İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin üzerinden 4 yıl geçti: Vazgeçmeyeceğiz 2025-06-30 09:01:15 İSTANBUL - Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin üzerinden geçen 4 yılda en az bin 280 kadın katledildi. İktidarın kadın kazanımlarını bir bir ortadan kaldırmaya çalıştığını belirten Kadın Savunma Ağı üyesi Rüya Kurtuluş, “İstanbul Sözleşmesi bizim ve vazgeçmeyeceğiz” dedi. Kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilmesinin üzerinden 4 yıl geçti. Tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 2019 yılı itibarıyla 34 ülkede farklı zamanlarda onaylanarak yürürlüğe girdi. Türkiye, toplamda 46 imzacısı bulunan sözleşmeyi 24 Kasım 2011 tarihinde Meclis’ten geçirerek onaylayan ilk ülkelerden biri oldu. Taraf ülkelere kadına, çocuklara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti önleme, şiddete maruz kalanları koruma, failleri cezalandırma ve kadına yönelik şiddet konusunda bütüncül ve bu alanda çalışan kurumlarla koordineli politika üretme yükümlülüğü veren sözleşme, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında şimdiye dek yapılmış en kapsamlı tanımlara yer veriyor.   * Kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek,   * Taraf devletlerin yetkililerine, görevlilerine, kurum ve kuruluşlarına kadına yönelik şiddetle mücadele yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamaları, cinsiyete duyarlı politikalar geliştirmeleri, şiddeti önlemede ve mücadelede bütüncül politikaların uygulanması,   * Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği tesisi, özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmek,   * Şiddet eylemlerinin tekrarlanmasından korumak amacıyla gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almayı, şiddete maruz kalanın şiddet gösterenden tazminat talep etmesini sağlamak üzere hukuki tedbirleri almayı şart koşuyor.   YÜKÜMLÜLÜKLER YERİNE GETİRİLMEDİ    Sözleşmenin en önemli özelliklerinden biri de bir denetim mekanizması getirmesi. Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan denetim komitesi yani “GREVIO” adı verilen birim, sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını izliyor ve raporlar hazırlıyor. İlk imzalandığı dönemde sözleşmeye uygun atılan tek adım 6284 sayılı Yasa’nın içeriğinin değiştirilmesi oldu. İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, kadın örgütlerinin ısrarlı mücadelesiyle 25 maddelik bir yasa olarak çıktı. Yasanın yapısı, önleyici ve koruyucu tedbirler bağlamında İstanbul Sözleşmesi’yle paralel tutulmaya çalışıldı. Ancak AKP hükümeti İstanbul Sözleşmesi’ne, 6284 sayılı Yasa’ya ve dönem dönem çıkardığı genelgelere rağmen kadın katliamlarını önleme, kadınları erkek şiddetinden koruma ve şiddet karşısında güçlendirmeye yönelik mekanizmaları hayata geçirmedi.   SALDIRILAR VE AİLECİ POLİTİKALAR   Sözleşme 2020 yılının Haziran ayında AKP iktidarı, kimi yayın organları, dini cemaat ve tarikatlar tarafından hedef haline getirildi. Sözleşmenin “aile yapısını bozduğu”, “boşanmaları arttırdığı” ve LGBTİ+’ların kimliklerini özgür yaşamalarına dair yasal güvence verdiği gibi gerekçelerle çekilmeye dair propaganda süreci örgütlendi. AKP iktidarı bu dönemde diğer yandan da “aileci” politikalara hız verdi. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırı ve fesih sürecine devamla nefret yürüyüşleri, Aile Çalıştayları, Boşanmayı Önleme Komisyonları gibi kadınları aileye ve eve hapsetmeye yönelik projeler hayata geçirildi.    KADINLAR VAZGEÇMEDİ   Sözleşme için kadınların aylarca verdiği mücadele sonbahara doğru çekilme tartışmalarını bir süreliği rafa kaldırdı. Ancak Mart ayına yaklaşırken AKP iktidarı, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi için her türlü kampanyayı yürütenleri yanına alarak iktidarını güçlendirmek için 20 Mart gecesi fesih kararını duyurdu. Bir gece yarası Cumhurbaşkanı kararıyla alınan fesih kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Aynı gün kadın örgütleri her yerde kitlesel eylemler düzenleyerek “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” dedi. 22 Mart’ta 35 baro yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’da dava açtı. Yine 22 Mart’ta Türkiye sözleşmeden çekilmek için Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulundu ve sözleşmeden çıkış için 3 aylık süreç başladı.    DANIŞTAY ÇEKİLMEYİ HUKUKA UYGUN BULDU!   Bu süreçte kadınların mücadelesi devam etti ve “İstanbul Sözleşmesi’ni Uygulama Kampanya Grubu” birçok çalışma örgütledi. Süreç içerisinde birçok siyasi parti, partilerin kadın yapıları, sendika, hukuk örgütü, bireyler ve kadın örgütleri tarafından kararın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştay’a başvurular yapıldı. 1 Temmuz 2021’de 3 aylık süre doldu ve Türkiye resmi olarak sözleşmeden çekildi. Kadınlar ülkenin dört yanında alanlara akarak, sözleşmeye sahip çıktı. Danıştay’a yapılan başvurular bir bir reddedildi. Görülen davalarda savcılığın, fesih kararının hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği yönünde mütalaa vermesine karşın aksi yönde kararlar verildi. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını hukuka uygun bulan Danıştay, iptal davalarını reddetti.   Fesih kararının üzerinden 4 yıl geçti. AKP, “iç hukuk yeter”, “şiddete sıfır tolerans” dedi ancak süreç tam tersi işledi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) verilerine göre, sözleşmenin kaldırıldığı 1 Temmuz 2021 tarihinden bu yana en az bin 280 kadın, erkekler tarafından katledildi.    Kadın Savunma Ağı üyesi Rüya Kurtuluş, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin yıldönümü dolayısıyla kadın mücadelesi ve iktidarın kazanımları hedef alan politikalarına dair değerlendirmelerde bulundu.    1 TEMMUZ VE KADINLARIN ÖFKESİ   Eylemleriyle çekilme kararının kendileri için yok hükmünde olduğunu ilan ettiklerini belirten Rüya Kurtuluş, “İstanbul Sözleşmesi artık biziz. ‘Kararı tanımadığımızı ve erkek şiddetine karşı mücadele etmeye, İstanbul Sözleşmesi yürürlükteymiş gibi de oradaki kazanımları savunmaya, sahiplenmeye devam edeceğiz’ dedik. Özellikle son yıllarda kadın düşmanlığı; kadının hayatlarına, bedenlerine, emeklerine el koyma biçimleri çok çeşitlenmiş vaziyette. Buna dair yasalar yapılıyor, kazanımlarımız gasp edilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla o biriken öfke de 1 Temmuz'da sokağa yansıdı. Taksim'de polis tabii ki yürütmedi. Ancak çok dirençliydik ve polis barikatları aşıldı” diye belirtti.    KAZANIMLAR TEHDİT ALTINDA    Akabinde 6284 sayılı yasa başta olmak üzere kadın kazanımlarına dönük saldırıların başladığını söyleyen Rüya Kurtuluş, “Erdoğan’ın ‘Her kürtaj bir Uludere’dir’ çıkışı ve üstüne fiili kürtaj yasağı, ailenin korunması adıyla boşanmayı önleme komisyonu çalışmaları… 6284 Sayılı Kanun, boşanma hakkı, Medeni Kanun’daki çeşitli kazanımlar tartışılmaya başlandı. 2016 yılının sonlarına doğru TCK 103 yani çocuk istismarının aklama yasasıyla da yine böyle bir hamle denediler. Bu, ciddi bir karşı koyuşumuzla engellendi. 2025'e geldiğimizde ‘Aile Yılı’ ilan edildi. Şu an Türkiye'de LGBTİ+’ların varlığının tartışılır hale geldiği, kendi kimliğini açık etmenin bile suç sayılacağı yasa taslakların Meclis’e sunulduğu çok güçlü bir nefret örgütleniyor. Kadınların boşanma hakkı, ekonomik özgürlüğünü kazanma hakkı yani aile dışında hayat kurmasına dönük  ciddi saldırılar var” ifadelerini kullandı.    'AİLEYİ DEĞİL KADINLARI KORU'   İktidarın ideolojik saldırıları ve baskı politikalarına karşı kadınların haklarına ve kazanımlarına sahip çıktığını vurgulayan Rüya Kurtuluş, şöyle devam etti: “Mahallelerde, pazar yerlerinde ciddi bir çalışma yapılmıştı ve birçok kadına bu fikir ulaştı. Kadınlar, devlete ‘Aileyi değil önce kadınları koru, sokak ortasında öldürülebiliyoruz hala. LGBTİ+’lar sokakta o nefrete maruz kalabiliyor, Onur Yürüyüşlerinde polisin uyguladığı ağır işkenceyi görebiliyoruz. Dolayısıyla öncelikle kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları koru. Çünkü sen bunu yapmak zorundasın’ diye anlatıyor. 2021 yılının Temmuz'unda ‘İstanbul Sözleşmesi bizim, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz’ demiştik. Sözleşmenin uygulanması artık bizlerin elinde. Bu mücadeleye daha fazla katılmak, sokaklarda ısrar etmek gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi bizim ve vazgeçmeyeceğiz.”   MA / Yeşim Tükel