ÖHD’li Güneş: 'Umut hakkı’nın uygulanmaması demokratikleşmeye dirençtir 2025-11-14 09:31:36 WAN - “Umut hakkı” kararının uygulanmamasının ceza infaz uygulaması olmadığını belirten ÖHD’li Veysi Güneş, “'Umut hakkı’nın uygulanmaması demokratikleşmeye direncin göstergesidir” dedi.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2014 yılında tahliye imkanı olmaksızın bir kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) işkence ve kötü muamele yasağına aykırı bularak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı”nın ihlal edildiğine karar verdi. AİHM bu kararla birlikte Türkiye'den “umut hakkı”na ilişkin düzenleme yapmasını talep etti, ancak aradan 11 yıl geçmesine rağmen Türkiye bu konuda düzenleme yapmadı. Türkiye'nin adım atmaması nedeniyle konu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündemine alındı. Komite, düzenleme için Türkiye'ye ikinci kez süre verdi.    Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şube Üyesi Avukat Veysi Güneş, "umut hakkının" uygulanmamasının devletin demokratikleşmeye direncin göstergesi olduğunu söyledi.    “Umut hakkı”nın uzun zamandır hem siyasi hem hukuki olarak tartışılan başat konulardan biri olduğunu ifade eden Güneş, "‘Umut hakkı’nın denetimi serbestlik ya da İnfaz Yasası çerçevesinde tartışılması çok değerli bir tartışma değil. Umut hakkının uygulanmıyor olması aslında bir ceza infaz meselesi değil, aynı zamanda devletin demokratikleşmeye direncinin göstergesidir. Barış ve Demokratik Toplum Süreci olarak tanımlanan aslında toplumsal bir gözle yüzleşme ve dönüşüm iradesi gerektiren bir süreçteyiz. Dolayısıyla ‘umut hakkı’nın engellenmesi de bu sürecin en temel dinamiği olan Türkiye'nin yeni yüzyılının inşası Kürtlerin ve Türklerin bir arada yaşamı yeniden kurma iradesini tanımamak, bastırmaktır" diye konuştu.    İMHA VE İNKAR POLİTİKASI   Devletin halen güvenlikçi zihniyetten kopmadığını belirten Güneş,"Sayın Öcalan'ın genel olarak uzun süreçte basına yansıyan beyanlarından da anlaşıldığı gibi barışın temeli etik ve politik bir toplumun inşasıdır. Bu inşada devlete düşen, topluma ve bireylere düşen görevler var. Burada devlete düşen görev artık cezalandırmak değildir. Sayın Öcalan'ın aslında ifade ettiği gibi umut ilkesinin inkarı devletin hala güvenlikçi zihniyetten kopmadığını hâlâ barışı bir lütuf olarak ve Kürtlerin kolektif varlığını bir tehdit olarak gördüğünü bize gösteriyor. Yani aslında devlet yüzyıllık imha inkâr kuralarından vazgeçmiş görünmüyor. En azından dışarıya yansıyan boyutuyla böyle. Dolayısıyla bu durum sadece bir hukuk ihlali olarak tanımlanamaz aynı zamanda demokratikleşmenin önündeki en kritik tıkanma noktasıdır. Umut ilkesinin reddi aslında barış iradesinin rehin alınması demektir. Dolayısıyla Sayın Öcalan kişisel bir mahkum değil; yani onu tespit etmek ve hakkını vermek lazım. Sayın Öcalan milyonlarca insanın önder olarak kendisine tanıdığı belirlediği ve devletin de bunu son süreçte kabul ettiği bir kişidir" ifadelerini kullandı.    ORTADOĞU’YA YENİ PERSPEKTİF    Abdullah Öcalan'ın tüm Ortadoğu'ya yeni bir insanlık perspektifi sunduğunu belirten Güneş , "Dolayısıyla Sayın Öcalan'ın perspektiflerine baktığımızda yani sadece Türkiye yönelik değil; Türkiye ile birlikte bütün Ortadoğu hatta bütün dünyaya yeni bir insanlık perspektifi, yeni bir demokratik toplum perspektifi sunuyor. Dolayısıyla burada onun üzerindeki tecrit veya hukuki baskı hukuki bir mesele olmaktan ziyade demokratik toplumun kolektif vicdanına yönelmiş bir saldırıdır. Sayın Öcalan, toplum özgürleşmeden toplumun demokratik bir düzeye ulaşmadan kendisinin bireysel özgürlüğünün bir anlam ifade etmediğini aslında kolektif bir özgürlük amacında olduğunu dolayısıyla bu gerçekleşmeden bireysel özgürlüğün bir anlamının olmadığını beyan etti. Ayrıca mevcut konumu itibari ile de kendisinin bireysel özgürlüğünün Kürtler açısından ya da onu önder olarak kabul eden ciddi bir toplumsal kesim açısından onun bireysel özgürlüğünün toplumsal özgürlüğe yol açabileceğini görmek gerekiyor. Bu anlamda da Sayın Öcalan'ın bireysel ve fiziki özgürlüğü bu aşamada umut ilkesinin bir gereği ve demokratik toplumun bir ön açıcı bir adımı olarak görülmelidir" diye belirtti.    BARIŞIN YOLU    Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi toplumuyla barışabilmesinin yolunun Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünden geçtiğini belirten Güneş, "Aslında Türkiye Cumhuriyeti devleti hala demokratikleşmeye kapalı hâlâ kendi içerisinde bulunan farklılıkları kolektif olarak kabul etmeye kapalı. Çünkü eğer kolektif kabul ederse Kürtlerin işte örgütlenme hakkında Kürtlerin ana dili hakkını da, Kürtlerin birliğini sağlayabilecek mekanizmaları da alan açmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi toplumuyla barışabilmesinin yolu da Sayın Öcalan'ın fiziki özgürlüğünden geçiyor. Türkiye devleti de bu anlamda çerçevenin dışına çıkamıyor. Toplumla barışmayı toplumun özgürleşmesini sağlayacak düzenlemeleri yapma konusunda ayak diretiyor" şeklinde konuştu.   DEMOKRATİKLEŞME CESARETİ   Baroların da bu süreçte rol ve misyon üstlenmesi gerektiğini belirten Güneş, "Bu olmazsa olmaz bir mücadele hattı. Ama bir toplumsal bilinçaltı politik etik mücadele hattı yürütülmesi gereklidir. Yani o ilkesinin gerçekten barışın temel ilkesi olarak topluma anlatılması, toplumunun bunu anlaması gerekir. Kürt halkı Sayın Öcalan'ın özgür yaşar ve çalışır koşullarının bu sürecin olmazsa olmaz bir ilkesi gerekliliği olarak tanımladığını zaten biliyoruz. Türkiye'de toplumun özgürleşmesi isteniyorsa Türkiye'de kalıcı bir barışın inşa edilmesi isteniyorsa umut ilkesi olmazsa olmaz kabilinde bir ilkedir. Bunun aksi düşünülemez dediğim gibi umut hakkı teknik bir düzenleme değil; gerçekten demokratikleşmenin bir konudur. Sayın Öcalan'ın da birçok zaman işte basına yansıyan görüşmelerinden de vurguladığı gibi devletin demokratikleşme cesareti aslında umut hakkında gizlidir" diye belirtti.    'UMUT İLKESİ DEMOKRATİK TOPLUMUN KALP ATIŞIDIR'   İmralı kapılarının açılmasının demokratikleşme konusunda önemli olduğunu vurgulayan Güneş, "Umut ilkesi gerçekten demokratik toplumun kalp atışıdır. Öcalan'ın barış paradigması umut ve yeni yaşamın kurucu ilkesidir. Umut ilkesi sadece bir tutsağın değil; bir halkın ve bir toplumun yeniden doğma hakkı aslında tanımlayan bir ilkedir. Yine PKK'lilerin siyasal mücadeleye demokratik mücadeleye katılabileceği alanların derhal açılması gerekiyor. Bu anlamda bu ilkenin uygulanması devletin değil aslında toplumun özgürleşmesi anlamına gelir" dedi.    MA / Bilal Babat