Resmi yalanlar! 2022-07-04 14:45:36   HABER MERKEZİ - Van Valiliği'nin  Karahisar Mahallesi’nde 4 yaşındaki bir çocuğun öldürüldüğü olaya dair yaptığı "seken kurşun" açıklaması, Fatma Erkan, Güçlükonak Katliamı, Kemal Kurkut, Uğur Kaymaz, Şahin Öner, Nihat Kazanhan, helikopterden atılan köylülere dair gerçeği yansıtmayan resmi açıklamaları hatırlattı.     Van'ın Saray ilçesine bağlı Karahisar Mahallesi’nde dün Afgan mültecileri taşıyan minibüs askerler tarafından tarandı. 4 yaşındaki bir çocuk yaşamını yitirdi, 12 mülteci de yaralandı. Olaydan sonra açıklama yapan valilik, askerlerin “dur ihtarına uymayan” minibüsün lastiklerine ateş açtığını ve 4 yaşındaki çocuğun ise "seken kurşunlardan" kaynaklı yaşamını yitirdiği iddia etti. Ancak olaya dair sanal medya hesaplarından paylaşılan görüntülerde farklı kişilerin de "seken kurşunlardan" yaralandığını gösteriyor. Yaşananları "üzücü" olarak nitelendiren valilik, ayrıca ilgililer hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldığını kaydetti.    BENZER İDDİALAR   Valilik açıklamasında yer alan "seken kurşun" ve "dur ihtarı" iddiaları, yıllardır benzer birçok olayda yaşanan ölüm, işkence ve yaralanmalara gerekçe yapılıyor. Yine benzer olaylarda yaşamını yitirenler "terörist" denilerek, olayın üstü kapatılıyor. Ancak ortaya çıkan görüntüler, belgeler ve tanık ifadeleri bugüne kadar birçok valilik açıklamasını yalanladı. Tüm bunlara rağmen asker, polis ve korucuların fail olduğu olaylara dair yapılan yargılamaların üstü, ya "yetersiz delil" gerekçesiyle ya da "iyi hal" indirimleriyle en alt seviyede verilen cezalarla kapatılıyor.       11 YAŞINDAKİ 'TERÖRİST'   Resmi açıklamalarla failleri çarpıtılan ve cezasızlıkla sonuçlanan olayların birçoğu 1990'lı yıllarda yaşandı. Mardin Midyat’ta 1995 yılında 11 yaşındayken arkadaşlarıyla oyun oynarken öldürülen Fatma Erkan "terörist" ilan edildi. Yaklaşık 20 yıl sonra ortaya çıkan fotoğrafta "çatışma süsü" verilmek için Erkan’ın yanına bir kalaşnikof silah bırakıldığı ortaya çıktı.     GÜÇLÜKONAK KATLİAMI   15 Ocak 1996 tarihinde Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılmasıyla sonuçlanan katliam bunlardan sadece birisi. Askerler, 1996 yılının 10-12 Ocak tarihleri arasında Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı ve 6 kişiyi gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburu’na götürülen kişiler, burada ağır işkence sonucunda öldürüldü. 15 Ocak'ta Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltında kileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Bunun üzerine yola çıkan 11 kişi, tabur ile Koçyurdu köyü arasında gelince silahlı bir grup tarafından durduruldu ve sonrasında kurşunlanarak yakıldı.    Genelkurmay Başkanlığı, 16 Ocak'ta katliamın PKK tarafından yapıldığını iddia etti. Ancak olay yerine gelen İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu, katliamın devlet tarafından yapıldığını açıkladı. AİHM’e taşınan davada Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm edildi.    Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen’in katliamın JİTEM tarafından yapıldığı itiraf etti.      UĞUR KAYMAZ: YANINA SİLAH BIRAKILDI   Polis kurşunuyla öldürülen çocukların sembol isimlerinden biri olan 12 yaşındaki Uğur Kaymaz, babası Ahmet Kaymaz ile birlikte Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 21 Kasım 2004’te katledildi. Evlerinin önünde yaylım ateşine tutulan Kaymaz'ın bedeninden 13 kurşun çıkarıldı. Baba Ahmet Kaymaz’ın bedeninden ise 8 kurşun çıkarıldı. Baba ve oğulun öldürülmesinin ardından tıpkı 1995 yılında öldürüldükten sonra yanına kalaşnikof marka silah bırakılan Fatma Erkan gibi silah bırakılarak fotoğrafları çekildi. Bu fotoğraflar "terörist" denilerek basına servis edildi. Mardin Valiliği, “eylem hazırlığında olan terörist” iddiasında bulunuldu. Katledilenlerin Uğur ve babası olduğunun ortaya çıkması ile “terörist” iddiasını ilk gün yüksek sesle dile getirenler sessizliğe bürünürken, aile ve avukatların aylarca verdiği mücadeleden sonra failler hakkında soruşturma açıldı. Türkiye’de beraatla sonuçlanan davada, AİHM 2014 yılında Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti. Ancak AİHM’nin kararına rağmen yeniden yargılama yapılmadı. Anayasa Mahkemesi (AYM) de AİHM kararının “takdiri bir karar” olduğunu savunarak, yeniden yargılama talebini reddetti.     BARAN TURSUN   20 yaşındaki Baran Tursun, 25 Kasım 2007 tarihinde İzmir Karşıyaka’da polisler tarafından öldürüldü. Emniyet, Tursun'un "dur ihtarı"na uymadığını iddia etti. Tursun'un arabadaki iki arkadaşı Emre Ökçelik ve Atilla Doğan dur ihtarı yapılmadığını söyledi. Olayla ilgili tutuklanan sanık polis O.A. Tursun'un aracına kasıtlı olarak ateş etmediğini, kayıp düştüğünü, elindeki silahın kazayla patladığını iddia etti. O.A., ayrıca tek el ateş ettiğini kaydetti. Ancak üçü arabada, biri Tursun'un kafatasında olmak üzere toplam dört kurşun bulundu. Telsiz kayıtlarında da uyarı atışının olmadığı ortaya çıktı. Yapılan yargılama sonucu hakkındaki “delil karartmak” suçundan beraat kararı verilen polise, cinayeti "Görev başında kasıt olmaksızın sınır aşarak işlediği" gerekçesiyle 2 yıl 1 ay ceza verildi. Yargıtay cezayı onadı.      ŞAHİN ÖNER   Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde 10 Şubat 2013’te düzenlenen protesto gösterisine müdahale eden polis, 19 yaşındaki lise öğrencisi Şahin Öner'i öldürdü. Diyarbakır Valiliği, “bir kişinin elindeki patlayıcıyı atmak isterken yaşamını yitirdiğini” iddia etti. Ancak ön otopsi raporuna göre, Öner “trafik kazasına bağlı ezilme sonucu” ölmüştü. Öner’i zırhlı araçla ezerek ölümüne sebep olan polise 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası verildi.     NİHAT KAZANHAN   Şırnak'ın Cizre ilçesinde 14 Ocak 2015 tarihinde çıkan olaylar sırasında 12 yaşındaki Nihat Kazanhan, başından silahla vurularak öldürüldü. Olayın ardından açıklama yapan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun, herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu" dedi. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da polisin orada silah kullanmadığını iddia ederek, "açık bir provokasyon var" ifadelerini kullandı. Ancak ortaya çıkan görüntüler, Kazanhan'ın silahla başından vurulduğunu göstermişti. Görüntülerde polisin eylemci gruba gaz bombası atarken, çocukların taşla karşılık verdiği, bu sırada Nihat Kazanhan'ın silah sesiyle birlikte yere düştüğü görülüyordu.      FIRINCI ÇOCUKLAR    Ağrı'nın Diyadin ilçesinde 12 Ağustos 2015 tarihinde özel harekat polislerinin açtığı ateş sonucu bir fırında çalışan 15 yaşındaki Muhammed Aydemir ve 16 yaşındaki Orhan Aslan yaşamını yitirdi. Ağrı Valiliği, iki çocuğun "silahlarıyla ölü ele geçirilen teröristler" olduklarını iddia etti. Ancak, iki çocuğun, 10 lira günlükle çalışanlar olduğu ortaya çıktı.      MAZLUM TURAN   Mardin Kızıltepe'de 28 Ağustos 2015 tarihinde 16 yaşındaki Mazlum Turan, polisin açtığı ateş sonucu ensesine isabet eden kurşun ile öldürüldü. Mardin Valiliği, Turan'ın "dur" ihtarına uymadığını iddia etmişti. Ancak Turan'ın hareket halindeki aracı durdurmak için yol kenarına yanaştırırken, vurulduğu ortaya çıktı. Sonrasında olayla ilgili polis memuru Süleyman Esenboğa hakkında "Kasten öldürme" suçlamasıyla dava açıldı. Ancak Mardin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada Turan'ın "seken kurşun" ile öldürüldüğü iddia edildi. Turan'ın ölümünü "kaçınılmaz hata" olarak gören mahkeme sanık polisi beraat ettirdi.     GÖRÜNTÜLER EMNİYETİ YALANLADI     İstanbul Küçükarmutlu Mahallesi’nde yaşadığı eve 18 Ekim 2015 tarihinde baskın düzenleyen ve ayakkabıyla içeri giren polislere “galoş giymeleri” uyarısında bulunan Dilek Doğan, çıkan tartışmada polis kurşunuyla göğsünden vuruldu. 45 dakika sonra gelen ambulansla hastaneye kaldırılan Doğan, yoğun bakımda tedavi altına alındı ancak bir hafta sonra, 25 Ekim 2015'te yaşamını yitirdi. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, "(...) Arama işleminin devam ettiği sırada aile fertlerinin çıkardıkları kargaşa ve aile fertlerinden olan M.D. isimli şahsın operasyon güvenliğini sağlamakla görevli personelin silahını elinden almaya çalışması esnasında yaşanan arbede sonucu ikamette bulunan Dilek D. göğsüne isabet eden tek mermi girişiyle yaralanmıştır" açıklaması yaptı. Ancak bir süre sonra emniyetin gizlediği görüntüler ortaya çıktı. Görüntüler emniyetin açıklamasını yalanlıyordu.    Doğan'ı öldüren özel hareket polisi Y.M. hakkında "kasten öldürmenin ihmalli davranışla işlenmesi" ve "Kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanmak" suçlarından 20 yıldan 26,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.17 Mart 2017 tarihinde yaptığı karar duruşmasında polis memuru Y.M'ye “iyi hal” indirimi yaparak "bilinçli taksirle ölüme neden olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay, kararı onanırsa fail polis yalnız 45 gün cezaevinde kalacak.     KEMAL KURKUT    Diyarbakır'da 2017 yılındaki Newroz kutlaması sırasında polis, üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'u öldürdü. Valilik, Kurkut’un Newroz alanına "elinde bıçakla girmek istediği sırada canlı bomba şüphesi ile" polis tarafından açılan ateşle yaşamını yitirdiğini iddia etti. Ancak gazeteci Abdurrahman Gök'ün olay anına dair çektiği fotoğraflar, valilik açıklamasını yalanladı. Kurkut davasında yargılanan polis beraat ederken, olay anını görüntüleyen gazeteci Gök, 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıldı.     ŞAPATAN 'İŞKENCESİ'    Şemdinli'nin Şapatan köyünde, 6 Ağustos 2017’da yapılan ev baskınlarında birçok kişi işkenceye maruz kaldı. Fotoğraflanan işkenceye dair açıklama yapan valilik, işkenceye maruz kalan köylülerin ”hukuka uygun olarak gözaltına alındıkları” iddia etti. Oysaki işkenceye uğrayan yurttaşların vücutlarındaki izler valiliğin açıklamasının tam tersini gösteriyordu.       ‘KAZA’ KURŞUNU   Valilik, 10 Ekim 2017 yılında Şemdinli’deki Durak Karakolu’ndan bir araca açılan ateş sonucu Çetin Başer'in hayatını kaybettiği, Kerimhan Zerender’in ağır yaralandığı olaya dair de “kaza” açıklaması yaptı. Ancak, açıklama öncesi Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan aile, Zerender'in basına konuşmaması yönünde tehdit edildiğini ve polis-askerin olayın kamuoyuna “kaza” olarak duyurulması yönünde baskı yaptığını söylemişti.   RECEP HANTAŞ   Diyarbakır'da 14 Nisan 2019 tarihinde Yenişehir ilçesine bağlı Şehitlik Mahallesi'nde bulunan Sümer Park'ta katı atık toplayan 20 yaşındaki Recep Hantaş, polis kurşunuyla hayatını kaybetti. Valilik, olaya dair yaptığı açıklamada Hantaş'ın "dur" ihtarına uymadığını belirterek, "hırsız" nitelemesi yaptı. Olaya dair açılan davada kurşunun hangi polis silahından çıktığı ileri sürülerek, polis hakkında “delil bulunmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildi.       ALİ EL HEMDAN    18 yaşındaki tekstil işçisi Suriyeli Ali el Hemdan, 27 Nisan 2020'de Adana'da F. K. ismindeki bir polis tarafından öldürüldü. Hemdan'ı vuran polis, başlatılan soruşturma kapsamında olaydan bir gün sonra Adana Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Polis, sorgusunda, "yorgun olduğu için sendeleyip yere düştüğünü", "düşerken silahının ateş aldığını", "öldürmek gibi bir niyetinin olmadığını" iddia etti.    Olayın basına yansımasının ardından Adana Valiliği, Hemdan'ın "uygulama noktasında 'dur' ikazına uymayarak kaçtığı, uyarı ateşi açılması esnasında kazaen yaralandığı, yaralı olarak hastaneye sevk edildiği ama tıbbi müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği" iddia etti. Ancak ortaya çıkan kamera görüntülerinde, ne polisin iddia ettiği gibi yere düşmüş ne de silah yanlışlıkla ateş almıştı.     HELİKOPTERDEN ATILDILAR   Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül 2020'de operasyona çıkan askerler, 7 çocuk babası Servet Turgut (55) ve 8 çocuk babası Osman Şiban’ı (50) gözaltına aldı. 2 kişi, köy meydanında işkenceye maruz bırakıldıktan sonra helikoptere bindirildi. İki gün sonra Turgut ve Şiban’ın Van Bölge ve Eğitim Araştırma Hastanesi'nin yoğun bakımında oldukları ortaya çıktı.   Valilik, helikopterden atıldıklarını yalanlayarak, iki kişinin kayalıktan düştüklerini iddia etti. Mezopotamya Ajansı (MA), iki köylünün helikopter atıldığına dair hastane belgelerine ulaştı. MA, ayrıca 17 Eylül’de Osman Şiban ve Servet Turgut'un yoğun bakımdaki fotoğraflarına ulaştı. 20 gün boyunca yoğum bakımda tutulan Servet Turgut, yaşam mücadelesini kaybetti.    İşkence ve helikopterden atılma olayını gündeme getiren MA muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur ile Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala, 6 Ekim 2020’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. 6 ay sonra tahliye edilen gazeteciler beraat etti.      ŞERALİ DERELİ   Hakkari Valiliği, Yüksekova’nın Esendere Beldesi’ne bağlı Awyan (Duranlar) köyünde 29 Ekim 2020’de evinin 50 metre ilerisinde askerler tarafından öldürülen Şerali Dereli’nin (61) ölümüne ilişkin yaptığı açıklamada, “mevzuata uygun” ateş açıldığını ileri sürdü. Açıklamada, ayrıca Dereli’nin uyuşturucudan adli kaydı bulunduğu ifade edildi.       ÇETİN KAYA   İstanbul’da set çalışanı Çetin Kaya, "dur" ihtarına uymadığı iddiasıyla 29 Kasım 2021'de polis kurşunuyla hayatını kaybetti. İstanbul Valiliği, ertesi gün yaptığı açıklamada, olayda "dur" ihtarına uymayan şüpheli bir aracın takibe alındığını, araçtaki bir kişinin yaya olarak firar ettiğini, sürücü koltuğundaki Çetin Kaya'nın yakalama işlemi sırasında görevli personele mukavemette bulduğunu” ileri sürdü. Ancak Kaya ailesi avukatları bunun doğru olmadığını belirtti. Kaya'nın, yere yatırılıp ters kelepçelendikten sonra yakın mesafeden ensesinden vurduğu kaydedildi.      ÖLDÜRÜLEN 'TERÖRİST' ÇOCUKLAR   Şırnak, Mardin, Diyarbakır ve Hakkari gibi kentlerde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sürecinde de benzer açıklamalar emniyet ve valilikler tarafından yapılmıştı. Birçok olayın, “Kaza” sonucu yaşandığı ileri sürülürken, bazı çocuklara dair "terörist" açıklaması yapılmıştı.       MA / Azad Altay