‘Kadına ve doğaya saldıran zihniyet aynı’

  • kadın
  • 09:04 23 Kasım 2017
  • |
img

MUĞLA - Ekoloji mücadelesi veren kadınlar, kadın ve ekoloji mücadelesinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirterek, her ikisine dönük saldırıların aynı zihniyetin ürünü olduğunu söyledi. 

Türkiye ve dünyada kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü için sokaklara çıkmaya hazırlanırken, kadına yönelik şiddetin yanı sıra doğaya karşı işlenen suçlarda da mücadele ediyor. Kadınlara karşı işlenen her türlü suçu işleyenlerle doğaya düşman olan zihniyetin aynı olduğunu belirten ekolojist kadınlar, verdikleri mücadeleyi anlattı. 
 
Uzun yıllardır ekoloji mücadelesi içinde yer alan Emine Dayıoğlu, kadınların yaşamın bütün alanlarındaki iktidar ilişkilerine karşı mücadele ettiğini söyledi. Kapitalist patriarkal sistemin savaşlar, nükleer denemeler, enerji santralleri, petrol, köprüler, kentler, sanayi atıkları, sınırsız üretimle doğanın kaynaklarını geri dönülmeyecek biçimde yok ettiğini kaydeden Dayıoğlu, ekoloji mücadelesinde özellikle yerellerdeki kadınların ön saflarda olmasının yaşam mücadelelerinden kaynaklandığını söyledi. 
 
'KADIN VE DOĞA AYNI SÜREÇTE TAHAKKÜM ALTINA ALINDI' 
 
Hidroelektrik Santrallerin (HES) yapılmasına karşı kadınların taşlarla, sopalarla mücadele etiğini dile getiren Dayıoğlu, kadınların “Suyum olmazsa, domatesimi, biberimi yetiştiremedikten sonra, elektriği ne yapacağım” dediğini aktardı. Doğaya müdahale edildiği zaman kadınların hayatlarına da müdahale edildiğinin altını çizen Dayıoğlu, Sur, Hevsel, Artvin, Yuvarlakçay, Yırca'da kadınların ön saflarda olmasının yaşamın kadınlarca dönüştürebileceği umudunu diri tuttuğunu söyledi. Türkiye’de kadına yönelik şiddet vakalarını hatırlatan Dayıoğlu, “İnsanlık tarihi açısından bakıldığında hem doğanın hem de kadının tahakküm altına alınmasına aynı toplumsal süreçlerde rastlandı. Bu nedenle hem kadın hem de ekolojist mücadele içinde yer almak,  kişisel bir tercih olmaktan çok bu iki alanın da arkasındaki tahakküm ilişkisinin ilintili olmasındandır. Kadının doğayla ilişkisi insan merkezli değil, daha eşitlikçi ve barışçıldır” diye konuştu. 
 
Her alanda olduğu gibi kadın mücadelesinin ekoloji perspektifinde de devam ettiğini kaydeden ekolojist Beyza Üstün, toplumun ve doğanın eril yapıdan kurtulmasının kadının güçlü mücadelesiyle  mümkün olduğunu söyledi. Üstün, kadınlar için 25 Kasım’ın bu nedenle aynı zamanda ekoloji mücadelesinin de yükseltileceği gün olduğunu söyledi.
 
‘KADIN VE EKOLOJİ MÜCADELESİ AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ’
 
Doç. Dr. Dilek Hattatoğlu ise, kadın mücadelesinin ekoloji mücadelesinden ayrı bir yerde düşünmediğini söyledi. Türkiye’de yükselen “faşizm dalgası” ile kadınlara dönük saldırıların ağırlaşarak, yoğunlaştığını kaydeden Hattatoğlu, kadına yönelik şiddetle mücadelenin faşizme, kapitalizme ve savaşa karşı mücadelenin tam göbeğinde olması gerektiğini belirtti. 
 
Hattatoğlu, son olarak şunları söyledi: “Akyaka’da Azmak’ı, Akbük ve Şirinköy ormanını yakan zihniyetle, Trabzon Sürmene’de villalık parsel için gerektiği kadar ormanı yakan zihniyet, Diyarbakır’da Sur’u yerle bir eden, Peri Vadisi’ni yok eden, Cizre’de Cudi ve Gabar’da orman yakan zihniyet, aynı zihniyet. Savaşla hem coğrafyamızı hem de çocuklarımızın geleceklerini yok ediyorlar. Tüm bu nedenlerle ekolojik mücadele, günümüzde, yaşadığımız coğrafyada savaşa, kadına yönelik şiddete ve sömürüye karşı mücadeleyle iç içe geçmiş durumdadır" ifadelerini kullandı.