Hemşin dili ve kültürünü yaşatmak için müzik yapıyorlar: Vova

img

İSTANBUL – UNESCO tarafından yok olma tehlikesi altında olan dillerden biri olan Hemşince'yi korumak amacıyla kurulan Vova müzik gurubu, bir yandan müzik yaparken bir yandan Hemşin kültürüne dair farkındalık yaratmaya çalışıyor.  

Rize’nin Çamlıhemşin, Çayeli, Pazar, Ardeşen ilçeleri ile Artvin’in Hopa ve Borçka ilçelerinde yaşamını sürdüren Hemşinler, yüzyıllardır Ermenice’nin bir lehçesi olarak kabul edilen Hemşince konuşuyor.
 
Bu dilin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya geldiği bir dönemde ortaya çıkan Vova grubu, UNESCO tarafından da "tehlike altındaki dil" olarak tanımlanan Hemşince müzik yapıyor. Grubun ortaya çıkış amaçlarını grup üyesi Hikmet Akçiçek anlattı.
 
 İlk albümlerinde “Duyuyor musunuz, buradayız” diyerek, Hemşin olmayanların da Hemşin kültürüne karşı duyarlı olması çağrısını yapıyor. 
 
‘HEMŞİNLER KİMDİR SORUSUNU SORDURMAK İSTEDİK’
 
Akçiçek, Vova’nın Hemşince "kimdir" demek olduğunu ve grubun adını koyarken hem kulağa hoş gelmesi hem de "Hemşinler kimdir" sorusunu sordurması amacıyla bu ismi gruba koymaya tercih ettiklerini ifade etti. 
 
Akçiçek, ismin insanlarda bir karşılık bulduğunu belirterek, “Bunun ne kadarı Vova isminden kaynaklanıyor, ne kadarı müzikten kaynaklanıyor bilmek pek mümkün değil. İsim ve müzik bir bütünü temsil ediyor. Fakat Hemşinlerin kim olduğuna dair, Hemşinlerin bilinirliği, tanınırlığı farkındalık yaratma işlevlerini gördü” dedi.
 
‘DUYUYOR MUSUNUZ BURADAYIZ’
 
İlk albümlerinin “Duyuyor musunuz buradayız” ikincisin de “Ocağımız sönmesin, sesimiz son ses olmasın” cümleleri ile başladığını dile getiren Akçiçek, “Ben müzisyen değildim. Hemşin dilinin kültürünün yok olmasından duyduğum kaygıyla böyle bir çabaya girdim. Dolayısıyla Vova bu kaygıyla oluşmuş, bunu belgelemeye çalışan, kayıt altına alıp gelecek kuşaklara aktarmayı amaç edinmiş bir projedir. Bu anlamda Vova, hem Hemşin topluluğunda hem de Hemşin olmayan insanlarda Hemşin kültürüne dair bir duyarlılık yaratmayı amaçlıyor” ifadelerini kullandı.  
 
‘EZGİLER BİR HALKIN GEÇMİŞİNİ TAŞIYOR’
 
Vova’nın kendi tercihlerine göre değil Hemşinlilerin ihtiyaçlarına göre şekillendiğini aktaran Akçiçek, “Vova’nın 2005’de çıkardığımız ilk albümün tamamı anonim Hemşin ezgilerinden oluşuyor. İlk albümü daha çok Hopa Hemşin halkından etkilenerek hazırladık. Hopa Hemşin halkı ne söylediyse biz albümümüze onları taşıdık. Ezgilerin sözleri aşktan ve ayrılıktan ibaret görünse de tınısında bir halkın bütün bir geçmişini taşıyor. İnsanlar, şarkıların ezgisinde halkın var oluşunu, geçmişini, duruşunu, hissiyatını görüyor” diye belirtti. 
 
‘HEMŞİNLER NE SÖYLEMİŞSE BİZ DE ONU SÖYLÜYORUZ’
 
İkinci albümleri “Garmi Doç”un da aynı kaygılar ile çıktığını dile getiren Akçiçek, “Bu albümde de yer verdiğimiz 16 parçanın çoğunluğu anonim Hemşin ezgilerinden oluşuyor. Fakat ilk albümün aksine ikinci albümde Hopa Hemşinlerinin ezgileri ile beraber Rize tarafında ki Çamlıhemşin ve Senoz Vadisinden de ezgiler var. Bunun dışında albümde Abhazya’da yaşayan Hristiyan Hemşinlere ait ‘Sirun Ağcig’ diye bir ezgi ve sözleri bana ait bir Hopa Hemşin ezgisi de var. Bizler aşk, özlem, isyan, doğa işliyoruz diye spesifik bir ayrım yapmıyoruz. Albümlerimize Hemşinler düğününde, yaylasında, evinde, tarlasında ne söylemişse biz onları alıyoruz” diye belirtti. 
 
‘HEMŞİNLER GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADI’
 
Vova grubundan sonra Hemşinceye ilginin arttığını söyleyen Akçiçek, “Bizden sonra müzisyen arkadaşların albümlerinde Hemşince eserlere yer vermesi. 2011 yılında Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği'nin (HADİG) kurulması, Özcan Alper’in Sonbahar filminde iki tane ana karakterin Hemşince konuşması ilklerimizdendir. 2014 itibariyle ‘Gor’ adlı Hemşin dilini, kültürünü içeren ve ilk defa Hemşince yazıların yer aldığı bir dergi yayınlanmaya başladı. Bütün bunların Hemşinlerin görünürlüğünü arttırdığını, Hemşin olmayanlarında kültürle ilgili bir duyarlılık süreci yarattığını düşünüyoruz. Elbette daha fazlası yapılmalı ve yapılabilecek çok şey var” diye konuştu. 
 
‘DEVLETİN BİZE KARŞI TAVRI; GÖRMEMEK’
 
Türkiye’de farklı dil ve kültürlerle, muhalif müzik yapmanın faturasını Kürtlerin ve Grup Yorum’un ödediğini de sözlerine ekleyen Akçiçek, “Biz onların açmış olduğu, çabaları sonucunda oluşmuş alanı değerlendirdik. Devletin bizimle ilgili olarak yapmış olduğu şey; görmemek, varlığından haberdar değil gibi davranmak” diye belirtti. 
 
‘EĞLENCEYE YÖNELİK BİR MÜZİK ALGISI YAYGIN’
 
Türkiye’de popüler ve endüstriyel müzik anlayışının hakim olduğunu vurgulayan Akçiçek son olarak, “Bu durumun sağlamış olduğu bir sıradanlaşma ve sadece eğlenmeye yönelik bir müzik anlayışı çok yaygın. Fakat bunların dışında müzisyen karakterini öne çıkaran ciddi anlamda müzik yapmaya çalışan insanlar da var.  Tabi ki etnik duyarlılığı olan insanlarda mesela çok pop, arabesk tarzı müzikler yapılabiliyor. Müzikal algısı o endüstrinin biraz da ötesinde şekillenen müziği esas alan çalışmalar yapan insanlarla daha güzel şeyler yapabiliyor. Piyano, keman, gruplar, solo çalışmalar, vokal gibi iyi müzik dinlemek isteyenler için Türkiye’de müzik üretildiğini düşünüyorum” diye konuştu. 
 
MA / Tolga Güney