Rojava’da Türkiye’yi neler bekliyor?

img
HABER MERKEZİ - Rusya ve ABD’den şu ana kadar istediği onayı ve desteği alamayan Türkiye’nin hedefinde olan Til Rifat, Minbic, Kobanê, Eyn Îsa ve Til Temir’e yönelik olası bir “işgal” operasyonunda evdeki hesap çarşıya uymayabilir. 
 
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den sonra ABD Başkanı Joe Biden’dan da eli boş dönen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon tehditleri gündemdeki yerini koruyor. Kürtlerin kazanımlarını parçalamak, kantonlar arasındaki bağlantıları koparmak ve iç siyasette ömrünü uzatmak için “işgal” operasyonlarına sarılan Türkiye, yeni bir işgal operasyonuna girişir mi? Hedefinde hangi kentler var? Olası bir girişimde Türkiye’ye geri dönüşü neler olur? Saldırıların odağında olan kentlerin jeostratejik ve politik önemleri neler? Tüm bu soruların yanıtını Türkiye’nin geçmiş işgal operasyonlarını ele alarak değerlendiren Hawar Haber Ajansı’ndan (ANHA) Umut Aydın, yeni operasyonların hedefinde olan kentleri tek tek ele alarak, amaç, hedef ve olası sonuçları üzerinde durdu. 
 
Rusya, ABD ve NATO destekli Cerablus, Ezaz, Mare, Bab ile Efrîn işgal ve hesaplarını hatırlatan Umut Aydın, Halep ve İdlib’deki son duruma da işaret ederek, olası operasyon yapılacak kentleri şöyle değerlendirdi: 
 
TIL RIFAT
 
“Son dönemler olası kapsamlı işgal saldırıları hedefinde gösterilen yerlerin başında kuşku yok ki Til Rifat geliyor. Bu durumda olağan soru; neden Til Rifat olarak öne çıkıyor? Til Rifat Türk Devleti çetelerinin işgali altındaki Ezaz’ın biraz güneyindeki Mare’nin batısında sınır hattında yer alan, güneyinde İran açısından stratejik önemde sayılan Nubul ve Zehra beldelerinin olduğu bir bölge. Til Rifet’in Türk ordusu ve çetelerinin denetimine girmesi bir yandan Şehba’nın daha içeriye doğru kuşatılması, Nubul ve Zehra alanında İran’a bağlı güçlerin bir şekilde sıkıştırılması ve hareket alanlarının daraltılması anlamına gelecektir.
 
Til Rifat’ı alacak Türkiye’nin Nubul ve Zehra üzerinden Halep’i kuşatmaya alacağı kesin. Bu şekilde Suriye açısından önemli ticaret merkezi olarak anılan Halep, batıdan İdlib üzerinden doğudan Bab ve kuzeyden ise Til Rifat-Şehba üzerinden kuşatmaya alınacaktır. En azından hesap budur. Tüm bu bölgelerde hakimiyet kuran Türk Devleti’nin bir yandan İdlib’de eli güçlenecek diğer yandan bölgedeki İran varlığına tehdit oluşturacak ve Halep’i kuşatmaya alırken, diğer yandan Bab-Mare-Cerablus üzerinden Minbic’e yönelmesi daha da kolay olacaktır.
 
Dolayısıyla bu sadece coğrafik hakimiyet değil, ama aynı zamanda Suriye’nin geleceğinde Türk Devleti’nin elini güçlendirirken, Şam hükümeti ve Rusya’nın da elinin zayıflamasına neden olacaktır. Örneğin son yıllarda İdlib’den çıkması üzerinden Rusya ile Türk Devleti arasında süren görüşmelerde eli son derece güçsüz olan Erdoğan Türkiye’si açısından durum bulunmaz bir nimet olacaktır. Tabi istediği gerçekleşirse.
 
MINBIC
 
Erdoğan’ın sürekli hedef olarak gösterdiği bir diğer önemli merkez ise Minbic. Minbic mevcut durumda kuzeyde Cerablus, batıda ve kısmen de güney batıdan Ezaz-Mare-Bab üzerinden Türk Devleti’nin kuşatması altında. Doğusunda ise, Fırat Nehri ile Kobanê ve Fırat bölgesi olarak nitelendirilen bölgeyle komşu.
 
Minbic’in önemi Kuzey ve Doğu Suriye ile Efrîn-Halep hattı üzerindeki kesişme noktasında olması. Zira M4 ticaret yolunun buradan geçmesi kentin önemini bir kat daha arttırıyor. Yine aynı şekilde mevcut durumda Cerablus-Ezaz-Mare-Bab mıntıkalarını işgalinde tutan Türk Devleti’nin Minbic’i işgal etmesi, adı geçen bölgelerde daha bir yerleşmesini getirecektir. Ama durum sadece bununla da sınırlı değil. Minbic’in alınması batıdan Fırat Nehri üzerinden Kobanê’nin kuşatılması demek olacaktır. Dolayısıyla hem ticaret yolu hem de doğu-batı yönlü yeni işgal alanlarına varmak ve mevcut işgal alanlarının tahkimatı açısından da Minbic Türk Devleti’nin sürekli olarak hedefindeki bir kent oluyor. Tabi Minbic’in aynı zamanda büyük bir ticaret kenti olduğunu da not etmekte fayda var.
 
KOBANÊ
 
Kobanê, 2014 yılında DAİŞ’in ilk yenildiği yer olarak siyasal açıdan büyük öneme sahip. Sembolik anlamının dışında, Kobanê jeostratejik açıdan da önem arz ediyor. Kuzeyde Suruç ile sınır olan Kobanê doğusunda Girê Spî, batısında Minbic, kuzeybatısında ise Cerablus bulunuyor. Güneyinde Sırrin nahiyesi ile Fırat Nehri boyunca Tebqa’ya doğru uzanan coğrafyanın M4 otoyolunun güney doğusunda, ama aynı zamanda işgal altında bulunan Girê Spî’nin güneyinde Eyn İsa gibi son derece önemli bir yerleşim yeri ile birleşiyor.
 
Kobanê’nin TC tarafından hedeflenmesi, ki DAİŞ de aynı amaçla hedeflemişti, Fırat’ın batısı ve doğusunun kesişme noktasında, ama aynı zamanda kuzeyde Türkiye, güneyinde ise Suriye’nin dışarıya açılan en önemli ticaret yolu olan M4 otoyolunun bulunuyor olmasıdır.
 
Mevcut durumda kuzeybatıdan Cerablus doğusunda ise Girê Spî’den kuşatmaya alınmış Kobanê’nin kuzeyinde sınırın sıfır noktasında Suruç bulunuyor. Türk Devleti’nin Kobanê’yi işgal etmesi hem Cerablus ile Girê Spî’nin birleştirilmesi hem Fırat’ın doğu ve batısının koparılması, ama hem de Eyn Îsa’yı batıdan da kuşatmaya alarak M4 karayolunun bir kısmında denetimi ele geçirmesi demek olacaktır. Ancak Kobanê’yi önemli kılan diğer etmen bölümün başında belirttiğimiz gibi, 2014 yılında DAİŞ’in yenilgi başlangıcının yaşandığı yer olmasıdır. Bu durum Erdoğan Türkiye’sinin Suriye planları açısından da büyük darbe olarak değerlendirilmekte, dolayısıyla da sürekli saldırılara maruz kalmasına neden olmaktadır. Yani Kobanê Erdoğan’ın en büyük yarası.
 
EYN ÎSA
 
Türk Devleti’nin Girê Spî ve Serêkaniyê işgalinden sonra kesintisiz olarak saldırı altında tuttuğu yerlerin başında Eyn Îsa geliyor. Eyn Îsa kuzeyinde Girê Spî, kuzeybatısında Kobanê, batısında Sırrin, güneyinde Reqa, doğusunda ise M4 ticaret yolu ile Cizîr Bölgesi’ne açılan hat üzerinde bulunuyor.
 
Eyn Îsa’nın olası işgali Cizre ile Fırat bölgeleri arasındaki bağlantı hattının yanı sıra, Kobanê-Reqa-Tebqa bağlantısının da kopması anlamına gelecektir. Bir de Eyn Îsa’ya, Girê Spî, Serêkaniyê işgali öncesi özerk yönetim merkezinin bulunduğu yer olması ayrıca önem kazandıran bir durumdur. Eyn İsa kuzeyde Reqa için bir savunma mevzisi niteliğindedir.
 
TIL TEMIR
 
İşgal saldırılarının 2019’dan bu yana durmadığı bir diğer yerleşim yeri ise Til Temir’dir. Til Temir; Arap, Kürt, Süryani, Ermeni gibi halkların iç içe yaşadığı bölgenin en kozmopolit yapısına sahip yerleşim yerlerinden biri. Ancak Til Temir’in bölge açısından coğrafik önemi, iki büyük kent olan Hesekê ve Qamişlo’ya uzanan bağlantı hatları üzerinde bulunması. Hesekê’ye bağlı bu ilçenin tam ortasından M4 ticaret yolu geçiyor. Batı yakasında Fırat bölgesi sınırında bulunan Eyn Îsa’nın Cizîr bölgesi ucunda yer alıyor.
 
Türk Devleti’nin Til Temir’e saldırmasının asıl amacı, bu bölgeyi denetime alarak hem Cizîr ve Fırat bölgelerini birbirinden koparmak hem de bu bağlantıyı sağlayan M4 ticaret yolunu denetime almak. Bu durumda Hesekê kuşatmaya alınırken, daha batısından Dirbesîyî ve Amûdê ilçeleri de çevrelenmiş ve etrafla bağlantıları tümden koparılmış olacak.
 
SONUÇ NE OLUR?
 
Yukarıda tek tek belirttiğimiz alanlardan herhangi birinin işgal edilme planlı zincirleme olarak tüm bölgeyi denetime alma amaçlıdır. Önce bölgeler arasındaki bağlantılar koparılmak, ardından savunmasız bırakılan bir başka alan hedeflenmek istenmektedir. Parçadan yola çıkarak son kertede tüm bölgenin işgali hedeflenmektedir. Ancak Türk Devleti kendi açısından böyle bir plan yapsa da özellikle Girê Spî ve Serêkaniyê işgalinden bu yana savaşın tek bir gün dahi durmadığını not düşmek gerekir. Bu dönem boyunca yürütülen mücadele, işgal saldırılarından çıkarılan ders, bölgeyi daha da dirayetli ve direngen hale getirmiştir.
 
Türk Devleti’nin söz konusu herhangi bir alana saldırması durumunda büyük dirençle karşılaşacağı, geçen dönem özellikle Eyn Îsa ve Til Temir cephelerine dönük saldırılarına karşı gelişen direnişlerde net olarak görüldü. Dolayısıyla yeni bir savaşın mutlak işgalle sonuçlanmasından daha büyük olasılık, Türk Devleti’nin işgal ettiği alanlardan da çıkarılması sonucunu getirmesine daha yakındır. Hele ki, bölgenin hava sahasının denetiminde tutan Rusya ve ABD’nin onayı olmadan bu bölgelere dönük kapsamlı bir saldırıya girişmesi Türk Devleti açısından mümkün görünmemektedir. Olası bir saldırı onayına rağmen bölgedeki atmosfer kesinlikle 2018 Efrîn, 2019 Girê Spî ve Serêkaniyê süreçlerindekiyle yüzde yüz farklı olacak ve kaybeden Türk Devleti ve denetimindeki DAİŞ/Nusra artığı çeteleri olacaktır.”