Buldan: Kadınca mücadele edeceğiz 2018-03-08 15:35:28 DİYARBAKIR - Diyarbakır'daki 8 Mart mitinginde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, kadınca mücadele edeceklerini vurgulayarak, uzun ve zorlu mücadele yolunda tüm kadınların en ön safta yer almasını istedi. Mitingde tutuklu kadın siyasetçilerin ortak mesajı da okundu.  Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) öncülüğünde gerçekleştirilen Diyarbakır’daki 8 Mart mitingi büyük bir coşkuyla devam ediyor. Efrin direnişinin selamlandığı ve sık sık “Bijî berxwedana Efrinê” sloganlarının atıldığı meydanda kadınlar Sur Ritim Grubu’nun şarkılarıyla halaylar çekti. Miting saygı duruşu ile başladı. Miting alanındaki kitlenin “Şehîd namirin” sloganı atması üzerine polisler miting programını devam ettirmeyeceği yönünde tertip komitesini tehdit etti.    ‘TAHAKKÜMCÜ ANLAYIŞLARA İZİN VERMEYECEĞİZ’   Mitingin ilk konuşmasını tertip komitesi adına yapan Avukat Gülşen Özbek, özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kadınları selamladı. “Vardık, varız, var olacağız” diyen Özbek’in konuşmasından satırbaşları şu şekilde:    “OHAL yasalarını kendilerine kalkan edip kadınları ötekileştiren, tahakkümcü anlayışlara izin vermeyeceğimizi haykırmak için bugün bu alandayız. Kürt kadını bugün iki kat saldırı altındadır. Nerede bir savaş varsa ilk hedef kadındır. Bugün kadın mücadelesi hiç olmayacak kadar yükseldi. Kadınlar bunu emekleriyle aldılar. Erkek egemen zihniyetle savaşı sonucunda bunu kazandı.    ERKEKLİK YAŞADIĞI KRİZİ KADINA SALDIRARAK AŞMAYA ÇALIŞIYOR   Bugünün erkekliği büyük bir kriz yaşıyor. Bu krizinden kurtulmak için kadına saldırıyor. Mahkemeler erkek mekanları oldu. Kadının rengi özgür yaşamın rengidir. Yetti artık bunca acı. Yaşananları durdurmak bizim elimizde. Savaşa hayır diyoruz. Bugün JIN TV yayın hayatına başlıyor. Buradan JIN TV’ye selam olsun.”   ‘TAYBET ANANIN AYAKLARININ ALTINI ÖPÜYORUZ’   Ardından platforma çıkan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise, kadınların 8 Mart’ını kutlayarak başladığı konuşmasında Diyarbakır’ın ayakta olduğunun bir kez daha kanıtlandığını dile getirdi. AKP’nin kadınlara ve kadın iradesine nasıl yaklaştığını bildiklerini dile getiren Buldan, baskı ve saldırılara rağmen kadınların demokrasi mücadelesinden vazgeçmediğini ifade etti.    Buldan’ın konuşmasının satır başları şu şekilde:    “Kadınların alanlara inmesi gerekiyor. Gidilen her evde ‘Jin jiyan azadi’ dememiz lazım. Bu ülkeyi yönetenlerin kadınlara yaklaşımını gördük. Cumhurbaşkanı dün yaptığı grup toplantısında annelerin ayaklarının altının öpülmesi gerektiğinden bahsetti. Biz Ceylan Önkol’un annesinin ayaklarının altını, Berkin Elvan’ın annesinin ayaklarının altını, 13 kurşunla katledilen Uğur’un annesinin, Taybet ananın ayaklarının altını da öpüyoruz. İşte bizimle sizin arasındaki fark budur. İşte bu yüzden diyoruz ki AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı, Başbakan siz kadınların gününü kutlamayın ve kadınlar üzerinden siyaset yapmayın. Annelik ve kadınlar üzerinden siyaset yapan iktidar, Efrîn’de yaşamını yitiren tüm sivillerin ve askerlerin vebalini taşıyor. Bu ülkede artık hiçbir annenin evladının toprak altına girmesini istemiyoruz. Savaş kararı verenlere karşı kadınlar olarak el ele vermeleri gerekiyor.   CHP AKP’NİN ARKA TEKERLEĞİ GİBİ   İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, savaş ve ölümden bahsedecekse kadın mücadelesinde yer alamaz. Eğer erkek gibi düşünecekse, erkek gibi savaş kararı verecekse kadınlar gününü kutlayamaz. CHP Genel Başkanı dün Meclis’te kadın temsiliyetinin artması yönünde açıklamalarda bulunmuş. Günaydın Sayın Kılıçdaroğlu biz Meclis’in aritmetiğini değiştirirken siz dokunulmazlıklara evet diyerek 5 kadın arkadaşımızın tutuklanmasına neden oldunuz. Bugün Ayla Akat, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Selma Irmak, Gülser Yıldırım’ın tutuklanmasına siz sebep oldunuz. AKP’nin arka tekerleği olmayın. Gelin barıştan, çözümden yana olun.    KADINCA MÜCADELE EDECEĞİZ   Bu ülkenin kadın mücadelesinde büyük rol oynayan Sayın Gültan Kışanak’ı selamlıyorum. Onlar Kışanak’ın Diyarbakır’ı silip süpürmesinden korktular. Onlar Gülser Yıldırım’ın siyasetinden korktular ve vekilliğin düşürdüler. Onlar Ayla’nın bitmez tükenmez kadın mücadelesinden korktular. Söz veriyoruz sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir. Bu mücadele özgürlük mücadelesi, kadın mücadelesidir. Zindanlardaki tüm yoldaşlarımızı sesleniyor ve söz veriyoruz. Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir. Bu mücadele özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesidir. Tüm zindanlar boşalana kadar bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Dün genel kurulda AKP’li vekiller kadın vekillerimizi ‘adam olun adam’ dedi. Biz adam olmayacağız. Kadın olacağız. Kadınca mücadele edeceğiz.   AN AZADÎ AN AZADÎ   Sevgili Amedli kadınlar; yolumuz uzun, zorlu bir yol. Bu mücadelede kurduğumuz ittifaka tüm kadınları davet ediyoruz. Yıllarca ölümleri gördük. Cezaevlerini, sürgünleri gördük. Bundan sonra tek bir annenin gözünden yaşından akmaması için büyük onurlu bir mücadele vereceğiz. Bu mücadelenin ülkeye demokrasiyi getireceğine yürekten inanıyoruz. Özellikle Amed gibi bir yerden kadın arkadaşlarımızın daha coşkulu katılmalarını istiyoruz. Jin, jiyan, azadi. An azadî an azadî.”    ‘KADINLAR EN ÖN SAFTA YER ALMAK ZORUNDADIR’   Son olarak konuşan KESK Genel Sekreteri Gülistan Atasoy da alanlara çıkmayı özlediklerini ifade etti. Büyük zorluklara rağmen kadınların sokağa çıktığını ve bu kadınları Diyarbakır’dan selamladığını kaydeden Atasoy, “Direnişi güzelleştiren tüm kadınlara buradan selam olsun. Erkek egemenin tutsak ettiği ancak ruhlarını asla tutsak edemeyeceği tüm kadınlara selamlar olsun. 8 Mart direniştir, özgürlüktür, barıştır. Bu coğrafyada yaşayan kadınlar için dünya hiçbir zaman çok güzel olmamıştır. Kadınlara saldırarak sistemlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu yüzden kadınlar mücadelede en ön saflarda yer almak zorundadır. Kadınların yaşamı dönüştüren gücünden korkuyorlar. Her gün en az üç kadının katledildiği Türkiye’de 115 çocuğun hamile kalan çocuğu korumak yerine taciz ve istismarı koruyan yasalar yapıyorlar.    HAREKET ETMEYENLER ZİNCİRLERİNİ FARK EDEMEZ   Kadınlar emeğine ve mücadelesine sahip çıkmakta kararlıdır. Dünyanın yarısını oluşturan kadınları dışlamak isteyenlere verecek cevabımız var. Biz buradayız ve burada olacağız. Milliyetçilikten, militarizmden medet umuyorlar. Bizi barış demekten men etmeye çalışıyorlar. Biz asla barış demekten vaz geçmeyeceğiz. 10 Ekim’de Ankara Garı’nda katledilen 103 arkadaşımızdan devraldığımız barış bayrağını yere düşürmemeye söz vermişiz. Bizi sözcüksüz ve görünmez kılmaya çalışan sisteme karşı vardık, varız, var olacağız. Hareket edemeyenler etraflarındaki zincirleri fark edemezler. Bugün toplumu hareketsiz kılan bu sisteme kadınlar izin vermeyecektir. Bize takmaya çalıştıkları prangaları kıracağız” dedi.    ‘DUVARLARA İNAT VARDIK, VARIZ, VAR OLACAĞIZ’   Konuşmaların ardından tutuklu HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın cezaevinden kadınlara gönderdiği ortak mesaj okundu. Mesajda şu ifadeler yer aldı:    “Tüm saldırılara, savaşa, zulme yasaklara, OHAL zorbalığına rağmen yine isyandayız, yine sokakta alanlarda!.. Sesimiz duvarlara, sınırlara inat yine ‘vardık, varız, var olacağız’ haykırışında birleşiyoruz. Bizler de bütün heyecanımızla yanınızda, omuz başlarındayız. Belediye eş başkanı, kurum temsilcisi, milletvekili, siyasetçi ve özgürlük mücadelesi veren binlerce kadınının hapsedildiği, kadın dayanışma ve örgütlenme mevzilerinin kapısına kilit vurulduğu koşullarda zulme inat gösterdiğimiz kararlılığı, 8 Mart’ın ruhuyla alanlarda buluşma iradenizi kutluyoruz. Kadınların 8 Mart iradesinin, savaş, OHAL, faşizm kuşatmasına karşı daha büyük ve kitlesel direnmeye yol açacağına yürekten inanıyoruz.   KADININ BİRLİĞİ GELECEĞİMİZDİR   Kadına dönük katliam ve kırımı çocuklara cinsel istismar vahşetini, Türkiye, Kürdistan ve bölgeyi saran savaş, ölüm histerisini durduracak başat güç şüphesiz ki kadınlardır. ’Bu böyle gitmez, ya özgürlük ya özgürlük’ diye haykıran kadınlar, yükselen faşizm ve eril kıyıcılık karşısında cesaretten, direnişten, dayanışmadan bir barikat kuruyor şimdi. 8 Mart alanlarında kadınların birliği ve özgürlük, adalet, eşitlik ittifakı asıl gücümüz ve geleceğimizdir. İşçisi, ev ve kamu emekçisi, öğrencisi, köylüsü, esnafı, Kürdü, Türkü Alevi’si, Sunisi ve tüm farklılıklarıyla kadınların ortak itirazı yarını belirleyebilir.   EFRİN VE KADIN DİRENİŞİ ÇOKTAN KAZANMIŞTIR   8 Mart’ta bir kez daha hakları ve yaşamı elinden alınan, bedeni, kimliği ve bütün ezilenlerin kurtuluşu için direnen kadınlarla yüreğimizi, sesimizi birleştiriyoruz. Kalbimizin yarısı buradaysa, yarısı Efrin’de yurdu ve bütün kadınların onuru için direnen kız kardeşlerimizle birlikte. 8 Mart alanlarından kadın, yaşam, özgürlük için bedenini siper edenleri selamlıyoruz. Biliyoruz ki, ölüm ne kadar amansızsa, yaşam o kadar direnişçidir; eril savaş ne kadar fütursuzsa, kadın o kadar yenilmezdir. Efrin’de kenti, yaşamı, siyaseti, toplumu çağın demokratik-insanı bilinciyle yeniden kuran kadınlar, çağın kadın direnişiyle bu büyük değeri savunuyoruz. Herkes bilmeli ki, Efrin ve kadın direnişi, büyük insanlık ve tarih nezdinde çoktan kazanmıştır. Şimdi Efrin’de yükselen onur, özgürlük bayrağının ve kadın kahramanlığının ışığında yeni bir tarih yazılmaktadır.   Kadınların ‘ya özgürlük ya özgürlük’ kararlılığı 8 Mart meydanlarına sığmaz. Efrin’den Amed’e, Şengal’den İstanbul’a kadar her yerde ve her günde aynı ruh ve sesle haykıracağız:  Tek yol özgürlük!”   LEYLA GÜVEN'DEN MESAJ   Mitingde tutuklu Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden gönderdiği mesaj da okundu. Güven’in mesajı şöyle:    “Tarihte efsane direnişlerin yaşandığı ve Sara yoldaş şahsında faşizmin suratına tokat gibi inen mücadelenin dimdik yaşandığı Amed zindanından tüm devrimci ve mücadeleci kadınlara merhaba.   Tarihi günlerden geçtiğimiz bu günlerde bir taraftan sistemleşen faşizmin en kanlı, en kirli, en cinsiyetçi, en militarist ve en vahşi katliamlarının yaşandığı, bir taraftan da tüm bu katliam ve vahşi yönelimlere karşı muazzam bir direnişin sergilendiği ve muazzam direnişin kadın öncülüğünde gerçekleştiği bir süreci yaşamaktayız.     Genel olarak 100 yıldır devam eden, özelde de son 2.5 yıldır her yönüyle hız verilerek sürdürülen inkar, imha, katliam ve asimilasyon politikalarında ısrar eden bir devlet aklı ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçekliktir.   Tüm bu kirli politikalara rağmen Ortadoğu’da kadim halklar olan Kürdistanlılar artık statüsüz ve önderliksiz yaşamayacaklarını verdikleri muazzam direniş ile tüm dünyaya kanıtlamışlardır. Yine Rojava’da kadın öncülüğüyle gerçekleştirilen demokratik yaşam inşasının dünyaya bir model olarak sunulduğu bir gerçekliktir.   16 Temmuz 2016’da gerçekleşen bir tiyatro ile 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL aslında darbe mekaniğinin devam ettirilmesi çabasıdır. İlan edilen OHAL ile tüm Türkiye’de baskı, zulüm, hukuksuzluk ve adaletsizliğin KHK’larla yönetmenin yasası oluşturulmak istenmiştir.   Bugün Türkiye’de uygulanan OHAL ve Kürdistan’da uygulanan sıkıyönetim yöntemleri tüm Türkiye’yi açık bir cezaevine dönüştürmüş durumdadır. Aslında cezaevlerine dayatılan tek tip elbise, diktatörlük ve faşizimle tekçiliğin tüm toplumsal kesimlere dayatılmasıdır.   Bizler 1980’lerde tek tip elbise dayatmalarına karşı, tek tipleri yırtıp direnişle renkliliği hayatın her hücresine kadar hissettiren saraların geleneğinin takipçileriyiz   Yine Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağır tecrit aslında onun şahsında tüm toplumsal kesimlere, kadınlara, gençlere uygulanan bir tecrittir. Dolayısıyla toplumsal tecridin kırılmasının yolu İmralı tecridini kırmak ve önderliğimizi özgür kılmaktır. İnanıyorum ki biz kadınların; tekçiliğe, faşizme ve diktatörlüğe karşı birlikte mücadelesi ve direnmesi tecridi de, faşizmi de, diktatörlüğü de yenecektir.   48 gündür Efrin’e yönelik işgal girişimi Kürt düşmanlığı üzerinden kazanımların tasfiyesi girişimidir. Yine  Efrin’e saldırı, hegemon devletler eliyle genelde Ortadoğu’da özelde Suriye ve Rojava’daki halkların birlikte, demokratik yaşamlarının inşa mücadelesine yöneliktir. Yine DAİŞ ve benzeri çetelerine tekrar toparlanmalarına fırsat verme girişimidir. Bütün dünyanın gözü önünde Efrin’de siviller katledilmektedir. Uluslararası komplo Sayın Abdullah Öcalan’ın rehin edilmesinden bugüne Efrin’e işgal girişimi ile devam ettirilmektedir.   Bilinmelidir ki Amed, Mahabad, Hewler neyse Efrin de odur bizim için. Bizler aynı topraktan beslenen koca bir ağacın kökleri ve gövdeleriyiz. Dolayısıyla Kürtlerin ulusal birliklerini oluşturmak gibi bir gündemleri olmazsa olmaz olduğu bir süreç içerisinde bulunmaktayız.   Çağın direnişi olarak adlandırdığımız Efrin işgali girişimi yine kadınların, Ortadoğu halklarının ve tüm Kürdistanlıların direnişi ile AKP-MHP faşist ittifakının tepe taklak olmasıyla ve hegemon devletlerin istedikleri bir sonucu alamadıkları bir direniş ile karşı karşıya kalacaklardır.   Bizler biliyoruz ki geleceğimiz olan çocuklarımıza şehitlik vaadinde bulunan bir zihniyet, sonuna kadar yaşamı savunan ve bunun inşasını gerçekleştirmek için her türlü bedeli vermeye hazır olan bir halk gerçekliği karşısında yenilmeye mahkumdur.   Tarihsel olarak Kadın mücadelesi veren Kürt kadın hareketinin direnişi ve duruşu öyle; taktiksel, sembolik ve yüzsel değil, tersine stratejik ve ideolojik olduğu anlaşılmıştır.   Claralar, Rozalar, Saralar, Rozerinler, Sêvêler, Türkanlar, Arin Mirkanlar ve Avesta Xaburların miraslarıdır kadın mücadelesinin geldiği aşama.   Özgür yaşam uğruna bedel veren ve direnen tüm kadın yoldaşların isyan ve mücadelelerini Efrin direnişi ruhu ile selamlıyor, 8 Mart Dünya Kadınları Günü’nü kutluyorum.   Jin jiyan azadî   Yaşasın kadın direnişi ve mücadelesi.”   Miting şarkılar eşliğinde çekilen halay ve müzik dinletisiyle devam ediyor.