyeceğine dair çok net ibareler var. Eğer STK’ler ve avukatlar sürece dahil olmasaydı, Komite hükümetin bu beyanları kapsamında doğru bir değerlendirme yapma şansı elde edemeyebilirdi. STK’ler bildirimlerinde bunları net bir şekilde ortaya koydu. Komite’nin gerçek durumu tespit etmek için yeterli veriye ve imkana sahip olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı. 
 
NASIL BİR SÜREÇ İŞLEYECEK?
 
Bingöl, Komite’nin önünde Türkiye tarafından icra edilmeyen yüzlerce AİHM kararı olduğuna işaret ederek, "Komite’nin bu karar grubunu ele alması, STK’lerin, hak savunucularının, hukukçuların ve bu konuya ilişkin çalışmalar yürüten herkesin elini çok ciddi şekilde güçlendirecek" dedi. Bingöl, ilk toplantısı sonrası sürece dair ise şunları söyledi: "İlk toplantı sonrası Komite, Türkiye'den bazı bilgiler isteyebilir. Bu şekilde cezası infaz edilmekte olan kaç kişi olduğu, bu suçlamalar ile devam eden kaç yargılama olduğu, hükümlüler için infazlarda ne kadar zaman geçtiği gibi önemli konularda bilgi isteyebilir. Türkiye’den taleplerde bulunulacak atılması gereken adımlara ilişkin. Ya da daha somut bazı bilgiler, görüşler sunması istenecek. Komite, Türkiye’den kararların uygulanması için somut olarak ne istediğini de belirleyebilir." Bingöl, alınan kararlar sonrasında ise, Türkiye’nin attığı ya da atmadığı adımlar, bu adımların yerinde olup olmadığı ve denetimi sürdürme biçimi süreçlerinin zaman içerisinde netleşeceğini ifade etti.
 
KOMİTE'NİN SORUMLULUĞU
 
Komite önündeki süreci takip etmeye devam edeceklerini vurgulayan Bingöl, gerektiğinde yeni bildirimlerde bulunacaklarını paylaştı. Bingöl, “Komite'nin sözleşme kapsamında sorumluluğu açık. Bunu sağlamak ve yerine getirmek için atılması gereken adımları atacaktır. Bu konuda kaygım yok. Bu konu son derece önemli ve hassas. STK’lerin bu müdahalesiyle beraber Komite'nin bunu dikkate alması da bunun bir işareti bence" değerlendirmesinde bulundu. AİHM kararlarının, ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların mutlaka bir aşamadan sonra serbest kalacağı anlamına gelmediğini de sözlerine ekleyen Bingöl, bunun "mahkum edilenlerin cezaları  belirli bir süre infaz edildikten sonra salıvermeyi talep etmeyi” ve buna dair güvencelerin sağlanmasını içerdiği bilgisini paylaştı.
 
Bingöl, şöyle devam etti: "Dolayısıyla bu kararların yerine getirilmesi halinde Abdullah Öcalan ve onun gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilenler, cezaları belirlenen bir süre kadar infaz edildikten sonra ilgili kurumlardan koşullu salıverilme talebinde bulunabilecek. Bu hakkın göstermelik bir hak olmaması gerekiyor. Koşullar sağlanmışsa serbest bırakılma imkanını tanıyan bir hak olması gerekiyor. İlgili mevzuatta sözleşme standartlarıyla uygun değişiklik söz konusuysa, evet, bu koşullu salıverilme sonucunu da doğurabilecektir. Ama bu kararların yerine getirilmesi, otomatik olarak bu kişilerin salıverilmesi sonucunu doğurmayacaktır."
 
MA / Mehmet Aslan