Savaş ve militarizme karşı mücadele 2024-11-16 09:11:53   HABER MERKEZİ - Dünyanın birçok yerinde süren savaşlar, en fazla kadın bedeninde derin tahribatlar yaratırken, ulus devletlerin militarizm ve savaş politikalarına karşı mücadele etrafından örgütlenen kadınlar karşıt politika üretti.    İnsanlık tarihi boyunca hiç bitmeyen savaşlar, çağın teknolojik ve endüstriyel gelişimine bağlı olarak çeşitlendi ve daha kitlesel ölümleri getirdi. Hatta bunlarla yetinmeyen eril zihniyet, özel savaş politikalarını devreye soktu. Günümüzde neredeyse her coğrafyada ayrı bir savaş yaşanıyor. Özellikle Ortadoğu’da derinleşen kaos hali, yeni bir dünya savaşının evresi olarak yorumlanırken, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yıllar önce yaptığı “3’üncü Dünya Savaşı” belirlemesinin bugünleri işaret ettiğini söylemek mümkün.    Çatışma ve savaş süreçlerinden en çok etkilenen kesimlerin başında ise hiç kuşkusuz kadın ve çocuklar geliyor. Sadece yaşam alanlarını yok etmekle kalmayan savaşların yol açtığı göç, yoksulluk, alt yapı hizmetlerinin bozulması, eğitim ve sağlık kurumlarının yetersizliği, şiddet, önleyici ve koruyucu mercilere ulaşamama hali kadınları etkileyen başlıca koşullar oluyor. Coğrafyalar farklı olsa da savaşın etkileri aynı. Cinsel işkence, taciz, tecavüz, alıkoyma ve katledilen kadın bedenleri neredeyse her savaşta kadına yönelik sistematik işlenen savaş suçları oldu.      BM KADIN BİRİMİ’NİN RAPORU    Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi’nin raporuna göre, kadın ve çocukları güvence altına alması gereken yasaların “açıkça göz ardı edilmesi" nedeniyle 2023 yılında savaştan etkilenen kadınların sayısı iki katına çıktı. Aynı rapora göre, 2023 yılında savaş bölgelerinde ölen her 10 kişiden 4'ü kadındı. Savaştan etkilenen ülkelerde her gün 500 kadın hamilelik ve doğumla ilgili komplikasyonlardan yaşamını yitiriyor. Kadınlara yönelik cinsel şiddet 2023'te, 2022'ye kıyasla yüzde 50 arttı. Yine rapora göre, barış süreçlerindeki (2023) müzakerecilerin yüzde 10'undan azını kadınlar oluşturdu. BM Kadın Birimi, bunun kadınların dahil olduğu barış anlaşmalarının daha uzun sürdüğüne ve daha etkili olduğuna dair kanıtlara rağmen gerçekleştiğini bildirdi.   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla günümüzde savaş ve iç çatışmaların devam ettiği bölgelerdeki durumun kadınların hayatı üzerindeki etkisini derledik.      UKRAYNA    Rusya’nın Ukrayna'ya saldırı başlattığı 24 Şubat 2022'den bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı bir milyonu buldu. Ukrayna Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir rapora göre, bu yıl 400 bin Ukraynalının ülkesini terk etmesi bekleniyor. Ukrayna’da savaşın neden olduğu kitlesel yerinden edilmeler; aile içi şiddet, insan ticareti ve sömürüyü artırıyor. Ukrayna'nın sınır kapılarında kadın mültecileri karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı uyaran afişler yer alıyor. Yerinden edilmiş insanlar, mülteciler ve yardıma ihtiyacı olan insanlar için çalışan yüz binlerce kadından ise kimse bahsetmiyor.      RUSYA    Ukrayna ile savaşın başladığı il günden beri Rus asker sayısı sürekli gündeme geliyor. Son yapılan açıklamalarda 350 bin Rus askerinin öldüğü ve on binlercesinin de yaralandığının tahmin edildiği belirtildi.  BBC Rusça Servisi, Mediazona internet sitesiyle yürüttüğü ortak bir projeyle, ölen 45 binden fazla Rus askerinin isimlerini belirledi. Ancak toplam sayının bundan daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Rusya’daki savaş halinden kaynaklı da yerinden olanların sayısı bir hayli fazla. 900 bin kişinin Rusya’yı terk ettiği tahmin ediliyor. Ülkeyi terk etmek durumunda kalanların çoğu kadın ve çocuklar.      FİLİSTİN   Hamas'ın İsrail'e 7 Ekim 2023'te başlattığı saldırıların ardından İsrail'in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 603 Filistinli yaşamını yitirdi, 102 bin 929 kişi de yaralandı. Enkaz altında halen binlerce kişinin olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak, sivil altyapı da tahrip edildi. Savaş koşulları, Filistinli kadınların uğradıkları her türlü şiddet, taciz, tecavüzü dile getirmesinin önünde de engel. Filistinli kadınlar, bir yandan savaşın yarattığı ek yükleri omuzlarken diğer yandan şiddetin her türlüsüne karşı mücadele vermek durumunda. Bu savaş ve yıkım sürecinde kadınların yaşadığı en önemli durumlardan biri de zorunlu göç oldu. İsrail güçlerinden kaçan kadınların sayısı bir hayli fazla.   İSRAİL    İsrail’in Gazze, Lübnan, İran ve Suriye’ye yönelik saldırıları sürüyor. İsrail ordusunun açıklamalarına göre, ülkelerin karşılıklı saldırılarında yüzlerce İsrailli asker öldürüldü. Saldırılar her geçen gün yüksek bir maliyet doğururken, çatışmaların ekonomiye olumsuz etkileri de gittikçe arttı. İsrail'in günlük 300 milyon Dolar’a yakın harcama yaptığı belirtiliyor. İsrail’in Merkezi İstatistik Bürosu (CBS), bu yılın ilk 7 ayında 40 bin 600 İsraillinin ülkeden ayrıldığını tespit etti.    Çatışmaların ilk günlerinde İsrailli bir kadının Hamas güçleri tarafından esir alındığı ve yarı çıplak şekilde aracın arkasında vücudunun teşhir edildiği bir video internette yayıldı. Savaşlarda kadınların bedenleri bir yandan şiddete maruz bırakılırken diğer yandan da savaşa yeni askerler üretmek için yükümlü hale getiriliyor.        LÜBNAN   Hizbullah ile 8 Ekim 2023'ten beri çatışan İsrail ordusu, 23 Eylül'de Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine yoğun hava saldırısı başlattı. İsrail ordusu, 30 Eylül'de de Lübnan'ın güneyinde "Hizbullah'ın altyapısına yönelik sınırlı ve yoğun" kara saldırılarına başladığını bildirdi. İsrail'in Lübnan’a düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısı 3 bin 189'a, yaralı sayısı ise 14 bin 78'e yükseldi. Hayatını kaybedenlerin 815'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. İsrail’in saldırıları nedeniyle Lübnan'da 100 binlerce kişinin yerinden olduğu tahmin ediliyor. Lübnan’daki savaşın yıkıcılığı UNICEF raporuna da yansıdı. Rapora göre, Lübnan’da her gün en az bir çocuk hayatını kaybediyor. Ekim 2023’ten bu yana 166 çocuk yaşamını yitirdi. Saldırılarda bin 168 çocuk yaralandı.    Lübnanlı kadınların hayatları ise her geçen gün zorlaşıyor. Birçok iş yerinin kapanmış olması ve işten çıkarılmaların artması yoksulluğu da beraberinde getirmiş durumda. Savaştan en çok etkilenen kadınlar, Hizbullah’ın bulunduğu bölgelerden yerinden edildiler. Yerinden olan kadınlar işlerini, evlerini kaybetti.    SUDAN   Sudan'da 15 Nisan 2023'ten beri ordu ve bir zamanlar ona bağlı olan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında, askeri reform ve entegrasyon gibi konulardaki anlaşmazlıklar nedeniyle çatışmalar devam ediyor. Savaşın bitirilmesi için başlatılan tüm çözüm girişimleri ise sonuçsuz kaldı. BM’ye göre, dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizinin yaşandığı Sudan'da yaşanan çatışmalar sonucu 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Nisan 2023'ten bu yana ülkeden ayrılanların sayısı 3 milyonu geçti, 11 milyondan fazla kişi ülke içinde yerinden edildi ve 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç durumda.    Yoksulluk, alt yapı yetersizliği, sağlığa erişim gibi birçok sorunun beraberinde getirdiği şiddet hallinin yanı sıra kadınlar tecavüze maruz kalıyor ve cinsel şiddet bir savaş aracı olarak kullanılıyor. BM Sudan Bağımsız Uluslararası Gerçekleri Araştırma Misyonuna göre, kadınların birçoğu mülteci konumunda. BM raporlarına göre, Sudanlı kadınlar ülkede çok kez yer değiştirmek durumunda, çocuklara da tek başına bakmak zorunda kalıyorlar. Savaşın sürdüğü Sudan'da, sağlık sisteminin etkin bir şekilde çalışmadığı bu dönemde salgın hastalıkların yayılması insanların hayatını daha da zorlaştırıyor. Öte yandan Sudan'da, Haziran ayından bu yana etkili olan yağış ve seller, koleranın yayılmasına yol açtı. Sudan Sağlık Bakanlığına göre, ülkede toplam kolera vaka sayısı 29 bin 147'ye ulaşırken, 852 kişi ise hayatını kaybetti. Ülkede hala 3,4 milyon çocuk salgın hastalık riski altında.    FEDERE KURDİSTAN BÖLGESİ    Türkiye'nin 17 Nisan 2022'de Federe Kürdistan Bölgesi'ne yönelik KDP işbirliğiyle başlattığı operasyonları devam ediyor. Federe Kürdistan Bölgesi'nde faaliyet yürüten ABD merkezli Toplumsal Barışı İnşa Timleri (CPT) raporuna göre, Türkiye’nin 1991 yılından bu yana Federe Kürdistan’da gerçekleştirdiği saldırılarda en az 81 çocuk katledildi, 115’i yaralandı. Türkiye’nin saldırılarını KDP işbirliğiyle sürdürdüğü bölgede, kadına yönelik şiddet, baskı da artarak devam ediyor. Sadece bir ayda 30 kadının katledildiği bölgede, kadın katliamlarının büyük bir bölümünün üzeri “intihar” adı altında kapatılıyor. Bölgedeki saldırılar kapsamında gazeteciler Nagihan Akarsel düzenlenen suikast, Gulistan Tara ve Hêro Behadîn ise Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) saldırısıyla katledildi.      KUZEY VE DOĞU SURİYE   Suriye'de 2011 yılında iç savaşın başlamasının ardından Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan halklar Kürtler öncülüğünde, DAİŞ ve Esad rejimine karşı 19 Temmuz 2012’de kendi kaderini tayin etme kararı aldı. Tüm dünyayı tehdit eden DAİŞ’ten temizlenen ve özyönetimin ilan edildiği Kuzey ve Doğu Suriye, Türkiye ve bağlı paramiliter grupların yanı sıra Şam hükümetine bağlı güçlerin saldırısı altında. Bu saldırılarda özellikle yerleşim alanları ve hizmet birimleri hedef alınıyor. Yaşam alanlarına yönelik saldırılarda çok sayıda kadın ve çocuk yaşamını yitirdi.    Kadınlar öncülüğünde kapitalist sisteme alternatif bir yaşamın inşa edildiği Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların hedefi ise yaratılan kadın devrimini yok etmek.    TÜRKİYE    Türkiye’de, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtler başta olmak üzere ötekileştirilen halklara yönelik yaklaşım değişmedi. İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlere saldırıların düzenlendiği ve “tarihi utanç” olarak nitelendirilen 6-7 Eylül olayları, Dêrsim, Zilan, Maraş, “33 Kurşun” katliamları hafızalardaki yerini koruyan katliamlardan sadece bir kısmı. Devletin Kürt sorununun hak temelli çözümü yerine antidemokratik uygulamalarla baskılanmasına dayanan tutumu ise, meseleyi büyüterek bugüne kadar getirdi. Nitekim 40 yılı aşkın süregelen çatışma hali bütün can yakıcılığı ile sürüyor. Kürt sorununun çözümüne dair 2013-2015 yılları arasında başlatılan süreçte her ne kadar çatışmalar durmuş olsa da 24 Temmuz 2015’te çatışmalar şiddetlenerek devam etti. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporuna yansıyan verilere göre, aradan geçen 8 yıllık dönemde çözümsüzlüğün bir sonucu olarak; on binlerce can kaybının yanı sıra; ifade ve toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, siyasete katılım hakkı ayaklar altına alındı ve otoriterleşme yerleşik hale geldi.     Bir yandan siyasetin önü kayyım uygulamaları, gözaltı ve tutuklamalar ile tıkanırken; öte yandan Kürt sorunu çözümünde muhatap olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit giderek derinleştirildi. Çözümsüzlük nedeniyle ülkedeki siyasi, toplumsal ve ekonomik krizler hiç son bulmadı. Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’ne göre (DİTAM), çatışmanın ülkedeki halklara bedeli 4 trilyon 20 milyor Dolar’dan fazla oldu. Savaş politikaları ve Kürt sorununun çözümsüzlüğü halklara yoksulluk, baskı ve daha fazla imha olarak dönerken, düşük yoğunluklu savaşın kadın bedeninde yarattığı tahribat ağır oldu. 1990’lı yıllarda gözaltlarda yaşanan cinsel şiddet ve tecavüz, 2000’li yıllarda özel savaş politikalarıyla farklı bir boyuta evrildi. Yaşam alanlarına yönelik müdahalelerle fuhuş ve uyuşturucuya sürüklenen kadınlar, tecavüz ve katliam ve cezaevleri ile sindirilmeye çalışıldı.    DARBE GİRİŞİMLERİ OLAN ÜLKELER    Birçok ülkede iç savaş ve çatışma hali sürüyor. Güney Amerika ülkelerinden Bolivya’nın başkenti La Paz'da eski Genelkurmay Başkanı General Juan Jose Zuniga liderliğindeki Haziran ayında gerçekleştirilen darbe girişimi engellendi. Ermenistan’da Eylül ayında darbe girişimi oldu. Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin açıklamasına göre darbe girişimde bulunan 7 kişi hakkında soruşturma başlatıldı.    SAVAŞ VE MİLİTİRAZME KARŞI MÜCADELE    Erkek egemen sistemde yüzyıllardır yaşanan savaşlara karşı kadınlar, hep en ön safta mücadele ettiler. Ulus devletlerin sürdürdüğü ve “Üçüncü Dünya Savaşı” olarak nitelendirilen çatışmalar yayılırken, savaş koşullarından en çok etkilenen kesim olan kadınların mücadelesinin tarihi ise geçmişe dayanıyor. Dünyada kadınların savaş karşıtı mücadele etrafında örgütlendiği ve politika ürettiği birçok örnek bulunuyor. ABD’deki Codepink (Kod Pembe), Irak’ta Kadın Liderlik Enstitüsü (WLI), Kolombiya’da Çatışmaların Siyasal Müzakeresi İçin Kadınların Barışçıl Yolu gibi Türkiye’de de Kürt kadın hareketi öncülüğünde verilen mücadele bu örneklerden bazıları.   AMERİKA’DA CODEPİNK    ABD’de barış hareketini yürüten kadınlar, Codepink’i (Kod Pembe) kurdu. Kendisini barış ve sosyal adalet hareketi olarak tanımlayan Codepink, amacını ABD tarafından finanse edilen savaşları ve işgalleri sona erdirmek, küresel olarak militarizme meydan okumak ve kaynakların sağlık, eğitim, doğa ve diğer yaşam alanlarına harcanmasını sağlamak olarak tanımlıyor. İnsansız hava araçları saldırıları, İran nükleer anlaşması, Guantanamo Körfezi Gözaltı Kampı konularında mücadele veren bir örgüt. Grubun imzası olan pembe rengi giyen üyeler, savaş karşıtı yürüyüşler, protestolar ve çeşitli eylemler düzenliyor.   MİLİTARİZME KARŞI KADINLAR AĞI    Militarizme Karşı Kadınlar Ağı, militarizme karşı uluslararası bir dayanışma ağı yaratarak gerçek güvenliği geliştirmek, örnek almak ve korumak misyonu çerçevesinde ABD’deki ve Güney Kore, Japonya ve Filipinler gibi, Pasifik’te, ABD üslerine ev sahipliği yapan ülkelerdeki grupları bir araya getirmeyi amaçlıyor. Deneyimlerin paylaşılarak militarizm ve şiddet tarafından etkilenmiş farklı kadınlar arasında dayanışma ve iyileşme sürecini geliştirmek isteyen bu örgüt, militarizmin tecavüz ve insan ticaretini artırdığını, savaşların hem toplumlara, kadın ve çocuklara hem de çevre kirliliği nedeniyle sağlığa etkisini anlatma çabası edindi.   KADIN LİDERLİK ENSTİTÜSÜ   Kadın Liderlik Enstitüsü (WLI), 2005 yılında Irak’ta bir grup kadın hakları aktivisti tarafından kuruldu ve kadın hareketi için önde gelen seslerden biri haline geldi. WLI, özellikle kadınların barışın inşasında oynadığı rol ile ilgili konuları gündeme getirmeye ve savaşın kadınlara olan etkisini ve çatışmaların çözümü konusundaki rolünü ele alan 1325 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı konusunda farkındalık yaratmaya odaklandı.    KADINLARIN BARIŞÇIL YOLU   Kolombiya’da, devletin silahlı güçleri, paramiliter gruplar ile gerillalar arasında süren savaşa karşı kadınlar, 1990’lı yıllarda örgütlenmeye başladı. Kolombiyalı kadınların uluslararası alanda tanınan en büyük barış örgütü, Çatışmaların Siyasal Müzakeresi İçin Kadınların Barışçıl Yolu oldu. Medellin’de bir ofisle birlikte ülkenin 8 bölgesinde 300’den fazla yerel kadın grubunun ittifakıyla oluşan hareketteki kadınlar, kendilerini açıkça pasifist, feminist ve anti militer olarak tanımlayıp, kitle hareketi olarak örgütlendi.      BARIŞ ANNELERİ   Türkiye’de ise, yaşanan şiddetin son bulması, Kürt sorunun demokratik çözümü ve barışın kalıcı kılınması amacıyla Barış Anneleri İnisiyatifi kuruldu. İnisiyatif daha sonra ise meclisleşti.  Savaşın son bulması için yola çıkan anneler, ulusal ve uluslararası alanda barış taleplerine meşruiyet kazandırmayı hedefledi. En çok ses getiren eylemlerinden biri, 1999’da 40 kadının Amed’den Ankara’ya “Geride kalanlar aşkına”, “Biz anayız barıştan yanayız” sloganlarıyla gitmeleri oldu. Yine 2004’te İstanbul ve Kürdistan kentlerinden gelen 120 kadın, o dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile görüşmek istedi. İstanbul’da düzenlenen “Barışa 1000 Kadın” eylemi ses getiren eylemlerden oldu ve bunu başlatan Barış Annesi Müyesser Güneş, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.    Ayrıca yurtdışındaki kadın gruplarıyla ve siyasilerle bağlantılar kuruldu. Anneler, 2002’de Avrupa Parlamentosu tarafından davet edildiler. Tecride karşı cezaevlerinde başlayan açlık grevleri sürecinde sık sık Ankara’ya gelen Barış Anneleri’nin mücadelesi ilk günkü kararlılıkla sürüyor.      BARIŞ İÇİN KADIN GİRİŞİMİ   Barış İçin Kadın Girişimi, barışın kalıcılığı ve sürdürülebilirliği için yapılan en etkili çalışmalardan bir diğeri. 2009 yerel seçimlerinin hemen ardından “KCK” adı altında başlatılan gözaltı ve tutuklama furyasında pek çok kadın hareketi aktivistinin gerekçe gösterilmeden tutuklanması üzerine kurulan girişim, sözlerini barıştan yana söylemek adına savaş ortamının yarattığı şiddeti, bu şiddetten kadınların da birçok açıdan etkilendiğini ve dayanışmanın önemini vurgulayarak, bir araya gelen kadınlardan oluştu.     KADIN BİRLİKTELİĞİ    Rusya-Ukrayna savaşına ilk tepki kadınlardan geldi. Rusya’daki feministler, “Savaş; şiddet, yoksulluk, zorla yerinden etme, darmadağın olan hayatlar, güvensizlik ve geleceksizlik demek” diyerek, tepkilerini gösterdi. İsrail merkezli Women Wage Peace ve Filistin merkezli Women of the Sun’ı temsil eden feminist barış koalisyonu, savaştan sadece birkaç gün önce hızla tırmanan şiddet olaylarına karşı ortak açıklama yaparak, tepkilerini dile getirdi.      KADIN KORUMA BİRLİKLERİ (YPJ)   Suriye’de 2011’de başlayan iç savaşa karşı Kürtler öncülüğünde verilen mücadelede de kadınlar ön cephede yer aldı. Örgütlü-örgütsüz kadınlar, farklı kentlerde savaşa karşı çeşitli yöntemlerle mücadele verdi. “Rojava Devrimi” ile kadınların örgütlülüğü ve mücadelesi tüm dünyaya umut oldu. Şam’da 2011 yılından sonra aktif çalışma yürüten 11 kadın örgütü kuruldu. Halep’te ise kadınlar, çocukların askeri güçler tarafından alıkonmasına karşı mücadele yürüttü. 19 Temmuz 2012’de başlayan devrim, kadınların özgürlük mücadelesinde yeni bir dönem başlattı. Kadınlar, ekonomiden sanata, kültüre, sağlığa, diplomasiye ve özsavunmaya kadar birçok alanda etkin rol üstlenerek, saldırılara rağmen yeni bir yaşamın tohumlarını attı. 4 Nisan 2013’te Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) ile kendi savunmasını oluşturan kadınlar, DAİŞ’in saldırdığı Şengal halkının çığlıklarına yetişti, yüzlerce Êzidî kadını DAİŞ’in elinden kurtardı.       ÊZİDÎ KADIN BİRLİKLERİ    DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde saldırdığı ve 7 bin kadın ve kız çocuğu “ganimet” olarak alıkoyduğu Şengal’de kadınlar, savaş koşullarına karşı mücadeleyi bırakmıyor. Şengal’in DAİŞ’ten temizlenmesinin ardından topraklarına dönen ve adeta küllerinden doğan Êzidî kadınlar, topraklarında yeni bir inşaya öncülük ediyor. Savunma birliklerini, eğitim, sağlık kurumlarını kuran, özerk meclis ve yerel yönetimlerde söz sahibi olan kadınlar, Êzidî Kadın Birlikleri (YJÊ) ve Êzidî Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Azadiya Jinên Êzidxanê-TAJÊ) ile diplomaside de güç haline geldi.   DAİŞ tehdidinin yanı sıra Türkiye, Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nin ortak saldırıları sürerken, Êzidî kadınlar, savaşa karşı mücadelelerini büyük bir kararlılıkla sürdürüyor.    MA / Zemo Ağgöz