Abdullah Öcalan’ın avukatı Şakar: CPT’nin tutumu tecridi derinleştiriyor 2023-04-15 09:06:23 İSTANBUL - CPT’nin tutumunun İmralı tecrit işkencesinin sürmesinde etkili olduğunu belirten avukat Mahmut Şakar, 14 Mayıs seçimlerinde AKP-MHP’nin kaybetmesi durumunda kurulacak yeni hükümetin bu ağır hak ihlalini ortadan kaldırması gerektiğini ifade etti.    Uluslararası komployla 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen ve İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutuluyor ve 2 yılı aşkın bir süredir kendisinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Avukat, aile ve vasi görüşme başvuruları “disiplin” cezaları gerekçe gösterilerek, engelleniyor.    Türkiye’ye 2022 yılının Eylül ayında ziyarette bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), İmralı Cezaevi’ni ziyaret etti ancak cezaevindeki Abdullah Öcalan ile diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım ile görüşme yapılıp yapılmadığına dair kamuoyuna herhangi bir bilgi verilmedi. Olağanüstü ve işkence durumlarında açıklama yapma yetkisi bulunan CPT’nin İmralı suskunluğu devam ediyor. Türkiye’ye yaptığı son ziyarete dair raporunu tamamlayan CPT’nin, Mart ayı başında bu raporu Türkiye’ye gönderdiği öğrenildi.    Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Mahmut Şakar, CPT’nin tutumu ve Türkiye’ye gönderilen rapora dair değerlendirmelerde bulundu.    CPT İŞKENCEYİ ÖNLEMEKLE MÜKELLEF    CPT’nin, Avrupa Konseyi’nin (AK) “işkenceyle mücadele” amacıyla kurduğu bir kurum olduğuna işaret eden Şakar, Abdullah Öcalan’ın durumu üzerinden CPT ile uzun zamandır iletişim halinde olduklarını dolayısıyla işleyişine de vakıf olduklarını belirtti. CPT’nin işkence iddialarının yaşadığı üye ülkeleri ziyaret edip, tespitlerini raporlaştıran bir kurum olduğunu anımsatan Şakar, hazırlanan raporun ise sonradan bu ülkeye sunulduğunu ve ülkenin izin vermesi halinde de raporun kamuoyuyla paylaşıldığını kaydetti.    Şakar, “25 Mart 2021’den beri PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan’dan haber alamıyoruz. Bu, İmralı Hapishane koşullarının getirdiği olumsuzlukların ötesinde yeni bir duruma karşılık geliyor. Hiçbir şekilde haber alamadığımız, ulaşamadığımız, sağlık ve yaşam hakkı hakkında herhangi bir bilgiye dahi sahip olamadığımız bir durumdayız. Böyle bir gerçeklik var. Bu da normal olmayan olağanüstü bir durumdur. Baştan itibaren bizim temel talebimiz CPT’nin bu gerçekliğe, bu olağanüstü ve son derece yakıcı duruma karşı hem politik hem de hukuki açından bir inisiyatif geliştirmesiydi” dedi.   ‘İMRALI’DAKİ HUKUKSUZLUĞA ‘DUR’ DENİLMELİ’    CPT’nin Türkiye’ye yaptığı son ziyarete işaret eden Şakar, CPT’nin cezaevi olarak sadece İmralı’yı ziyaret ettiğini paylaştı. CPT’nin özel olarak İmralı’ya gittiğini dile getiren Şakar, daha sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının Abdullah Öcalan’ın CPT ile görüşmediği bilgisini kamuoyu ile paylaştığını hatırlattı. Şakar, “Avukatları, ailesi ve bir bütün olarak Kürt halkı ve demokratik kamuoyu CPT’den bir açıklama yapmasını istedi. Hem durumun olağanüstü olması hem Sayın Abdullah Öcalan’ın görüşmediği noktasındaki duyumlar hem de haber alamama durumunun 2 yıldır devam etmesi nedeniyle CPT’den rutin işlemlerin dışında bir tutum bekliyoruz. Avrupa sınırları içerisinde bulunan bir cezaevindeki tutsaklardan 2 yıldır bir haber yok. İnsan bunu söylerken bile ürküyor. Bu, durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Eğer CPT, böylesi olağanüstü bir durumda açıklama yapma yetkisini kullanmayacaksa ne zaman kullanacak?” diyerek, tepki gösterdi.    CPT’nin acil bir durum yokmuş gibi davrandığını dile getiren Şakar, “Hukukçular olarak CPT’nin net tutum alması ve kaygılarımızı gidermesini bekliyoruz. Ancak geçen süre zarfında bu kaygılarımızı giderecek bir yaklaşımı ortaya koymadı. Sayın Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmediğine dair bir bilgi dahi vermedi. Buna yetki ve inisiyatifi var ancak kullanmamayı tercih ediyor” dedi.    TECRİDİN SÜRMESİNDE ETKEN    CPT’nin bu tutumunun uygulanan tecrit ve işkencenin sürmesinde etkili olduğuna dikkat çeken Şakar, CPT’nin açıklama yapma yetkisine dair şunları belirtti: “Eğer rutin işleyiş ile var olan sorunu çözemiyorsan bu yetkiyi kullanırsın. Yetki bu nedenle verilmiş. Eğer üye devletle o problemi çözemiyorsanız o ihlalde ısrar ediliyorsa sizin bunu aşmak için kamuoyuna açıklama yetkiniz var. Dolayısıyla tüm devletleri, sivil toplumu bilgilendirerek o ihlali sürdüren ülkeyi de böylece baskı altına alırsınız ve adım atmaya zorlarsınız. Bu yetki bu yüzden verilmiş. Bu yetkiyi 2 yıldır haber alınamayan İmralı’ya dair kullanmayacaksınız da ne zaman kullanacaksınız? Bu yüzden CPT’ye yönelik eleştirilerimizin tonu artıyor. Kendilerinden dürüst ve etkili bir tutum almalarını bekliyoruz.”    CPT’nin bu güne kadar hazırladığı ve Türkiye’ye gönderdiği raporların açıklandığını ancak bu son raporun zamana yayıldığına dikkat çeken Şakar, daha önceki süreçlerde Türkiye’nin de CPT’nin raporunda yer alan eleştiri, tespit, önerilere karşın kendi raporunu hazırlayarak, rutin prosedürü sürdürdüğünü söyledi.   Şakar, “Hükümet çoğu zaman kendisi için en uygun politik ortamı beklemeyi tercih ediyor. Dolayısıyla CPT’nin gönderdiği raporu ne zaman yayınlayacağı konusunda bir kesinlik yok. Ancak yaşanan durum sürdürülemez bir durumdur. Normal prosedürlere sıkıştırılarak geçiştirilemez” tepkisinde bulundu.    HUKUKA AYKIRI TUTUMDAN VAZGEÇMELİ    Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Şakar, şöyle dedi: “Türkiye’nin, iç ve uluslararası hukuka aykırı bu tutumdan vazgeçmesi lazım. Ancak mevcut hükümet bunu ortadan kaldırabilecek bir pozisyonda olmadığını tam tersine Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit üzerinden bir baskı ve şiddet rejimini inşa etmek istediğini görüyoruz. Avukat görüşünün yapılması için CPT raporunu beklemeye ihtiyaç yok. Normalde olması gereken hukuk bu. Hükümetin yaptığı fiili bir durum. Bundan vazgeçmesini bir kez daha talep edebiliriz. Zaten avukatlar düzenli olarak başvurularla bunu yapıyorlar. Ancak mevcut durumda hükümetin bunu yapacağına dair iyimserliğim yok.”   14 MAYIS SEÇİMLERİ SONRASI    Şakar, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilli seçimlerine işaret ederek, AKP-MHP’nin kaybetmesi durumunda yeni kurulacak hükümetin bu ağır hak ihlalini ortadan kaldırması gerektiğini belirtti. Böylesi bir beklentilerinin olduğunu dile getiren Şakar, “Kaldı ki tecrit gibi açık bir hukuk ihlalini ortadan kaldırmayacak bir hükümetten başka herhangi bir demokratik adımın geleceğini düşünmüyorum. Kürt halkı açısından bu yeni hükümetin ciddiyetini ve yaklaşımını test edecek bir olgu olacaktır. Gerek Newroz’da gerekse seçim atmosferinde Kürt halkının dile getirdiği temel taleplerin başında tecridin kaldırılması, politik tutsakların özgürlüğü öne çıkıyor. Bu sadece Kürt halkının talepleri açısından değil, aynı zamanda AKP-MHP’nin yarattığı tahribatların giderilmesi ve yeni bir başlangıç yapılması açısından da önemli bir veri olacaktır. Kürtler açısından eski ile yeni arasında ki farkı anlayacakları temel ölçü olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.    MA / Mehmet Aslan