Tutuklu gazeteci Karakaş: Açlık grevine başladık 2022-08-22 09:07:37 İSTANBUL - Kürkçüler Cezaevi’nde tutulan gazeteci İbrahim Karakaş, cezaevinde keyfi davranışların sergilenmesi ve taleplerinin kabul edilmemesinden dolayı 14 Temmuz itibariyle 5 günlük süreli-dönüşümlü açlık grevi eylemi başlattıklarını aktardı.    Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle 6 Kasım 2020'den beri Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı İbrahim Karakaş, maruz kaldıkları hak ihlallerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) gönderdiği mektupla anlattı. Karakaş, cezaevlerinde tecridin ve baskının gittikçe yoğunlaşmasıyla beraber, keyfiyetçiliğin sürdüğünü belirterek, “Sorunlarımızın çözümü ve var olan bu hukuksuz ve keyfi yaklaşımların hukuki yollarla ve diyalog ile çözümü noktasında tüm imkanlarımızı kullanıyor fakat karşılığında Kürt ve siyasi kimliğimizden dolayı tamamıyla düşmanca yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.    SORUNLAR ÇÖZÜLMEDİ   Birçok kez Adalet Bakanlığı’na ve Ceza Tevkif Evleri Müdürlüğü, infaz hakimlikleri, başsavcılık, cezaevi müdürü ve savcısına taleplerini ilettiklerini ancak bir sonucun alınmadığı vurgulayan Karakaş, taleplerinin karşılanmamasından dolayı 14 Temmuz itibariyle 5 günlük süreli-dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıklarını aktardı. Karakaş, “Halen bu eylemimizi sürdürmekteyiz. Ne yazık ki bu eylemden öncede, sonrada hiçbir sorunumuz çözülmemiş ve bu sorunlar daha da artarak devam etmektedir. Şöyle ki; yaklaşık 1 yıldır cezaevi ve jandarma personelinin insan onurunu ayaklar altına alan ve tamamıyla vücut bütünlüğüne saldırı niteliği taşıyan ‘ağız içi arama’ adı altında yapılmak istenen bu onursuz uygulamayı kabul etmediğimiz için en doğal anayasal hakkımız olan tedaviye erişim hakkımız fiilen ortadan kaldırılmıştır. Devletin can güvenliğimizi koruma yükümlülüğünü zamana yayarak öldürme politikasına dönüştürmüştür” diye belirtti.    TEDAVİ HAKKI ENGELİ   Hasta tutukluların durumuna değinen Karakaş, mektubunun devamında şu ifadelere yer verdi: “Bilindiği üzere yaklaşık 25-30 yıldır zindanlarda tutulan tutsaklar bu süre zarfında cezaevlerinin getirdiği koşullardan dolayı birçok kronik ve hayati hastalıklara yakalanmış durumdadırlar. Birçoğu bu şekilde ağır hasta olan ve sürekli olarak doktor kontrolünde gerekli tetkiklerin yapılması için hastaneye gidip gelme zorunluluğu var. Fakat yukarıda belirttiğim onursuz uygulama yüzünden bırakalım rutin kontrolleri, durumu giderek kötüleşen ve ben dahil olmak üzere rahatsız olan arkadaşlarımız hastaneye götürülmüyor. Ve var olan rahatsızlıklarımız giderek ileride telafisi olmayacak boyutlara ulaşıyor. Savunma hakkımız elimizden alındığından dolayı çıkmadığımız mahkemelerde cezalar alıyoruz.”   ÇIPLAK ARAMA DAYATMASI   Adalet Bakanlığı'nın inkar ettiği “çıplak arama” dayatmalarına maruz kaldıklarını ifade eden Karakaş, buna karşı çıktıkları zaman şiddete maruz bırakıldıklarını söyledi. Karakaş, mektubunu şöyle sürdürdü: “Bundan dolayı hakkımızda disiplin soruşturmaları başlatılarak cezai yaptırımlara tabi tutuluyoruz.  Yapan ve talimatı verenler hakkında yaptığımız suç duyurularında takipsizlik kararı veriliyor. İnsan onurunu ayaklar altına alan bu uygulamalar hukuki merciler tarafından meşrulaştırılıyor. Hal böyle olunca da artık sadece biz tutsaklar değil ailelerimizde bu uygulamalara maruz bırakılıyor. Şöyle ki son dönemlerde özellikle kadın, yaşlı, çocuk demeden tüm ziyaretçilerimize iç çamaşırı araması, çorap ve ayakkabı çıkarttırma gibi uygulamalar dayatılmakta. Tepki gösterip kabul edilmediğinde de ziyaret yaptırmama uygulanıyor. Ailelerimizin mağdur oldukları yetmezmiş gibi binlerce kilometre uzaklıktan gelip aynı zamanda da görüş hakkı elinden alınıyor. Bundan kaynaklı, biz tutsaklar maddi ve manevi mağduriyete maruz bırakılıyoruz.    İDARENİN KEYFİ DAVRANIŞLARI   İdare ve gözlem kurulu adı altında oluşturulan kurul tamamıyla aleyhte çalışıp en yasal hakkımız olan değişim talebimizi  ‘makul’  gerekçelerle reddetmektedir. Bizlerin yasal hakkı olan oda değişimi taleplerini kabul etmeyen cezaevi idaresi istediği zaman irademiz dışında zorla oda değişimi yapmakta ve irademiz dışında zorla odalarda tutulmaktayız.”   TEL KAFES CEZAEVİ    2016 yılında darbe girişimi sonrasında FETÖ mensubu tutuklular için cezaevi idaresinin inşa ettiği tel kafes şeklindeki odalarda tutulduğunu aktaran Karakaş, bu odalara ilişkin “Bu tip üstü kapalı ve tel kafes türü olan bu odalar bir parça olan gökyüzünü bile tellerle kapatıyorlar” dedi.   İZİNLER İDARENİN KEYFİNE KALDI   Görüşlere yazdıkları ziyaretçilerin cezaevi yönetimi tarafından “cezaevine girişi sakıncalı” gerekçesiyle görüşlerin engellendiğini de ekleyen Karakaş, şu ifadelerde bulundu: “Emniyet tarafından yapılan inceleme –fişleme- sonrasında ‘sakıncalı’  görülerek ziyarete izin verilmiyor. Görüşe gelmeleri engellenerek hem bizler hem de ziyaretçilerimiz mağdur ediliyor. Birçok kez mecliste de dile getirilen ve kanun teklifi verilen ‘iaşe’ bedellerinin artışı bir yana var olan iaşe bedellerine bile riayet edilmiyor. Hiç dile getirmek istemediğimiz bu sorun bulunduğumuz cezaevinde rahatlıkla düşmanca uygulanıyor.  4-5 kişilik odalara 1 kişilik yemek veriliyor, yine verilen yemeklerin protein ve kalori oranları son derece düşük olması yetmiyor gibi ölçüsünde de verilmiyor. Ekonomik krizin faturası da tutsaklara mal ediliyor.    Bir birimize tamamen zıt örgütler ve ırkçı gruplarla aynı koridorlarda yan yana odalarda, avlu komşusu olarak katılıyor ve aynı görüş mahalline çıkarılıyoruz. Defalarca kez olumsuz örnekleri ve can güvenliği tehlikesi olmasına rağmen yaptığımız tüm başvurular kabul edilmemekte. Aynı dava dosyası arkadaşlarımız yerine DAİŞ, EL KAİDE, FETÖ ve ırkçı gruplarla beraber kalmakta ve aynı görüş yerlerine çıkarılmaktayız. Bu bizlerin ve ailelerimizin can güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye atmaktadır.”    ‘ZULÜM YAPILMAK İSTENİYOR’   Karakaş, avukat görüşüne ve aile görüşlerine askeri yürüyüş şeklinde götürülmeye çalışıldıklarını belirterek, yaşanan hukuksuzluklara karşı itirazda bulunduklarını ve bundan dolayı disiplin cezaları aldıklarını aktardı. Karakaş, açlık grevine başlamalarından sonra cezaevi idaresinin kendilerine meyve suyu, şeker, tuz, hazır su, limon takviyeler yapmadığını sözlerine ekledi.    KÜRTÇE TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ   Karakaş, şunları aktardı: “‘Ağız içi araması’ onursuzluğunu kabul etmediğimiz için mahkemeye götürülmediğimiz ve savunma hakkımız elimizden alındığı yetmiyormuş gibi disiplin soruşturmalarına ilişkin ‘Anadilde savunma yapma’  gibi anayasal hakkımız olan bu talebimiz, cezaevi idaresi tarafından kabul edilmeyip savunma alınmadan disiplin cezaları veriliyor. İnfaz hakimliğine yaptığımız başvuruda tercüman ücretinin tarafımızca karşılanması kabul edilirse, anadilde savunma talebimiz reddedilip, savunma alınmadan disiplin cezaları onaylanıyor. Birçok düşmanca yaklaşım, dil tahammülsüzlüğüyle kendini gösteriyor.   KÜRT KİMLİĞİMİZDEN DOLAYI   Ziyaretimize gelen kişilere yapılan aramada, teknik olasılıklardan kaynaklı gecikme yaşandığı zaman görüş hakkımız kısılıyor ve bir mağduriyet yaşıyoruz. Tüm haklardan ve cezaevi koşullarından tamamıyla Kürt ve siyasi kimliğimizden dolayı ‘ayrımcılıkla’ karşılanmaktayız. Bizlere uygulanan bu benzeri birçok keyfi uygulama diğer hükümlü ve tutuklulara uygulanmıyor.   DAYANIŞMA ÇAĞRISI   Ben hem bir tutsak gazeteci, hem de siyasi kimliğimden kaynaklı tüm arkadaşlarımla bu yöntemlere maruz kalmaktayım. Bu dayatmalara karşı hep birlikte direnmeyle aşacağımızın da inancındayız. Bu vesileyle sizler aracılığıyla tüm ilgili hukuk mercilerine, insan hakları ve hukuk savunucularına, siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine bu tür uygulamaların yaşandığını ve cezaevinde yerinde incelemek üzere heyet oluşturulup, cezaevlerini ziyaret etmelerini istiyoruz. Ve bunlardan kaynaklı hukuki desteğin sağlanmasını istiyoruz. Mücadelecisi olmaya, dayanışma içerisinde bulunmaya davet ediyoruz.”