Deprem sonrası göç eden Ermeni ve Süryanilere yeniden inşa çağrısı 2023-03-04 09:24:11 MELETÎ - Depremde evleri yıkılan Ermeni ve Süryanileri Meletî’den göç ediyor. Toprağını terk etmeyen Süryani Yusuf Bayyiğit, göçe karşı yeniden inşa çağrısı yaptı.    Depremin büyük hasara neden olduğu Meletî'nin merkez Yeşilyurt ilçesine bağlı Çavuşoğlu ve Salköprü mahalleleri de yerle bir oldu. Mahallelerin yüzde 80’i enkaza dönüşürken, iş makineleri tarafından kaldırılan molozlardan yurttaşlar eşyalarını kurtarmaya çalışıyor. Yıkım nedeniyle birçok cadde ve sokak güvenlik şeridiyle baştan sona kadar kapalı olduğu Çavuşoğlu Mahallesi’nde, aynı sokakta bulunan kilise ve cami de ağır hasar aldı.    OSMANLI’DAN BUGÜNE    Meletî 1516 yılında Osmanlı Devleti idaresine girdiğinde, “gavur” olarak adlandırılan Çavuşoğlu Mahallesi’nde 1970’li yıllara kadar yoğun olarak Ermeni, Süryani ve Aleviler yaşıyordu. Ancak zamanla kentin bu çok inançlı yapısı bozuldu. Türkiye tarafından 1974’te Kıbrıs’a yapılan “Barış Harekatı” sırasında Meletî’de bulunan Müslüman olmayanlara dönük baskılar artarken, birçok Ermeni aile de göç etmek zorunda kaldı. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise birçok bölgede olduğu gibi yine Meletî’de bulunan farklı inanç mensupları hedef alındı ve baskılardan dolayı çareyi göç etmekte buldu.    Gazeteci Hrant Dink’in Çavuşoğlu Mahallesi’nde bulunan ve doğduğu evin de iki yıl önce müteahhitler tarafından yıkıma uğradığını söyleyen Ermeniler, kentin hafızasının silinmek istendiğini söyledi.    Tüm baskılara rağmen kentte kalan birçok farklı inanç mensupları, Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremde yaşamını yitirdi. Meletî’de yaşayan Süryani Yusuf Bayyiğit, kendisi ve farklı inanç mensubu 3 kişinin daha kentte kaldığını, diğerlerinin ise farklı kentlere göç ettiğini söyledi.    Mahallede bulunan ve iki yıl önce Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen 130 yıllık Taşhoran (Üç horan-Surp Yerrortutyun) Kilisesi de depremde büyük hasar aldı ve kullanılamaz geldi. Kilisede 120 yıl sonra ilk defa bir yıl önce bir nikah töreni yapıldığı öğrenildi. Bu da Ermenileri gelecek için oldukça umutlandırmış ve sevindirmişti.    DEMİRCİ YUSUF KENTİ TERK ETMEDİ    70’li yıllara kadar Meletî’nin “gavur” mahallesinin sokaklarında oynanan oyunlarda yoğun olarak duyulan Setrak, Lusyet, Jülyet, Garbiz, Kiwerk, Agog gibi isimler bugün duyulmuyor. Depremden sonra kentte kalan farklı inanç mensubu dört yurttaştan biri olan ve evi yıkıldığı için iş yerine sığınan dünyanın sayılı Damascus (Şam) Çeliği ustalarından olan Süryani Yusuf Bayyiğit (Demirci Yusuf), “Sonuna kadar burada kalacağım” diyor.    1974’TE TANIK OLDUKLARINI ANLATTI    Meletî’de yüz yıllardan beri farklı inanç mensuplarının yaşadığını aktaran Bayyiğit, “Çavuşoğlu ve Salköprü mahallelerinde bundan on yıllar önce avlulu evler vardı. Daha sonra burası şehir oldu ve burada binlerce gayrimüslim yaşamaya başladı. Dönem dönem Malatya’da varlıklarını sürdürdüler. Zaman zaman baskılardan dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kaldılar. Sayımız gittikçe azaldı. 1974 yılında ‘Kıbrıs Barış Harekatı'ndan dolayı göçler başladı. 1974’te gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı Çavuşoğlu ve Salköprü mahallelerinden baskılardan dolayı 10’dan fazla aile eşyalarını kamyonlara yükleyip gece yarısı şehri terk ettiler” dedi.   BASKILAR HİÇ EKSİK OLMADI    1970’lere kadar Çavuşoğlu Mahallesi’nde bulunan 5 evden 2’sinin Ermeni veya Süryani olduğunu söyleyen Bayyiğit, “Sadece o mahallede 200 hane olduğunu söyleyebilirim. Tabi o yıllarda Kıbrıs harekatının, savaşın olduğu dönemde evlere baskınlar yapıldı, insanlar öldürüldü, insanlara kötü muamele yapıldı. İnsanlar göç etmenin yollarını aradı. 80 ihtilali döneminde yine bir kaostan dolayı insanlar hakketmedikleri baskılara maruz kaldı. Ülkede bir askeri darbe oldu ve sorumlu olarak seni işaret eden insanlar vardı. Hatta Fransa Başbakanı ya da İtalya Başbakanı kalkıp bir açıklama yapıyor, Türkiye’deki gayrimüslim vatandaşlar burada o bahsettiğimiz uç noktasındaki insanlar tarafından tehdit ve baskılara maruz kalıyor. Yine günümüzde olduğu gibi bir başka ülkede ‘densizin’ biri kalkıp bir Kuran-ı Kerim yakıyor, bizler burada rahatsız ve tedirgin oluyoruz. Bu tür baskılarımız hiç eksik olmadı. Bunların etkisiyle burada hep göçler yaşandı. Bu tür sebepler hiçbir zaman eksilmedi” diye belirtti.   DEPREM SONRASI 4 KİŞİ KALDI   Mereş merkezli depremlerden sonra herkes gibi Meletî’de yaşayan farklı inanç mensuplarının da derinden etkilendiğini dile getiren Bayyiğit, şunları söyledi: “Şuan her birimiz bir yerdeyiz. Ailem Aydın’a gitmek durumunda kaldı. Yine burada kaybettiğimiz aileler oldu. Malatya’da bir ailemizde 3 kişi yaşamını yitirdi. Bu mahallede 60 civarındayız. Aile olarak saydığımızda 8 aile Ermeni kaldı. Yine bir o kadar da Süryani olarak varız. Yani toplam nüfusumuz 60’tır. Depremden sonra benle birlikte 3 kişi daha kaldı, gerisi ise göç etti. Şehir merkezinde iş yerimin sağlamlığından dolayı ben kalıyorum. Onun dışında burada yaşayan tüm gayrimüslimler kent dışında. Tabi bunlar geçici sığınmadır. Bu geçicilik ne zamana kadar devam edecek onu da bilmiyorum. Ya da bu insanlar döndükten sonra ne yapar bilmiyorum. Çünkü binası yıkılan, evi yıkılanların haricinde yıkılmayan binalarda içeri girilecek gibi değil. Bu gerçekten üzüntü verici bir durumdur. Doğal afet ayrım yapmadan herkese etki eden bir durum. Şuan sayımız yok denecek kadar az.”   'SONUNA KADAR BURADAYIM'   Kenti terk edenlere geri dönüş ve yeniden inşa çağrısı yapan Bayyiğit, “Buradan gitmeyi düşünmüyorum ve sonuna kadar buradayım. Hayatımı tehlikeye atacak büyük bir risk görmediğim sürece ben burayı terk etmeyi düşünmüyorum. Bir katkım olsun diye buradayım. Bugüne kadar Malatya’da kalan 60 ailemiz bu depreme kadar başımıza büyük bir şey gelmedi. Fakat bu sefer de doğal afetler bizi dağıtmaya başladı. Bu da buradaki sayımızın gittikçe azalmasına sebep olacaktır. İnsanlarımızın burayı terk etmesini istemiyorum. Sadece gayrimüslim olarak değil, dostlarımız, arkadaşlarımızın da kendi memleketlerinde yaşamasından yanayım” diye seslendi.    KAR ERİTEREK SU İHTİYACINI KARŞILADILAR    Deprem sonrası yaşananları anlatan Bayyiğit, ilk üç gün boyunca kendilerine yardımların ulaşmadığını söyledi. Bayyiğit, şöyle devam etti: “Buradakiler bize hiç yetişemedi maalesef. Amacım ve niyetim hiç kimseyi kötülemek değil, ancak hazırlıksız olduğumuzu gördük. Çadır yoktu herkes üst üstteydi. Karşıdaki sanat merkezine insanlar giriyordu, her on dakikada bir deprem oluyordu. Ama insanlar donmamak için içeri giriyordu. İnsanlar ekmek bulamıyor, su bulamıyor, tuvalet ihtiyacını karşılayamıyor. Rezaleti yaşadık. Üçüncü günün akşamında bir şeyler dağıtılmaya başlandı. Yetkililer buraya gelip bizlere, ‘ihtiyaçlarınız nedir, ne getirelim’ diye sorup gittiler ve daha da gelmediler. Bizler ise sadece ekmek ve su istiyorduk. Su bulamadığımız için kar suyunu tencereye koyup tüpün üstünde erittik. O erittiğimiz kar sapsarı bir suya dönüşüyordu. Yıkılan binaların enkazından çıkan tozlardan dolayı sapsarı su oluyordu. Onu içmek zorunda kaldık. Aslında 4 ve 5’inci günde de pek değişen bir şey olmadı. İnsanlar üstünde uyuyabileceği bir bez parçasını bile bulamadılar.”   BİR TAS ÇORBA DAHİ ALAMADI    Geçen süre içerisinde kimi ihtiyaçların karşılandığını aktaran Bayyiğit, “Suyu artık bir şekilde tedarik ediyorsun. Bir ay oldu ama ben hala oradan (belediyenin yemek dağıttığı çadırı) bir tabak çorba almış değilim, ben hala bir koli su almış değilim. Malatya'da suyun toptan satıldığı bir depo buldum ve kendi paramla suları tedarik ettim. En son bir hafta önce kendi paramla su aldım. Ne devleti kötülemek ne dağıtıcıları kötülemek için demiyorum ama maalesef şunu haykırarak söyleyebilirim; böylesine bir rezalet, böylesi bir organizasyonsuzluk olamaz. Herhalde 1940’lı-50’li, 30’lu yıllarda olan bir depremden farksız bir durum yaşadık. Bu kadar beceriksiz, bu kadar dağıtım konusunda koordine olmayan, vatandaşın ihtiyacını kesinlikle karşılamayan bir organizasyonla karşılaştık. Onun dışında deprem korkusu hala bir kabus gibi üstümüzde. Bir dayanağın ve seçeneğin yok. Böyle bir şey oldu ve ben şuraya gideyim diye bir şeyde yok. Ya tamamen herkes gibi vazgeçeceksin ya da ne yapabilirim diye düşüneceksin. Fayda faydadır düşüncesiyle ben burada kalmayı tercih ediyorum” şeklinde konuştu.   MA / Dilgeş Ruvanas