Dersim'de katledilenler anıldı: Unutmadık, affetmedik 2022-05-04 13:11:27 DERSİM -Dersim katliamında yaşamını yitirenler anıldı. “Hiçbir şeyi unutmadık, hiç bir şeyi affetmedik” denilen açıklamada, yaşamını yitirenlerin mezar yerlerinin açıklanması istendi.    Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, Demokratik Alevi Dernekleri ve siyasi partiler tarafından  Dersim Katliamında yaşamını yitirenleri andı. 4 Mayıs 1937 tarihinde Bakanlar Kurulu’nun "Tunceli Tenkil Harekatı" kararıyla Dersim’de başlattığı katliamın yıl dönümü nedeniyle çok sayıda kişi Seyit Rıza Meydanı'nda bir araya geldi. Anmada, katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğrafları ile “Ma terteleyê Dersimî xo vîra nêkerd, xo vira nêkemê/Dersim soykırımını unutmadık, unutmayacağız”, “Hiçbir şeyi unutmadık, hiçbir şeyi affetmeyeceğiz” pankartları açıldı.      Anmayı düzenleyen sivil toplum örgütü ve siyasi partiler adına ortak açıklamanın Türkçesini Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Kirmançkî açıklamayı ise HDP Dersim İl Yöneticisi Özcan Ateş yaptı. Türkçe açıklamayı yapan Kadriye Doğan, “Bugün 4 Mayıs. 1937 Dersim soykırımının bizim lisanımızda Dersim Tertelesi’nin yıldönümü. Roza Şae, Dersimin kara günüdür” dedi. Doğan, Cumhuriyet Türkiye’sinin 1925 yılında oluşturduğu ve tahkim ettiği Şark Islahat Planı’yla ülkede çoğunluğu oluşturan Kürt ve Alevi toplumsallığını ortadan kaldırmak, asimile etmek eğer direnç olursa da katletme planını Koçgiri’den başlayarak Şeyh Sait, Ağrı, Zilan, Sason ve en son Dersim’ de uygulamaya başladığını söyledi.    ‘PLANI BİZZAT ATATÜRK HAZIRLADI’   Katliamda Mustafa Kemal’in rolüne işaret eden Doğan, 1937’nin 4 Mayısı’nda Mustafa Kemal başkanlığında Meclis oturumunda, “Dersim sorunu artık çözülmeli bu çıban kökünden ebediyen sökülüp atılmalıdır.” sözlerini hatırlatarak, “Çıban dediği şey; inancımız, tarihsel hafızamız, dilimiz, kültürümüz tam anlamıyla Réya Haq inancı ve Kürt kimliğidir. Buradaki rıza toplumsallığı; tekçi zihniyet için tehlike olarak görülüyordu. Hakikat şu ki; Trabzon’da kurmayları ile yaptığı toplantıda bizzat Mustafa Kemal tarafından harita üzerinden kendi el yazısıyla planladığı ‘Dersim Hareket Planı’ Atatürk Müzesinde gururla sergilenmektedir. Gelen her ziyaretçiye de anlatılır. Bu gerçek ortadayken hala Atatürk hastaydı, haberi yoktu sav ve söylemleri koca bir yalandan başka bir şey değildir. Dünya da herkes de bilir ki; Dersim katliamının mimarları Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak’tır. Zamanın genelkurmay başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanın bilgisi ve meclisin onayıyla gerçekleştirilmiştir. Unutulmamalıdır ki, Osmanlı’nın onlarca sefer düzenlediği coğrafyamızda Kürt Alevi - Réya Haq kültürü yok edilmek istenmiş. Hani bir söz vardır ya ‘Dersim’e sefer olur, zafer olunmaz’ bundan söylenmiştir” dedi.    ‘AKP-MHP İLE DEVAM ETMEKTEDİR’    Dersim Katliamı sonrası, Kürtlerin Türkleştirme çalışmalarından vazgeçilmediğine işaret eden Doğan, “Kemalist zihniyet iktidarını tahkim ettikten sonra; 1921 anayasasını lağvedip, 1924 Anayasası'yla Anadolu ve Kürdistan’da bulunan etnik ve inançsal farklılıkları yok etmek, tekçi inkârcı, herkesi Türk, Hanefi Müslüman yapmak için Şark Islahat Planını uygulamaya koymuş ve gerçekleştirmek için de her yolu mubah görmüştür. Türk Dil Teorisi, Turan fikriyatıyla tenkil, tedil, asimilasyon uygulamaları bütün kurumları ile topyekûn bir savaşa girmiş ve Koçgiri ile başlayıp Şeyh Sait, Ağrı, Zilan, Dersim soykırımıyla günümüze kadar devam etmektedir. Bu tekçi, inkârcı, asimilasyoncu zulüm AKP-MHP Türkçü İslamcı zihniyet ön çekiminin devamı olarak sürüp gitmektedir” şeklinde konuştu.    ‘KAYITSIZLIK ONAYLAMA ANLAMINA GELİR’   Doğan, şöyle devam etti: “85'inci yılında unutmadığımız unutmayacağımız soykırımının Meclis'te kabul edildiği bugün yaşanan soykırımı lanetlemek, kaybettiğimiz canların yüce hatırası önünde saygıyla eğilirken; coğrafyamız, dilimiz, inancımız, hafızamız, varlığımız her gün elimizden parça parça alınıyor ve zulüm devam ediliyorsa, Réya Haq Kürk Alevi olarak bu yok oluşa ve yok edilişe sözümüz olmalı. Harde Dewreş toprağı ocaklarımız, ziyaretgâhlarımız, dilimiz, kültürümüz, tarihsel hafızamız, varlığımız yok ediliyorsa buna karşı söz ve direncin sahibi olamıyorsak toplumsallığımız tarih karşısında mahçup ve günahkâr olarak anılacağız. Yine bu ülkede yaşayan kendisine aydın, demokrat, devrimci, sosyal demokrat kısacası ben insanım diyen her birey, siyasi grup veya partiler. İnancımız mazlum ve mağdurun yanında yer almayı Hakk bilir diye söz kuran Alevi kurum ve federasyonları. Bu soykırım hakikatini kabul ettirmeyi söze ve talebe dönüştürmeyip suskun ve kayıtsız kalıyorsa, yaşanan bu zülüm, soykırım karşısında suskunluk kayıtsızlık onaylama anlamına gelir. Réya Haq ve bütün Alevi süreklerinin İnancında insanlık hakikatinde bütün suskunlar dardadır.”   'ARŞİVLER AÇIKLANSIN'   Dersim katliamıyla yüzleşme çağrısı yapan Doğan, şunları dile getirdi: “Seyitlerimizin mezar yerlerini açıklayın ve ailelerine teslim edin. 1937 soykırımını kabul edip yüzleşerek Dersim halkından özür dileyin. Başta Dersim ismi olmak üzere köy ve mezra isimlerini iade edin. Dersim’in kayıp kızları ve çocukların akıbetini açıklayın. 1937’de Elazığ İstiklal Mahkemelerinde mahkûm edilen canlarımızın akıbetini açıklayın. Genelkurmay, TBMM soykırım dönemi arşivlerini açın ve açıklayın. Son olarak; ocaklarımızdan, ziyaretgâhlarımızdan, suyumuzdan, coğrafyamızdan ellerinizi çekin! Hiçbir şeyi unutmadık, hiç bir şeyi affetmedik.”    'MEZAR YERLERİ AÇIKLANSIN'   Ardından konuşan Dersim Barosu Başkanı Kenan Çetin ise, "Bugün hatırlama günüdür" diyerek Tunceli Kanunu'nda katliamın yapıldığı ana kadar yaşananları aktardı. Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim talebimiz şudur. Başta Dersim ismi mecliste geri verilmelidir. Köy, mezra isimleri geri verilmelidir. 4 Mayıs 1937'de ki tenkil harekatı başladı. Harekatın ismi hem 'Terbiye etme' hem 'Uzaklaştırma' idi. 15 Mayıs 1937'de Seyid Rıza ile birlikte oğlu, diğer aşiretler lideri idam cezası ile karşılaştılar. Seyid Rıza'nın yaşı küçültüldü oğlunun büyütüldü. 17 Mayıs 1937'de Mustafa Kemal'in Pertek ilçesine ziyaretidir aynı zamanda. Dünden kalan bri miras vardır. O yüzden Dersimliler idam edilenler ve yargılananların isimleri ve mezar yerleri bilinmiyor. Bunlar açıklanması gerekiyor. Diğer bir hussus ise şudur, iade -i muhakeme istiyoruz. İnsanların hafızası ile dalga geçilmesin."    RESMİ ÖZÜR TALEBİ   Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2011 yılındaki konuşmasını hatırlatan Çetin,"Dersimliler olarak resmi özür istiyoruz. Bugün çağrımız Tunceli Kanunu dediğimiz bir çok uygulama var. Dilimize, kültürümüze yönelik. Barajlar, madenler, yayla yasakları ile göç sürüyor. Seçilmişlerin cezaevinde olması var, kayyım var. Bunlara son verilmesini istiyoruz. Soykırımda yaşanan hafızamızı tazelediğimizde Halvori'de göreceğiz. Herkesin bu yerlere Seka Sur gibi sahip çıkması gerekiyor" dedi.    Dersim Belediye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu ise katledilenleri andı.   SANCAR: 4 MAYIS KARA GÜNDÜR   Ardından konuşan Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Seyit Rıza ve arkadaşları ile katliamda katledilenleri anarak,"4 Mayıs 1937 Tertele kararının yıl dönümü. Öncesinde 1925-1935 aralığında çıkarılan Dersim Kanunu ve Dersim raporları bir soykırım, katliam hazırlığının habercileriydi. 4 Mayıs bir kara gündür. 4 Mayıs'tan sonra yaşananlar ise kara yaradır. Bu ibareyi Musa Anter'in 'Birîna Reş' kitabının başlığından aldım. 4 Mayıs sonrası sistematik ve planlı bir katliam yürütüldü. Bir tertele gerçekleşti. Kadın, erkek, çoluk çocuk demeden on binlerce insan zalimce, vahşice katledildi" ifadelerini kullandı.   ‘50-60 BİN KİŞİ KATLEDİLDİ’   Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın 23 Kasım 2011’de Dersim katliamına ilişkin “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum” sözlerini hatırlatan Sancar, "Bundan 11 yıl önce dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan, ölülerin sayısını İçişleri Bakanlığı verilerine göre; 13 bin 800, sürgüne gönderilenlerin sayısını ise 11 bin 600 civarında olduğunu belirtti. O zamanın nüfus kayıt sistemini de biliyoruz. Resmi evraklara nelerin girip, nelerin girmediğini de bilmiyoruz. Sözlü tarih çalışmalarına baktığımızda, tanıklara kulak verdiğimizde katledilen insanlarımızın sayısının 50-60 bin arasında olduğunu biliyoruz. Tekçi, imhacı bir sistemin kurulması için peş peşe katliamlar yapıldı. Asimilasyon, göçerttirme politikaları hayata geçirildi. Dersim'de bundan payını, büyük acılarla aldı. Daha sonra bu kara günün üstü örtülmek, çeşitli gerekçelerle meşrulaştırılmak istendi. Yapılanlar Dersim'e medeniyet getiren bir ıslah planı gibi lanse edilmek istendi. Hafızayı silmek, yok etmek için her yöntem denendi. Toprağın altında on binlerce kefensiz ölü varken, milyonların yüreğinde sınırsız bir acı kökleşmişken bu hafızayı yok etmek mümkün değildir" diye konuştu.    RESMİ ÖZÜR TALEBİ   Hafızanın aynı zamanda hatırlama olduğunu belirten Sancar, "Egemen sistem unutturmak ister. Bizler mazlumlarla birlikte yürüyenler, onların anılarını ve haklarını savunmayı görev bilenler, hatırlama için her türlü mücadeleyi yürütmek zorundadırlar. Bu mücadele nitekim hiç durmadı, geri de düşmedi. Yıllar önce bir yazıda ‘Dersim'in sesi kadar sessizliğini de dinleyin’ dedim. Doğanın sesi yok, Munzur'un kendi sesi var. Burada yaşayan bütün canlıların sesi var ve biz o sesi duyuyoruz. O ses, bize zulmü bütün feriliğiyle anlattı. Dersim'in sesini de sessizliğini de bir hesaplaşma programına dönüştürmek bize düşüyor. Bu katliamı yapan zihniyetle hesaplaşma asıl meseledir. Yüzleşme sadece öfkeyi canlı tutmak değil, esas olarak bugünü ve yarını adalet üzerine, barış ve demokrasi üzerine inşa etmektir. Adalete giden yol hakikatten geçer. Bütün Dersimli çevrelerin ortak talebine bizlerde katılıyoruz. Önce hakikat ortaya çıkarılmalıdır. Bunun için Meclis’te komisyon oluşturulmalı, bütün arşivler ortaya çıkarılmalı ve yüzleşilmelidir. Adalet olmadan hakikat olmaz, barış ve demokrasi olmaz. O nedenle yüzleşme hedefimizin sebebi yaraları sarmak ve o kara yarayı temizleyerek, geleceği demokrasi kültürü, eşit ortak yaşam için kurmaktır. Hakikati ortaya çıkarmanın yolu resmi özürdür” şeklinde konuştu.    ‘DERSİM’İN İSMİ İADE EDİLMELİ’   Erdoğan'ın 2011 yılında “şartlı” ve “yarım yamalak” özür dilediğini ifade eden Sancar, şunları söyledi: "Özür bir ifadeden ibaret olamaz. Bunun için gereklerini yerine getirmemiz gerekmektedir. Acıyla bütünleşmiş, bütün sembolleri hakkına, özüne iade etmektir. Bunların başında ise Tunceli adının resmen Dersim olarak değişmesidir. Köylerin, mezraların, yerleşim yerlerinin adı da gasp edildi. Hem insan hem kültür kırımı yapıldı. Şimdi o sembollerin mutlaka değiştirilmesi gerekir. Tunceli resmen Dersim adına dönmelidir. 1940'ta bu kanun yürürlükten kalkacaktı, ama kalkmadı. Bize sorarsanız bu kanun hükümsüzdür. Bu kanunu kaldırıp yeni kanunla Dersim adını vermek gerekir."   Dersim'de toprağın altında kefensiz yatan on binlerin olduğunu belirten Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Toprağın altında böyle on binler, yüz binler kefensizce yatıyorsa toprağın üstü huzur bulamaz. Seyid Rıza, oğlu ve yol arkadaşları başta olmak üzere katledilenlerin mezarlarını tespit etmek lazım. Yüzleşmenin bir şartı da yas tutmaktır. Ağıtlarımızı ağlamak için değil, o insanlara borcumuz olan eşit yurttaşlık, özgürlük ve demokrasi için dillendireceğiz. Bu mücadele sürecek."   'İNKAR SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRECEĞİZ'   İnkarın bu ülkeye acı bedeller ödettiğini ifade eden Sancar, acıları, kimlikleri, inançların inkarının bu sistemin özünü oluşturduğunu söyledi. Hesaplaşmanın bu sistemi değiştirecek güçte olması gerektiğini belirten Sancar, "Biz böyle bir döngüyü kabul etmiyoruz. Birileri bugün çıkıp ‘Dersim halkının acılarını paylaşıyoruz’ deyip gereğini yerine getirmiyorsa bunun bir değeri olmaz. Bizler hepimiz bu acıyı bütün ülkenin ortak meselesi haline getirebilirsek, bütün acıları kamusal olarak tanıyacak iradeyi ortaya koyarsak bu sistemi değiştiririz" dedi.    ‘UNUTTURMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ’   HDP ve bileşenlerinin her türlü mücadeleyi yürütmeye devam edeceğini ifade eden Sancar, sözlerini şöyle noktaladı: "Unutturmayacağız, özür ve bunun gerekleri yerine getirilmeden affetmeyeceğiz. Hem hakikati ortaya çıkaracağız, hem de hakikat ve adalet temelinde eşit yurttaşlık ve demokratik sistemi inşa edeceğiz. Bunlar olmadan huzur yok, bu ülkeye demokrasi kültürü yerleşmez. Bu temelde büyük barışı sağlayacağız. Saldırılar devam edebilir, bazen acılarda derinleşebilir, ama Seyid Rıza'nın, pirimizin sözü şiarımızdır. İstedikleri kadar oyunlar oynasınlar asla vazgeçmeyeceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Seyid Rıza başta olmak üzere bu topraklarda sürgüne gönderilen, sahipsiz, kimliksiz yatanlar adına söz veriyoruz, bu mücadele sürecek ve sonuca varacak. Bu bizim onur meselesidir. Hızır yoldaşımız olsun."   Anma, "Gün gelecek devran dönecek katiller halka hesap verecek" sloganlarıyla sona erdi.    Heyet, açıklama ardından Munzur Vadisi içerisinde yer alan 1938 kayalıklarının yer aldığı Halvori Gözeleri'nde anma gerçekleştirmek üzere yola çıktı.