Öcalan yıllar önce uyarmıştı: Êzidîlere sahip çıkılmalı

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Şengal’e yönelik saldırılara karşı sık sık uyarılarda bulunarak, Êzidîlere sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi. 
 
DAİŞ’in 3 Ağustos 2014’te Şengal’e yönelik saldırılarında en az 400 bin Êzidî topraklarını terk etmek zorunda kalarak göç yollarına düştü. DAİŞ saldırıları sonucu 280 Êzidî göç yollarında yaşamını yitirdi. DAİŞ tarafından kaçırılan 5 bin Êzidî köle pazarlarında satıldı, yüzlerce Êzidî katledilerek toplu mezarlara gömüldü. Yıllar geçmesine rağmen binlerce Êzidînin kayıp olduğu DAİŞ saldırıları, tarihe 73’üncü Ferman olarak geçti. 
 
DAİŞ'in Şengal'e saldırdığı dönemde Şengal'i KDP'ye bağlı peşmerge gücü korumakla görevliydi. Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlı özel güçlerin Şengal’i terk etmesiyle katliama maruz kalan Êzidîlerin imdadına, HPG’liler yetişti. 12 HPG gerillasının büyük direnişi sayesinde DAİŞ istediği kadar ilerleyemedi. DAİŞ saldırısından sonra Êzidîler, Şengal Demokratik Özerk Yönetimi ile özsavunma birlikleri olan Şengal Direniş Birlikleri (Yekîneyên Berxwedana Şingal-YBŞ) ve Êzidî Kadın Birimleri’ni (Yekinêyen Jinên Êzidxan-YJŞ) oluşturdu. HPG’nin Şengal’i DAİŞ’ten temizlemesiyle yeniden kutsal topraklarına dönen Êzidîler, kendi yönetimlerini kurdu. 
 
DAİŞ’in saldırılarından sonra Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’nin baskısıyla 9 Ekim 2020’de Bağdat ve Hewlêr arasında imzalanan “Şengal Anlaşması” ile hedef tahtasına konuldu. KDP’nin sürekli hedef göstermesiyle iki yıldır Irak Ordusu’nun ablukası altında olan Şengal’e dönük, Türkiye’nin saldırıları da hiç bitmedi. Türkiye’nin, ilki 24 Mart 2017’de başlayan halen devam eden Şengal’e yönelik 22 saldırılarında, YBŞ üyelerinin de aralarında bulunduğu 32 kişi yaşamını yitirdi. 
 
ÊZİDÎLERE İMHA TEHDİ
 
Tutuklu bulunduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde geçmiş yıllarda avukatları ve İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde, Êzidîlerin tarihine ve Şengal’e yönelik saldırılara dair değerlendirmelerde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan, sık sık Êzidîlerin savunulması gerektiğini vurguladı. Federe Kürdistan Bölgesi’nin Kahtaniye kentinde 14 Ağustos 2007’de düzenlenen 3 ayrı bombalı saldırıda 200 Êzidî’nin yaşamını yitirmesinin ardından 22 Ağustos 2007’deki avukat görüşünde Öcalan, “Ben bu konuda daha önce uyarıda bulunmuştum, Êzidîlere sahip çıkılması gerektiğini belirtmiştim. Ben daha ne yapayım? Êzidîlerin imha tehlikesi altında olduğu konusunda, başka diğer konularda da defalarca uyarıda bulundum” ifadelerini kullandı. 
 
GÜVENLİ BÖLGE UYARISI 
 
Aynı saldırıyı 5 Eylül 2007 tarihli avukat görüşmesinde de değerlendiren Öcalan, “Kahtaniye’de Êzidîlerin katledilmesi büyük bir olaydır. Biliyorsunuz, ben Êzidîlerin katledilmesi tehlikesine karşı daha önce de uyarmıştım. İran ile ilgili de uyarı yapmıştım. İran çok acımasızdır, güçlü devlettir, katliam yapacaktır. Orada tehlike altında bulunan bir kısım halkımızın güvenli bir bölgeye, Bradost bölgesine taşınması gerektiğini daha önce belirtmiştim. Bu konuda bir şeyler yapılıyor mu, söylediklerimi yerine getiriyorlar mı, bilmiyorum. Oradaki savunmasız halkımızın güvenli bölgelere taşınması ve BM şemsiyesi altına alınması sağlanabilir” dedi.
 
BARZANİ’YE ELEŞTİRİ 
 
Êzidîlerin güvenliğiyle ilgili KDP Genel Başkanı Mesut Barzani ve yaşamını yitiren YNK Lideri Celal Talabani’yi eleştiren Öcalan, “Talabani ve Barzani  Êzidîler ile ilgili savunma düzeni almadığı için bu katliama yol açıldı. Savunma düzenine geçmeyen bir toplumun korunabilmesi mümkün değildir. Konjonktüre göre siyasi duruşları değişiyor” şeklinde konuştu. 
 
DEWREŞÊ EVDÎ’NİN HİKAYESİ
 
Avukatlarıyla 2 Şubat 2011 tarihinde yaptığı görüşmede Dewreşê Evdî’nin Şengalli Êzidî Kürt olduğunu belirten PKK Lideri, şunları söyledi: “Bir müzik eserini bile dinlerken, Kürt’ün tarihine ait bir şeyi öğreniyorsun. Onun hakikatine varıyorsun. O an o parça bile o kadar etkileyici ve öğretici oluyor ki kendi hakikatinin farkına varıyorsun. Hakikate sadece bilimle ulaşılmaz, sanatla, müzikle de hakikate ulaşabilirsin. Bir Êzidî'nin (Dewreşê Evdê) hikayesi bile seni kendi hakikatinle, kimliğinle buluşturabiliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim, kendi Kürtlük orijinini en saf biçimiyle yaşayanlar, ifade edenler sırasıyla Êzidî Kürtler, Alevi Kürtler ve ovalı Sunni Kürtler. Êzidî Kürtlerin kimlik temsiliyetleri başta geliyor. Biliniyor; en çok baskıya maruz kalanlar da onlardır, göçertildiler.” 
 
KÜRTLERİN TEMSİLCİLERİ
 
Öcalan, İmralı Heyeti ile 24 Haziran 2013’te yaptığı görüşmede, Êzidîlerin Kürt halkının öncül temsilcileri olduğunun altını çizerek, “Êzidîler, Özgürlük Hareketi’nin de temelidir aslında. Kendilerine dair bu güne kadar çokça çözümlemelerim oldu. Etnik ve dinsel muhafazakarlığa düşmeden halkımızın içinde özgünlüğünü yaşamalılar, kendilerini özgürlük mücadelesine daha fazla katmalılar” diye konuştu. 
 
73’ÜNCÜ FERMAN
 
İmralı Heyeti’yle 15 Ağustos 2014’te yapılan görüşmede Öcalan, DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihli soykırım saldırılarına dair, “Yaşanan olaylar çok trajiktir. Katliamlar oluyor, kadınlara yönelik farklı şeylerden bahsediliyor. Şimdi Êzidî kadınların yaşadıklarını görüyorum, çok üzülüyorum. Dewreş ve Adulê Destanı şimdi aynı şekilde yaşanıyor, yaşananlar bire bir aynıdır, incelenmeye değer” dedi. 
 
KATLİAM KAPININ UCUNDAYDI
 
DAİŞ’in Türkiye için de baş belası olduğunu ifade eden Öcalan, aynı görüşmede katliamla ilgili değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Türkmenleri de astı, kesti ve ellerinde rehineler var. Barzani de, Türkiye de bunu yeni anlıyorlar. Katliam kapının ucundaydı, fakat bunu görmediler. Ben çok önceden uyardım. Benim burada bir yıl önce gördüğümü niye görmüyorlar? O zaman da Êzidîlerin içine birkaç adam gönderin dedim, anlatsınlar. Şimdi de Êzidî halkı katliamlarla karşı karşıyadır. Biz ne bu katliamı unuturuz ya da kabul ederiz ne de oturur gözyaşı dökeriz. İnsanlık tarihinde bu katliamlar asla unutulmaz. Unutulursa senin vicdanın da bitmiştir” diye belirtti. 
 
DEWREŞÊ EVDÊ’NİN AŞKI
 
Öcalan, 7 Eylül 2014 tarihli görüşmede Êzîdîlerle ilgili Dewreşê Evdê destanını örnek vererek, “O gün anlatılanlarla, bugün yaşananlar neredeyse aynıdır. AKP'nin bugün kurduğu ittifakın aynısını, o dönem de Osmanlı yapıyor. Dewreşê Evdê'nin vurulduğu anda ortaya çıkan bir destandır. Vuruluyor, eziliyor, ölüyor, ama muhteşem bir destan ortaya çıkıyor. Êzîdî halkı hep Sünni faşizmine karşı bugüne kadar mücadele etti. Özgür yaşamı sağlamadan hiçbir şey olmaz, aşk da olmaz. Ben Kürtlerde aşk imkansızdır derken, bunu kastetmiştim. Dewreşê Evdê'nin felsefesini bile anlamıyorlar. Benim sosyolojik analizlerim iyidir, bilimsel sosyoloji olmadan hiçbir şeyi değerlendiremeyiz. Siyasette de, sanatta da bu böyledir. Ben her şeye hakikat algısıyla yaklaşırım” diye kaydetti. 
 
‘KIYAMET KOPARILMALIYDI’
 
Öcalan, 4 Şubat 2015 tarihli görüşmede DAİŞ’in Şengal’e yönelik saldırısıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “IŞİD her tarafı cayır cayır yakacaktı. Şengal’le ilgili 7 yıldır uyarmama rağmen tedbir almadıkları için ne olduğunu gördünüz. Aslında katledilen, tecavüze uğrayan hepimizdik. Kıyametin koparılması gerekiyordu” dedi. 
 
ŞENGAL’DE GERİLLA OLSAYDI...
 
HPG’nin Mahmur, Kerkük ve Celawla’dan çekilmesiyle ilgili Öcalan, 14 Mart 2015 tarihli görüşmede şu değerlendirmelerde bulundu: “KDP istemese de halk istemese de kalacak. Halka ihanet var. Şengal’de bir gerilla grubu olsaydı, o kadar insan katledilmezdi. Orada halk diye bir şey kalmaz. PKK gerillası olmazsa, bizim itibarımız olmazsa, halk perişan olur.”
 
MA / Müjdat Can