DİYARBAKIR - Tarihi Sur ilçesinin artık olmayan sokakları ve evlerini tuvale yansıtan Ressam Ercan Altuntaş, Kürtlerin belleğinin uçurumun kenarına itildiğini ve bunun Sur’daki tezahürünün hafızanın mekansızlaştırılması olduğunu söyledi.
Ressam Ercan Altuntaş, son 5 yıldır aralıksız süren yasak, yıkım ve yapılaşmanın çok şey kaybettirdiği tarihi Sur ilçesinin artık olmayan sokaklarını ve evlerini tuvale yansıtıyor. Altuntaş’ı bu çalışmaya iten de bu unutturmaya karşı hatırlatma aracı olarak resimler ile bir karşı koyma isteği olmuş. "Kentler, tarihiyle, içinde yaşamış halkların izleriyle var olur, size bir zamanlar orada yaşanmış olanı fısıldar" diyen Altuntaş, yıllar içinde oluşan ve kente ruhunu, kimliğini, kültürünü veren bu belleğin yok edildiğine dikkati çekiyor.
UÇURUMA SÜRÜKLENEN BELLEK
Sur, son 5 yıl içerisinde hiç görmediği tahribatları gördü, eksiltildi, yıkıldı. Yüzde 87’si kamulaştırılarak mülk sahipleri bir anda evsizleştirildi. Altuntaş, yerinden edilen Sur sakinlerinin, insan-yer ilişkisi, terk etme-yabancılık-yalnızlık hissiyle bir travmadan geçtiğini gördüğünü, ancak tüm bu tanıklıklara rağmen Sur’da yaşanan felaketi dile getirmenin zor olduğunu ifade etti. Taş üstünde taş bırakılmayan Sur'un altı mahallesinin enkazının kamyonlarla Sur’dan çıkarıldığı dönemde kentte hâkim olan yas havasına dikkat çeken Altuntaş, yıkım ile birlikte aynı zamanda belleğin de uçurumun kenarına itildiğini, hafızanın mekansız bırakıldığının açık bir şekilde fark edildiğini söylüyor.
‘NE ANIMSIYORSAK ONU BİLİRİZ’
Euklides’in ‘‘Ne anımsıyorsak onu biliriz’’ sözünü anımsatan Altuntaş, amacının devam eden yıkımlara karşı geleceğe, Sur’a dair bir şeyler bırakmak olduğunu söylüyor. Altuntaş, “Bu zaman içinde hafızamızı yeniden var edebilecek bir argüman olarak, onları yeniden resmedebilmek ve o mekanları, sokakları, evleri, dokuyu resimlerde yaratabilmek istedim. Her şartta devam eden yıkımların karşısına görsel bir bellek oluşturma fikrinden yola çıkarak çizimlerimin ana temasını oluşturdum. Mekâna kimliğini veren yapılar, kültürel aidiyetin yaşandığı ve devam ettiği yerdir. Çalışmalarım ile mekânı yaşatmaya, sahip olduğu ve ona tanık olanların aidiyetini korumaya ve bu vesileyle bir sonraki zamana aktarmaya çabalıyorum. Bir noktada ‘resmi olana alternatif’ bir hafızanın inşasıdır” şeklinde konuştu.
‘ANLATIM KARŞI ÇIKIŞTIR’
Çalışması sırasında Sur’a dair yeni hikayelerle karşılaştığını söyleyen Altuntaş, “Yok edilen mahalleler, evler ve mekanları çizerken geleneksel kendine özgü formundan, dokusuna kadar ayrıntı ile uğraşırken, her anında yeni bir hikâye ile karşılaştım. Sur’un sokaklarını direkt renklerden hatırlarız. Büyülü mistik bir dünya kurarız kafamızda. Diğer yandan ise evlerin kireç ile boyanması, en ucuzu olması başlı başına bir hikayedir. Kapıların mavi olmasının geçmişle olan bağ olarak tanımlayabiliriz” dedi. Altuntaş, çizdiği resimleri işaret ederek, “Burada duran her şeyin anlatımı her biçimiyle politiktir ve karşı çıkıştır” diyerek Sur’da yaşanılanlara karşı hiç olmamış gibi davranamayacağını söylerken, sözlerini şu şekilde tamamlıyor: “Asimilasyon, baskı, bağından koparılma tartışmaları devam ederken, insanlar asıl bağlarından, bellekten uzaklaşıyor. Ama biz buradayız, Sur'da olan her şeye şahidiz ve hiçbir şey olmamış gibi davranamayız.”
MA / Lezgin Akdeniz