‘Sakine savaşçıydı zarafet ve inceliğinden de taviz vermezdi’ 2018-01-09 10:38:07 DİYARBAKIR – Sakine Cansız’ın anlatan mücadele arkadaşı Fidan Yıldırım, “Erkek taklitçisi iktidarcı kadın kişiliğiyle kavgasını verirdi. Mücadeleciydi, savaşçıydı ama zarafet ve inceliğinden de taviz vermezdi. Yaşadığı onca acı onu zalimleştirmemiş, aksine insana ve insanlığa daha duyarlı kılmıştı” dedi.  Fransa’nın Paris kentinde, 9 Ocak 2013 tarihinde öldürülen Kürt kadın siyasetçilerinden Fidan Doğan, Leyla Şaylemez ve Sakine Cansız’ın ölümünün üzerinden 5 yıl geçti. PKK’nin kurucu kadrolarından Sakine Cansız, 12 Eylül askeri darbe sürecinde Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde işkenceye karşı direnen kadın tutuklulardandı aynı zamanda. Cansız’ın mücadele arkadaşlarından Fidan Yıldırım, Mezopotamya Ajansı’na  (MA) konuştu.    Kimdir Sakine Cansız? Sizin tanıdığınız Sakine’yi anlatır mısınız?   Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez yoldaşların vahşice katledilmelerinin üzerinden yokluklarını her an hissettiğimiz ama mücadeleleri ve anılarından da her an onurlanıp güç kazandığımız beş yıl geçti. Birlikte birçok değeri büyüttüğümüz her üç arkadaşın da yüreğimizde ve beynimizde sarsılmaz bir yeri var. Yaşarken olduğu gibi şahadetlerinden sonra da bizlere güç vermeye devam ediyorlar.   Kutup yıldızımız; özgürlük mücadelemizin ilk yıllarından bu yana bizler için hep bir ilham kaynağı olan Sakine Cansız yoldaşı önceleri gıyaben tanıdım. 12 Eylül 1980 askeri darbesi ardından hız kazanan geri çekilme sürecinde özgürlük hareketinin birçok kadrosu Suriye-Lübnan sahasına çekilmişti. Hareketin öncülerinden birçoğu tutuklanmış; Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere cezaevleri ağır baskı ve işkencelerin mekanına dönüşmüştü. Dışarıda aralıksız operasyonlarla insanlar tutuklanıyor, işkenceli sorgulardan geçiriliyor, sakatlanıp öldürülenler ve idam edilenler ya da askeri operasyonlarda katledilenler oluyordu. Ülkede yaşanan ağır baskı ortamı ve zindanlardaki insanlık dışı uygulamalar özgürlük hareketinin en temel gündemlerinden biriydi. Geri çekilme hareketinden dolayı ülke içindeki güçlerin etkinliğinin azalması, halka ve zindanlardaki devrimcilere dönük akıl almaz baskı ve işkencelerin boyutu yurtdışındaki kadrolar üzerinde de ruhsal bir baskı oluşturuyordu. Hareket bu ağır dönemleri geleceğe dönük hazırlıklarını en güçlü şekilde yaparak karşılamaya çalışırken ülkeden ve zindanlardan gelen haberler karşısında neler yapılabileceği üzerinde de kafa yoruyordu. Bu dönemlerde Elazığ Cezaevi’ndeki tutukluların da Diyarbakır'a sevk edildikleri haberi alındı.    İLK TOPLU TUTUKLAMADA İHANETE KARŞI DURDU   Sakine Cansız arkadaşla Elazığ'da birlikte çalışmış bir kadından dinlemiştim onu ilk kez. Birlikte yürüttükleri çalışmalardan, anılardan söz etmişti. O zamanlar Sakine Cansız, ilk toplu tutuklamada Şahin Dönmez ihanetine karşı duran, direnen bir kadın olarak kimlik kazanmıştı; fakat henüz yaygın olarak tanınmıyordu. Daha sonraki yıllarda özgürlük hareketinin Avrupa'da çıkan aylık yayın organında cezaevlerinden gelen yazılar da yayınlandıkça ismi duyulmaya başlandı. Onun da zaman zaman gönderdiği yazılar kendi ismi ve resmiyle yayınlanıyordu. Diyarbakır zindan direnişi cunta sonrasında Avrupa'daki tüm etkinlik ve eylemliliklerin odağında bulunuyordu. Sakine Cansız, bu direnişin sembollerinden biri olarak dilden dile yayılan direnişiyle zamanla daha geniş kitleler tarafından tanınmaya başladı. Özgürlük mücadelesinin kadın kadroları ve sempatizanları ile halk kitlelerinin gözünde bu direnişi ile değer kazanan, güç veren ve ilham alınan bir öncüye dönüştü; onun ismini alanlar ve kendine örnek seçenler çoğaldı.   DOĞAL VE İÇTENDİ   Özgürlük hareketi basınında yer alan biri olarak cezaevi mektupları yoluyla Sakine arkadaşı ve onun direnişini biraz daha tanıma şansım oldu. O hepimiz için hem merak edilen, hem hayranlık ve saygı duyulan bir kişilikti. Cezaevinden çıktıktan sonra 1991 yılında Avrupa'ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Avrupa'ya geldiğinde basın çalışanları olarak kaldığımız evde bir kaç gün bizimle kaldı. Fotoğraflarından ve yazılarından tanıdığım ve direnişinden etkilendiğim Sakine arkadaşla yüz yüze gelmek heyecan vericiydi. Davranışları son derece doğal ve içtendi. Rahatlığı, doğallığı, kendini kalıplara hapsetmemesi ve kendine güvenli duruşu dikkat çekiciydi.    Örgüt ortamında kalan kadro ve çalışanlar zamanla aldıkları eğitimler ve ortak yaşam değerleri içinde belli bir şekillenme edinirler; kıyafetlerinden davranışlarına ve konuşma tarzlarına kadar ölçü kazanırlar. Grup dönemi ilişkileri ve davranışları sonraki yıllarda daha resmi ilişki ve davranışlara yerini bırakmıştır. Uzun yıllar cezaevinde kalan arkadaşlar çıktıklarında başlangıçta bu ölçülerle buluşmakta zorlanma yaşamışlardır. Sakine arkadaş cezaevinde de örgütü temsil eden bir öncü olarak rol oynamıştı, ama grup döneminde yakalanıp uzun yıllar zindanda kalmış olması onun şekillenmesinde belli etkiler bırakmıştı. Bu nedenle, zindandan çıkıp yurtdışında örgüt ortamına geldiğinde başta zorlanmalar yaşadı. 1. Zindan Konferansı sürecinde kapsamlı eleştirilerden geçti. Ortadoğu'ya geçmeden önce kaldığımız evde sorumlu birkaç arkadaşla bir tartışma yaptılar. Bu tartışma Sakine arkadaşın daha sonra yaşayacağı zorlu sürecin bir işareti gibiydi. Kendi düşüncelerinde ısrarı yaşıyordu. Onun örgütün geçtiği süreçleri, gelişmeleri ve değişimleri anlamak ve kendini daha iyi tanımak için zamana ihtiyacı vardı ve bu nedenle de başta gözlemlemesi ve anlamak için daha fazla dinlemesi gerektiğini düşündüm, aksi halde çok zorlanacaktı. Bu düşüncemi onunla da paylaşmıştım. Tabii, yaşadıklarını tam bilmediğim için bu tartışmaların kaynağını da tam bilmiyordum ama zorlanacağını açıkça görüyordum. Daha sonraki süreçler sıradan bir kadının asla altından kalkamayacağı ağırlıktaydı ama O Sakine'ydi, Sakine Cansız! Kavga dolu yaşamında hep zorluklara karşı mücadele içinde pişerek Sakine olmuştu ve bu zorlu mücadeleden de çelikleşerek, partisinin ve önderliğinin eleştirilerinin özünü kavrayıp kendini güçlendirerek çıkacaktı.   Kadının örgütlülüğü, mücadelesi ve özgürlüğü onun için ne ifade ederdi?   Vahşi işkencelere karşı direnişi bireysel kalmamış, beraberindeki kadın tutsakları ayakta tutabilmek için onlara kol kanat germiş; kimi zaman adeta annelik yapmış, kimi zaman kılıktan kılığa girerek onları güldürmeyi başarmış, kimi zamansa öğretmenleri olmuştur.   Sakine Cansız arkadaşın yaşamı verili kurallara, geleneksel aile ve toplum yasalarına ve kadına biçilmiş ataerkil rollere karşı başkaldırının ifadesidir aynı zamanda. Daha çocukluğundan başlayarak hep arayış içinde olmuş, geleneksel yaşam kalıplarının içine sıkıştırıldığında bunların içine sığamamış ve hep farklı olana doğru bir akışın içinde bulmuştur kendini. Israrla devrimci saflara koşmasının, geleneksel evlilik bağına sırtını dönerek toplumsal yargıları karşısına almasının, mücadele saflarındaki kimi ilişki ve çelişkilerinin kaynağında hep bu özgürlük arayışının izi vardır. Elbette bu salt bireysel bir özgürlük arayışı değildi; kişiliğindeki ve ruhundaki kontrol edilemez asiliği örgütlü bir mücadelenin hizmetine koşmayı ve kendi özgürlüğünü cinsinin özgürlüğünde aramayı biliyordu. Bunun için kendisini çoğaltması gerektiğinin bilincindeydi. Ne kadar isyankar bir kişilik taşıyorsa o kadar da kucaklayıcı ve kapsayıcı bir yapısı vardı.    Zindan direnişindeki tutumunda bu çok belirgindir. Vahşi işkencelere karşı direnişi bireysel kalmamış, beraberindeki kadın tutsakları ayakta tutabilmek için onlara kol kanat germiş; kimi zaman adeta annelik yapmış, kimi zaman kılıktan kılığa girerek onları güldürmeyi başarmış, kimi zamansa öğretmenleri olmuştur. Sakine arkadaş kadın özgürlüğünün onun örgütlülüğünden geçtiğinin ve ancak mücadeleyle kazanılabileceğinin bilinciyle şehir, köy, zindan, dağ, yurt içi-yurt dışı demeden bulunduğu her yerde kadınlara cins bilinci ve sevgisini aşılamaya çalışmış; onlara özgürlüğün örgütlenmekten, bilinçlenmekten ve omuz omuza mücadele etmekten geçtiğini kavratmaya çalışmıştır. Kadının ideolojik, siyasi, askeri tüm örgütlenmelerinde öncü bir rol oynamıştır. Onun ufku hiçbir zaman dar sınırlar içine hapsolmamıştır. O Kürt kadınının mücadelesiyle bölge ve dünya kadınlarının mücadelesi arasında her zaman bağ kurmaya çalışmış; ulaşabildiği farklı kimliklerden kadınlarla da özgürlük arayışında buluşma çabasında olmuştur.    Özgür kadın olarak eril zihniyete karşı nasıl bir direniş ve savaşım verirdi?   Sakine arkadaş eril zihniyete karşı mücadelenin kadın köleliğine karşı mücadeleden geçtiğinin bilinciyle hareket ederdi. Kadın köleliğinin eril zihniyeti beslediğinin bilinciyle kadını güçlendirmek ve kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak için çaba sarf ederdi. Bunu en başta da kendi kişiliğinde yaratmanın çabası içinde olmuştur. Akıl almaz işkenceler ve baskılara, bir kadın olarak bedenine ve ruhuna yöneltilen çirkinliklere, sevgi arayışının suistimal edilmesine karşın hep başı dik ve onurlu yaşayabilmesinin gücünü bu mücadelesinden almıştır. Kendisini güçlü kıldığı ölçüde eril zihniyet karşısında dik durmayı başarmıştır. Yaşadığı tecrübeler çok ağır bedellerle de olsa bu zihniyetin çirkinliklerini, kabalıklarını, entrika ve hesaplarını tanımasını ve bunlara karşı bilenerek her geçen gün daha sağlam bir yürüyüşe kavuşmasını sağlamıştır. Pratik mücadele içerisinde eril zihniyetin engellemeleri ve entrikalarına karşı daima bir savaşım içinde olmuştur.    Doğruluğuna inandığı düşünceleri korkusuzca savunmuş, mücadele yol ve yöntemlerine dair önerilerini daima paylaşmış; edilgen değil etkin bir katılım sahibi olmuştur. Kadın köleliğine olduğu kadar erkeğin egemenlikçi anlayışlarına karşı da mücadele vermiştir. Gerilla alanlarında adım adım her yere ulaşmaya çalışarak kadın olsun erkek olsun her savaşçıyla birebir ilgilenmeye çalışmış; özgürlükçü devrimci düşünce ve ilişki tarzının geliştirilmesi için bilinçlendirme faaliyeti yürütmüştür. Kadına saygı ve güvenin gelişmesi ve onun öncülüğünün kabul edilmesinde Sakine arkadaş en önemli rollerden birinin sahibidir.    “Kadının hakikati, ahlakı, estetik ve güzelliği” onun için ne anlam ifade ediyordu?   Onun duruşuna, yüzündeki ifadeye, ses tonuna bile bakarak ondaki güzelliği yakalayabilirdiniz. Duruşu vakurdu. Vakurluğu inandığı değerlere ve kendine güveninden kaynağını alırdı. İnsanın özüne inanırdı. İnsandaki iyiliğe ve güzelliğe hitap ederdi. Zarifti estetikti.   Sakine arkadaş özgürlük mücadelesinin değerleri içinde pişmiş; o değerleri hem yaratmış olan ve hem de o değerlerin yarattığı bir kişilikti. Kadının hakikati ve ahlakı özgürlük mücadelesinin yarattığı, kadın kurtuluş ideolojisinde ifadesine kavuşan hakikat ve ahlaktı ona göre: Özgürlük hakikati ve ahlakı! Mücadele dolu yaşamı içinde hem fiziksel, hem ruhsal ve hem de düşünsel olarak estetik derinlik kazanmış, güzelleşmişti. Onun duruşuna, yüzündeki ifadeye, ses tonuna bile bakarak ondaki güzelliği yakalayabilirdiniz. Duruşu vakurdu ama asla kendini beğenmiş diyemezdiniz. Vakurluğu, inandığı değerlere ve kendine güveninden kaynağını alırdı. Karşısındaki insanda doğal olarak bir saygı uyandırırdı ama duruşu asla 'ben yetkiliyim, söz sahibiyim, iktidarım' demezdi; onun yanında kendinizi rahat hissederdiniz ama asla salmazdınız. Onunla rahatça konuşup tartışabilir, söylediklerinizin tam da söylemek istediğiniz gibi anlaşılacağından emin olurdunuz; kurnazlıklara, entrikalara tenezzül etmezdi. İnsandaki iyiliğe ve güzelliğe hitap eder, o yönleri açığa çıkarmaya çalışırdı, inanırdı insanın özüne. Giyim kuşamından davranışlarına kadar estetikti, zarifti. Temiz ve düzenliydi daima, kendisi de yaşadığı ortam da.    İNSANLARA GÜVENİRDİ   Öylesine bir düzen ve özen ki, şahadetinden sonraki haberlerde katliam yerinde bulunan valizinin düzenliliği özel bir vurguyla yer almıştı. Çok dinamikti, hangi ortamda olursa olsun sporunu eksik etmezdi; sabahları erkenden kalkar koşusunu ve kültür-fizik hareketlerini yapardı. Dışarı çıkma olanağı yoksa bulunduğu odada, yatağının üzerinde yapardı hareketlerini. Dağa her an hazırdı ruhen de fiziki olarak da. Sigaraya, dumanına, kokusuna tahammülsüzdü. Paraya mesafeliydi; gerekenin ötesinde para tutmazdı kendisinde, fazlasını paylaşırdı. Bulunduğu her ortamda insanlarla ilgilenirdi, onları dinler, daha iyi bir yaşamın içine çekmeye çalışırdı. İnsanların kendilerine güvenmelerini sağlardı, çünkü o insanlara güvenirdi; onların eksiklik ve yetmezliklerini onlara karşı kullanarak güç olmaya çalışmazdı. Kendine duyduğu saygı onu başka insanlara da saygılı olmaya götürürdü.   “Hep Kavgaydı Yaşamım” adlı kitabında çocukluğundan gençliğine kadar sürekli çelişkilerinden bahseder. Yaşamındaki kavgalar nelerdi, nelere isyan ederdi?   Sakine, devrimci mücadele saflarına akarak yolunu bulmuş; yatağını bulan bir nehir misali her çelişkiyle daha da coşup çağlayarak şahsında bir devrim selini yaratmıştır. Öyle bir sel ki, etkileri Kürdistan sınırlarını aşarak Ortadoğu'ya, oradan Latin Amerika'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya yayılmakta, adım adım dünya kadınlarını kendi çağıltısına çekmektedir.   Sakine Cansız arkadaş tarihin en vahşi katliamlarından birini yaşamış bir coğrafyanın çocuğuydu. Kimliği, inancı, cinsiyeti ve düşünceleri nedeniyle baskılara ve ötekileştirmeye maruz kalmış; asimilasyondan geçirilmiş, sürgün yaşamış, emeğini satarak geçimini sağlamak durumunda kalmış, kişiliği ve ruhuna aykırı bir evlilik deneyimi yaşamış, çok ağır işkencelere maruz kaldığı zindanlardan geçmiş; sömürgecilerin olduğu kadar emperyalistlerin de hedefi haline gelmiş, özgürlük arayışı ile ömrünü adadığı mücadelesinde çeşitli tasfiyeci, komplocu, entrikacı ve iktidarcı kişiliklerle karşı karşıya gelmiştir. Bu kadar geniş yelpazede çelişkilerle yüz yüze kalan bir insanın yaşamının kavgadan ibaret olması ve isyankar bir kişilik taşımasından doğal ne olabilir. Ne yazık ki, böylesi saldırılar karşısında tepkilerinin yönünü şaşıran veya yerle bir olup sistemin kölesine dönüşenler hiç de az değildir. Sakine arkadaş ise, devrimci mücadele saflarına akarak yolunu bulmuş; yatağını bulan bir nehir misali her çelişkiyle daha da coşup çağlayarak şahsında bir devrim selini yaratmıştır. Öyle bir sel ki, etkileri Kürdistan sınırlarını aşarak Ortadoğu'ya, oradan Latin Amerika'ya, Avrupa'ya, Afrika'ya yayılmakta, adım adım dünya kadınlarını kendi çağıltısına çekmektedir. Bu kadar çok haksızlık ve saldırıya maruz kalan aydınlık bir beyin ve cesur bir yüreğin her türlü haksızlığa, çirkinliğe, egemenliğe ve köleliğe karşı isyan içinde olduğunu söylemek, bunların yaşamdaki her türlü belirtisiyle kavgaya tutuştuğunu ifade etmek yerinde olacaktır.    ADİLDİ HAKSIZLIK VE SAYGISIZLIĞA TAHAMMÜLSÜZDÜ   İdeolojisi ile uyumlu bir yaşam, ilişki ve mücadele çabası içindeydi Sakine arkadaş. Örneğin; vejeteryandı. Doğa ve hayvan katliamlarına karşı tutumun bir ifadesiydi bu. Erkek taklitçisi iktidarcı kadın kişiliğiyle kavgasını verirdi. Mücadeleciydi, savaşçıydı ama zarafet ve inceliğinden de taviz vermezdi. Her zaman kendine ve başkalarına özenli yaklaşırdı. Adildi, yaşadığı onca acı onu zalimleştirmemiş, aksine insana ve insanlığa daha duyarlı kılmıştı. Haksızlık ve saygısızlığa tahammülsüzdü. Bir kutlama etkinliğinde şehit babası yaşı ileri bir ozanımızın geç saatlerde sahneye çıkarılması ve kalan çok az sayıda seyirciye hitap edebilmesi nedeniyle yaşadığı kızgınlık ve utancı hala hatırlıyorum. Geceyi organize edenler bu kadar incelikten uzaktı ama o onlar adına da utanmıştı. Dağlara sevdalıydı Sakine arkadaş; oradaki özgür ve doğal yaşamı, mücadeleyi, çalışmaları özlüyordu. Avrupa'da olmak onu boğuyordu ve büyük bir heyecanla dağlara dönme hazırlığı yapıyordu.   PKK Lideri Abdullah Öcalan savunmalarında O'nu “tanrıça kadın” olarak tanıtır. Öcalan için Cansız ne ifade ederdi?   Tanrıçalar doğal toplum dönemindeki, Neolitik Çağ'daki toplum öncüsü kadınların ifadesidirler. Toplum yaşamına öncülük eden, toplumu koruyup kollayan, sağlıktan ekonomiye kadar toplumsal işleri çekip çeviren öncü kadınlardır tanrıçalar. Bu anlamda Sakine arkadaş yaşamı, mücadelesi, Kürdistan halkı ve başta Kürt kadınları olmak üzere tüm kadınların özgürlüğü için ortaya koyduğu değerlerle, aşıladığı özgürlük ve devrim aşkıyla, yeni bir yaşam arayışında ardıllarına verdiği ilhamla tanrıçalık sıfatını en çok hak edenlerden biridir, hatta ana tanrıçamızdır. Bu anlamda da Sakine arkadaş tanrıçalaşmış kadının baş temsilcisidir, öncüsüdür, ilham kaynağıdır. PKK Lideri Öcalan, bu gerçeklerin bilinciyle Sakine Cansız'ı tanrıça olarak tanımlamıştır.   İlk dönemlerden başlayarak mücadele saflarında yer alan bu yoldaşının tarih karşısında temsil ettiği yeri herkesten önce ve herkesten çok o görmüştür. Bu nedenle de onunla hem yoldaşlığı, hem de kavgası büyük olmuştur. Sakine arkadaşın tarihsel rolünü bildiği için onun hatalarına karşı en büyük mücadeleyi vererek asli rolüne uygun bir kişilik ve duruşa kavuşmasını sağlamıştır. Ona eleştirileri ne kadar büyükse sevgisi ve güveni de o kadar büyük olmuştur. Daha yaşarken, zindandayken Sakine arkadaşın fotoğrafını odasına koymuştur, onu şehitlerle aynı mertebede görmüştür. Zindandan çıktıktan sonra da ağır eleştiri ve çözümlemelerle onun eksiklik ve yetmezliklerine karşı savaş vermiş ve özünü açığa çıkararak tanrıçalık yolunda sağlamca yürümesini sağlamıştır. Sakine arkadaş bu ağır süreçlerden inancını ve kişiliğini büyüterek çıkmayı başarmış ve öncü bir kadro olarak mücadeleyi daha ileri taşımayı bilmiştir.   PKK Lideri Öcalan ile devlet heyetinin görüşmelere başlamasından birkaç gün sonra öldürüldü. Neden böylesi bir süreçte Cansız seçildi ve ne amaçlandı?    Devlet görünüşte İmralı ile barış görüşmeleri yaparken gizli planı olarak da PKK'nin öncü kadrolarını imha planları geliştirmiştir. Sakine Cansız zindan direnişi ve sembolleşmesiyle mücadele için önemli bir değer haline gelmişti. Oslo görüşmelerinde de yer almıştı. Konumundan dolayı hedef seçilmiştir.   Bu katliam, Türk devletini temsilen bir heyetin İmralı'da PKK Lideri Öcalan ile görüşmelere başlamasından birkaç gün sonra gerçekleştirildi. Öcalan, Sakine Cansız'a sıkılmış olan kurşunu kendisine sıkılmış olarak değerlendirdi. Tam da görüşmeler başlamışken üç Kürt direnişçi kadının katledilmesi elbette ki derin mesajlar içermektedir. Başlangıçta devlet yetkilileri bu cinayetleri PKK ve Gülencilere yüklemeye çalıştılar; ancak sonradan ortaya çıkan kimi belgeler ile bugünlerde basına yansıyan ve ele geçirilen bazı MİT elemanlarına dayandırılan yeni iddialar bu katliamın bizzat devlet ve onun istihbarat örgütü tarafından gerçekleştirildiğini düşündürmektedir. Devlet görünüşte İmralı ile barış görüşmeleri yaparken gizli planı olarak da PKK'nin öncü kadrolarını imha planları geliştirmiştir. Sakine Cansız zindan direnişi ve sembolleşmesiyle mücadele için önemli bir değer haline gelmişti. Oslo görüşmelerinde de yer almıştı. Konumundan dolayı hedef seçilmiştir.    Ayrıca, Avrupa'da cinayet işlemek dağdaki öncülere ulaşmaktan daha kolay görülmüş olmalı. Açığa çıkan bir belgeden Sakine arkadaşa dönük suikast planının 2012'den itibaren yürürlükte olduğu görülmektedir. Görüşmeler başladıktan birkaç gün sonra katledilmesi Önderlik ve örgüt üzerinde baskı kurmak amaçlı da olabilir. Sakine arkadaş ile Fidan ve Leyla arkadaşlara yönelik katliam başta kadınlar olmak üzere tüm halkımız ve ilerici insanlıkta büyük nefret uyandırdı. Katliam 6. yıla girerken hala üstü örtülmeye çalışılıyor ama Kürt kadınları ve özgürlük hareketi adalet arayışını sürdürüyor. Katliamın karartılmasına izin verilmeyecektir.   Öldürülmeden önce en son ne zaman görüştünüz. “Çözüm süreci” için ne düşünürdü?   Katliamdan üç gece önce katliamın yapıldığı büroda Sakine ve Fidan arkadaşla beraberdik. Bir-iki arkadaş daha vardı, sohbet ettik. Çözüm süreci konusunda heyecanlıydı. Süreç hakkında yapılan bazı negatif açıklamalar vardı. Bu açıklamaları erken buluyor ve “önce bir durup bakmak lazım” diyordu. Pasaport almak üzere gelmişti ve ülkeye dönmek için sabırsızlanıyordu, “Pasaportumu alır almaz gideceğim, burası bana göre değil” diyordu. Ülkedeki arkadaşlara götürmek üzere bazı ihtiyaç malzemeleri almıştı. Fidan arkadaş da bir şeyler getirdi ve Sakine arkadaş her şeyi özenle valize yerleştirdi. Sevinçli ve heyecanlıydı. Fidan arkadaş da mutlulukla, “Sakine heval, benim özelliklerimi sana benzetiyorlar, bana Küçük Sakine diyorlar” demişti. Sakine arkadaşın Fidan arkadaşa sevgiyle bakan gözleri hala gözlerimin önünde.   Sakine Cansız'la unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız?   Sakine Cansız arkadaşla geçirdiğim her anın benim için değeri büyük. 1991'deki ilk bir araya gelişimizden sonra ben ülkeye dönmüş ve daha sonra yakalanarak uzun yıllar cezaevinde kalmıştım. Onunla tekrar 2008'de buluştuk. Bir gün Fidan Doğan arkadaş arayıp benimle görüşmek isteyen bir arkadaş olduğunu söyledi. Büroya gittiğimde Sakine arkadaşla karşılaştım, büyük mutluluktu tekrar buluşmak. Her zaman saygı ve hayranlık duyduğum, güç aldığım bir arkadaştı benim için. Avrupa'da çıkan aylık kadın dergimize dünyadan mücadeleci kadın portreleri yazıyorum. Bu portreleri hazırlarken hep gözümün önünde Sakine arkadaş olur ve bir isyan duygusu yaşardım, onun mücadelesini dünya bilmeli derdim. Bu duygumu onunla da paylaşmıştım. “Bir gün bizim mücadelemiz ve kahramanlarımızı da tanıyacak dünya” demişti.    Sakine arkadaş şahadetinden sonra dünyada da tanınmaya başladı. Ama o yaşarken de Kürdistan halkı için bir efsane olmayı başarmıştı. Bir festivaldeki halini hatırlıyorum. O ve Diyarbakır cezaevinde birlikte kaldığı bir kadın arkadaşıyla birlikteydik. Festival alanını bir baştan bir başa dolaşarak yüzlerce kişiyle tokalaştı, kucaklaştı, hatırlarını sordu. Geçtiği her yerde gözler ona çevriliyor, elini sıkmak, kucaklamak için ona doğru geliyorlardı. Kimileri de bu anları kaydediyordu. Bu tur neredeyse iki saat sürdü ve ben o gün Sakine arkadaşın halkın yüreğinde ne kadar derin bir yer edinmiş olduğunu bizzat yaşayarak gördüm.   FİDAN YILDIRIM KİMDİR?   12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Ortadoğu ve Avrupa'da çeşitli faaliyetler içinde yer aldı. 1992 sonlarında Türkiye'ye dönüp örgütlenme çalışmaları yürüttü. 12 Eylül 1993'te tutuklandı ve 11 yıl tutuklu kaldı. Ceza İnfaz Yasası'ndaki değişiklik sonucu Kasım 2004'te tahliye edildi. Şu an siyasi çalışmalarını Avrupa’da sürdürüyor.   MA / Zuhal Atlan