İSTANBUL - Sovyetler Birliği döneminde ortaya çıkan ilkelerin iyi olduğunu ancak sonrasında gerileme yaşandığını söyleyen akademisyen Louis Lemkow, "Bu yüzden Abdullah Öcalan'a katılıyorum" dedi. Lemkow, barış sürecini uluslararasılaştırmak istediğini söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında 6-7 Aralık'ta İstanbul'da “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum" konulu önemli bir konferans gerçekleştirdi. Çok sayıda önemli ismin katıldığı konferansta, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Barış ve Demokratik Toplum İnşasıyla Sosyalizmi Yeniden Kazanalım" başlıklı mesajı da okundu.
Barcelona Özerk Üniversitesi akademisyenlerinden profesör Louis Lemkow da konferansa katılarak, "Barışın toplumsallaşması" üzerine sunum yaptı. Katalonya’da yaşayan ve Güney Afrika, İrlanda ile Bask halkının mücadele deneyimlerinin yanı sıra Kürt hareketini araştıran Lemkow, konferansta öne çıkan başlıkları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Konferansta tartışılan başlıkları genel itibariyle nasıl buldunuz, sizi en çok etkileyen mesajlar nelerdi?
Bu çok önemli bir konferans ve çok ilginç konuşmalar oldu. Farklı katılımcıları dinleyerek, çok şey öğrendim. Mesajın çok net olduğunu düşünüyorum. Bu konferansın fikirlerinin mümkün olduğunca tüm dünyaya yayılması için, özellikle uluslararasılaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Kürt mücadelesi elbette çok önemliydi ve olmaya da devam ediyor. Abdullah Öcalan'ın açıklamasında etkileyici olan şey; onun düşüncesinin nasıl geliştiğiydi ve bence bu gerçekten önemli. Dünya çok karmaşık, çok değişti ve bence o (Öcalan) da bu değişiklikleri anlayıp, analizini buna göre uyarlayabilecek zekaya sahip. Bu analiz 30 yıl öncekiyle aynı değil. Bu çok önemli bir özellik, bu yüzden bunun, onun olumlu yanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Özellikle cinsiyet eşitliği ve çevre felaketi, kâr hırsı ve kapitalizmin çevreye ciddi zararlar verdiği gerçeği üzerinde durması çok önemli. Ekolojik kriz hakkında kesinlikle konuşmamız gerekiyor ve bence o bunu önemli bir şekilde yapıyor. Bunun bildirgede yer almasından çok memnunum.
"Barışın toplumsallaştırılması üzerine” yaptığınız sunumda sanatın özelikle altını çizdiniz. Neden?
İnsanlar adalet ve eşitlik mücadelesinİ sanat yoluyla yapılabilir. Yaratıcı sanatın barışın teşvik edilmesinde oynadığı rolü vurgulamak istedim.
Bu çok büyük bir görev, kolay değil. Çünkü topluma barışı yerleştirmek için birçok engel var. Yaşadığımız sistem nedeniyle cinsiyet, sınıf ve sosyal eşitsizlikler, adaletsizlikler var. Toplumumuzun bu özellikleri barışa değil, daha çok çatışmaya yol açıyor. Ancak elbette insanlar adaletsizliklere ve eşitsizliklere karşı mücadele etme hakkına sahipler. İnsanların uzun vadeli vizyonları toplumda barış içinde yaşamaktır. Bu yüzden insanlar adalet ve eşitlik mücadelesinde bunu talep ederler. Elbette bu da sanat yoluyla yapılabilir. Sanatın insanları, barış aktivistlerini, barış için çalışanları cesaretlendirmede önemli bir rol oynadığını söyledim. Akademi ve araştırma da önemlidir. Sosyal hareketler, savaşları sona erdirmek ve barış çağrısı yapmakta kritik bir rol oynamıştır. Ancak ben özellikle hayal gücünün, yaratıcı sanatın barışın teşvik edilmesinde oynadığı rolü vurgulamak istedim. Ayrıca barış çağrısı yapmaya kendini adamış birçok sanatçı, ressam, müzisyen var ve bunu anlatmak istedim.
Abdullah Öcalan’ın sosyalizme dair "20. yüzyıl sosyalizmi negatif devrim hamlesi olarak ortaya çıktı ama yerine yenisini koyamadı" tespiti vardı. Çokça tartışılan bu tespiti siz nasıl okudunuz?
Rus Devrimi ve Sovyetler Birliği'nden sonra ortaya çıkan şeyin temel ilkeleri iyi olsa da büyük bir gerileme yaşandığını ve temel hedeflerinde başarısız olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden ona katılıyorum.
Mesajdaki “Marksizm ve reel sosyalizm eleştirisi yaparken bir sosyalist olarak hissettiğimiz şey özeleştiridir” ifadelerine dair neler söylersiniz?
Marx'ın çok önemli bir düşünür olduğunu düşünüyorum. Ancak Marx'ın kendisi çelişkili biriydi. Gençken belirli bir felsefi geleneğin içinde olan Marx, sonraki Marx ile aynı değildi. Yazılarında sık sık kendisiyle çelişiyor ve elbette onun zamanında ekonomi ve toplumu tam olarak anlamak çok zor. Bugün analiz için sahip olduğumuz tüm araçlara erişimi yoktu, ancak bir düşünür olarak son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Ve elbette özeleştiri kavramı çok önemlidir. Her türlü ciddi sosyal analizde hatalar yapmak, yanlış anlamaların olması kolaydır ve toplumun nasıl işlediğine dair tam bir görüş elde etmek çok zordur.
Sanayi Devrimi'nin başlangıcından itibaren ekolojik bir krizin olmadığına tamamen katılmıyorum. İngiltere'de ve daha sonra Avrupa'nın diğer bölgelerinde çevreye verilen zarar çok büyüktü ve toplumun en savunmasız kesimlerini etkiledi. Bence tam olarak Marx değil, Engels, Sanayi Devrimi sırasında çevresel bozulma hakkında çok şey söylemişti. Bu, endüstriyel kapitalizmin çevreye verebileceği zararı kınamaktı. Ama tabii ki şimdi ekolojik kriz daha şiddetli. İklim değişikliği var, biyolojik çeşitlilik krizi var, kaynakların aşırı kullanımı var ve tüm bunlar dramatik bir ekolojik krize yol açıyor. Kişisel olarak ben de bu konuda çalışıyorum. Çevre Bilimi ve Teknolojisi Enstitüsü'nde çalışıyorum ve benim alanım tam olarak çevre ve toplum arasındaki etkileşimi incelemek. Ekolojik krizden bahsetmek kesinlikle doğru, ancak bunun öncülleri var, tarihte geriye giden örnekler var, ama ekolojik krizin doğası bugün farklı.
Abdullah Öcalan, toplumsal tarihin sadece sınıfla izah edilemeyeceğine işaret ederek, "Sınıftan önce bir öz-savunma oluşumu olarak komün perspektifiyle ezilenlerin tarihine bakmak gerekiyor" diyor. Bu tespiti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eşitsizlikler sadece sınıfla ilgili değildir. Bu bir boyuttur. Öcalan da bunu geçmişte ve günümüzde sistematik olarak gündeme getirmiştir. Bu yüzden bunun kesinlikle çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Sınıf mücadelesi meselesine bakarsak; bugünkü sınıf yapıları Marx'ın zamanından bu yana büyük ölçüde değişmiştir. Bence toplumda adalet ve eşitsizlik meseleleri etrafında başka çatışma alanları da vardır ve eşitsizlikler sadece sınıfla ilgili değildir. Bu bir boyuttur, ama diğer boyutlar cinsiyet eşitsizliğidir ve belki de bunlar daha temeldir. Öcalan da bunu geçmişte ve günümüzde sistematik olarak gündeme getirmiştir. Bu yüzden bunun kesinlikle çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, toplumda başka çatışma alanları da var ve bu da ekolojik ve çevresel değişim, cinsiyet ilişkileri açısından değişim dahil olmak üzere her türlü değişimi talep eden sosyal hareketlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bence sınıf sorunları da hala var, ama eskisi gibi değiller. Eskiden belki daha basitti, bugün daha karmaşık.
Toplumun temel siyasi örgütleri veya kurumlarının ne olduğunu tanımlama sorunu... bence bu sorunun cevabı çok zor. Sanırım hepimiz halka yakın olan siyasi kurumlarla ilgileniyoruz. Elbette bunlar belediyeler, komünlerdir. Bugün, insanların refahını sağlamak veya desteklemek için halka ne kadar yakın olursak, sorunları ve problemleri anlamak, onların refahını desteklemek için politikalar belirlemek o kadar kolay olur. Bu nedenle, belediye düzeyinin, komün düzeyinin, farklı bireysel düzeylerin önemli olduğu anlaşılıyor. Türkiye örneğinde olduğu gibi, yüksek düzeyde merkeziyetçi devletlerde bir sorun olduğunu düşünüyorum. İspanya da merkeziyetçi bir devlettir, bazı yetki devri olmuştur, ancak bu yeterli olmaktan uzaktır.
"Bu süreçte temel yöntem diyalektik materyalizmdir" önermesini nasıl buldunuz?
Toplumu analiz etmek için materyalist temeller önemlidir. Geleneksel Marksist yaklaşım ekonomik altyapıya bakıyordu. Bu, bundan daha karmaşıktır ve bence çevre, toplumda meydana gelen değişiklikleri anlamada önemli değişkenlerden biridir. Tabii ki, toplumdaki farklı oyuncular ve aktörler arasındaki etkileşim son derece önemlidir. Birbirini ortadan kaldırma fikri, hedeflediğimiz noktanın odak noktası olmamalıdır. Zorlama yerine işbirliği kavramlarının önemli olduğunu düşünüyorum.
"Barış ve Demokratik Toplum" inşası sizce nasıl gerçekleşir?
Bu konferans tam olarak demokratik toplum inşasının nasıl olacağına ilişkindi. Demokrasi, farklı bileşenler, toplum kesimleri arasındaki etkileşimleri ifade etmekle de ilgilidir. Bunu yapmanın birçok farklı yolu vardır. Bu sadece oy vermekle ilgili değildir. Oy kullanmanın, halkın iradesini olabildiğince temsil eden bir sisteme sahip olmanın elbette çok önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum. Ancak demokrasiyi geliştirmek için başka yollar da var; bunlar tam olarak diyalog için alanlar bulmakla ilgilidir. Toplumda diyalog olmadan barış olamaz, bu yüzden diyalog en önemli başlangıç noktalarından biri olmalı.
Kürt meselesinin çözümü konusunda uluslararası desteğin önemi nedir?
Uluslararası desteğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Vietnam Savaşı'na karşı yapılan eylemlerden, Apartheid'e karşı yapılan eylemlerden bahsettim. Uluslararası dayanışma son derece önemlidir. Bununla mücadelenin kazanılacağını söylemiyorum ama çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Bizim burada bu etkinliğe katılmamızın nedenlerinden biri; barış sürecini uluslararasılaştırmaktır. Bu, çok daha başarılı olacaktır. Katalonya örneğinde, özeleştiri yaparak söylüyorum, kendi kaderimizi tayin etme çabamızı uluslararasılaştırma da başarılı olamadık. Yeterince iyi bir iş çıkarmadık ve bence siz bunu uluslararasılaştırmak için kesinlikle doğru yoldasınız. Bence bu, başarı şansını çok daha artıracaktır.
Kalıcı barış nasıl mümkün olur?
Kalıcı barış, bu çok büyük bir soru… Kalıcı barışı sağlamak çok zor. Barış ve süreklilik istiyoruz. Bunu nasıl garanti edebiliriz? Bence sorunlar ve mekanizmalar var. Arabuluculuk, diyalog, uluslararası alanda resmi ve gayri resmi temasların kullanılması bir rol oynayabilir. Ama elbette bunu garanti etmek zor.
MA / Berivan Altan - Hîvda Çelebi
