Öcalan’ın İtalyan avukatı Angelelli: İnsanlık bu müthiş insanı korumalı 2023-01-30 09:02:10   AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komployu "tarihe geçen kara bir sayfa" olarak nitelendiren İtalyan avukat Mario Angelelli, “İnsanlığın bu müthiş insanı koruması gerekiyor. Öcalan halkların barışa ulaşmasının anahtarıdır” dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye teslim edilmesiyle sonuçlanan uluslararası komplo 25’inci yılına giriyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan Öcalan’dan 22 ayı aşkın bir süredir hiçbir şekilde haber alınamıyor. Öcalan ile görüşmek isteyen siyasetçi, avukat, aile ve baroların Adalet Bakanlığına yaptığı tüm başvurulara yanıt verilmiyor. Öcalan’a yönelik tecride karşı bir araya gelen hukukçu, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan ve 7 farklı ülkeden 36 kişilik “Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon”, 25-27 Ocak arasında Amed, İstanbul ve Ankara’da çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi. Delegasyonun Amed ziyaretlerinde yer alan Roma Barosu avukatlarından Mario Antonio Angelelli, komplo ve tecrit uygulamasını dair sorularımızı yanıtladı.     15 Şubat uluslararası komplo sürecinde İtalya’daydınız ve Öcalan’ın avukatlığını üstlenmiştiniz. O sürece dair neler söylersiniz?    Tarihimizde kara bir sayfa olduğunu düşünüyorum. Çünkü komplo süreciyle Rusya’dan İtalya’ya (Öcalan) geldi. İtalya’ya geldiğinde de olağanüstü bir durum vardı. Çünkü İtalyan halkı Öcalan’ı Kürt halkının temsilcisi olarak tanıyordu, yani İtalyan halkı Kürt sorununu biliyordu. Olağanüstüydü çünkü komplo süreci kapalıydı. Basın ve İtalyan halkı bu temsilcinin özgür olması için baskı yapıyordu.   O dönemi hatırlıyorum. Öcalan’ın İtalya’ya gelmesi önemliydi çünkü yabancı bir halkın lideriydi. Öcalan, İtalya’ya gelmeden önce çok az insan onu tanıyordu, fakat onun gelmesi halkı da değiştirdi. Öcalan, İtalya’ya geldiğinde, Avrupa’daki Kürtler dayanışma göstermek için Roma’ya akıyordu. İtalya halkı da onun kim olduğu, problemin ne olduğu konusunda sorgulamaya başlamıştı. Televizyonlar ve radyolar her gün konuşuyordu.     Uluslararası toplum olaya nasıl bakıyordu?   Uluslararası toplum, Abdullah Öcalan’ın çıkışına dair ilgisizdi. Türkiye tarafına bıraktılar. Bu durum batı demokrasisi, sığınma talebi gibi konularda uluslararası toplumun düşüncesini gösteriyordu. Bu bir sorundu. Öncelikle Amerika, sonrasında Rusya... Çünkü o dönemde Rusya’ya eminim bir baskı vardı ve Öcalan’a engel oluşturmaya çalışıyorlardı. Bu süreçte Öcalan İtalya’ya geldiğinde İtalyan halkı Kürt halkına kardeş halk olarak bakıyordu. Dönemin Başbakanı Massimo D’Alema’ydı. Türkiye, Öcalan’ın iade edilmesi gerektiğini söylüyordu. İtalya pozisyonunu koruyordu. Çünkü İtalya’da siyasi sığınma hakkı vardı. Öcalan da sığınma talebinde bulunmuştu. Günler geçtiğinde Amerikan ve İsrail yetkilileri konuşuyordu ve sığınma talebinin mümkün olmadığını, İtalya’da Öcalan’ın hayatının tehlike altında olduğunu ve güvenliğini alamayacaklarını söylüyordu. Zor bir süreçti ve bu durumun iyi anlaşılması gerekiyor. İtalyan hükümeti, Öcalan’a “sen bizim sorumluluğumuz altındasın” diyordu. Fakat 30 gün içinde bu tutum sona erdi ve hükümet, Öcalan’ın başka bir ülkeye gitmesini önerdi. Çünkü İtalya, onun güvenliğini almakta zorlanıyordu. Fakat bu durum sorgulayıcı, çünkü İtalya’daki Kürtler sığınma alabiliyorlar.    İtalya’nın tavrını değiştirmesinde hangi ülkelerin politikası etkili oldu?       İtalya’ya hem Türkiye’den hem Amerika ve İsrail’den baskılar geliyordu. Bu sürecin çok iyi desteklenmiş bir komplo süreci olduğunu kabul ediyorum.    İtalya’yı terk etmesinin yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum. Fakat bu durum İtalyan hükümeti tarafından önerilmişti. İtalya’yı hiç terk etmemeliydi. Yunanistan, Afrika, Kenya… o dönemde Yunanistan güvenli bir yer değildi, çünkü o dönemde Yunan hükümeti iyi değildi. O süreçte hataya düşürüldü ve İtalyan hükümeti (onun ülkeyi terk etmesine yönelik) kötü bir öneri yaptı. Siyasi sığınma verilip İtalya’da kalmalıydı. Türkiye’nin çok güçlü baskısını anlayabiliyorum. İtalya ve Türkiye arasında ekonomik iş birliği bu durumdan dolayı bloke olmuştu. O dönemde de Türkiye, İtalya’ya onun bir düşman olduğunu söylüyordu. Bu, güçlü bir baskı. Türkiye ve İtalya ayrıca NATO gibi aynı askeri örgütün içinde. Aynı zamanda Amerika, Almanya gibi ülkeler de bu baskıyı destekliyordu. İtalya’ya hem Türkiye’den hem Amerika ve İsrail’den baskılar geliyordu. Bu sürecin çok iyi desteklenmiş bir komplo süreci olduğunu kabul ediyorum. İtalya’yı terk etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yunanistan, Afrika gibi ülkelere gitmesi onun özgürlüğüne tehlike oluşturdu.    Öcalan teslim edildikten sonra bugüne kadar ağır tecrit altında tutuluyor. Sistematik hal alan ve evrensel hukuku dahi tanımayan bu durum nasıl kırılır, ne yapmak gerekiyor?    Mücadele etmeye, tecrit hakkında konuşmaya, İtalya ve Avrupa kurumlarına yönelik avukatlar olarak tecride karşı çalışmaya devam edilmesi gerekiyor. Abdullah Öcalan’ın insan haklarının kullanabilmesi gerekiyor. Özgürlük ve barış sürecine katılması gerekiyor. Öcalan Kürt halkını temsil ediyor ve barışın anahtarıdır.     Öcalan ağır tecrit altında olmak olmasına rağmen paradigması tüm dünyaya yayılıyor. Bu durum dikkatinizi çekiyor mu ve bunu neye bağlıyorsunuz?      Öcalan, Mezopotamya gibi antik bir bölgeden kadın ve erkek arasındaki eşitlik düşüncelerini temsil etmesi çok önemli. Daha adil, barışçıl ve refah bir dünya imkanını sunuyor.   24 yıldan beridir cezaevinde bulunan Öcalan, Mezopotamya gibi antik bir bölgeden kadın ve erkek arasındaki eşitlik düşüncelerini temsil etmesi çok önemli. Ben de Öcalan’ın kitaplarını okudum. Daha adil, barışçıl ve refah bir dünya imkanını sunuyor. Onun özgür olması, fikirlerinin özgür olması mümkün olmalı. Fakat Öcalan avukatlar veya ailesiyle hiçbir temasının olmadığı koşullarda tutuluyor. Bu fikirlerinin özgürlüğü değildir. Birincil olarak onun özgürlüğünü istiyoruz. Fakat onun fikirlerinin özgürlüğü de bu koşullarda mümkün değildir. Onun fikirlerinin dünya halkları açısından önemli olduğunu düşünüyorum.    Uluslararası kamuoyu Mandela için yürüttüğü kampanyaları neden Öcalan için yapmıyor veya sessiz kalıyor?    Çünkü hükümetler, halklar değildir. Çünkü hükümetler, ekonomik çıkarları gözetiyorlar. Ekonomik çıkarları gözeten grupların baskısı çok güçlü. Kapitalizmin içerisinde bu grupların çıkarları önemlidir. Birinci şey çıkarlar. Devletlerin nedenleri, bu büyük grupların çıkarlarıyla uyuşuyor. Bu soruya cevap vermek zor. Fakat aynı zamanda kolay. Çünkü güç, bu grupların çıkarlarıyla uyuşan kişilerin elinde. Bu çıkarlar, halkların çıkarları değil.     Bu sessizliğe karşı neler yapılabilir?       Birçok insan Öcalan’ın yeni Mandela olduğunu düşünüyor. Mandela gibi barış sürecine katılması gerekiyor. Öcalan’ın kendisinin cezaevinden çıkması ve fikirlerinin topluma ulaşması gerekiyor.   Uluslararası bir baskıyla birlikte mücadele etmeye devam edilmesinin önemli olduğunu söylemiştim. Uluslararası kampanya yapılması çok önemli. 24 yıllık tutukluluğa karşı uluslararası kamuoyunu hareketi geçirilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Birçok insan Öcalan’ın yeni Mandela olduğunu düşünüyor. Mandela gibi barış sürecine katılması gerekiyor. Öcalan’ın kendisinin cezaevinden çıkması ve fikirlerinin topluma ulaşması gerekiyor.    Somut olarak nasıl bir diplomasi yürütülebilir?   Baskı yapılabilir. Çünkü bugün en büyük sorun, halkların bu durumu unutması. Tecride dair durumun iyi bilmesi gerekiyor. Halkların bilgilendirilmesi ve bu konuda farkındalığı arttırmak gerekiyor. Onun konuşabilmesi, iletişim kurabilmesi, mesaj iletmesi, insanlığın bu müthiş insanı koruması gerekiyor. Öcalan halkların barışa ulaşmasının anahtarıdır.   Mario Antonio Angelelli kimdir?   Roma Barosu avukatlarından Mario Antonio Angelelli, Öcalan ile daha önce de görüşen ve iltica avukatlığını üstelendi. 2019 yılında Öcalan için Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) organlarına ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesine görevini yerine getirme çağrısı yapan imzacılar arasında yer aldı. Angelelli, 15 Şubat Komplosu için Avrupa’da yapılan yürüyüşe çağrı metinlerinde de imzacı olarak yer aldı.    MA / Eylem Akdağ - Ruken Polat