Abdullah Öcalan’ın avukatından parti ve ittifaklara: İmralı’ya dair tutumunuz ne olacak? 2023-03-31 09:00:55 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı Heyeti arasında 5 Nisan 2015’te gerçekleşen son görüşmeden bu yana yaşanılanlara dikkat çeken avukat Cengiz Yürekli, seçimlere hazırlanan parti ve ittifaklara, İmarlı tecrit sistemine dair tutumlarını sordu.   Uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen ve 24 yıldır ulusal ve uluslararası hukuk çiğnenerek, ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 2 yıldır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ile birlikte cezaevinde tutulan diğer tutuklular Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar’ın da aile ve avukat görüşleri aynı şekilde engelleniyor.    En son kardeşi Mehmet Öcalan’ın 25 Mart 2021 tarihinde yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınmayan Abdullah Öcalan için Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının yaptığı 274, ailelerin ise 118 başvurusu ya reddedildi ya da yanıtsız bırakıldı. Her hafta avukat ve aile görüşü için yapılan başvurulara hala herhangi bir yanıt verilmiyor. İmralı tecridine ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’nin aldığı karar ve Newroz’da Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne dair ortaya çıkan iradeye ilişkin Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli ile konuştuk.    DIŞ DÜNYA İLE BAĞLANTI YOK   Müvekkillerinin en son 2 yıl önce kardeşi ile teması olduğunu ve bu temasın ardından ise bir daha kendisinden haber alınamadığını hatırlatan Yürekli,  “Esasında bu süreci 2 yıla sıkıştırmak büyük hata olur. Var olan süreci bilgi alamamaya indirgemek ve buradan başlatmak sıkıntılı bir durumdur. Son temas olağanüstü bir sürçte gerçekleşen bir telefon görüşmesidir. Cezaevindeki diğer müvekkillerimiz ise tecrit koşullarını protesto ettikleri için telefon görüşmelerine çıkmadılar. En azından ailelerine böyle bir bilgi verilmiştir. Bunu teyit ettirecek ve gerçekliğini araştırabilecek bir durumda değiliz. Yapılan son telefon görüşmesi ise kısa sürdü ve aniden kesildi. Niye kesildi? Neden tekrardan telefon bağlantısı kurulmadığını da bilmiyoruz. Böylesi sorunlu bir temastı. Ayrıca bunu temas olarak kabul etmek de bizler açısından büyük bir hattadır. Durumun ciddiyetini yansıtabilmek için bu tarihi esas aldık ancak bundan önceki görüşme ise bir yıl önceydi. Yani 24 yıl boyunca böyle süren işkence koşulları söz konusudur. Dış dünyadan yalıtılma durumu var” diye belirtti.    24 YILLIK İŞKENCE    Tecridin ne anlama geldiği üzerinde durulması gerektiğine dikkat çeken Yürekli, “Tecridin ne olduğunu idrak ederek, konuşmak durumundayız. İmralı tecridini birçok kurum işkence olarak tanımlamaktadır. Zaten başkaca tanımının olmadığı gerçekliğiyle karşı karşıyayız. 23 saat boyunca insan teması olmadan daracık bir hücredesiniz. 24 yıllık işkencenin zirvesini yaşamaktayız. 2 yıldır hiçbir şekilde haber alamıyoruz, hangi koşullar altında tutulduklarını bilmiyoruz. Bunun dünyada emsali yok ve bu durum Avrupa hukuk sistemi içerisinde gerçekleşiyor. Bunun bir gerekçesi olamaz. O yüzden bu durumun ne kadar dehşet verici olduğunun farkına varmak gerekiyor. Sıradan bir uygulama olmadığını görmek gerekiyor” dedi.    AVRUPA’NIN TUTUMU    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) de bu tecride onay verdiğine işaret eden Yürekli, aksi durumda bu uygulamanın cereyan etmesinin mümkün olamayacağının altını çizdi. Avrupa’nın İmralı’ya duyarsız kaldığını vurgulayan Yürekli, şöyle dedi: “Bu işkenceye onay verdiği, görmezden geldiği için başka mekanizmaları işletme yoluna gittik. En son AİHM’in çözüm üretmemesi nedeniyle Birleşmiş Milletlere (BM) başvurduk. Başvurudan sonuç aldığımızı da söyleyebiliriz. BM, 6 Eylül 2022’de tecride dair tedbir kararı aldı. Esasa ilişkin karar henüz çıkmadı ve tarafların görüşleri sunulacaktır. Ancak tedbir konusunda bir karar verildi. BM dedi ki; ‘Bu incommunicado işkence halidir. Buna derhal son vermen lazım. Orada tutulan kişilerin kendi seçecekleri avukatlarla derhal görüştürülmesini sağlanman gerekiyor.’ Türkiye, sözleşmenin bir tarafıdır ve gereklikleri yerine getirilmelidir. Ancak karar pratikte uygulanmadı. Bunun üzerine BM 19 Ocak’ta aldığı bu kararı tekrarladı.”    AYDIN KESİMLERİN TEPKİSİZLİĞİ    Tedbir kararının yaşama hakkı, maddi ve manevi bütünlüğün tehdit altında olduğu ya da işkencenin söz konusu olduğu durumlarda verildiğine dikkat çeken Yürekli, “Bu yönüyle karar ciddidir. Ama hukuk otoriterlerinden yanı sıra muhalif çevreler veya insan hakları konusunda duyarlı çevrelerden yeterli derece tepkiyi göremedik. Bunu ciddi anlamda sorgulamak gerekiyor. BM Komitesi, AİHM’e denk bir işleve sahiptir. Bu tepkisizlik hali İmralı sisteminin neden 24 yıl sürdüğü konusunda da bize ipucu vermektedir. Türkiye’deki aydın ve hukukçuların karşı koyuşu söz konusu değildir. Bunun tartışılması gerekmektedir. Tecrit durumu ve alınan kararlar tartışılmıyor, görünmez kılınıyor” diye belirtti.   Yürekli, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 4-5 Şubat’ta gerçekleştirdiği Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nı hatırlatarak, bu konferansa pek çok çevreden aydın ve hukukçunun katıldığını ancak tartışılan başlığı kavramsal olarak tartışmaya açan Abdullah Öcalan’ın tartışılmadığını dile getirdi. Yürekli, “Bu sırt dönmeyi görmemiz gerekiyor. Kendini muhalif ve demokrat olarak tanımlayanlar tarafından görmeme hali var” dedi.    NEWROZ ALANLARI    Newroz’un Abdullah Öcalan’a adandığını belirten Yürekli, “Newroz meydanları, demokrasi pratiğinin vücut bulduğu alanlar. Demokrasi, salt entelektüel faaliyet değildir. Demokrasi; toplumsal örgütlenme modelidir. Bunu en iyi Newroz meydanlarında görüyoruz ve Newroz alanlarında halk bir ağızdan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykırdı. İstanbul ve Diyarbakır’da yüzlerce kişi gözaltına alındı. Bunun üzerinde durulmuyor. Bu kişiler ısrarla Abdullah Öcalan’ın ismi etrafından kenetlenenlerdi. Ancak Abdullah Öcalan’ı anlatma konusunda yetersizliklerimiz var” diye belirtti.    HALKLAR NEDEN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İSTİYOR?    Kürt halkının “eşit yurttaş” talebi olduğunu ve bu nedenle buna karşı bir şiddet durumunun olduğunu dile getiren Yürekli, “Kürt sorununun yegane çözüm adresi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Tek muhatabı Sayın Abdullah Öcalan’dır. Bu, tartışmasızdır. Türkiye’de demokrasinin gelişimi, özgür yaşamın gelişimi konusunda Sayın Abdullah Öcalan’dan başka bunun projesini ortaya koyan bir örnek söz konusu değildir. 24 yıldır İmralı’da amansız işkence altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan projeler sundu, imkanlar geliştirdi. En kıt imkanlar altında bunu gerçekleştirdi. Bunu halklara armağan etti. Bunun görülmesi gerekiyor. Avrupa, Asya ve Ortadoğu’ya kadar halklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü haykırıyorsa, bunun etrafında kenetleniyorsa, bu Abdullah Öcalan’ın yaratmış olduğu ideolojiden kaynaklanıyor. Bunun görülmesi, anlaşılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.     ABDULLAH ÖCALAN’DAN DUYULAN KORKU    Tecritle Abdullah Öcalan’ın toplumla bağının koparılmasının hedeflendiğini söyleyen Yürekli, Abdullah Öcalan’ın unutturulmaya çalışıldığını belirtti. Yürekli, “Tecrit bir yanıyla Sayın Abdullah Öcalan’ı İmralı’da fizikken ve ruhen tüketmeyi hedeflerken, diğer yanıyla öncülük yaptığı halklarla bağını kesmeyi amaçlıyor. Siyasetin gündemine bakalım; sağından soluna, iktidarından muhalefetine kadük bir siyasete mahkum olmuşlar ki olumlu ya da olumsuz Sayın Abdullah Öcalan üzerinden siyaset geliştirmeye çalışıyorlar. Birbirlerine muhalefeti buradan geliştiriyorlar. Sayın Abdullah Öcalan’dan duyulan korku, bu denli büyüktür. Yoksa Avrupa hukuk sisteminin çürümesine neden olan İmralı tecrit sistemi mümkün olmazdı. Başta Kürt halkı olmak üzere demokrat güçlerin sadece Türkiye’de değil dünyanın her tarafta ciddi bir mücadelesi var. Ciddi bedeller de ödendi. Ancak haber alamıyorsak bu, mücadelenin yeterli aşamaya gelememesi ile ilgilidir” eleştirisinde bulundu.    FİZİKİ ÖZGÜRLÜK HEDEFLENMELİ   İmralı sisteminin lağvedilmesinin yanında Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün hedeflenmesi gerektiğine işaret eden Yürekli, bunun ise ancak halkların dayanışmasıyla mümkün olabileceğini söyleyerek, ekledi: “Bu yüzden diğer halklara özellikle Türkiye kamuoyuna doğru anlatabilmemiz gerekmektedir. Sayın Abdullah Öcalan’ı sadece şiddetin çözümüne indirgeyen, sadece Kürt sorununun çözümüne indirgeyen bir yaklaşım söz konusudur. Hayır, bu gerçekçi değildir. Vietnam sorunu vardı. Halk muazzam direndi. Müthiş bedeller ödendi. Ancak başarı sadece bundan yaşanmadı. Başarı ABD halklarının tepkisinin de eseridir. Herkesin saygı ile andığı Muhammed Ali çıkıp bu duruma itirazını yükseltti. Savaşa karşı durdu. Koca bir aydın kitlesi ve onların öncülüğünde ABD halklarını arkasından sürükledi. Ancak Türkiye’de böylesi bir öncülük durumu yok. Bunun doğru izah edilmesi gerekiyor.”   ‘SİYASET ROLÜNÜ OYNAMADI’   Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile gerçekleştirdiği ziyarette Kürt sorununun çözümü için Meclis’e işaret ettiğini belirten Yürekli, görüşmenin ve kullanılan ifadelerin önemli olduğunu ancak tek başına bir anlam ifade etmediğini dile getirdi. Yürekli, “Daha önce Sayın Abdullah Öcalan’da, ısrarla çözümün Meclis’te olması gerektiğini ve Meclis’in karar alması gerektiğini ifade etti. Hatta bunu dayattığını da söyleyebiliriz. Ancak muhalefette bulunan ve şu an bu vaatlerde bulunan siyasetçiler eğer Sayın Abdullah Öcalan’ın bu çağrılarına kulak vermiş olsalardı 10 yıldır yaşanan bu kaotik durumda olmazdı. Politika vaatlerle olacak bir iş değildir. Güç olabilirseniz, birilerini açıklama yapmaya zorlarsınız. Birilerini çözüme yanaşmaya zorlarsanız. Kürt halkı da kendi örgütlülüğü ile demokratik bilinci ve Türkiye siyasetinde yer aldığı kilit konumuyla bunu gerçekleştirmiştir. Esas olarak buna değer atfetmek gerekiyor. Yoksa Meclis’in tarihi, Cumhuriyet tarihinden daha eskidir. Çözebiliyorsa bu güne kadar neden çözmedi?” diye sordu.    KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ    Sorunun Meclis’e gelmesi halinde Abdullah Öcalan’ın da taraf olarak esas alınması gerekliğine dikkat çeken Yürekli, şöyle dedi: “Bu gün meydanlar Sayın Öcalan’ı işaret ediyor. Sayın Öcalan olmadan bu konu nasıl tartışılacak? ‘Yoktur’ denen Kürt sorununu görünür kılan ve çözüm noktasına getiren Sayın Abdullah Öcalan’dır.  Buna dair çözüm gerçekleştiren de O’dur. Öcalan’sız bir çözümü Kürt halkı kabul edecek mi? Elbette Meclis gereken kararları çıkaracaktır ancak bu konuda muhatap da esas alınacaktır. Başkaca çözüm mümkün değildir. Aksi durumda kendi kendini aldatmak söz konusu olacaktır. Bu sorun, gündelik çıkarlara kurban edilecek bir sorun değildir. İYİ Parti olası bir çözüm arayışını sekteye uğratabilecek bir partidir. Millet İttifakı’nın bu haliyle Kürt sorununun çözümü konusunda adım atmaktan uzak olacaktır. İYİ Parti, bu ittifakı ‘savaş politikasında’ sabit tutmak için monte edilmiş bir parti.”   CPT RAPORU    CPT’nin en son İmralı’ya yaptığı ziyaretin ardından yaşanan gelişmelere de değinen Yürekli, ziyarete dair hazırlanan raporun hala açıklanmadığını paylaşarak, tepki gösterdi. Raporun ötesinde CPT’nin İmralı’ya dair açıklama yapma hakkının olduğunu ancak açıklama dahi yapılmadığını belirten Yürekli, CPT’nin açıklama yapmamasını siyasi atmosfere bağladı.    ‘DARBE MEKANİĞİ DEVREYE GİRDİ’   En son 5 Nisan 2015 tarihinde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’in İmralı’da Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından heyet görüşmelerinin sonlandırılmasının 8’inci yıldönümüne girildiğini anımsatan Yürekli, diyalog sürecinde Türkiye’deki demokrasi güçlerinin yanı sıra sol ve sosyalist kesimlerin de en çok örgütlenme zemini yakaladığı süreç olduğuna dikkat çekti.  Sürecin yaşanmasında Abdullah Öcalan’ın rolünün önemine işaret eden Yürekli, “Bir de İmralı kapılarının kapatıldıktan sonraki 8 yılı görmek gerekiyor. Müthiş bir demokrasi yoksunluğuna gidildi. Bir darbe mekaniği devreye girdi. Meclis bombalandı ve feshedilme noktasına getirildi. Sistem değişikliğine gidildi ve sınır dışı operasyonlar yapıldı. Demokrasi bir bütün olarak rafa kaldırıldı. Toplum cinnet haline savruldu. Ekonomik kriz derinleşti ve toplum şu an nefes alamıyor. Bütün bunlar İmralı tecrit sisteminden kaynağını alıyor” dedi.   YA SEÇİM SONRASI    İmralı sisteminin lağvedilmesi için bütün muhalefetin harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Yürekli, “Mademki yasadan bahsediyorsunuz, bunu yapmak durumundasınız. İmralı’ya dair tutumunuz ne olacaktır? Her gelen demokrasi ve hukuktan bahsediyor. Tecridin, işkencenin sürdüğü bir durumda hangi yasadan bahsediyorsunuz? İktidar bunu yürütüyor. Peki siz buna karşı ne söylüyorsunuz? Tamamen ulusal ve uluslararası yasalara aykırı olan ve toplumun gözleri önünde cereyan eden bu işkence durumuna ne diyorsunuz? Bunu herkes açık net söylemek durumundadır. Seçimden sonra İmarlı tecrit sistemi devam edecek mi?” diye sordu.   MA / Mehmet Aslan