Agirî Baro Başkanı: Çağrının hayata geçmesi için herkese sorumluluk düşüyor 2025-03-12 09:27:18 AGIRÎ - Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının bir manifesto olduğunu belirten Agirî Baro Başkanı Serdar Günakın, “Herkese sorumluluk ve inisiyatif alma çağrısında bulunuyoruz” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"na toplumun her kesiminden destek gelmeye devam ediyor. 27 Şubat’ta yapılan çağrıyı manifesto alarak değerlendiren Agirî Baro Başkanı Serdar Günakın, barış süreçlerinin sancılı olduğunu ve dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Çağrının iyi analiz edilmesi gerektiğini kaydeden Serdar Günakın, “27 Şubat’ta yapılan açıklama sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın gündeminde yer edindi. Bu açıklama, Türkiye’nin ikinci yüzyılında anayasal zeminde güvence altına alınmış demokratik bir toplumun inşası adına yapılan bir çağrıdır. Bu bir çağrı değil bir manifestodur. Çünkü mevcut düzeni çatışma ortamından çıkarmak, zorunlu göçleri durdurma, askeri ve yasak bölgelerin ortadan kalkmasını, kayyım atamalarını durdurmayı, hak ihlallerini ortadan kaldırmayı öngörüyor. Bunların yerine barış ve kardeşlik duygularının hakim olduğu yeniden bir toplumun inşasını hedef alan bir paradigma ve manifestonun temel yapı taşlarını ele alan bir açıklamadır” dedi.    ‘ALTERNATİF YOLLAR BELİRLENMELİ’   Yapılan açıklamanın satır aralarında önemli vurguların olduğunu dile getiren Günakın, “Çatışmalara son verip yerine kardeşlik duygularını pekiştireceğimiz, inançlara saygılı, demokratik düzenin olduğu toplum yeniden inşası için tasarlanan bir açıklamadır. İlk olarak sorunun varlığını kabul etmek gerekiyor. Artık 1921 Anayasası ya da Osmanlı kayıtlarında veya Meclis tutanaklarında arayacağımız bir Kürt gerçekliği üzerine gerçekleştireceğimiz bir tartışmaya gerek yoktur. Bu saatten sonra sorunun varlığını kabul etmemiz, sınırlarını belirlememiz ve alternatif çözüm yollarını belirlememiz lazım. Bunu yaparken kullanacağımız dil çok önemlidir. Bir çözüm sürecinde çözüm dili mi kullanılıyor yoksa savaş dili mi? Bu temelde barış dilinin kullanılması gerekiyor. 50 yıldır devam eden çatışma ortamının; yerini demokrasiye, çatışmasızlığa, barış ve kardeşliği alacağı bir zeminin yaratılması çok önemli olacaktır” diye konuştu.     ‘TOPLUMSAL GÜVEN İNŞA EDİLMELİ’   Mevcut iklimin değişmesi gerektiğinin altını çizen Günakın, “İnsanların düşüncelerini kaygı duymadan açıklayabileceği yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Bugün söylediklerinin 7-8 yıl sonra haklarında soruşturma olarak dönmemesi gerekir. Birlikte bir yaşamı istiyorsak bütün toplumun duygu ve düşünlerinin yeni bir anayasada yer alması gerekiyor. Anayasa’nın nasıl bir anayasa olacağı çok önemlidir. Sadece tarih ve sayıların değiştiği bir anayasa önemli değildir. Toplumun tüm kesimlerin beklentilerini karşılayabilecek ve toplumsal mutabakat sağlayacak bir anayasa olması gerekiyor. Anayasada zaten temel hak ve hürriyetler güvence altına alınmış. Fakat bunlar gerçek anlamda hayata geçirilmeli ve uygulanmalıdır. Toplum bunu hissetmeli. Bir valilik genelgesiyle bu anayasal hakkımız elimizden alınamamalı. İlk başta anayasadaki güvencelerin daha sert ve bükülemez olması gerekiyor” diye belirtti.    ‘HERKES SORUMLUK ALMALIDIR’   “Demokratik Toplum ve Barış Çağrısı”nda yer alan başlıkların hayata geçmesi için herkese çağrıda bulunan Günakın, “Burada sadece İmralı’dan, Bahçeli’den Erdoğan’dan bahsetmemiz ve tüm sorumluluğu onlara yüklememiz doğru değil. Şu an ki aktörler belki bizim Mandellalarımız, Gandilerimiz olacaktır ama sorumluluğu sadece siyasi aktörlere yüklemek ve paydaş olmamak bir hezeyana yol açar. Bu temelde tüm sivil toplum kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin, aydınların, akademisyenlerin sorumluluk almaları gerekiyor. Aynı zamanda herkese sorumluluk ve inisiyatif alma çağrısında bulunuyorum” ifadelerini kullandı.    MA / Ömer Akın