Afganistan'dan asıl göç Eylül'de yaşanacak: Açlık, susuzluk, sefalet 2021-07-30 09:02:37 VAN - Göç yolunda açlık, susuzluk ve sefalete maruz kalan Afgan mültecilerin Avrupa’ya karşı koz olarak kullanıldığını belirten gazeteci Ahmed Kazimi, asıl göçün Eylül’de yaşanacağını söyledi. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) çekilmesiyle, Afganistan'dan binlerce kişi göç yollarına düştü. Savaş nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda bırakılan Afganların ilk durağı, Türkiye oluyor. Afganistan başta olmak üzere İran, Bangladeş ve Pakistan’dan Türkiye’ye göç eden kişilerin, son iki ayda yaş, cinsiyet ve görevlerindeki farklılık dikkat çekiyor. Daha önce sadece iş bulmak için tercih edilen Türkiye’ye, Taliban’ın giderek ülkeye hakimiyetiyle işçi ve memurlar da yoğun bir şekilde göç etmeye başladı. Ailelerinin de dahil olmasıyla söz konusu durum demografinin değişmesine neden oluyor. Topraklarını terk etmek durumunda kalarak, İran, Van, Tatvan, Diyarbakır, Ankara üzerinden İstanbul’a ulaşan Afgan göçmenler, buradan Avrupa’ya geçişin yollarını arıyor.    İLK DURAK: VAN   İlk olarak 5’er, 10’ar kişilik gruplarla yaşanan göç, son günlerde 100’er, 200’er ve 500’er kişilik gruplara ulaştı. İran üzerinden göç yoluna çıkan mültecilerin ilk durağı, 295 kilometre sınır hattı bulunan Van’a oluyor. İran’ı geçen mülteciler, sınır hattında bulunan Van’ın Başkale, Çaldıran, Saray, Özalp ve Muradiye ilçelerinin mahallelerine ulaşıyor. Daha önce insan kaçakçıları tarafından minibüslerle kent merkezine taşınan mülteciler, göç sayısında yaşanan artış üzerine yayan olarak kent merkezine ulaşmaya çalışıyor.    Zorlu bir şekilde kente ulaşabilen mülteciler, genellikle kentin kırsal mahallelerinde bulunan tepelerde veya metruk evlerde kalıyor. Bir kısım mülteci ise Bitlis’in Tatvan ilçesine geçiş yapabilecekleri yol kenarlarında bulanan korunaklı alanlarda bekleyişini sürdürüyor.    NÜFUSU GEÇTİ    Kentin sınır hattında bulunan mahallelerde gözle görülen mültecilerin yoğun göçü, zaman zaman mahalle nüfusunu geçiyor. Nitekim Van Valiliği, 2021 yılının ilk 7 ayında 55 bin mültecinin sınır hattında yakalandığını, 40 bine yakın mülteci geçişinin ise engellendiği açıkladı. Resmi olmayan kaynaklara göre, valiliğin açıkladığı verilerin kente geçiş yapan mültecilerin yüzde 10’una dahi denk gelmiyor. Kimi kaynaklar, Taliban’ın Afganistan’daki hakimiyetinin genişlemesiyle göç sayısının da artacağına işaret ediyor.    AÇLIK VE SUSUZLUK   Erek Dağı civarında bulunan bir tepede günlerdir bekleyen mültecilerin birçoğu, hastalıklarla boğuşuyor. Birçoğu göç sırasında yaralanan mültecilerin en büyük sorunu ise açlık, susuzluk, sefalet ve temizlik sorunları oluyor. Erek Dağı’nın eteklerinde bulunan sazlıkta; biri 2, diğeri 5 yaşında olan iki çocuğu ve eşiyle birlikte kalan İbrahim Rezayi, Afganistan’ın yaşanılmaz hale getirilmesinden dolayı göç etmek durumunda kaldıklarını söyledi. Göç sırasında yaşadıklarını anlatan Rezayi, “Tüm sınırlarda ülkelerin asker ve polislerinin baskısıyla karşılaşıyoruz. Polis ve askerlere yakalanınca, bizi dağlara doğru koşmaya zorluyorlar. Sürekli onlardan kaçmak için dağlara doğru çıkıyoruz. Son olarak Van’a geldik ama burası bizim için hiç rahat bir yer değil. Biz İstanbul’a gitmek istiyoruz. Orada belki ailem ve çocuklarım için güvenli bir hayat kurabilirim. Afganistan artık yaşayabileceğimiz bir ülke değil” dedi.    YAKALANMA KORKUSU    En büyük korkularının yakalanma olduğunu dile getiren Rezayi, “Polis yada asker bizi burada yakalarsa, İran sınırına götürüp muhafızlara teslim edecek. Böyle bir şey yaşamak istemiyoruz. Hiçbir şeyimiz kalmadı bu hayatta. Her şeyimizi buraya gelmek için sattık. İran’a gönderilsek, muhafızlar bizi insan kaçakçılarının ellerine bırakır. Onlar da paralarımızı alır, ailemizi, akrabamızı arayıp, para talep eder. Hatta bizi öldürebilirler. Bizim Türkiye’den tek isteğimiz, bize eziyet etmemeleri. Biz, Taliban’ın insanların başlarını kestiğine bile şahit olduk” diye anlattı.   Çocuklarının 10 gündür aç olduğunu ifade eden Rezayi, “Çocuklarım hastalandı. Biz şuan çok zor durumdayız. Perişan ve zavallı bir şekilde ne olacağını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.    ÇOCUKLAR AÇ VE HASTA    Çocuklarının günlerdir aç olduğunu ve temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyleyen Zehra Rezayi, “Biz Afganistan’dan Tahran’a gittik. Orada da insanlar bizi çok eziyet ediyordu. Afgan olduğumuz için İran’da şiddet gördük. Bize bir telefon hattı bile satmadılar. Orada bir ev tuttuk ama bizden yüksek miktarda para istediler. Orada yaşayamayınca, Türkiye’ye geldik. Türkiye’de yaşadığımız sıkıntılar İran’daki sıkıntıları katladı. Bir haftadır Türkiye’deyiz ama ağzımdan tek lokma yemek geçmedi. Bir haftadır sadece kuru ekmek yiyoruz. Çocuklarım bir haftadır aç ve yıkanmamış. Hepimiz yolda hastalandık. Burada çölde perişan olduk. Geceleri soğuktan çocuklar üşüyor, gündüzleri sıcaktan yanıyor. Çocuklarım ishal oldu. Biz ne yapacağız böyle?” diye sordu.    NEREYE SIĞINALIM?    Rezayi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burası daha güvenli diye geldik ama öyle değil. Türkiye polisleri bize rahat vermiyor. Biz de insanız. Biz gariban insanlarız. Afganistan’da savaş var ve insanların gidecek bir yeri yok. Peki, biz nereye sığınalım? Hayat bizim için çok zor ve daha da zor olacak.”    BİR AYDIR YOLDA   Yaklaşık bir ay önce Kabil’den göç yoluna koyulan ve günlerdir başka kentlere geçmek için yol arayan mültecilerden 17 yaşındaki Temin Sina, Türkiye’ye geldiğinden bu yana büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını, bir yandan insan kaçakçıları bir yandan da asker ve polislerden kaçmaya çalıştıklarını söyledi.    ARTIK YÜRÜYEMİYOR   Kabil’den Van’a gelen 24 yaşındaki Mahmut Miri, yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle yürümekte zorlanıyor. İstanbul’a gitmek istediğini ancak bunun da şuan kendisi için çok zor olduğunu belirten Miri, kendisi gibi yürüyemeyen birçok kişinin günlerdir bekleyiş içerisinde olduğunu kaydetti.    HERKES GÖÇ EDECEK   Bölgede bulunan Afgan gazeteci Ahmed Kazimi, Türkiye’ye ne kadar göç olduğu konusunda net bir bilginin olmadığını ancak bu göçlerin önümüzdeki günlerde çok daha artacağını ifade etti. Kazimi, şu bilgileri paylaştı: “Verilere göre; son yıllarda Afganistan’dan İran’a göç eden 400 bin kişinin büyük bir bölümü, iki yıl içerisinde Türkiye’ye geçti. Kısa bir süre önce Kabil’de inceleme yapma şansım oldu. Edindiğim izlenim şu; Afganistan’dan çıkabilen herkes, bir an önce göç edecek. Orada kalmak isteyenlerin sayısı çok çok az. İnsanlar hayatlarını tehlikede görüp ülkeden kaçıyor. Şuan ülkede haritanın yüzde 70-80’inde, Taliban ile diğer grupların savaşı var. Taliban şuan toprakların yüzde 30-40’ına hakim durumda.”   SINIR DUVARININ ETKİSİ YOK   Türkiye-İran sınırına kazılan hendek ve örülen duvara ilişkin de görüşlerini paylaşan Kazimi, “Bu duvar ve hendeklerin göçün durdurulması için hiçbir etkisi olmayacak. İran da daha önce Afganistan sınırına aynı yöntemi yapmıştı ama şuan günlük binlerce insan İran’a geçiyor” şeklinde konuştu.    TÜRKİYE TEPKİSİ    AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Türkiye’nin, Taliban inancıyla ters bir yanı yok” açıklamasına Kazimi, tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Bir ülkenin devlet başkanı nasıl böyle bir şey düşünebilir? Türkiye’nin kafasında ne geçtiğini açıkça merak ediyoruz. Türkiye’nin yıllardır askerleri Afganistan’da bugüne kadar Taliban ve Türk askeri hiçbir sorun yaşamadı, aralarında tek bir çatışma olmadı. Meselenin özü ideolojik değil, güç meselesidir. Türkiye, Afganistan’dan bir kazanç istiyor. Türkiye, ‘ABD çıkacak ben onların yerine geçeyim’ diyor. Halbuki Taliban kimseyle gücünü paylaşmak istemez ve bu aralarında ciddi bir gerileme neden olur. 20 yılda olmayan gerilimler şimdi olmaya başladı.”   ERDOĞAN İÇİN YENİ BİR HAMLE   Türkiye’nin üstlendiği bu role dair Kazimi, şunları söyledi: “Erdoğan, göçmenleri Avrupa’ya karşı bir tehdit aracı olarak görüyor. Bu iktidarı için iyi bir hamle olarak görülebilir. Yani iktidarlar, iktidarlarını güçlendirmek için bu tür hamleler yaparlar. Türkiye NATO toplantısından sonra ABD’ye ‘Ben sizi yerinize orada kalayım ama siz de beni ciddiye alın. Bu kadar benim üstüme gelmeyin’ demiştir. İkinci nedeni ise göç krizini kendisine yönelik bir fırsata çevirmektir. Türkiye, soydaşlarına düşkün bir ülke. Türkiye burada kalarak, aslında bir nevi Türki cumhuriyetleri de bir şekilde elinde tutmak ve yakın olmak istiyor. ‘Ben orada olursam hepsine ağabeylik yaparım’ görüşünde.”   ASIL GÖÇ EYLÜL SONRASI    Van Barosu İltica ve Göç Komisyonu Başkanı Jindar Uçar ise sınır hattında yaşanan göç hareketliliğin sürekli bir durum olduğunu söyledi. Asıl göç dalgasının Eylül ve sonrasında yaşanacağı öngörüsünde bulunan Uçar, “Kamuoyunun aksine halen büyük bir göçün başladığına inanmıyoruz. Şuan gelen göç, geçen yıllara oranla biraz artış göstermiş olabilir ama her yıl bu manzaralarla karşılaşıyoruz. Baro olarak halen gözlemlerimize devam ediyor, hukuki yardım konusunda çalışıyoruz. 295 kilometrelik sınır hattında kaç kişinin geçtiğini, kaç kişinin geri gönderildiğini tespit etmek imkansız” diye belirtti.    TAMPON BÖLGE   Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Türkiye’yi göçmenler için bir tampon bölge olarak gördüğünü sözlerine ekleyen Uçar, yaşanan göçün insanı boyutuyla ilgili şunları kaydetti: “Sınıra çekilen duvar ve hendekler, insanların iltica hakkını tamamen ortadan kaldırıyor. Bu bir insan hakkı ihlalidir. Özellikle şuan kentte bulanan göçmenlerle ilgili devletin insani yardım sunması ve bu insanların ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor.”    MA / Cemil Uğur - Dindar Karataş