Kürtçe hutbeden tutuklanan imamların iddianamesinde her şey suç unsuru! 2021-12-29 23:39:18   İSTANBUL- Kürtçe hutbe okudukları gerekçesiyle tutuklanan DİAY-DER üyelerinin havuz medyasına servis edilen iddianamesi ortaya çıktı. İddianamede Kürtçe vaaz, sarık ve cübbe giymenin yanı sıra bir araya gelip et yemek de suç sayıldı. İstanbul'da faaliyet yürüten Din Adamları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAY-DER) üyesi 28 kişi 3 Temmuz’da gözaltına alındı. 7 gün gözaltında kalan 26 kişiden, Ali Fuat Hatip, Aydın Ayhan, Enver Karabey, Mehmet İnan, Mehmet Emin Aslan, Nezir Erdemci, Ekrem Baran, Hafik Tunç ve Sefa Mehmetoğlu Kürtçe hutbe okudukları, Sivil Cuma Namazı’na katıldıkları ve yürüttükleri dernek faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanırken, 17 ise serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 ay sonra hazırladığı iddianameyi İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu. Hala kabul edilmeyen iddianamede, geçtiğimiz gün havuz medyaya servis edildi. Mezopotamya Ajansı’nın (MA) tam haline ulaştığı iddianamede, 23 kişi hakkında “Örgüte üye olmak” ve “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”  suçlamaları yöneltildi. 5 kişi hakkında ise takipsizlik kararı verildi. KÜRTÇE KELİMELER DE SUÇ Söz konusu iddianamede, DİAY-DER üyelerinin telefon görüşmeleri, sanal medya paylaşımları, gözaltı esnasında el konulan dernek raporları yanı sıra açık ve gizli tanık beyanları delil olarak yer aldı. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mehmet Emin Aslan verdiği hutbenin Kürtçenin yöresel lehçesi olmadığı ileri sürülerek, Kürtçesinin suçlama konusu yapılması dikkati çekti. İddianamede Aslan’ın hutbede “Civak, Bawermend, Heja, Jiyan, Henber, Rûmet, Taybet” gibi kelimelere yer vermesini “örgüt terminolojisi” ne kadar taşıyarak suç olarak gördü. BİRLİKTELİK İSTEMİ RAHATSIZ ETTİ Aslan’ın el konulan telefonunun Whatsapp programında bazı kişilere yazdığı “İşgalci Türk devleti Garê’de yenildi. Zagros’tan çekildi” şeklindeki mesajları ve arama motorlarında girdiği bazı siteler de suçlama konusu yapıldı. Bunun yanı sıra Aslan’ın katıldığı TV kanallarından hak, hukuk ve adalet kavramları yanı sıra Kürtlerin birlikteliğinden söz etmesi iddianamede, “Müzahir kitleyi etkileyen beyanlar” olarak yer aldı. HAK, HUKUK ÖRGÜTSEL TEMELLİ İddianamede DİAY-DER üyelerinin aleyhine ifade veren Elhem Demir adlı kişinin beyanlarına işaret edilerek, üyelerin katıldıkları basın açıklamaları, TV kanallarına katılımı suç sayıldı. DİAY-DER Başkanı Ekrem Baran’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) Gasal olarak hizmet veren Mehmet İnan’ın derneğe aidat ödemesini istemesi yanı sıra cenaze namazlarına katılması ve bazı TV kanalları takip etmesi de suç sayıldı. İddianamede Baran’ın katıldığı TV programlarında “Hak, hukuk, adalet, zulüm ve ezilmiş” ifadeleri kullanması da “örgütsel temelli bulunan konular” olarak yer aldı. HER ADIMDA KÜRTÇE SUÇ Bunun yanı sıra iddianamede, Baran’ın Whatsapp üzerinde  Ölüye Saygı İnisiyatifi grubunu oluşturması ve buradan mezarların askerler tarafından tahrip edildiğini yazması da suç sayıldı. Bunun ötesinde ise Baran’ın el konulan telefonunda Kürtçe Ramazan bayramını kutlaması ve Kürtlere birlik, beraberlik ve barış getirmesini dilemesi de suç kapsamına alındı. Öte taraftan www.ronahikovara.com sitesinin Baran ve DİAY-DER üyeleri tarafından Kürtçe olarak kurulması ve aynı şekilde Kürtçe yazıların yer alması da “örgüte üyeliğine” delil olarak gösterilmeye çalışıldı. BARIŞ İSTEDİĞİ İÇİN SUÇLANDI İddianamede söz konusu sitede Kürt sorununun çözümünü konu edinen bir anket çalışması da suçlama konusu yapıldı. Ankette, “Sizce Kürdistan’da sorununun çözümü nedir” şeklindeki soru için ayrılan “Federasyon, Bağımsızlık, Özerklik” gibi şıkların olması suçlama konusu yapıldı. Baran’ın ayrıca PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’ta 2013’te Diyarbakır Newrozu’ndaki Kürt sorununun çözümü konusunda demokratik yöntemlere işaret etmesi sonrasında başlayan süreci konu edinen bir basın açıklamasında katılması ve barış istemesi de suç sayıldı. İddianamede Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Hüda Kaya’nın bir yakınının yaşamını yitirmesi ardından Baran’ı arayıp baş sağlığı dilediği telefon görüşmesi de yer aldı. Kaya, burada “şahıs” olarak yer aldı. HDP’NİN KARDEŞ AİLE KAMPANYASI Sefa Mehmetoğlu’nun önüne ise Özgür Gündem Gazetesi’ne yazdığı yazılar yanı sıra telefonunda bulunan bazı videolar suçlama konusu olarak konuldu. Bir diğer suçlama konusu ise HDP’nin salgınla birlikte yoksul ailelere yardım etmek üzere başlattığı “Kardeş Aile” kampanyası oldu. İddianamede, Yeni Yaşam Gazetesi’nde çıkan bir habere işaret edilerek, bir panellin yapıldığını ve bu panel ile bu kampanyanın duyurulmaya çalışıldığı kaydedildi. Kampanya,  “terörist ailelerine destek olmak amaçlı oluşturulan” kampanya olarak lanse edilmeye çalışıldı. DAİŞ’E KARŞI OLMAK SUÇ SAYILDI İddianamede ayrıca Rıza Oğur’un iktidarın Kobanê’ye saldıran DAİŞ’e destek verdiği yönündeki yorumu da suçlama konusu yapıldı. Bunun yanı sıra DAİŞ’in saldırılarını protesto eden bir basın açıklamasına katılması suçlama olarak yer aldı. Öte taraftan Oğur’un DAİŞ saldırılarına karşı Urfa’nın Suruç İlçesi’ne gitmesi de suç olarak gösterilmeye çalışıldı. Aynı şekilde Oğur’un İBB’nin salgın döneminde DİAY-DER’e verdiği 300 adet alışveriş kartını üyelere vermesi de suçlama konusu yapıldı. Oğur’un üyelere verdiği bu kartların ise “Değer Ailelerine” gönderildiği iddia edildi. ET YEMEK İÇİN BİR ARAYA GELİŞ DE SUÇ İddianamede, Ali Fuat Hatip’in kız kardeşinin Elazığ’dan döndüğü sonra yanında getirdiği et ile ilgili Ekrem Baran’ı araması ve yemeğe davet etmesi sonrasında Baran ve beraberinde kişilerin Hatip’in evine gelmesi de suçlama konusu olarak yer aldı. İddianamede söz konusu et ile ilgili “‘Et köyden bu sabah gelmiş, yemeniz lazım, dolaba girerse bozulur’ şeklindeki söylemi ile almış olduğu bir talimatı veya kararı iletmek üzere şifreli olarak dernek yöneticilerini toplantıya çağırdığı dosya kapsamında fiziki takip sonucu şüpheli Ali Fuat Hatip'in evinde buluşan tüm şahısların görüşmeye ilişkin olarak aynı ve tutarlı beyanda bulunmaları sebebi ile örgütsel ve şifreli bir toplantı olduğuna ilişkin somut delilin yansımadığı, ancak dernek üye ve yöneticilerinin birlikteliğini ortaya koyduğunu” şeklinde ifadelere yer verildi. SADAKA KUTULARI Dernek üyesi İbrahim Yalın ise esnafa sadaka kutularını dağıttığı için suçlandı. Bir başka üye olan Lütfi Büyükkefe ise Hz. Ömer mescidinde verdiği vaaz nedeniyle suçlandı. Büyükkefe’nin, “Eğer bir ülkede Cumhurbaşkanı barışçıl değilse, eğer haksız ise bize önemli bir yol açılıyor. Bu yol özgürlük, barış mücadele ve birlik ve beraberlik yoludur” şeklindeki ifadeleri iddianamede, “dini konulardan ziyade siyasi içerikli” olarak değerlendirilip suç sayıldı. Büyükefe’nin zulme karşı başkaldırının meşru olduğunu yönündeki bir vaazı da suçlama konusu yapıldı. İddianamede Büyükkefe’nin “Filistin’e gözyaşı dökenlerin Kürtlere yapılan zulmün de dile getirmesi gerekiyor” şeklindeki ifadeleri de suç olarak gösterilmeye çalışıldı. KÜSLERİ BARIŞTIRMAK DA SUÇ İddianamede bir diğer dikkat çeken husus ise Hafit Tunç hakkındaki iddialar oldu. Tunç’un “örgüt sempatizanları” ile oturup kalktığını yönünde iddiaların ileri sürüldüğü iddianamede, Tunç’un yoksul aileleri ziyaret etmesi ve yardımda bulunması, bunun yanı sıra HDP’nin Adalet Komisyonu kapsamında küs aileleri barıştırması buluşmalarına katılması da suç sayıldı. KAYYIM BEYANI DA YER ALDI DİAY-DER üyesi Enver Karabey’in STÊRK TV’de Diyarbakır, Van ve Mardin’e atanan kayyumlara karşı yapılan eylemlere katıldığı beyan etmesi de suçlama konusu yapıldı. Ali Fuat Hatip’in ise Ölüye Saygı ve Adalet Paneline sanal medya platformu ZOOM üzerinden katıldığı ve oradan yaptığı konuşuma, “din adamı hüviyetini aşacak mahiyette siyasi içerikli konuşma” olarak değerlendirilip, suçlama konusu yapıldı. SARIK VE CÜBBE GİYMEK İddianamede, bölgenin birçok kentinde 2015’te yaşanan çatışmalı süreci konu edinen basın açıklamasında İbrahim Şek’in durumu “savaş” olarak nitelendirdiği, bunun yanı sıra bu sürecin sona ermesi için yapılan bir etkinlikte “sarık ve cübbe” giymesi de suçlama konusu olarak yer aldı. Bunun yanı sıra bu çatışmalı sürecin yaşandığı sırada Şek’e ait telefon sinyalinin Diyarbakır’da yansıması suçlu gösterilmesine neden oldu. Şek aleyhine Hasan Karahan adlı bir kişinin ifade verdiği işaret edilen iddianamede, bu kişinin Şek’in dernekte temizlik yaptığı, belediye tarafından verilen yardım kartların dağıtması da suçlama konusu yapıldı. GASSAL OLMAK SUÇLAMA KONUSU YAPILDI Bir diğer suçlama ise Gassal olmak oldu. Mehmet İnan’ın İBB’de Gassal olduğu, ayrıca katıldığı NATEV TV’de sarf ettiği sözlerin, “kitlenin hoşuna giden” sözler olarak değerlendirildi. İddianamede Aydın Ayhan’ın bir mescitte Zerdüştlük üzerine beyanda bulunması “siyasi içerik” olarak kabul edilirken, ayrıca DAİŞ’in Kobanê saldırması sırasında telefon sinyalinin Diyarbakır Sur ilçesinde görülmesi orada o gün yapılan bir etkinliğe katılmış olabileceği üzerinden suçlama yapıldı. ‘NEWROZ’DA ORUÇ TUTMA’ DEMEK KUVVETLİ ŞUPHE      İddianamede suçlanan Halil Bulut’un ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı “Kürtleri dünyaya tanıtan lider” olarak görmesi suç sayıldı. Bunun yanı sarı Bulut’un Şemsettin Taş ile yaptığı telefon görüşmesinde Taş’ın oruç tuttuğunu öğrenmesi ardından sarf ettiği, “bu gün Newroz’dur, oruç tutman iyi değildir” sözleri de suç sayıldı. İddianamede, “Söz konusu herhangi bir dini temelinin bulunmadığı, Nevruz gününün İslamiyet'te önem atfedilen günlerden olmadığı, oruç tutmanın günah sayıldığı günlerin sadece dini bayramlar olduğu, bu hali ile şüphelinin örgütsel bir eğitim ve alt yapısı olmadan tape içeriklerine yansıyan örgütsel aidiyet duygusu içerisinde konuşmalar yaptığı, buradaki amacın da mütedeyyin ancak sempatizan Kürt halkının örgüt ile olan bağlarının kopmaması olduğunun anlaşıldığı, bu hali ile şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli şüphenin oluştuğu” şeklinde yorumlandı. İddianamede, birçok dernek faaliyeti, telefon görüşmesi yanı sıra yazı ve haber de suçlama konusu yapıldı.  MA / Mehmet Aslan