Thomas Schmidt: CPT’nin son ziyareti İmralı’da özel koşulların kabulü oldu 2023-01-11 09:38:40   ANKARA - ELDH Genel Sekreteri avukat Thomas Schmidt, CPT’nin İmralı’ya dair raporları açıklamamasının politik nedenlerin sonucu olduğunu belirterek, son ziyaretinin ise İmralı’da özel koşulların kabulü olduğunu söyledi.   İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 21 ayı aşkın süredir haber alınamıyor. Uluslararası hukuk örgütleri, haber alınamama hali devam ederken 20-29 Eylül 2022 tarihlerinde İmralı Adası’na yaptığı ziyaretin ardından Abdullah Öcalan ile ilgili kaygıları derinleştiren Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne başvuruda bulundu. Demokrasi Üzerine İnceleme ve Araştırma Merkezi/Uluslararası Yasal Müdahale Grubu (CRED/GILI), Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları Avukatları Derneği (ELDH), Avrupalı Demokratik Avukatlar (AED), İtalya’dan Giuristi Demokratik (GD), Almanya’dan Republikanischer Anwältinnen-und Anwälteverein e.V. (RAV), Vereinigung Demokratischer Juristinnen und Juristen e.V. (VDJ) ve Verein Für Demokratie und Internationales Recht (Maf-Dad), Belçika’dan Syndicat des Avocats pour la Démocratie (SAD) ile Hollanda’dan Vereniging Sociale Advocatuur Nederland’in yaptığı başvuruda, Türkiye’nin CPT'nin tavsiyelerine uyma ve Abdullah Öcalan ile diğer tutukluların İmralı'daki yasadışı tecridine son verilmesi çağrısı yaptı.     CPT'NİN İŞLEYİŞİ VE ROLÜ    ELDH Genel Sekreteri avukat Thomas Schmidt, CPT’nin ziyaretini değerlendirdi. Schmidt, İmralı’ya son ziyaret ile ilgili hazırladığı raporu açıklamamasının sebebinin yasal mevzuat olmadığını, politik sebeplerden kaynaklandığını belirtti. CPT'nin işleyişinin ve rolünün farkında olmanın çok önemli olduğunu, CPT'nin görev sınırlarının sıklıkla yanlış anlaşıldığını belirten avukat Thomas Schmidt, “CPT yalnızca insan hakları ihlallerini inceleme ve ilgili devletlere tavsiye verme ve kısıtlı da olsa katkıda bulunma yetkisine sahiptir. Görevi münferit dosyalara müdahale etmek değildir. Bu nedenle de insan hakları ihlaline maruz kalan kişinin bizzat CPT'ye başvuruda bulunması mümkün değildir. Ancak ziyaretlerinde CPT, yetkisi dahilinde münferit davaları inceleyebilir. CPT, yetkisi dahilinde insan hakları ihlallerini tespit ederse, bunu hükümete rapor edecek ve bunların nasıl giderileceğine dair önerilerde bulunacaktır” dedi.    İMRALI’DA ÖZEL KOŞULLARIN KABULÜ    Schmidt, CPT'nin söz konusu raporunu yayınlanmasını zorlama imkanı olmadığını ifade ederek, ancak gözlem ve önerilerini belirli koşullar altında yayınlayabileceğini söyledi. Schmidt, CPT raporunun, ulusal mahkemeler veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdindeki yasal kovuşturmalar için kanıt görevi görebildiğini aktararak, şu bilgileri paylaştı: “Sözleşmenin 7'nci maddesi uyarınca CPT, özel koşullar olduğunda baskın ziyaretler gerçekleştirebilir, bu nedenle geçen yıl 20-29 Eylül tarihleri arasında İmralı Hapishanesi'ne bir ziyaret gerçekleştirildi ve bence bu uluslararası kamuoyunun fikir edinmesi anlamında iyi oldu, çünkü bu ziyaret sonucunda CPT'nin de İmralı'da özel koşullar olduğunu kabul ettiğini ve bu nedenle de bir baskın ziyaret gerçekleştirdiğini kamuoyuna gösterdi. Ziyaret sırasında heyet, hükümet yetkilileriyle bir araya geldi ve ziyaretin sonunda heyet ön gözlemlerini Türk makamlarına sundu."   RAPOR MEVZUATI AÇIK    Ziyaretlere ilişkin CPT raporlarının Türkiye'nin açıklamalarıyla birlikte bir yıl kadar gecikmeli de olsa yayınlandığını, ancak bu gecikmenin bir sorun teşkil ettiğini ifade eden Schmidt, “CPT geçmişte hemen hemen her yıl Türkiye'yi ziyaret etti ve birkaç baskın ziyarette de bulundular. Bu kayıtların çoğu yayınlandı, ancak son ziyarete ilişkin rapor henüz yayınlanmadı. Çağrımızda da ifade ettiğimiz gibi, bu büyük bir sorun teşkil ediyor. Oysa ki CPT'nin çalışmalarını düzenleyen sözleşme ve raporların yayınlanmasına ilişkin mevzuat oldukça açık. Ziyaret sırasında elde edilen bilgilerin güvenilir bir şekilde gizliliği gerekirse, böyle bir durumda CPT raporunu yayınlayamaz. Belirli istisnaların farkında olmak önemlidir. CPT bu görevi ancak Türk hükümeti işbirliği yapmaya ve CPT'nin tavsiyelerine uymaya istekliyse yerine getirebilir. Bu, özellikle Abdullah Öcalan ve tutuklu arkadaşlarının avukatları ve aile üyelerinin düzenli ziyaretlere izin verilmesine tavsiyeler için geçerlidir. Bu gizlilik ilkesi bir istisnasıdır ve ilgili hükümet CPT'nin tavsiyelerine uymayı ve tutukluların durumunu iyileştirmeyi reddederse, o zaman CPT heyetinin 3’te 2 çoğunluk oyuyla konuya ilişkin halka bilgilendirme açıklaması yapma hakkı doğar. Bu açıklamada CPT gözlem ve tavsiyelerine de yer verebilir ve aynı açıklamada Türkiye hükümetinin CPT tavsiyelerine uymayı sürekli olarak reddetmiş olduğunu kamuoyuna açıklayabilir. Şu anda da CPT'nin yapması gereken tam olarak budur" diye belirtti.    TAVSİYELER YERİNE GETİRİLMEDİ   CPT'nin Eylül 2022'de İmralı'ya ziyaretinde nasıl bulgulara eriştiğinin henüz bilinmediğinin altını çizen Shcmidt, şunları söyledi: “Ancak Türkiye'nin CPT'nin önceki ziyaretleri akabinde yaptığı tavsiye ve iyileştirmeleri yerine getirmediği biliniyor. Zaten CPT 2019'da yaptığı ziyarette de İmralı'daki tutukluların tutukluluk koşullarının kabul edilemez olduğu gerekçesiyle bu ziyareti gerçekleştirdiğini ifade etmişti. CPT'nin bu ziyaretindeki tavsiyelerinden biri de İmralı'daki tutukluların dış dünya ile iletişim ve temaslarının sağlanmasıydı. Burada da atıfta bulunulan avukat ve aile görüşüydü. Avukatların ve aile üyelerinin yaklaşık iki yıldır Abdullah Öcalan ve tutuklu arkadaşlarını ziyaret edemediği göz önüne alındığında, CPT bu uluslararası hukuk ihlalini tespit etmiş ve hükümet yetkililerine bildirmiş olması gerekiyor. CPT'nin önceki ziyaretinden ve tavsiyelerinden sonra da İmralı'daki tutuklulara aile ve avukat görüş hakları sağlanmamış olması nedeniyle, içinde bulunulan koşullarda CPT'nin, az önce de bahsettiğim gibi İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi’nin 10'uncu maddesinin 2'nci fıkrasınca kamuoyuna bir açıklama yapma hakkı doğmuş durumdadır. Eğer 3’te 2 çoğunluk oluşturulamamışsa da CPT'nin Türkiye hükümetinin işbirliği yapmaya gönüllü olmadığını ve tavsiyelerinin yürürlüğe konulması gerektiği hakkında Bakanlar Komitesi'ni bilgilendirme hakkı vardır."   TÜRKİYE’NİN İHRAÇ EDİLMESİ KOZU    Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin (AKBK) rolüne değinen Schmidt, “Son olarak Bakanlar Komitesi’nin Türk hükümetini AİHM’in Osman Kavala'yı serbest bırakma kararını nihayet uygulamaya çağırması bunun iyi bir örneğidir. Yani bu aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile CPT arasındaki farkını da gösteriyor. Bakanlar Komitesi'nin AİHM kararı anlamında neler yapabileceği çok açık. Ancak CPT için bu anlamda özel bir düzenleme yok. Ama bunu ilk adımı Bakanlar Komitesi içinde tartışılmasıdır. Komitenin kendi aralarında ne yapmak istediklerini tartışmaları gerekiyor. Benzer bir durum Rusya örneğinde de oldu. Rusya, Avrupa Konseyi'nden ihraç edilme olasılığına karşı önceden hareket ederek, Avrupa Konseyi'nden resmi olarak çıkmıştı. Konseyden ihraç önemli bir koz, ancak dediğim gibi bu kararlar siyasi kararlar. CPT'nin şu an yapmaya çalıştığı da Türkiye hükümetini yükümlülükleri konusunda ikna etmeye çalışmak ve böyle bir zorunluluğu olduğunu hatırlatmak. Abdullah Öcalan'ın ve İmralı'da tutuklu bulunan diğer 3 kişinin de avukatları ve aileleri tarafından ziyaret edilmesi gerekiyor. Bizim de çağrımızla talep ettiğimiz şey budur. Bu talep Bakanlar Komitesi tarafından bir sonraki toplantıda gündeme alınabilir ve Türkiye hükümetinden CPT'nin tavsiyesine uyması talep edilebilir. Ama bunun ne yazık ki yasal bir prosedürü yok. Dediğim gibi, konu son derece siyasi bir konu" diye konuştu.   KÜRT SORUNUNA SİYASİ ÇÖZÜM    İmralı'da tecrit sorununun çok geniş kapsamlı bir sorun olduğunu ve bu soruna da siyasi bir çözüm gerektiğinin altını çizen Schmidt, şu belirlemelerde bulundu: “Çözüm Avrupa Konseyi'nde ya da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde değil. Pek çok insan hakları ihlalinin, çoklu krizlerin ve savaşların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Ve bu durumlar çok nadir olarak kamuoyu gündemine girebiliyor ve hak ettiği ilgiyi görüyor. Burada basına ve sivil topluma çok büyük görev düşüyor. İmralı örneğinde de gördüğümüz gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, CPT veya Avrupa Konseyi bu soruna çok sınırlı ölçüde katkı sunabilir. Kürt sorununa sadece Türkiye'deki siyasi aktörler tarafından sağlanabilecek bir siyasi çözüm gerekiyor. Avrupalı kurumların ya da uluslararası kurumların bu konuda katkısı en iyi ihtimalle yardım düzeyinde olacaktır."   CPT İNİSİYATİF KULLANMALI   CPT'nin yapabileceği en iyi şeyin 10. maddenin 2'nci fıkrasını uygulayarak, 3’te 2 çoğunlukla kamuoyunu bilgilendirecek bir açıklama yapması olduğunun tekrar altını çizen Schmidt, “Bu açıklamayla İmralı Cezaevi'ndeki gözlemlerinin detaylı bir özetini sunabilirler, Türkiye hükümetine uygulaması gereken tavsiyeleri bu açıklama ile kamuoyuna duyurabilir ve Türkiye hükümetinin bu tavsiyeleri uygulamamak için uzun bir zamandır ayak dirediğinin altını çizebilirler. CPT'den beklentimiz, çağrımızda da belirttiğimiz gibi bu yöndedir, zira Türkiye'nin tavsiyelerine uymasını istiyorlarsa, durumu kamuoyuna açıklamak dışında yapacakları başka bir şey de kalmadı. İkinci adım ise Bakanlar Komitesi’nin bu konuyu Türkiye ile tartışması ve bir çözüm bulmasıdır” dedi.   ‘DAYANILMAZ DURUM SON BULMALI'   Schmidt, CPT ve Bakanlar Komitesi’nin Abdullah Öcalan ve diğer tutukluların aile ve avukat görüşlerine ilişkin acil bir şekilde aktif rol alması gerektiğini belirterek, "Umarım bu dayanılmaz hale gelen tecrit sorununa bir an önce bir çözüm bulunur" ifadelerini kullandı.   MA / Sterk Sütcü