Kadının çalışma yaşamındaki durumu vahim! 2018-03-07 12:51:52 İSTANBUL - İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi tarafından derlenen “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanının Görünmeyenleri Kadın İşçiler” başlıklı rapora göre, 2017 yılında hayatını kaybeden 2006 işçiden 116’sı kadın. DİSK-AR'ın hazırladığı "Türkiye'de Kadın İşçi Gerçeği" adlı rapora göre ise, kadın işçilerin yüzde 92'si sendikasız. Kadınların çalışma yaşamındaki görünürlüğüne, çalışma şartlarına ve uğradıkları hak ihlallerine dair çarpıcı veriler ortaya koyan iki rapor yayınlandı. Raporlardan biri İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi tarafından hazırlandı. Oluşum internet sayfasında paylaşılan “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanının Görünmeyenleri Kadın İşçiler” başlıklı raporda yer alan bilgilere göre, 2017 yılında hayatını kaybeden 2 bin 6 işçiden 116’sı kadındı.   Raporda, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği bugün bütün işçiler açısından en can yakıcı sorunlardan biri olmasına karşın eril çalışma ortamı ve eril baskı; bu alanı, kadın işçiler açısından daha da can yakıcı hale getiriyor. Kadınlar tarlaya çalışmaya gitmek üzere istiflendikleri kasalarda geçirdikleri trafik kazasında, ev işçisi olduğu evin camını silerken düşerek, bir aracın altında ezilerek ya da işyerini basan bir erkek tarafından vurularak yaşamını yitirdi” denildi.    Kadın işçilerin en çok hayatını kaybettiği işkolunun tarım alanı olduğuna dikkat çekilen raporda, her türlü haktan yoksun bir biçimde çalışan tarım işçisi kadınların her gün ölümle yüz yüze kaldıklarının altı çizildi.    'YÜZDE 90'I SENDİKASIZ, YÜZDE 75'İ KAYIT DIŞI'   Raporda, ayrıca yaşamını yitiren kadın işçilerle ilgili sunulan çarpıcı verilerden birisi olarak yüzde 90’ından fazlasının sendikasız olması, yüzde 75’inin ise kayıt dışı çalışması olarak gösterildi.    Buna ilişkin olarak ise, “Kadın iş cinayetlerindeki kayıt dışı ve örgütlülük oranı asıl olarak Türkiye’de kadın emeğinin geldiği noktayı anlatmaya fazlasıyla yetiyor. Dahası kayıt dışı ölümlere ulaşmanın güçlüğü göz önüne alındığında hem kadın işçi ölümlerinin sayısının hem de ölümlerdeki kayıt dışı oranının çok daha yüksek olması mümkündür” ifadelerine yer verildi.    ‘KADIN İSTİHDAMININ YOĞUN OLDUĞU ALANLAR DENETİMDEN UZAK’    Yine Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerinin kadın işçilerin yaşadığı iş kazası ve iş cinayeti verileri bakımından hayli eksik olmasına rağmen, 2016 yılında 44 bin 953 kadının iş kazası kaydını kayda geçirdiği bilgisinin yer aldığı raporda, “Eksik verilerle dahi kadın iş kazasına uğrama oranının ne denli yüksek olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Kadın işçilerin iş kazası geçirme rakamları her yıl daha da artmaktadır, buna yönelik hiçbir önlem alınmamakta ve kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar halihazırda sorunlu işleyen denetimin tamamen uzağında kalmaktadır” denildi.   ‘HER 3 KADINDAN BİRİ İSTİHDAMA KATILIYOR’   İş kazaları ve meslek hastalıkları rakamlarının yüksekliğinin en önemli sebebi olarak ise, “kadın istihdamının genel olarak ucuz, geçici ve niteliksiz işlerde yoğunlaşması” gösterildi. Raporda kadınların işgücüne katılımlarına ilişkin ortaya konulan diğer veriler şöyle sıralandı:   “* Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların istihdama katılımları başlı başına sorunlu bir alandır. Ancak 3 kadından biri istihdama katılabilirken, 4 kadından biri ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. İstihdam edildiklerinde de geçici ve güvencesiz işlere mahkum edilen kadın işçilerin neredeyse yarısı kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Bu durum, kadın işçileri daha baştan eşitsiz bir konuma sürüklemekte, güvencesiz istihdamın yanı sıra en temel sağlık, emeklilik gibi haklardan mahrum kalmalarına neden olmaktadır. Bu istihdam biçimi ile kadın iş kazası sayılarının ve meslek hastalıklarının çok yüksek olması kaçınılmaz bir gerçektir.   * Ev içindeki ücretsiz emeği görünmez olan kadınların çalıştığı ücretli iş ikincil ya da ek gelir getiren iş şeklinde görülüyor. Ücretli bir işte çalışan kadınların ise yarısından fazlası güvencesiz ve kötü koşullarda çalışıyor.   2017’de gerçekleşen kadın iş cinayetlerinin yarısından fazlası trafik kazaları sebebiyle yaşandı. Trafik kazalarında hayatını kaybeden kadın işçilerin ağırlıklı bir kısmı kamyon kasalarında tarlalarda çalışmak üzere götürülen kadın işçilerken, işlerine ulaşmaya çalışan, sendikalarının 8 Mart etkinliğine katılmak üzere yola çıkan kadınlar da trafik kazalarında yaşamını yitirdi. Kadın iş cinayetleri ile ilgili bir başka çarpıcı veri ise kadına yönelik şiddetin işyerlerine bu denli nüfus etmesi, dahası ölen kadın işçilerden 7’sinin işyerinde ve bir erkek tarafından katledilerek ölmesidir.   * Kadın işçilerin sağlıklarını doğrudan etkileyen ve daha ziyade kadın işçilerin maruz kaldığı risklerin başında işyerinde ayrımcılık, cinsel taciz, mobbing ve şiddet geliyor. Kadınların erkek işçilere kıyasla çok daha fazla maruz kaldıkları bu riskler, iş kazaları ve meslek hastalıklarına, kadın işçilerin sağlıklarının olumsuz yönde etkilenmesine doğrudan etki ediyor. Depresyon, stres gibi sık görülen hastalıklara kadın işçilerde daha fazla rastlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün geleceğe yönelik öngörülerine göre; 2020’de depresyon, kadınlar ve gelişmekte olan toplumlarda başta gelen yeti yitimine yol açan hastalık olacak. Kadınlar, en fazla kadın istihdamının olduğu tekstil atölyelerinde tüberküloz ve astımla; mevsimlik tarım çalışmasında ise enfeksiyon, bel ve boyun fıtığı, kanser ve ölümlü iş kazası ile yüz yüze kalıyor.    * Ev içinde kadına yüklenen diğer sorumluluklar yüzünden çift mesai yapmak durumunda kalmanın kadın işçilerin sağlığı üzerine en önemli etkileri; ruhsal tükenmişlik, kronik stres, kaygı bozuklukları, kalp-damar hastalıkları, kas-iskelet sistemi sorunları ve kronik yorgunluktur. TÜİK Araştırması çalışmayan kadınların günün 5 saat 43 dakikasını, çalışan kadınların ise 4 saat 19 dakikasını ev işleri için harcadığını göstermektedir. Ama bunun ötesinde evde ücretsiz yapmış oldukları bu işler, kadın işçilerin karşı karşıya kaldığı riskleri ve hastalıkları artırıyor. Evde ve işyerinde emeği görünmeyen kadın işçinin çifte mesaisinin, sağlığının ve güvenliğinin de görünmez olması hiç şaşırtıcı olmuyor.   * Devletin kadın istihdamını arttırmaya yönelik girişimleri daha ziyade kriz dönemlerine özgü ‘girişimciliği destekleme’ politikaları üzerinden şekilleniyor. Bunun dışında kalan kadın istihdamının yalnızca kadınların istihdama dahil oluşunu hedefleyen bir devlet politikası üzerinden yürümekte, dahası kadın istihdamının güvenceli olmasını da amaçlamadığı için kadın işçilerin çalışma koşulları giderek daha da kötüleşmektedir.   * Kadınlarda sendikalaşma oranının düşük olması da kadın emeğini daha da korunmasız kılan ve meslek hastalığı ve iş cinayetlerine kurban gitmesini etkileyen başka bir faktör.2018 Ocak ayı verilerine göre yüzde 8 olan kadın sendikalaşma oranı gerçekte yüzde 6’dır.  Genel sendikalaşma oranı bile oldukça düşükken kadın işçilerin sendikalaşma oranları erkek işçilere oranla çok daha düşük. Kadın istihdamının kayıt dışı ve küçük işletmelerde yoğunlaşması, toplumsal cinsiyet ayrımına dayalı rol ve sorumluluklar ile sendikalarda erkek egemen politikaların varlığı kadınların sendikalara katılımını engellemektedir.”   İSİG Meclisi yayınladığı raporda ayrıca şu taleplerde bulundu:    * Toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne son verilmelidir.   * Kadın işlerinin ‘tehlikesiz ve basit’ olduğu ön yargısı yıkılmalıdır.   * Yeniden üretim atölyelerine dönüşen evler ve iş yerleri sağlık ve güvenlik risklerine karşı güvenli hale getirilmelidir. * Gerek devlet tarafından gerekse emek ve meslek örgütleri tarafından oluşturulan işçi sağlığı ve güvenliği politikalarının toplumsal cinsiyet açısından düzenlenmelidir.   * Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, işyerlerinde ve evlerde kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı işlerin ve bu işlerde çalışan kadınlarda rastlanan ortak sağlık sorunları ve riskleri rapor edilmeli ve kamuoyuyla düzenli olarak paylaşılmalıdır.   * Kadınların çalışma alanlarındaki kimyasal, biyolojik, fiziksel, ergonomik vb. riskler saptanmalıdır.   * İşyerinde kadına yönelik cinsel şiddet, taciz, cinsel sataşma tehlikesine karşı başvuru masası oluşturulmalıdır.   * Emek ve meslek örgütleri kadın işçi sağlığı konusunda sektörlerine göre veri toplamalı ve raporlandırmalıdır.   * Tüm çalışma alanlarında kadınların örgütlenmesi ve birleşik mücadelesi gereklidir.   * Kadınlar çifte mesaisinin yıpratıcılığı ve üstlerindeki aşırı iş yüküne bağlı fiziksel ve ruhsal zararlar toplamı bir meslek hastalığı tanımı getirilmelidir.   * Ücretli ücretsiz kadın işçilere yıpranma payı/ erken emeklilik uygulamaları getirilmelidir.   * Ev ve bakım hizmetleri azami ölçüde kamusal alandan ücretsiz karşılanmalıdır”   Çalışma yaşamı içerisindeki kadınlara ilişkin dikkat çekici verilerin yer aldığı bir diğer rapor, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan "Türkiye'de Kadın İşçi Gerçeği" isimli rapor oldu.    Sendikanın Genel Merkez binasında düzenlenen basın toplantısı ile duyurulan raporu, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu paylaştı.   'KADIN EMEĞİ GÖRÜNMEZ VE DEĞERSİZLEŞTİRİLİYOR'   Çerkezoğlu, “Bu rapordaki bulgular, işçi kadınların çalışma ve yaşama koşullarını; yaptıkları işleri, ücret seviyelerini, işyerinde yaşadıkları ayrımcılığı görünür kılıyor ve düşük ücret, ayrımcılık, işsizlik ve güvencesizlik kıskacında kadın emeği gerçeğini açığa çıkarıyor. Bu rapordaki bulguların ışığında kadın mücadelesi ve emek mücadelesi açısından da ilerlememiz gereken yolu, yükseltmemiz gereken talepleri berraklaştırıyor. Eşit işe eşit ücret ile çalışma hakkı; sendikal haklar; sağlık ve sosyal güvenlik hakkı, kreşler, bakımevleri ile ev işlerinin toplumsallaştırılması ve kadınların toplumsal yaşama eşit biçimde katılımı için mücadeleyi büyütmek, oldukça acil bir görev olarak karşımızda duruyor” diye belirtti.    Paylaşılan raporda dikkat çeken başlıklar ise şöyle:    EN ÖNEMLİ SORUN ‘DÜŞÜK ÜCRET’   "* Kadınların çalışma hayatındaki en önemli üç sorunu: Düşük ücret, işsizlik, sigortasız çalıştırılma. Araştırmaya göre kadınların çalışma hayatında karşılaştıkları en önemli üç sorun düşük ücret, işsizlik ve sigortasız çalıştırılmadır. Kadın işçilerin yüzde 78,7'si düşük ücreti çalışma hayatının en önemli sorunu olarak belirtmektedir. Kadınların yüzde 74,5'i ise işsizliği çalışma hayatının en önemli ikinci sorunu olarak görmektedir. Uzun çalışma saatleri de yüksek oranda sorun olarak ifade edilmektedir. Kadınların yüzde 43,1'i çalışma hayatında uzun çalışmayı sorun olarak belirtmiştir.   * Kadınlar erkeklerden daha düşük ücret alıyor. Araştırmaya göre kadın işçilerin aylık geliri asgari ücret seviyelerindedir. Kadınların yüzde 48,6'sı 1400-2000 TL arasında ücret almaktadır. Fakat cinsiyete göre ücret seviyelerine bakıldığında ise durum daha vahimdir. 2017 yılı için uygulanan 1400 TL asgari ücretten az ücret aldıklarını belirten kadınların oranı erkeklerden yüksektir. Kadınların yüzde 21,9'u 1400 TL'den az ücret aldıklarını belirtmektedir. Aynı ücret seviyesinde ücret alan erkeklerin oranı ise yüzde 13,3'tür. Asgari ücretten az bir ücretle geçinen kadınların oranı erkeklerden fazladır. Buna karşılık asgari ücret ile 2000 TL ve yukarı ücret aldığını belirten kadınların oranı erkeklerden daha düşüktür.   * Kadınların yüzde 63,9'u çalışma hayatından memnun değil. Kadınların çalışma hayatından memnun olmama gerekçesinin başında düşük ücret gelmektedir. Kadın işçilerin yüzde 63,9'u çalışma hayatında düşük ücret aldığı için memnuniyetsiz olduğunu ifade etmektedir. Kadın işçilerin çalışma hayatından memnun olmamasının ikinci nedeni ise çalışma saatlerinin uzun olmasıdır. Kadınların yüzde 54'ü uzun çalışma saatlerinden dolayı çalışma hayatından memnun olmadığını belirtmektedir.   * Kadınların yüzde 25'i güvencesiz işlerde çalışıyor. Araştırmaya göre kadınlar arasında ücretli düzensiz/geçici çalışma erkeklere göre oldukça yaygın. Kadınların yüzde 23,8'i taşeron çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla çalışma ve ücretli düzensiz istihdam biçimlerinde yer almaktadır. Genel ortalamada bu oran yüzde 20,4 iken erkeklerde yüzde 18,9'dur. Kadınlar erkeklerden daha yaygın bir biçimde güvencesiz olarak çalışmaktadır.   YÜZDE 92'Sİ SENDİKASIZ!   * Kadın işçilerin yüzde 92'si sendikasız çalışıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın sadece kayıtlı işçileri esas alan verileri kadınların sendikalaşma oranlarının oldukça düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Genel sendikalaşma oranı yüzde 12, kadınların sendikalaşma oranı yüzde 8, erkeklerin ise 14'tür. Diğer bir ifade ile kadınların en az yüzde 92'si sendikasızdır. Bu oran kayıtsız kadın işçiler hesaba katıldığında daha da yükselecektir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sendika üyeliği alanında da devam etmektedir.   * Kadınların kıdem süresi erkeklere göre oldukça geride. Kıdem süresi işçilerin ortalama ücretli çalışma süresidir. Araştırma sonuçlarına göre çalışma hayatında kalma süresi de cinsiyete göre değişmektedir. Araştırma çalışma hayatında 1 yıldan az süreli çalışan kadınların oranını 4,2 olarak göstermektedir. Aynı kıdem süresinde erkeklerin oranı ise yüzde 2,5'tir. Çalışma hayatında 1 yıl çalışan kadınların oranı yüzde 11,6, erkeklerin kıdem süresi oranı ise yüzde 7,9'dur. Kadınlar daha kısa süreli çalışmaktadır.   AYRIMCILIK HAKİM   * İşyerinde kadına ayrımcılık düzeyi yüksek. Kadınların yüzde 14,1'i etnik kökeni/dini/mezhebi ve inancıyla ilgili konularda, yüzde 13,8'i ise siyasi görüş ve düşüncelerinden dolayı çalışma hayatında ayrımcılığa uğramaktadır.   * Kadınların yüzde 23,2'si işe alım sürecinde ayrımcılık yaşıyor. Kadınların yüzde 23',2'si çalışma hayatının ilk aşaması olan işe alımda ayrımcılığa uğramaktadır. Aynı iş ve pozisyonlar için ücret ve kazançlarda ayrımcılığa uğrayan kadınların oranı 12,6'dır. Kadınların terfi ve atamalarında ayrımcılık yaşadığını düşünenlerin oranı yüzde 11,4'tür. İşyeri yöneticilerinin kadın işçilerin görüşünü alması konusunda ayrımcılık yaşandığını düşünenlerin oranı yüzde 11'dir. İşçilerin yüzde 9'u şirket içi eğitimlerde kadınlara yönelik ayrımcılık yaşandığı görüşündedir.   * Kadın işçilerin yüzde 86'sı işyerlerinde çocuk bakım desteğinin olmadığını söylüyor.İşçilerin sadece yüzde 2'si işyerlerinde kreş olduğunu ifade etmektedir. Kreş anlaşması ve kreş desteği ile birlikte işçilerin sadece yüzde 7'si işyerlerinde kreşle ilgili destek sunulduğunu belirtmektedir. İşçilerin yüzde 86'sı işyerlerinde çocuk bakım desteğinin olmadığını ifade etmektedir”