25 yılın özeti: Yaşadıklarımız destandır tarih yazsın

img

ANTEP - Koruculuk dayatmasına karşı 25 yıl önce Antep’e göç eden ve burada da baskılardan kurtulamayan Durri Kaygusuz, hikayesini “Yaşadıklarımız destandır, tarih yazsın” sözüyle özetledi. 

Siirt'in (Sêrt) Eruh (Dihê) ilçesi Eskieruh (Bilgili) köyünden, 1996 yılında koruculuk dayatmasını kabul etmedikleri için 6 çocuklarıyla Antep’e göç eden Kaygusuz ailesinin yaşadıkları baskı ve zulüm son bulmuyor. Evleri sayısız kez basılan ailenin her ferdinin yargılandığı 4-5 dosya var. Gözaltına alınmayan, cezaevi görmeyen yok. Antep Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Durri Kaygusuz (62) ya da herkesin onu tanıdığı ismiyle Zeynep Kaygusuz, farklı tarihlerde 2 ay, 10 ay ve 1 yıl 6 ay olmak üzere 3 kez cezaevine girdi. 1, 2, 8 ve 15 günden oluşan 4 farklı gözaltı yaşayan Kaygusuz’un ilerleyen yaşına rağmen yargılandığı dosyalardan biri de “örgüt kurma ve yönetme”.  Dosya kapsamında Gaziantep 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Kaygusuz, beraat aldı. Ancak istinaf mahkemesi hükmü bozdu. Anne Kaygusuz bir kez daha 11 Ocak 2022 tarihinde aynı suçlamadan mahkemeye çıkacak.
 
Kaygusuz, Siirt’ten Antep’e uzanan 25 yıllık göç hikayesini, Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı. 
 
KORUCULUK DAYATMASI 
 
Antep’e “sürgün” edilmeden önce köyde hayvan beslediklerini, tarlaları olduğunu anlatan Kaygusuz, aile olarak ekonomik durumlarının iyi olduğunu söyledi. Köy yaşamını özlemle yad eden Kaygusuz, koruculuk dayatmasından sonra tüm yaşamlarının değiştiğini kaydetti. Kaygusuz, “Ne olursa olsun koruculuğu kabul etmeyeceğimizi ve köyde de kalacağımızı söyledik. Ancak ev baskınları, gözaltılar göçe mecbur bıraktı. Antep’e 6 küçük çocukla geldik. Antep’te 1 çocuk daha dünyaya getirdim. 6 erkek bir de kızım oldu” diye belirtti. 
 
‘ANLATSAM 10 GÜN SUSMAMAM GEREKİR’
 
Gözle zorlu hayatın kapısının aralandığını dile getiren Kaygusuz, 2 odalı ev kiraladıklarını ve yıllarca küçük çocuklarıyla çöplerden atık topladığını söyledi. “Çoğu gün aç kaldık, aç yattık” diyen Kaygusuz, çocukları Sadık ve Halil’in 2004 yılında gazete dağıtımcısı olmalarıyla birlikte devlet baskısının yeniden başladığını belirtti. Kaygusuz, “Her gün evimize baskılar yapılmaya başlandı. Yaşadığımız işkenceleri anlatsam 10 gün susmamam gerekir. 25 yıldır bir gün bile ağız tadıyla birlikte bir sofraya oturmadık. Ne zaman keyfimiz biraz yerine gelse, polisler kapılarımızı kırarak içeri girdiler. Kimi zaman Şaban, Halil, Muhammet için geldiler, kimi zaman Sadık, Bahattin, Ahmet için geldiler. Kimi zaman ise beni almak için geldiler” diye konuştu. 
 
BARIŞ İSTEMENİN BEDELİ
 
Baskılar sonucu oğlu Halil 2010 ve Şaban’ın 2015 yılında PKK’ye katıldıklarını anlatan Kaygusuz, “Çocuklarım ölmesin diye barış olsun istedim. Yaşadıklarım barış istememin bedeli oldu” dedi. 2008 yılında gözaltına alındığını sözlerine ekleyen Kaygusuz, şöyle devam etti: “İki kişi gözaltına alınmıştık. Bir gece gözaltında kaldık. Sonra mahkemeye çıkartıp serbest bıraktılar. Bundan 3-4 ay sonra çarşıya gittiğimde yeniden etrafımı sardılar ve gözaltına aldılar. Adana’ya mahkemeye götürdüler. Tutuklandım, ancak neden tutuklandığımı Türkçe bilmediğim için bilmiyordum. 2 ay Karataş Cezaevi'nde tutuldum, şimdi de ne için tutulduğumu bilmiyorum. Kızım küçük daha bebekti, bir ay benimle cezaevinde kaldı.” 
 
OĞLUNUN TAZİYESİNDE GÖZALTI
 
İlk tutuklanmadan bir yıl sonra “KCK dosyası” kapsamında yeniden tutuklandığını vurgulayan Kaygusuz, “Antep Cezaevinde 10 ay kaldım. KCK’nin ne olduğunu bilmeden 10 ay tutuldum. Beni 10 ay adli tutukluların yanında tuttular. Birçok defa siyasi tutukların yanına geçmek istedim, ancak bana o hakı vermediler” dedi. Oğlu Halil’in 2018 yılında Van’da yaşamını yitirdiğini kaydeden Kaygusuz, oğlunun taziyesinde gözaltına alındığını, 8 gün aradan sonra imza atma şartıyla serbest bırakıldığını ifade etti. 
 
ÇIPLAK ARAMA
 
Serbest kaldıktan 2 gün sonra 2015 yılında bir çatışmada yaralanan ve tutuklanan oğlu Şaban Kaygusuz’un mahkemesine katılmak üzere Siirt’e gittiğini anlatan Kaygusuz, şunları dile getirdi: “Oğlum kendini yalnız hissetmesin diye ben mahkemeye gittim. Mahkeme günü kaldığımız ev basıldı. Savcı itiraz etmiş ve hakkımda tutuklama kararı çıktığını söylediler. 60 yaşında, hastalıklarıma rağmen 2 gün gözaltında tuttuktan sonra beni Siirt Cezaevine götürdüler. Bir yıl Siirt’te kaldım ve sonra Batman’a sürgün edildim. Cezaevi girişinde yaşlı ve hasta kadın olarak çıplak aramaya maruz kaldım. Bu benim değil, onların ayıbı. 6 ay da Batman’da kaldıktan sonra tahliye oldum.” 
 
‘ADIMI KOD İSİM OLARAK GÖSTERDİLER’
 
İlerleyen yaşına rağmen hakkında “örgüt kurma ve yönetme” suçlamasından dava açıldığına dikkati çeken Kaygusuz, şunları söyledi: “Benim okuma yazmam yok. 100 sayfa dosya gönderdiler. Geçen yıl beraat aldım, ancak dosya bozulmuş. Şimdi tekrar yargılanacağım. Bana bu dosyayı gönderen savcı ve hakimlere sesleniyorum: elinizi vicdanınıza koyun. Benim gerçek adım Zeynep bunu herkes bilir, ancak dosyada bu isim bir kod isim olarak gösterilmiş. Ben doğduğumdan beri adım Zeynep, ancak kimlikte ninenim ismi yazılmış. Gönderdikleri evraklarda ‘sözde barış annesi inisiyatifi’ yazılmış. Bizim barış anneliğimiz hiçbir zaman sözde olmadı.” 
 
‘HER ŞEYE RAĞMEN…’ 
 
Tüm ailenin 25 yılda verdiği demokrasi mücadelesinin altını çizen Kaygusuz, sözlerini şöyle tamamladı: “Evimizde 4-5 dosyası olmayan yok. Gözaltına alınmayan, cezaevi görmeyen kalmadı. Her attığımız adım dosya yapıldı. Evimiz sayısız kez basıldı. Benim kaç tane dosyam var, bilmiyorum. Yaşadıklarımız destandır, tarih yazsın. Bir anne olarak yaşadıklarıma rağmen hala barış olsun istiyorum. Bana yaptıkları karşısında ben yine anneler ağlamasın diye barış diyorum. Adalet, huzur istiyorum.”
 
MA / Emrullah Acar