Kurultayın sonuç bildirgesi açıklandı: Kapatılan kadın örgütleri açılmalı

  • kadın
  • 13:37 25 Kasım 2017
  • |
img

İZMİR - Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 11-13 Kasım tarihlerinde Antalya'da düzenlediği kurultayın sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, kapatılan kadın örgütlerinin yeniden açılması istendi. 

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri 11-13 Kasım 2017 tarihlerinde Antalya'da düzenlediği “Kazanımlarımıza Sahip Çıkmak ve Erkek Şiddeti ile Mücadelemizi Sürdürmek” başlıklı kurultayın sonuç bildirgesini açıkladı. 27 ilden 50 kadın ve LGBTİ örgütü, 42 kamu kurumu ve belediyeden toplam 280 kadının katıldığı toplantının sonuç bildirgesi, İzmir'de TÜMBELSEN 1 Nolu Şube binasında yapılan toplantıyla duyuruldu. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri adına Badegül Güler, bildirgeyi okudu. 
 
Güler, Sığınaklar ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın sonuç bildirgesini şöyle sıraladı:
 
* Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi sekteye uğratan ve 16 aydır devam eden Olağanüstü Hal en kısa sürede kaldırılmalı. Kapatılan kadın dayanışma merkezleri açılmalı, OHAL ve kayyum atamaları sonrasında görevlerine son verilen, bu alanda deneyimli kadınlar görevlerine iade edilmeli ve kapatılan kadın örgütleri açılmalıdır.
 
* Her kademedeki merkezi ve yerel yöneticiler, ulusal ve uluslararası mevzuata göre suç teşkil eden, cinsiyetçi, homofobik, ayrımcı, nefret söylemi ve ırkçılık içeren beyanlarına son vermeli, bu beyanlarda bulunanlar hakkında ilgili kurumlarca yasal takipler yapılmalıdır.
 
* İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlanan,  şiddet gören veya görme tehlikesi bulunan kadınları ve aile bireylerini kadının beyanını esas alarak korumayı amaçlayan 6284 sayılı Kanunun kadınlar lehine uygulamalarını geriye döndürecek şekilde içeriğini değiştirme hedefi taşıyan her türlü girişime son verilmelidir.
 
* İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun kapsamında, hem merkezi hem de yerel yönetimler tarafından, kadın bakış açısıyla yürütülecek sığınak ve dayanışma merkezlerinin sayıları artırılmalıdır.
 
* ŞÖNİM’lerin şiddete karşı tek kapı sistemi ile çelişen ve kadına yönelik şiddet çalışmasını sekteye uğratan bir yöntem olarak kendilerine başvuran kadınların başvurusunu kabul etmek için kadının talebi dışında karakolda ifade vermeyi zorunlu kılmasına ilişkin uygulamadan acilen vazgeçilmelidir.
 
* Sığınağı bulunan belediyelerin uluslararası sözleşme ve yasalara aykırı olarak, kadınları önce ŞÖNİM’e yönlendirip, sonrasında sığınağa kabul etme uygulaması ve merkezi yönetimin de belediyelere bu yöndeki baskısı son bulmalıdır.
 
ENGELLİLER DİKKATE ALINMALI
 
* ŞÖNİM’lere ve sığınaklara ulaşamayan, ulaştıklarında ise Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiş olan yüzde 40 kotaya rağmen kendilerine yer bulamayan engelli kadınların can güvenliği riski olsa dahi rehabilitasyon merkezlerine yönlendirilmesi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu konuda Yönetmelik’te düzenlemeye gidilerek engelli kadınların ŞÖNİM’lere ve sığınaklara erişimlerinde eşit olanaklar sağlanmalı ve sığınaklar ortopedik engelliler ve görme engellilere uygun yaşam alanı haline getirilmelidir.
 
* Şiddetle mücadele mekanizmalarında engelli farkındalığı olan ve engelli başvuranın her türlü desteği alabilmesi için işaret dili gibi iletişim yollarına da hâkim olan kişiler görev almalıdır.
 
* Sığınak çalışanlarının çalışma koşulları iyileştirilmeli, sığınak çalışanlarına düzenli aralıklarla ve sürekli olarak süper vizyon desteği, ikincil travma eğitimi ve toplumsal cinsel eşitliği eğitimi verilmelidir.
 
ŞÖNİM'LERE NİTELİKLİ ELEMANLAR ALINMALI
 
* ŞÖNİM ve sığınaklarda nitelikli meslek elemanlarının sayısı artırılmalı, meslek elemanlarına ayrılan kotalar vaize/imam gibi başka meslek elemanlarınca doldurulmamalı ve sığınaklarda kadın ve çocuklara kendi istekleri dışında dini çalışmalar yapılmamalıdır.
 
* Sığınakta kalan kadınların farkındalıklarının ve yaşam becerilerinin arttırılması için toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı eğitimler verilmelidir.
 
* Sığınmacı, mülteci ve göçmen kadınların ŞÖNİM’lere başvurularında yasal dayanağı olmadan darp ve cebir raporu talep edilmesi uygulamasına son verilmelidir.
 
* Sığınakta kalan kadın ve çocukların gizliliklerinin, eğitim, sağlık, barınma haklarını engellemeyecek şekilde korunması sağlanmalıdır.
 
* Sığınakta yaşayan kadınların çocukları için yüzde 3 olan kreş kotası artırılmalı, var olan kotanın çalışanlar ve kadınlar tarafından kullanımı etkin olarak sağlanmalıdır.
 
* Sığınak ve dayanışma merkezlerinde çocuk gelişimci, çocuk psikoloğu, çocukla çalışma deneyimi olan sosyal çalışmacı gibi meslek elemanları bulunmalıdır.
 
* Sığınak ve dayanışma merkezlerinde çocuk ve ergenlerle yapılan çalışmalar (karşılama, ilk görüşme, bireysel takip, sosyal ve eğitimsel program, psiko-sosyal destek konularında) standart hale getirilmelidir.
 
* Yönetmelikte öngörüldüğü halde hayata geçirilmeyen, şiddete uğramış kadınların 12 yaşından büyük oğlan çocuklarıyla birlikte kalabilecekleri güvenli evler veya kira desteğini kapsayan ilgili madde uygulamaya geçirilmelidir.
 
* Yoksul ve yoksullaştırılmış kadınların geçici olarak ikamet edebileceği sosyal evler açılmalıdır.
 
ÇOK DİLLİ DESTEK HATTI OLUŞTURULMALI
 
* Doğrudan kadına yönelik şiddet alanında uzmanlaşmış bir hat olmayan Alo 183 Sosyal Destek Hattı’na alternatif olarak özellikle kadına yönelik şiddet alanında destek sağlayan, 7/24 erişilebilir, çok dilli hizmet sunan, ücretsiz bir Destek Hattı oluşturulmalıdır.
 
* Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun “Aile içi şiddet iddiası içeren uyuşmazlıklarda arabuluculuk yoluna gidilemez” maddesi İstanbul Sözleşmesi’nin devletin her türlü şiddete ilişkin olarak, zorunlu arabuluculuk ve uzlaştırmayı yasaklayan maddesi ile tutarlı olarak işletilmelidir.
 
* Uzlaştırma, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlarda uygulanmaktadır. Türk Ceza Kanunu’na göre kasten yaralama suçunun eşe karşı işlenmesi halinde suç şikayete tabii değildir. Bu nedenle, uzlaştırma teklif edilemez. Ancak uygulamada eşe uzlaştırma teklif edildiği görülmektedir. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir.
 
ARABULUCULUK KURUMU TARAFLARI BARIŞMAYA TEŞVİK EDEMEZ
 
* Arabuluculuk kurumu tarafları barışmaya teşvik edemez. Medya organlarında yer alan aile arabuluculuğunun, tarafları öncelikli olarak barışmaya teşvik edeceği yönündeki haberlerin yarattığı yanlış algının önüne geçilmesi için, Adalet Bakanlığı’nın ilgili kurumları bu neviden bilgilendirmeleri takip ve tekzip etmelidir.
 
* Adalet Bakanlığı aile arabuluculuğu hakkında kadın örgütlerinin görüşünü almalıdır.
 
* Türk Ceza Kanunu’nun da, İstanbul Sözleşmesi’nin ev içi şiddet tanımına aykırı olacak şekilde eski eş ve partnere karşı işlenen kasten yaralama suçu şikayete tabi olarak düzenlenen ilgili hükmü İstanbul Sözleşmesi’ne uyumlu hale getirilmelidir.
 
* Tarafı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi’nden referansla “ısrarlı takip” TCK’da suç olarak düzenlenmelidir.
 
* İstanbul Sözleşmesi’nde düzenlenen hükümlerden de yararlanarak çocuk yaşta zorla evlendirmeler TCK’da suç olarak tanımlanmalıdır.
 
* Hâlihazırda, avukatların yanı sıra adliye memurları, polis ve jandarma uzlaştırmacı olarak görev yapmaktadırlar. Uygulamada karakol, mahkeme kalemi gibi uzlaştırma faaliyetine uygun olmayan ve kadınlar üzerinde baskı oluşturabilecek yerlerde yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca uzlaştırma adı altında barıştırma girişimlerinde bulunulduğu tespit edilmiştir. Bu yanlış uygulamalardan haberdar olunduğunda konu tutanak altına alınmalı, raporlanmalı ve ilgili yerlere bildirilmelidir.
 
* Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki sınırlama nedeniyle şiddet mağduru kadınlar, okuma yazma bilmedikçe ya da 18 yaşının altında olmadıkça avukat desteğinden/hukuki yardımdan yararlanma imkânı bulamamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ne uygun hukuki koruma sağlanabilmesi ve ayrıca ceza hukukundaki silahların eşitliği ilkesinin kadınlar açısından hayata geçirilebilmesi için, ilgili madde sadece cinsel saldırı suçuyla sınırlanmamalıdır. Kadına karşı işlenmek şartıyla cinsel taciz, yaralama, hakaret, huzur ve sükûnu bozma, tehdit ve şantaj suçlarında, baro tarafından mağdurların avukat görevlendirilmesini isteme hakkı tanınması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
 
* Uygulamada tarafların talepleri olmamasına rağmen ortak velayetin re’sen verilmesinin, şiddete maruz kalan kadının şiddet uygulayan erkekle karşı karşıya gelmesine yol açarak çocuğun üstün yararı ve kadının genel yararı açısından olumsuz sonuçlara yola açacağı göz önüne alınarak, ortak velayet kural olarak uygulanmaktan çıkarılmalı ve istisna olarak kalmalıdır.
 
KAMU KURUMLARI GÜVENİLİR ARAŞTIRMALAR YAPMALI
 
* Çatışmaların yaşandığı bölgelerde travma yaşayan kadınların psikolojik desteğe ulaşımı kolaylaştırılmalıdır.
 
* Hâkim, savcı, avukat, kolluk kuvvetleri, sosyal hizmet alanında çalışanlar, okul müdürleri, rehber öğretmenler, öğretmenler ve hastane personeli için düzenli/zorunlu meslek içi eğitimlerin verilmesine yönelik olarak bakanlıklar arası protokoller yapılmalı, bu eğitimlere toplumsal cinsiyet, cinsel ve cinsiyet temelli şiddet,  göçmenler, LBTİ bireylere ve engellilere yönelik ayrımcılık konuları dâhil edilmelidir.
 
* Kamu kurumları ve yerel yönetimler uluslararası standartlara uygun, asgari verileri, kadınları güçlendirme ekseninde toplamalı, bu verileri işleyerek kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele politikaları belirlerken dikkate almalı ve bunları belirli aralıklarla kamu ile paylaşmalıdır.
 
* Kamu kurumları ve yerel yönetimler, kadına yönelik erkek şiddetinin boyutlarına, yapısına, sonuçlarına ve etkilerine dair düzenli aralıklarla güvenilir araştırmalar yapmalı ve bunları düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmalıdır.