Akademisyen Zebarî: Federe Kürdistan’da özgürlük krizi var 2021-11-16 09:01:43 HABER MERKEZİ - Duhok Üniversitesi'nden Dr. Haşim Zebarî, petrol gelirlerine rağmen bölgede artan ekonomik sorunlara değinerek, "Bölgede elektrik, su, yönetim ve siyasi krizden ziyade bir özgürlük ve insan hakları krizi var" dedi. Petrol zengini ülkeler arasında yer alan Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi'nde adaletsiz paylaşımdan kaynaklı ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşiyor. Bir yandan büyük sermaye sahipleri yaratılırken bir yandan da açlık büyüyor. Federe Kürdistan Bölgesi'nde insan hakları ve özgürlükler noktasında yaşanan büyük sorunların yanında yolsuzluk, ekonomin kriz, hırsızlık, siyasal kriz ve bölgeyi yönetememe gibi sorunlar yaygınlaştı. Barzani ailesi yönetimindeki Federe Kürdistan Bölgesi, Türkiye’ye askeri operasyon izni vererek, kendi iç sorunlarını her geçen gün ağırlaştırıyor. Son yıllarda Federe Kürdistan'dan Avrupa'ya doğru yaşanan göç, insan hakları, özgürlükler ve siyasal krizi de gündeme getirdi.    Duhok Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Haşim Zebarî, Bağdat ve Hewlêr’de yaşananları Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.    TÜRKİYE ÇELİŞKİ YARATIYOR   Zebarî, Bağdat ve Hewlêr arasındaki petrol paylaşımı sorununun mevcut sorunları derinleştirdiğini belirterek, "Bağdat hükümeti ile Kürdistan Bölgesi arasındaki petrol anlaşmazlığı çok büyük bir sorun olmaya başladı. Petrol krizi her zaman iki hükümet arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur. Irak hükümeti bir süre önce Kürdistan Bölgesi'nde ki petrol gelirlerini kesmek için mücadele etti. Şimdi de taraflar arasına yabancı şirketler girerek bu sorun devam ettiriliyor. Aslında Irak ve Kürdistan Bölgesi'nde petrol paylaşımını tartışacak özel bir yasa olmadığı için bu sorun devam ediyor. Bu nedenle mevcut sorun iki taraf arasında bir ikilem olarak kalmaktadır. Kürdistan Bölgesi, 2014'ten beri bağımsız olarak Bağdat'a petrol gönderiyor. Ancak Bağdat Kürdistan Bölgesi'nin payına düşen petrolün gelirini hiçbir şekilde göndermiyor. İki taraf arasındaki bu çatışma uzun yıllardan beridir devam ediyor. Irak hükümeti defalarca yabancı şirketlerle petrol işbirliği yaptı. Ancak şu ana kadar Kürdistan Bölgesi'nde herhangi bir kanun olmadığı için bu durum hiçbir şekilde yargıya taşınmadı. Petrol gelirleri halen Irak'ın bütçesine tahsis ediliyor" dedi.   Mesut Barzani'nin, 2017 referandumunun ardından bu konuları ele almak için Bağdat ile görüştüğünü hatırlatan Zebarî, "Ama takip ettiğimiz kadarıyla Bağdat ile Kürdistan Bölgesi arasındaki petrol işbirliğine veya bu işbirliğini kurabilmek için atılacak adımlara Türk devleti gibi yabancı güçler müdahale ediyor ve her iki taraf arasında da çelişkilere neden oluyor. Bu yüzden şu ana kadar hiçbir sonuç alınamadı. Bölgede yasalar yetersiz olduğu için de Türkiye ve Erdoğan rejimi iki taraf arasındaki çatışmayı tırmandırmak istiyor" diye belirtti.    TÜRKİYE KÜRDİSTAN’A BORÇLU    Zebarî, petrolün nasıl satıldığı veya kimlere satıldığına dair bir şeffaflık olmadığı için, her iki hükümetin bütçesinin de yetersiz olduğunu söyleyerek, "Bağdat ile Hewlêr arasında 2021 bütçesi temelinde varılan anlaşma sonucunda bölgesel hükümet,  Bağdat'a günde 250 bin varil petrol gönderme noktasında karar kıldı. Bunun karşılığında da bölgesel hükümete belli bir bütçe ayrılma kararı alındı. Ancak şimdiye kadar bu bütçe uygulamaya geçirilmedi. Siyasi nedenlerle petrol satışını ne Irak hükümeti ne de bölgesel hükümet kamuoyuna açıklamak istemiyor. Tabii ki bölgedeki petrol sorunu çok sorunlu bir hal olmaya başladı. Kürdistan parlamentosu bile Türkiye, Amerika ve Avrupalı şirketler arasındaki bu anlaşmalardan haberdar değil. Türkiye bu anlamda  çok büyük  bir rol oynuyor. Kürdistan'ın boru hatlarıyla ilgili tartışmalar Türkiye'nin planlarının bir parçası. Bu tartışmalardan en fazla da AKP'ye yakın şirketler faydalanıyor. Türkiye, Kürdistan Bölgesel yönetimine işini engel olmaması için defalarca milyonlarca dolar rüşvet teklif etti. Şu anda bile onlarca Türk şirketi, Kürdistan Bölgesi'ne borçludur. Bu şirketlerden en bilinenleri BOTAŞ ve Genel Energy’dir. Bunlara ek olarak, Türk devletinin diğer birçok şirketi Kürdistan Hükümeti'ne borçludur. Bu borçlar nedeniyle Bölge Hükümeti, Türkiye'nin karşısında duramıyor ve onun her istediğini de yapıyor” diye konuştu.   YOLSUZLUK VE HIRSIZLIK VAR   Irak ve Kürdistan’da yöneteme sorunu olduğuna dikkati çeken Zebarî, şunları dile getirdi: "Kürdistan Bölgesi'nin sorunları maaş veya paradan kaynaklı değil. Bölgede ki sorunlar hırsızlık, yolsuzluk, adalet, mülkün kötüye kullanılması ve ülkenin kötü yönetilmesiyle başladı. Kürdistan Bölgesel yönetimi 2015'ten sonra bağımsız ekonomi yönetimini seçtiğinden bu yana Irak'ın yardımı olmadan ülkeyi yönetemiyor. Memur ve öğretmen maaşlarını bile karşılayamıyor. Bu sorun halen bile devam ediyor. Irak hükümeti de 2014'ten bu yana yabancı şirketlere 32 milyon dolardan fazla borçlandı. Bu çok büyük bir miktar. Kürdistan Bölgesel Yönetimi bir süredir günde 430 ile 450 bin varil arasında petrol ihracatı yapıyor. Bu yıl petrolün satışı çok iyi. Petrol fiyatları da yükseldi. Ama nedense her iki hükümet de gelirlerini artıramıyor? Bu soruya cevap vermelidirler. Çünkü işin içinde yolsuzluk ve hırsızlık var.”    YÖNETEMİYORLAR   10 Ekim’de Irak ve Bölgede yapılan erken genel seçimlere de değinen Zebarî, Irak ve Kürdistan Bölgesi'nde yapılan erken seçimlerin halk üzerinde etkisi olduğunu söyledi. Seçimin büyük bir oranla boykot edildiğini ifade eden Zebarî, "Bu da gösteriyor ki sadece Kürdistan Bölgesi'nde değil, Irak'ın genelinde bir ekonomik kriz var ve bunu çözecek kimse de yok. Son 7 yılda ülkeyi yönetemedikleri için halk herhangi bir hak talebinde bulunmadı. Bu durum özellikle Duhok ve Hewlêr'de boykot oranlarının artmasına neden oldu. KDP ile Erdoğan rejiminin Süleymaniye’ye yönelik tehditleri nedeniyle Süleymaniye'de aynı durum görüldü. KDP ve YNK’nin kontrolünde olduğu alanlarda bugüne kadar halkçı bir yönetim görülmedi" ifadelerini kullandı.   ÖZGÜRLÜK KRİZİ!   Bölgede elektrik, su, yönetim ve siyasi krizden ziyade bir özgürlük ve insan hakları krizinin olduğunu vurgulayan Zebarî, şunları söyledi: "Bölgede toplumsal krizler artıyor. Seçimin boykot edilmesi Bağdat ve Hewlêr’e dönük bir tepkiydi. Halkın böyle bir yönetimi istemediğinin ilanıydı. Halk, Bağdat ve Hewlêr’in insan hakları taleplerine saygı gösterilmesini istiyor. Dolayısıyla boykot oranı düşünüldüğünden daha fazlaydı. Ancak bu boykot iktidar partilerine hizmet etti. Seçimi boykot edenler daha çok hükümete karşı çıkan seçmenlerden oluşuyordu. Bu insanlar boykot yerine sandık başına gitseydi bölgede büyük değişiklikler olurdu.  Ama halk boykot etmeyi tercih etti. Mevcut hükümetten memnun olmadığını da bu şekilde gösterdi."   TÜRKİYE’YE DESTEĞE BOYKOT    AKP hükümetinin bölgede Kürtler üzerinde olumsuz bir rol oynadığına da değinen Zebarî, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürt ittifakını bitirmek, parçalamak için yoğun bir çaba içinde. Sadece Güney Kürdistan'da değil, Kerkük, Şengal ve Musul'da da varlığını kalıcılaştırmak istiyor. Türkiye’nin hazırlamakta olduğu bu plan faşist bir plandır. Dolayısıyla bölgede başlattığı bu operasyonların devamını getirerek Kürtleri bölmek istiyor. Elbette hükümetin Türkiye’nin operasyonunu desteklemesi de, halkın seçimleri boykot etme sebeplerinden biriydi.”    OPERASYONLARA KARŞI SESSİZLİK   Bağdat ve Hewlêr hükümetlerinin, Türkiye’nin bölgedeki operasyonlara karşı tavırlarına tepki gösteren Zebarî, şunları ifade etti: "Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Irak Hükümeti, Türkiye'nin operasyonları konusunda neden bir tavır sergilemiyorlar? Ve neden İran İslam Cumhuriyeti'nin PJAK'a ve özgürlük savaşçılarına yönelik saldırılarına karşı tepkisizler? Çünkü Irak zayıf bir devlet ve bağımsız hareket edemez. Demokratik bir devlet olamadıkları için bir tavır geliştiremiyorlar.  Erdoğan'a karşı tavır koyacak güçte ve durumda da değiller. Türkiye'nin operasyonları sadece Güney Kürdistan'da değil, Rojava’dan Rojhilat’a ve İdlib'e kadar devam ediyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi bu sorunlardan kurtulmak için demokratik bir şekilde hareket etmelidir. Bence bu sorunlar bağımsız bir politika yürütemedikler için oluyor. Bölgesel yönetim eğer ki demokratik bir yönetim anlayışıyla hareket ederse bu sorunların hepsinin üstesinden gelebilir. Ama bunun tersi olduğu için yönetemiyor ve sorunlar daha da derinleşiyor."    ‘BU YÖNETİM KABUL EDİLEMEZ'   Bölgede halkçı bir yönetim anlayışının esas alınması durumunda mevcut sorunların biteceğini kaydeden Zebarî, "Ama iki hükümette de bu yönetimi benimseyebilecek ve pratikleştirecek cesaret ve irade yok. Bu nedenle bu krizli atmosfer bölgede devam edecek. Şu anda burada olup bitenlerin dünyada eşi benzeri yok. Gelişmiş bir dünyada bu yönetim şekli kabul edilemez. Liberal ve demokratik ülkelerde bu yönetim anlayışlarına yer yok ve kendi içinde de barındırılamaz" dedi.    'DAHA VAHİM OLACAK’    Zebarî, sözlerini şöyle tamamladı: "Bölgenin demokratik bir yönetim anlayışına ihtiyacı var. Ülkenin yönetim aklı değişmezse durum daha da kötüleşecek ve bu da bölgede yeni güçleri yaratacaktır. Böylesi bir durumda insanlar burada da yaşayamayacak duruma gelecek. Kürdistan Bölgesi'nde Avrupa’ya gençlerin göçü en yüksek seviyeye ulaştı. Bu da halkın bu mevcut durumu değiştiremeyeceğini gösteriyor. Mevcut hükümet halkın taleplerini dinlemiyor ve halkın özgürlük taleplerine saygı duymuyor. Bölgedeki durumu değiştirmek için ciddi adımlar atılmazsa durum çok daha vahim ve kötü olacaktır.”    MA / Zeynep Durgut