Efrîn’i takip eden gazeteci: Soykırım ortaklığı yapıldı

img

URFA - Efrîn’e yönelik 20 Ocak 2018’de başlayan ve uluslararısı destekle 2 ay süren saldırıları takip eden gazeteci Nazım Daştan, "Soykırım anlaşmalar çerçevesinde yapıldı. Buna bölgede bulunan güçler ortak oldu” dedi. 

Türkiye’nin uluslararası destekle 20 Ocak 2018’de Suriye’nin Efrîn kentine yönelik havadan ve karadan başlattığı saldırı 18 Mart’ta kadar sürdü. Daha sonra Türkiye’de eğitilen paramiliter grupların konulduğu kent, hergün taciz, tecavüz, gasp, hırsızlık, insan kaçakçılğı, tarih, doğa katlamı ve etnik temizlikle gündeme geliyor. Demokrasi, bilim, eğitim merkezi olan kent kriminal suç bölgesine dönüştürüldüğü Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da kaydedildi. 
 
Selefi grupların üs haline getirdiği kente ilişkin Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün 31 Aralık 2021’de açıkladığı verilere göre; 18 Mart 2018’den bu yana 300 binden fazla sivil Efrîn’den göçertildi, farklı bölgelerden yaklaşık 400 bin kişi Efrîn’e yerleştirildi. Kürt nüfusu yüzde 25 oranına kadar azaltıldı. 4 yıl içerisinde 8 bin 63 kişi kaçırıldı, 84 kadın katledildi, 6 kadın intihara sürüklendi ve 70 kadın ise tecavüze maruz kaldı. Bilançoya göre 655’den fazla yurttaş katledildi, 303’ü çocuk, 213’ü kadın olmak üzere 696’dan fazla kişi yaralandı. 333 bin 900’den fazla zeytin ağacı ve ormanlık alanlardaki ağaç kesildi. 60’a yakın tarihi yer tahrip edildi. Yine Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün 17 Ocak 2022’de paylaştığı, 2022 yılında işlenen suçlara dair bilançoya göre ise, Efrîn’e bağlı köy ve ilçelerde yaşayan 25 yurttaş kaçırıldı, yaklaşık 900 zeytin ağacı kesildi.
 
Efrîn’de 20 Ocak 2018’de başlayıp 2 ay süren çatışmaları takip eden gazeteci Nazım Daştan, Efrîn’de çatışmalara, neler yaşandığına, yapılan anlaşmalara, aradan geçen 4 yılda nelerin değiştiğine dair sorularımızı yanıtladı.  
 
Efrîn 20 Ocak 2018'den önce önce nasıldı?
 
Suriye’de 2011 yılında patlak veren iç savaştan sonra halklar kendi sistemlerini kurmaya başladı. Bu kapsamda ilk önce Kobanê, sonrasında Dêrîk ve devamında Efrîn’de devrimin ilk kıvılcımları yakıldı. Efrîn özgün bir özelliğe sahip. Efrîn’de halkların oluşturduğu sistem sadece Kürtlerin oluşturduğu ve sürdürdüğü bir sistem haline dönmedi. Kürtler ile birlikte bu topraklarda yaşayan bütün halklar birlikte bir sistem kurdular. Bu ortak sistem Suriye iç savaşı içinde yaşanan cendereye rağmen bir model olma durumuna kavuştu. Efrîn sadece bu anlamda değil, Halep’e kapı olma, İdlib’in yanı başında bulunması açısından da önemli bir yer. Coğrafik olarak Fırat’ın batısında bulunan bir merkez. 2012’de Efrîn’de kurulan sistem, 20 Ocak 2018 yılına kadar da birçok kez saldırıların hedefi oldu. Rojava devrimine karşı ilk saldırının olduğu yer Efrîn’dir. İlk saldırı 2013 yıllında Efrîn ile Azez arasından bulunan Qastel Cîndo köyeine yapıldı. Devrimin tasfiyesi daha önce planlandı, ancak halkların birlikte oluşturduğu sistem buna engel oldu. Sadece Efrîn’de değil yanı başında bulunan Halep'te de şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Yüzbinlerce insan çevre kentlerden Efrîn’e göç etti. Efrîn bu gelen kişilere de yaşama imkânı sağlıyordu. Efrîn Rojava devrimi içinde de, Suriye iç savaşı içinde de yegane bir modele sahipti. 
 
İki ay boyunca süren savaşta birçok şeye tanık oldunuz. O süreci biraz anlatır mısınız?
 
2012 yılından 2018 yılına kadar DAİŞ, El Nusra, ÖSO gibi kimi örgütler saldırdı. İsimler değişti, ancak adres hep aynıydı. Hepsi Türkiye tarafından örgütlenen ve harekete geçirilen bu örgütler, devrimin tasfiyesi için saldırıyordu. Suriye’de birçok yerde savaş çok yoğun yaşanmasına rağmen Efrîn birçok kesim tarafından çatışmasız, olumlu bir model olarak gösteriliyordu. Bunun için her zaman Türkiye’nin hedefi oldu. Türkiye devreye koyduğu paramiliter güçler ile sonuç alamayınca 20 Ocak 2018’de kendisi bir işgal konsepti başlattı. Bunun alt zemini önceden hazırlandı. MİT Başkanı Hakan Fidan'ın ‘Suriye’ye geçer oradan 5 füze fırlatırız’ demesi Efrîn’e dönük saldırının emareleriydi. Bu 20 Ocak 2018’de hayat buldu. 20 Ocak’ta 70’i aşkın uçak ile büyük bir saldırı başlatıldı. Bu saldırılara karşı halkların nasıl bir direniş hattı örecekleri noktasında belli hazırlıkları vardı. Efrîn’de sadece Kürtler direnmedi, bütün halklar bir arada çocukları ile birlikte direnişin içinde yer aldılar. Bazı cephelerde anneler ya da babalar çocukları ile birlikte, Türkiye’ye karşı savaştılar. Bu temelde korunmak istenen bir Efrîn vardı. Bu direniş kararlılığı, 2 hafta boyunca Türkiye'nin bir metre dahi yol alamamasına neden oldu. Türkiye yeniden Rusya ve NATO güçlerinden destek alarak saldırmaya başlayıncaya kadar bu sürdü. Saldırılar başladığında Türkiye’den yetkililer 24 saatte bitecek dedi. Ancak 24 saat, 3 güne, 3 gün 3 haftaya, o da 2 aya varan bir direniş ile karşılaşıldı. Bu anlamda Türkiye'nin işgaline izin verilmeyen bir direniş örüldü Efrîn’de. Bu direniş kimi kesimler tarafından ‘küçük’ lanse edildi. Ermenistan’ın askeri olarak Azerbaycan’dan daha ileri bir teknolojiye sahip olmasına rağmen 40 günlük bir savaş sürdü. 70 uçak, her gün dolaşan yüzlerce İHA, SİHA, 50'yi aşkın radikal islami çete gruplarının da katıldığı bir savaş 2 ay sürdü Efrîn’de. Bu şunu kanıtladı; direniş Türkiye’nin beslediği çetelere diz çöktürdü. 
 
Aradan geçen 4 yılda aklınızda neler kaldı? Neler söylersiniz? 
 
4 yıl aradan geçti. 20 Ocak 2018 Suriye'de yeni bir evrenin başlangıcıydı. DAİŞ bitmişti, ellerinde Dêra Zor gibi küçük bir alan kalmıştı. Siyasi bir çözüm dillendirilirken Türkiye bu durumu farklı bir havaya, atmosferi 2011’e döndürecek bir hamle ile kendisi Suriye sahasına girmeye başladı. Efrîn gibi önemli bir merkezi işgal etti. Bölgede yaşayan bütün halklar DAİŞ’in bittiğini zannederken, DAİŞ’i harekete geçiren asıl güç yeniden Türkiye ile ortaya çıktı. DAİŞ uygulamalarından geri kalmayacak, ondan daha fazlasını ortaya koyan uygulamalar ile karşı karşıya kalındı. Sadece işgal değil, işgal sonrasında Efrîn’de yaşananlar nasıl bir soykırımın ortaya konmak istendiğini bize gösterdi. Efrîn işgal öncesi yüzde 90 Kürt nüfusunun olduğu bir kentken şuan yüzde 20’ye indiğini görüyoruz. Bu Efrîn'in demografik yapısını değiştirmeye yönelik, sistematik olarak devreye konulan bir uygulamadır. Talan kültürü, insanların kaçırılması durumu yaşanılıyor Efrîn’de. Efrîn’de tarihi yerler yok ediliyor. UNESCO koruması altında olan yerlerin yıkılarak yerlerine kuran kursları açılması söz konusudur. Suriye'de bir soykırım tablosu nasıl özetlenebilir denilirse buna Efrîn örnek verilebilir. 
 
Efrîn'de özellikle hedef alınan neydi?
 
Efrîn’de önemli bir direniş sergilendi. Efrîn’de Türkiye istediği zamanda istediğini ele geçiremeyince temel yaşam alanlarını hedef aldı. Bunların başında su kaynakları yer aldı. Uzun yıllar önce Dimdim Kalesi'nde büyük direnişe karşı su kaynakları zehirlenerek Kürtler teslim alınmaya çalışıldı. Efrîn’de de direniş kırılamayınca su kaynakları, barajlar hedef alınarak yok edilmeye çalışıldı. Efrîn’e akan suyun yönü değiştirildi, okullar, kilise ve camiler hedef alındı. Hastaneler hedef alındı. Bunları biz gazeteciler belgeledik. Direniş gösteren halk Efrîn’den çıkarılarak direniş boşa çıkarılmak istendi. Hala bu saldırılar Efrîn’de sistematik olarak devam ettiriliyor. 
 
Efrîn'in uluslararası güçler tarafından "pazarlıklara kurban" edildi. BM'nin ateşkes kararına rağmen saldırılar devam etti. Bu boyutuyla biraz değerlendirir misiniz?
 
Efrîn’e dönük saldırı ve işgal şüphesiz uluslararası güçlerin onayıyla gerçekleşti. Özellikle Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmayla bu gerçekleşti. Buna ABD ve Avrupa güçleride dahil oldu. Bunların onayı olmadan Türkiye’nin bölgeyi işgal etmesi mümkün değildi. Efrîn’de işgal başlatıldığında eş zamanlı olarak Şam’ın belli bazı bölgelerinde de 7 yıldır orada savaşan ve Türkiye’nin desteklediği güçler oralardan çıkarılmaya başladı. Bir anlaşma çerçevesinde bu yapıldı. Efrîn’de savaş uzadığında uluslararası anlaşmaların onayıyla halkların katledildiğini biraz daha iyi anlıyorduk. Savaşın son günlerine geldiğimizde Şam’dan yeşil otobüslerle çıkarılan güçlerin Efrîn’e doğru getirildiğini gördük ve belgeledik. Efrîn’de de direniş kırılamayınca soykırım gerçekleştirildi. Biz gazeteciler olarak 4 yıldır süren soykırımı, saldırılar devam ettiğinde belgeledik. Bu soykırım anlaşmalar çerçevesinde yapıldı. Buna bölgede bulunan güçler ortak oldu. Direniş hem Türkiye'nin hem de uluslararası güçlerin dengesini bozunca savaşın sürdüğü zamanda bile BM görüşmeleri gerçekleşti. BM tarafından ateşkes ilan edildiği söylendi. Ancak Efrîn için alınan herhangi bir anlaşma söz konusu değildi. Savaşın birinci ayında Türkiye sınırda saplanıp kalmıştı. Rusya ve Avrupa ülkelerinden destek istiyordu. 2 hafta boyunca Türkiye’nin kendisini toparlamasına yeni bir yol ve yöntem bulmasına zaman kazandırıldı. Bunların hepsi BM’nin de içinde olduğu bir mekanizma ile Efrîn’e yansıdı. Efrîn’de herhangi bir ateşkes olmadı, hepsi uluslararası güçlerin Türkiye’ye zaman kazandırması için oyundu. 
 
Efrîn’e ÖSO adı altında getirilen gruplar kimlerdi, kimlerden oluşuyordu, siz kimleri gördünüz?
 
Efrîn’e saldıranların arasında 50 den fazla örgüt vardı. ÖSO adı altında örgütlenen dinci grupların tamamı işgal içerisinde yer aldı. Bunlar arasında en dikkati çekeni ise daha önce DAİŞ’in gruplarını yöneten, üst düzey yöneticilik yapanlardı. Bunların içinde Kobanê’ye saldıran DAİŞ çetelerinin başında yer alan ve Kobanê’de öldürülen Ömer Şişani’nin yakın akrabası olan Müslim Şişani vardı. Şişani bütün grubuyla birlikte Efrîn işgalinde yer alanlardan biri. El Nusra, Cephet Şamiye, Hamza Tugay, Murat Tugayı, Fatih Sultan Mehmet Tugayı gibi daha önce DAİŞ çatısı altında yer alan ve örgütlenen gruplardı. Efrîn’e de saldıran gruplar bunlar oldu. Bunların arka cephesinde ise Türkiye'nin ordusu hem karadan hem de havadan saldırarak, bir soykırım gerçekleştirdi. ÖSO ya da şimdi SMO adı altında örgütledikleri muhalif adı altındaki gruplar, Efrîn başta olmak üzere diğer bölgelere saldıran kişiler DAİŞ türevi gruplardı. Bunlar 'muhalif gruplar’ olarak tanımlanıyor, ancak alakaları yok. Hepsi daha önce halklaırn kanını dökmüş çeteci pramiliter çeteler. 
 
Efrîn kent merkezine girildiğinde palalarla verilen pozlar DAİŞ’in yeniden canladığının resmi olarak yorumlandı. Aradan geçen 4 yılda birçok insan tutuklandı, öldürüldü ve kaçırıldı. Bugün için neler söylemek istersin?
 
Nerede insan hakları yoktur, denildiğinde Efrîn’i göstermek gerek. Efrîn 4 yıl önce işgal edildi, ancak saldırılar kesilmedi. Hala sistematik saldırılar ile karşı karşıya. Kadınlar kaçırılıp Libya ve Türkiye gibi ülkelere götürülüp fuhuşa sürükleniyor. Nasıl ki 2014 yılında DAİŞ Şengal’e saldırarak köle pazarlarında sattıysa bugün aynısını Efrîn’de görüyoruz. Hala binlerce insanın akıbeti bilinmiyor. Talan yaşanıyor. Efrîn yeşil zeytin diyarı olarak biliniyordu, şuan bundan eser yok. Her gün binlerce ağaç kesiliyor. Türkiye tarafından el konulan zeytinler uluslararası pazarlarda satılıyor. Bugün halkların rızkına el konulmuş bir durum yaşanıyor. Böyle bir tabloda insan haklarından bahsetmek traji komik kalır. Efrîn insan hakları yok demenin adıdır. Savaş suçları işleniyor. Bunları işleyen Türkiye’dir. Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerekiyor. Daha önce benzer suçlardan kimi devletler Lahey’de yargılandı. Türkiye'nin de benzer bir şekilde yargılanması gerekir. Bugün 10 binlerce insan yerinden yurdundan edildi ve Efrîn’in demografisi değiştirildi.  Efrîn Türkiye'nin ilhak ettiği bir yer olarak görülüyor. Efrîn’de vali bulunduran, postane açtıran bir güç, Erfîn’i Türkiye sınırları dışında görmüyor bir parçası olarak görüyor. Bunun bir hazırlığı var. 
 
MA / Emrullah Acar