Fotoğrafı mücadeleye dönüştürdüler 2018-03-28 09:07:11 İSTANBUL - Toplumda “kadın fotoğrafçı” algısının yıkılması gerektiğini söyleyen fotoğrafçı Hale Güzin Kızılaslan, “Fotoğrafla bir direnç, bir mücadele alanı yaratmak istedim ve bu işe yaradı. Fotoğraf benim için söz söyleme aracına dönüştü” derken, Serra Akcan da "Kendi hayatımızı yazarak, çizerek, çekerek, söyleyerek değiştirebiliriz" dedi. Yazar ve fotoğrafçı 72 kadının bir araya gelerek açtığı “Çağrışımlar” adlı sergiyle, kadın bakış açısı ve kadınlık deneyimleri paylaşılıyor. Sergide kadınların çektikleri fotoğraflara, kadın yazarların yazdığı metinler eşlik ediyor. Kadıköy Mecra Kafe'de 8 Nisan'a kadar ziyaret edilebilecek olan sergide fotoğrafları yer alan fotoğrafçılardan Hale Güzin Kızılaslan ve Serra Akcan söz konusu kadın ve sanat olduğunda yaratılan algının toplumsal cinsiyet rollerinin dışına çıkamadığını söyledi.   ‘KADIN ÇEKİYORSA HOBİ ERKEK ÇEKİYORSA MESLEK’   Toplumda “kadın fotoğrafçı” algısının yıkılması gerektiğini söyleyen Kızılaslan, “Fotoğrafçı denildiğinde kadın fotoğrafçılar akla gelmiyor. Kendimizi konumlandırmak zorunda kalıyoruz. Hala görünmediğimiz için de bu kavramdan kurtulamıyoruz. Kadınların yaptığı bu tür faaliyetler hobi olarak görülüyor. Yapılan her şey aileden sonra geliyor. Kadın fotoğraf çekiyorsa hobi için yapıyordur. Erkek yapıyorsa mesleğidir. Bunun nedeni kadının ikinci cins olarak görülmesidir” dedi.    ‘EGEMEN ZİHNİYET KADINI MARJİNALLEŞTİRİYOR’   Kadınların çalışma hayatının her alanında saldırılara maruz kaldığını belirten Kızılaslan, “Biz toplumsal cinsiyet vurgusunu ve bunun politikasını yaptıkça egemen zihniyet, kadını marjinalleştiriyor. Kadınlar kendilerini ilgilendiren, yaşamak zorunda kaldığı şeyleri hayata taşıdığında tartışma konusu oluyor. Bizim üretmeye çalıştığımız politika, kadın dememiz bile aleyhimize işliyor” şeklinde konuştu.   ‘KADIN TOPLUMSAL CİNSİYET  ROLLERİ İÇERİSİNDE GÖSTERİLİYOR’   ABD'li sanat fotoğrafçısı ve film yönetmeni Cindy Sherman’ı hatırlatan Kızılaslan, “Sherman filmlerde kadınlara verilen klişe rolleri sorgulamış, fotoğraflarına kendisini oturtup hem deklanşöre basıp hem model olarak yer almıştır. Sinemada o karanlığın içerisinden ekrana bakanlar erkek bakış açısıyla bakıyorlar. Yani kadın toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde gösteriliyor. Sherman da bunu deşifre etmek için böyle bir çalışma yürütmüştü” diye kaydetti.   ‘KADIN BEDENİ İÇİNDE OLMAMIZ NASIL YAŞAYACAĞIMIZI ETKİLİYOR’   19’uncu yüzyılda kadın ve erkek ressamların ürettiği resimlere de değinen Kızılaslan, “Erkekler kamusal alanda faaliyet yürütebilmişler ve oraların resimlerini çiziyorken o dönemin ünlü kadın ressamların ürettiklerine bakıyorsunuz ev içi mekanlar, balkon ve mutfak görüyorsunuz. O dönemde kadın ya eşiyle ya da başka bir kadının varlığıyla dışarı çıkabiliyor. Sadece kadın bedeni içinde olmamız hangi mekanda olacağımızı, nasıl yaşayacağımızı etkilediği için bunun da elbet sanatsal bir karşılığı olacak” dedi.    ‘KİMLİĞİM FOTOĞRAFA YANSIYOR’   Kadın bakış açısının, çektiği fotoğraflara yansıdığını dile getiren Kızılaslan, “Sanatın her alanında üreten kadınların yaşamın içerisinde bulundukları, mücadele ettikleri alanlar var. Burada karşılaştığımız şeyler de bizim kameramıza yansıyor. Gördüğümüz ve baktığımız fotoğrafa geçer. Kadın kimliğime sahip çıkan bir varlıksam, toplumsal duyarlılığım varsa o da fotoğrafa yansıyacaktır” diye belirtti.    ‘FOTOĞRAF BENİM İÇİN SÖZ SÖYLEME ARACI’   Kendini fotoğrafla ifade edebildiğini söyleyen Kızılaslan, “Dışarı çıkıp fotoğraf çektiğimde direnen bir kadın çekiyorum. Aktarmak istediğim karakterler, kadın karakterler oluyor. O kadının hikayesini aktarırken, onunla aynı hayatı paylaşmış oluyoruz. Bir arada durduğumuz, yoldaşlık ettiklerimizi fotoğraflamış oluyorum. Fotoğrafla bir direnç, bir mücadele alanı yaratmak istedim ve bu işe yaradı. Fotoğraf benim için söz söyleme aracına dönüştü” diye konuştu.   ‘STANDARTLARA UYMAZSA BAŞARILI SAYILMIYOR’   Toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde kadınların mesleğinde başarılı sayılabilmesinin ancak “iyi eş, iyi anne” olmakla mümkün olduğunu belirten Serra Akcan ise, “Kadın toplumun belirlediği standartlara uymazsa başarılı sayılmıyor. Evlenmeyi ya da aile kurmayı düşünmeyen kadınlar işlerinde ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar toplumun gözünde eksik, yarım olarak görülebiliyorlar. Erkeklerde ise böyle bir sorun yok” dedi.    ‘GÖRSEL DİLİ DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKLİ’   Erkek egemen toplumun kadınlara nasıl yaşaması gerektiğini anlatan örneklerle dolu olduğunu aktaran Akcan, “Gazetelerde, televizyonlarda bize dayatılan yaşam biçimleri, olması gerekenler hep erkeğin gözünden anlatılıyor. Her gün maruz kaldığımız bu dil benimseniyor. Bizi belli bir kalıba sokmaya çalışan dayatmaların farkına varıp hangi alanda çalışıyorsak o alanda mücadele etmeliyiz” mesajı verdi.   ‘KADINLAR ELİNE DAHA FAZLA KAMERA ALMALI’   Eril bir meslek algısının fotoğrafçılıkta da yaygın olduğunu söyleyen Akcan, “Bu algının değişmesi için kadınların eline daha fazla kamera alması ve rahatsız olduğu görsel dili değiştirmek için uğraşması lazım. Kadınlar olarak kendi hayatımızı yazarak, çizerek, çekerek, söyleyerek biz değiştirebilir biz şekillendirebiliriz” diye konuştu.