Av. Marcelli: Öcalan’ın özgür olması global ölçekte bir kazanım 2022-09-27 09:26:54   ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılması çağrısında bulunan avukat Fabio Marcelli, “Öcalan’ın özgür ve çalışabilir şartlar altında olup, üretimine devam etmesi global ölçekte bir kazanım olacaktır” dedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, avukatları ve ailesiyle görüştürülmemesine karşı uluslararası alandan da tepkiler devam ediyor. Avrupa’da 22 ülkeden 350 avukat Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikasına karşı Adalet Bakanlığı’na gönderilen mektupta imzacı olan avukat Fabio Marcelli, taleplerini ve İmralı’da uygulanan tecrit politikasını değerlendirdi.   AİLE VE AVUKAT GÖRÜŞÜ İHLAL EDİLİYOR   Dünyanın dört bir yanından yüzlerce avukatın İmralı Cezaevi’nde tutulan Abdullah Öcalan ile görüşmek için başvurduğunu hatırlatan Marcelli, “Umuyoruz ki Adalet Bakanı, Türkiye'nin son derece önemli bir norm olan tutuklunun ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülmesi hakkını daha fazla ihlal etmemek adına bu talebi olumlu karşılar. Çünkü Türkiye bu normu çok uzun bir zamandır ihlal ediyor. 1999'da Öcalan'ın tutuklandığı zamandan bu yana, Öcalan'ın her tutuklunun hakkı olan avukat ve ailesiyle görüş hakkı sürekli ihlal edildi ve çok nadir gerçekleştirilebildi. Gerçekleştirildiği zamanlar da çok olağanüstü koşullarda oldu” dedi.   ‘GENİŞ BİR ALANA KATKISI OLACAK’   Mektuplarında endişelerini dile getirdiklerini, Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların sağlık durumlarını teyit etmek adına yüz yüze görüşme talep ettiklerinin altını çizen Marcelli, “Öcalan'ın demokrasi ve insan hakları anlamında yalnızca Türkiye'ye değil, Ortadoğu'yu da aşan geniş bir alana katkısı olacağına inanıyoruz” diye belirtti.   Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesine yönelik engellemelerin “hukukun üstünlüğü” ilkesinin ihlali anlamına geldiğini vurgulayan Marcelli, şunları söyledi: “Ukrayna-Rusya savaşında Erdoğan'ın tutumunu görüyoruz. Bu tutumu diğer çatışma durumlarında da görmek istediğimizi belirtmiştik, ancak Türkiye'de durum gittikçe daha da vahim bir hal alıyor. Türkiye'nin sınır komşularıyla ilişkilerine, kendi içindeki Kürtlerle ilişkilerine baktığımız zaman Ukrayna meselesindeki tavrın esamesi okunmuyor. Erdoğan'ın bölgedeki bu tutumu, yalnızca bölgesel değil, uluslararası anlamda da çok ciddi bir gerginlik ve tehlike yaratıyor. Erdoğan da bu gerginliği pompalamakta herhangi bir beis görmüyor. Tüm hükümetlerin bu durumu idrak ederek buna göre pozisyon alması ve Türkiye tehdidini ortadan kaldıramaya, tersine çevirmeye yönelik çalışmalar yürütmesi gerektiğini söylüyoruz.”   ÇÖZÜM İÇİN ‘YAPISAL DEĞİŞİM’ ÖNERİSİ    Kürt sorununun çözümü için yapısal bir değişikliğe ihtiyaç olduğunu vurgulayan Marcelli, bunun için Türkiye’nin halkın kendini ifade etme ve yönetme hakkının tanınmasıyla olabileceğini belirtti. Bu hakların Türkiye’nin toprak bütünlüğüne zarar verme ya da tartışmaya açma gibi bir durum yaratmayacağını da kaydeden Marcelli, “Türkiye'nin elbette ki kendi toprak bütünlüğünü koruma hakkı vardır ancak uluslararası hukuka göre, toprak bütünlüğüne ilişkin bir koşul vardır. O koşul da hangi kökenden gelirse gelsin, o toprakta yaşayan yurttaşların kimliklerini ve kendini yönetme hakkını tanımanın devletin görevi olduğunu vurgular. Türkiye'nin bu doğrultuda bir adım atması gerekiyor. Ancak bu durum Türkiye'nin şu ana kadar uyguladığı kimi temel prensiplerde radikal bir değişiklik gerektiriyor” ifadelerini kullandı.   DEVLET ‘ÇÖZÜM MASASI’NI DEVİRDİ   Abdullah Öcalan’ın önerdiği Demokratik Konfederalizmin barışın sağlanması ve demokrasiye doğru bazı değişiklikler için anahtar bir nokta olduğunu ifade eden Marcelli, “Elbette ki bu anlamda bazı müzakerelerin yapılması gerekiyor ki; bu müzakereler daha birkaç sene önce yapıldı zaten ancak bu masa Türkiye hükümeti tarafından devrildi. Şu anda Türkiye'de devam eden bir zulüm var. Üstüne üstlük bu zulüm yalnızca PKK'ye karşı değil, tüm halka karşı. Yasal bir parti olan HDP'ye ve diğer ilerici partilere de karşı, ki şunun da altını çizmek gerekiyor; yaklaşan seçimlerde bu durum çok ciddi bir endişe sebebidir” diye konuştu.   BÜYÜK BİR HUKUKÇU HAREKETİ   Kalıcı bir barış ve demokrasi ortamı yaratacak yeni bir süreç başlatmak için şartların olgunlaşmış olduğunu ama bunun için Türkiye hükümetinin öncelikle baskı rejimine bir son vermesi gerektiğini söyleyen Marcelli, şöyle devam etti: “Bu hem Kürt sorununun çözümü anlamında bir yol açacak hem de tüm Türkiye halklarına nefes aldıracaktır. Bizden önce 800'e yakın Türkiyeli avukat Öcalan'a uygulanan tecride son verilmesi için bir dilekçe vermişti. Bizden sonra da Ortadoğu ve Afrika'dan avukatlar, ardından Suriye’den avukatlar olmak üzere binlerce avukat bu anlamda bir dilekçe yazdı ve imzaladı. Bu çabaların bir etkisi olmasını umuyorum. Bu uzun zamandır görülmemiş büyüklükte bir hukukçu hareketi ve Türkiye'nin hukuk devleti olmaya yönelik bir adım atması için de çok büyük bir çağrı.”   ABDULLAH ÖCALAN’IN ‘UMUT HAKKI’    Asrın Hukuk Bürosu’nun Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) başvurusuna, Türkiye’nin “umut” hakkından Abdullah Öcalan’ı muaf tuttuğunu söylemesine dair de Marcelli, bunun mümkün olmadığını ve suç işlendiğini söyledi. Marcelli, “Her tutuklunun sağlığa erişim hakkı vardır, işkenceye maruz bırakılmama hakkı vardır. Öcalan özelinde baktığımızda ise, sağlığa erişim hakkı, iletişim hakkı, avukat ve ailesiyle görüşme hakkının ihlali nedeniyle işkenceye maruz kalan bir insan görüyoruz. Biz bu en temel hakları talep ederken, umut hakkından muafiyet kararı ortaya çıkıyor. Tüm bu haklar, tutukluya dair Birleşmiş Milletler prensiplerinde net bir şekilde tanımlanmış haklardır. Bütün bu BM tarafından tanımlanmış haklar, Öcalan'ın da haklarıdır, bundan muaf tutulması hukuki olarak mümkün değildir, suçtur” şeklinde konuştu.    ‘TUTUKLULUK HALİ SON BULMALI’   Abdullah Öcalan’ın kitaplarından birkaçını okuduğunu da sözlerine ekleyen Marcelli, “Öcalan bu kitaplarda yalnızca Türkiye ile çatışmalarından bahsetmiyor, kadın özgürlüğünden, çevre sorunundan, ilerici ideolojilerden, bu ideolojilere ilişkin sorun ve eksikliklerden, bu eksikliklerin pratikte nasıl giderileceğinden, devletlerin evriminden, devlet denen kavramın binlerce yıl önce Sümer uygarlığından nasıl doğduğundan bahsediyor. İnanılmaz bir perspektif. Öcalan yalnızca bir siyasi lider olarak değil, bir düşünür bir bilge olarak da ele alınmalı ve bu korkunç tutukluluk hali son bulmalıdır. Bu kişi 1999'dan beri tutuklu ve tutulduğu bu koşullar altında entelektüel tarihe katkıda bulunmaya devam ediyor. Bu çok özel bir durum. Bu kişinin özgür ve çalışabilir şartlar altında olup, üretimine devam etmesi global ölçekte bir kazanım olacaktır” dedi.   MA / Gözde Çağrı Özköse / Berivan Altan