DİAYDER davası: Suç sayılan Kürtçe kelimeler Diyanetin çıkardığı Kuran’da var 2022-02-18 15:22:02     İSTANBUL - DİAYDER üyelerinin yargılandığı davada, suçlama konusu yapılan Kürtçe kelimelerin Diyanet’in çıkardığı Kürtçe Kuran’da da geçtiğine dikkat çeken imamlar, inançlarının yargılandığını söyledi.    İstanbul'da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile 8’i tutuklu 23 imamın yargılandığı davanın ilk duruşması, Çağlayan’da bulanan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı. Duruşmaya, Silivri Cezaevi Kampüsü’nde tutuklu bulunan DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, Hafit Tunç, Nezir Erdemci, Mehmet Emin Aslan, Sefa Mehmetoğlu, Aydın Ayhan, Mehmet İnan katıldı. Diğer tutuklular ise bulundukları Silivri Kampus Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bileşim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Ev hapsinde olan DİAYDER üyesi imamlar da salonda hazır bulundu. Duruşmaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Hüda Kaya, Züleyha Gülüm, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ali Kenanoğlu, Necdet İpekyüz ile HDP İl Eşbaşkanı Ferhat Encü, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri ve çok sayıda kişi katıldı.    BİRLEŞTİRME TALEBİ   Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk olarak söz alan avukat Ayşe Acinikli, Ceza Muhakemesi Kanunu’nunda (CMK) yer alan dosyaların arasındaki bağlantılara dönük maddelere işaret etti. Yargılanan DİAYDER üyelerinin aynı suçlama ve “deliller” nedeniyle 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuksuz yargılandıklarını dava dosyası olduğu bilgisini aktaran Acinikli, bu iki dosyanın birleştirilmemesinin bir “muamma” olduğunu ifade etti. 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyada yargılanan bir kısım yargılananların dosyaların birleştirilmesini talep eden Acinikli, “Soruşturma evresinden itibaren adli mercilerin aralarındaki iletişim kopukluğu ya da başka bir nedenden ötürü ayın iddia ve delil olarak gösterilen hususlar nedeniyle iki soruşturma açıldı ve davaya dönüştü” ifadelerinde bulundu.   MÜKERRER SORUŞTURMA   Her iki soruşturmada yer alan iddia ve delillerin aynı olduğunu, müvekkillerinin illegalize edildiğini ve bu nedenle mağdur olduklarını belirten Acinikli, “Şu anda bu mahkemede davaya dönüşen soruşturma 2008’de başladı. Neden aynı isimler hakkında bu soruşturma varken, başka soruşturma açıldı. Aynı şekilde diğer soruşturmanın davaya dönüşmesi ardından bu soruşturma neden davaya dönüştü? Savcı, orada temadi kesildi deyip, başka soruşturma açıyor. Nasıl, neden temadi kesiliyor? Buna dair bir ifade yok. Bu dosyada yer alan gizli tanıklar, diğer dosyada yok. Tanık beyanları hukuka aykırıdır. Bu dosyanın kapatılarak, 34’teki dosya ile birleştirilip orada devam etmesini istiyoruz. Yargıtay da birleştirme koşullarını açık olarak anlatıyor” dedi.   KÜRTÇE HUTBE SUÇLAMASI    Derhal tahliye talebinde bulunan Acinikli, “Bu davada bir dernek illegalize ediliyor. Kürtçe hutbe, vaaz suçlama konusu yapılıyor. Bu din ve vicdan hürriyetinin ihlalidir. Eylem ve etkinliklerde yer alan ifadeler ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Onun için ortada bir suç yok” diye konuştu.    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) İzzettin Doğan ve Türkiye kararını hatırlatan Acinikli, bu kararın din ve vicdan hürriyeti bağlamında alındığını ve dikkate alınması gerektiğinin altını çizdi.    Acinikli’nin ardından dosyanın avukatlarından Serhat Çakmak ve Fırat Epözdemir söz aldı. Çakmak, aynı anda iki soruşturmanın açıldığını ve bu durumun mükerrerlik oluşturduğunu ifade ederek, yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğunu söyledi.    Çakmak ve Epözdemir’in ardından söz alan iddia makamı, avukatların birleştirme taleplerinin reddedilmesini istedi. Mahkeme, yargılanan Baran, Enver Karabey, Mehmet Şimşek ve iki kişinin 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyalarının kendi mahkemelerindeki dosya ile birleştirilmesi için müzakere yazılmasını istedi. Bunun yanı sıra mahkeme başkanı Akın Gürlek, avukatların taleplerini reddederek, yargılamayı sürdürdü.   SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI?   Avukat Banu Güveren Aslan, jandarmanın savcılıktan izin talebinde bulunmadan derneğin bütün üyelerini ve birinci derece yakınlarını araştırdığı bilgisini paylaştı. Jandarmanın hakimlikten görev almadıkları halde derneğin mescitlerine giderek araştırma yaptığını, Kürtçe vaaz verildiği yönünde tespitlerde bulunduğunu, ayrıca dernek üyelerinin Suruç’a gidişine dair tutağında kayıtların olduğunu, yetkisi olmamasına rağmen dinleme yaptığını ifade eden Aslan, “Ki anlaşıldığı kadarıyla önceden dinledikleri için mescitlerde hutbe verildiğinin bilindiği, dernek üyelerinin ve dönemin dernek başkanının -ki o tarihlerde YPG terör listesinde değil- İŞİD saldırılarına karşı Suruç’a dayanışmaya gittiğini, İstanbul’daki mescitlerin çoğunun tarihi 20-30 yılı aşkın olmasına rağmen ‘Zeytin dalı’ olarak bilinen harekât sonrası Kürtlerin kendi mescitlerine yöneldiği gibi gerçeği olmayan bir takım varsayımları belirterek, soruşturma izni istediği, soruşturma izni istediği kişilerle hiç alakası olmayan bir takım DTP ve BDP dönemine ait siyasal faaliyetleri de sıralayarak ön yargılı bir soruşturmanın zemini hazırlanmıştır” diye belirtti.   HUKUKA AYKIRI DELİLLER   Jandarmanın hazırladığı tutanağın savcılığa sunulmasının ardından iki gün içinde soruşturma izni verildiğine dikkat çeken Aslan, “Jandarma Mehmet Emin Aslan’ın HDP’nin eylem ve etkinliklerine katıldığını söylüyor. Burada suçlama konusu olan fiil veya somut adım yok. Şemsettin Taş’a dair bu iddialar vardı. Taş hakkında takipsizlik kararı verildi” diye konuştu.    Aslan, jandarmanın talebi üzerine ilgili savcının CMK 135 ile 140’üncü maddelerine dayanarak aynı anda karar verdiğini, Sulh Ceza Hakimliği’nin ise iletişim tespiti kararından önce fiziki takip kararının altına imza attığını aktardı. Aslan, söz konusu kararların ardından toplanan delillerin hukuka aykırı olduğunu belirterek, dosyadan çıkarılmasını istedi. Aslan, bu delillerin çıkarılması ile yargılamaya dair ortada bir şey kalmayacağını ifade ederek, bu nedenle müvekkillerinin tahliye edilmesini talep etti.    Mahkeme, “hukuka aykırı delilere” ilişkin iddia makamına söz verdi. İddia makamı, söz konusu delillerin hukuka aykırı olmadığını savunarak, dosyada kalmasını istedi. Mahkeme, söz konusu delillerin hukuka aykırı olup olmadığının yargılamanın sonunda değerlendireceğine karar verdi.    İBB KARTLARI SUÇLAMASI   DİAYDER Başkanı Ekrem Baran, derneklerinin kimseden talimat almadan faaliyetlerini sürdürdüğünü belirterek, “Maddi ve manevi dayanışmayı esas alır. Şafi mezhebine uygun faaliyetler yapmaktadır. Bağımsız bir kuruluştur. KCK ile bir bağı veya ilgisi yoktur” dedi.   YARDIMLAR YOKSULLARA DAĞITILDI   İBB’nin dernek üyelerini işe almasına ilişkin Baran, “İBB’de çok sayıda kişinin işe alınacağı duyuruldu. Buna dair yasalara göre başvuru yapıldı. Şafi olan imamlar işe alındı. Biz buradan onlara teşekkür ediyoruz. Biz İBB’in 600 aileye yardım etmesini istedik. AKP daha önce bu 300 aileye yardım yaptı. Biz de gelen kartları Kürt, Bayburtlu, Giresunlu yoksul ailelere verdik. Biz siyasi görüşüne bakmadan kartları dağıttık” diye konuştu.   DİYANETE BAŞVURU YAPTIK   Ailelere yapılan yardımların suçlama konusu yapılamayacağını dile getiren Baran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kartların kimliğine bakılmadan yoksullara dağıtıldığına dair tanıklar getireceğiz. Biz yalnızca fakirleri düşünerek hareket ettik. Örneğin Bağcılar’da bulanan mescidin Diyanet’e bağlanması için başvurduk. Diyanet Şafii imam atamadı. Aynı şekilde başka yerde bulunan bir başka mescit için Diyanet Hanefi imam atadı. Bütün mescitler için Diyanet’e başvurduk. Eğer kabul etmiş olsaydı, şu anda Diyanet bünyesinde faaliyet yürüten bir dernek olmuş olacaktık.”   DİYANET’İN ÇIKARDIĞI KURAN’DA VAR!    Kürtçenin terörize edildiğini söyleyen Baran, “Bizim sarf ettiğimiz kelimelerin örgüt terminolojisi olduğu söyleniyor. Diyanetin çıkardığı Kürtçe Kuran'da var. Açıp bakalım, bize suçlama olarak yöneltilen kelimelerin hepsi orada var” dedi ve tahliye talebinde bulundu.    Ardından mahkeme, Akın Gürlek Baran’a DİAYDER’in nasıl bir derneğin  faaliyetlerini, Demokratik İslam Kongresi (DİK) ile bir bağlantısının olup olmadığını, İBB’nin dağıttığı kartları sordu. DİK ile bir bağlarının olmadığını söyleyen Gürlek Baran, “Bize gelen kartları üyelerimize vererek, rengine, kimliğine bakmadan fakirlere dağıtın dedim” diye konuştu.     GEÇEN AYETLERDEN ÖRNEK VERDİ   Daha sonra söz alan Baran’ın avukatı Fırat Epözdemir, iddianamede bazı Kürtçe kelimelerin suçlama konusu yapıldığını belirterek, bu kelimelerin Diyanet’in çıkardığı Kürtçe Kuran’da da geçtiğini söyledi. Epözdemir, iddianamede suçlama konusu yapılan Kürtçe kelimelerin Kuran ayetlerinden örnek vererek, bu kelimelerin bu ayetlerde yer aldığını paylaştı.   DAHA ÖNCE DİYANET’TE DE ÇALIŞTI   Dosyada yargılanan Mehmet İnan, birçok yerde dini hizmet verdiğini, bunların arasında Diyanet’in de olduğunu kaydetti. İnan, suçlama konusu yapılan paraların kendisi tarafından toplanmadığını dile getirerek, “Halktan gelen para, mescitte namaz kılmaya gelen kişilerin aracılığıyla işletiliyor” diye konuştu. İnan, derneğe her siyasi partiden insanların ziyarete geldiğini ancak derneğin hiçbir siyasi partiye bağlı olmadığını söyledi. İBB’de işe alınmasına dair iddiaların doğruyu yansıtmadığını ve açıktan işe girdiğini belirtti. Bunların suçlama konusu yapılmayacağını ifade eden İnan, “Derneğe gönderdiğim aidatların örgüte gönderildiği suçlaması var. Eğer böyle bir niyetim olsaydı, İBAN numarası istemezdim. Dernek, maddi olarak yardıma muhtaçtır. Biz bu çerçevede aidatlarımızı ödüyoruz” dedi.    BAŞINI SALLAMASI SUÇ!   Yakınını kaybeden HDP’li Hüda Kaya’nın taziyesine katılmasının suçlama konusu yapıldığını aktaran İnan, “Aynı şeklide Ankara’da bir konferansa katıldım. Bu da suçlama konusu yapılıyor” dedi. Yine iddianamede katıldığı bir televizyonda dini değerlendirmesinin de yer aldığını kaydeden İnan, “Türkiye’de uyduruk din” ifadesine başını sallamasının suçlama konusu yapıldığını ifade eden İnan, “Ben zülüm ve kölelikten bahsetmişim. Bugün dünyada köleleştirilmiş milyonlarca insanlar var. Bugün Çin’de Türklere de zulüm yapılıyor. Siz neden sadece Kürtlerin zulüm gördüğü şeklinde anlamışsınız?” diye sordu.   İnan, birçok siyasi parti temsilcisiyle bir araya geldiklerini ancak HDP’lilerle bir araya gelmesinin suç sayıldığını dile getirerek, “Burada inancım yargılanıyor. Aynı şekilde yıllarca yapılan takiple de hakkımda bir suç delili bulunmamıştır. Tahliyemi ve beraat talep ediyorum” dedi.   Avukat Epözdemir de İnan’a soru sordu. Epözdemir, “Sadece siz mi işe alındınız, yoksa başka kesimler de mi işe alındı?” diye sordu. İnan, İBB’nin Hristiyanlardan, Yahudilerden ve Alevilerden gassal olarak birçok kişiyi işe aldığı yanıtını verdi.    Yargılamaya bir saat ara verildi.