Türkdoğan: OHAL özel kanunlarla devam ediyor 2022-01-22 14:39:19 ANKARA - İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, OHAL’in usulen sona erdiğini ama fiili olarak özel kanunlarla devam ettiğini belirterek, “Bu bir belirsizlik rejimidir” dedi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde “OHAL KHK Rejimi Redleri Reddediyoruz” başlığıyla panel düzenledi. Panele çok sayıda kurum, sendika ve kuruluş temsilcisi katıldı. Moderatörlüğünü KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik’in yaptığı “Ulusal ve Uluslararası Hukuk Düzlemi” başlıklı ilk oturuma, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Barış Akademisyeni Dinçer Demirkent ve Avukat Pınar Akdemir konuşmacı olarak katıldı. İlk olarak söz alan Demirkent, OHAL’in nasıl işlediğinin artık kamuoyu tarafından bilindiğini kaydederek, “Çünkü herkesin kendi davaları var, herkes konuya hakim. O yüzden burada konuşmak bizim için zor. Bir tür faşizme ilerliyoruz” dedi.   OHAL’İN SINIRLARI     Hukuki açıdan OHAL’in sınırlarına ilişkin konuşan Demikent, “Anayasa’da bütünlüğü tehlike altına alacak şiddet durumlarında OHAL kullanılabilir diyor. Bir de 1983 yılında çıkmış OHAL kanunları var. Hükûmete tanımlanan tehlikeleri bertaraf etmek ve eski hale dönebilmek için iktidara verilen yetkiler vardır orada. OHAL’in statüsü, Anayasaya uygun olmak, OHAL kanuna uygun olmak ve milletler arası ilkelere uygun bir biçimde sınırlandırılmış koşulları vardır” diye ifade etti.     ‘OHAL İKTİDARA OLANAKLAR SAĞLADI’   OHAL’lerin özel olarak denetim altında olması gerektiğini vurgulayan Demirkent, “Bu OHAL Anayasaya, uluslararası hukuka uygun değil. OHAL’ler yürütme gücüne yetki tanırlar. Meclis’in yetkilerini, yargının yetkilerini sınırlandırırlar ve insan hakları için bir tehdittir. Özel olarak denetim altında olması gerekir. Ancak bu olmadığı için iktidara büyük olanaklar sağladı” diye belirtti. Demirkent, parlamentonun asli yetkileri dahil olmak üzere tüm yetkilerinin sınırlandırıldığını ancak bunun bugün başlamadığını belirtirken, 20 Temmuz sürecinin bir anda başlamadığını, geçmişte oluşturulan zeminin üzerine çıkarak hayata geçtiğini de ifade etti.   ARINDIRMA İSTEMİ   OHAL-KHK rejimini anlatırken sadece uluslararası hukuk mücadelesine değindiklerini ancak bunun aynı zamanda bir siyasal mücadele olduğunu da unutmamak gerektiğini vurgulayan İHD Eş Genel Başkanı Türkdoğan da “Bu siyasal süreç 5 Nisan 2015’te ‘İç Güvenlik Paketi’nin’ Meclis’e getirilmesiyle başladı diyebiliriz. Güvenlikçi alan kendine biraz daha yer buldu. Daha sonra 7 Haziran seçimleriyle fiili bir durum oluşmuştu. Bu yaşadıklarımız birbiriyle bağlantılı. Daha sonra katliamlar silsilesi ile karşılaştık. 2016 da dokunulmazlıkların kaldırılması ve Davutoğlu’nun düşürülmesi sonrası darbe teşebbüsü gerçekleştirdi. OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz’da ülkede şiddet niteliğinde bir gerçeklik yoktu. Buna rağmen ilan edildi. Daha sonra devlete ‘OHAL ilan edildi’ denildi. Devleti, iktidara ters düşen herkesten arındırmak istendiği bir adımdı” şeklinde konuştu.   ‘BELİRSİZLİK REJİMİ’   Siyasal iktidarların geçici, anayasal ilkelerin ise kalıcı olduğunun altını çizen Türkdoğan, “Ancak Türkiye’de bu durum ortadan kalkmıştır. Darbeden sonra Suriye operasyonları, milletvekillerinin tutuklanması ve kayyım siyaseti başlamıştı. 2017’de Bahçeli ‘bu rejimin adını koyalım, anayasal düzene uyduralım, Türk tipi başkanlığa geçelim’ dedi. Göstermelik bir referandumla da ülkenin rejimi değiştirildi. 24 Haziran 2018’de de seçimler yapılarak rejim hayata geçirildi. OHAL sona erdi ama fili olarak özel kanunlarla OHAL devam etmektedir. Bu bir belirsizlik rejimidir” ifadelerini kullandı.   İnsan hakları Ortak Platformu olarak yayınladıkları raporlar olduğunu aktaran Türkdoğan, “OHAL ilan edildikten sonra Avrupa’dan Türkiye’ye komisyon ziyaretleri oldu. Bu süreçte Türkiye, Avrupa Konseyi bünyesinde yeniden siyasi denetim altına alınan tek ülke olmuştur. Bu ziyaretlerde beklentilerimiz karşılanmadı. İlk ihraçlar başladığında bir öğretmen ‘Türkiye’de başvurabileceğim bir hukuk alanı yok AİHM’e başvuracağım’ dedi. Haklıydı, gitti AİHM’e başvurdu. AİHM, Türkiye’de bu hukuk alanının açılması açısından gerekliliklerini yapmadı” diye konuştu.   ‘YAŞADIKLARIMIZ UNUTULMAYACAK’   Bu süreçte uluslararası hukuk alanından istedikleri kararları çıkaramadıklarını söyleyen Türkdoğan, “Bu aynı zamanda siyasal ve toplumsal muhalefetin beraber yürüteceği bir süreçtir. Yargı alanları kapatılmış durumda. Türkiye’de şu anda siyasi partilerin hepsi faal halinde ancak siyasal muhalefetin etkin bir biçimde bir araya gelme sorunu var. Toplumsal muhalefet olarak bizim bunu siyasete dayatmamız gerekiyor. Bu ciddi bir süreçtir. Bu anti demokratik rejimden kurtulmanın yolu demokratik kitle örgütlerinin mücadele etmesidir. Barışı hep aklımızda tutmalıyız. Siyasal iktidar değiştiğinde bütün bu olanlar bir kalemde değişecek ama acılarımız, yaşadıklarımız unutulmayacak ama bun da bizim irademize katkı sunacak” ifadelerini kullandı.   KOMİSYON KARARLARI     İhraç edilen binlerce kamu ihraçlarına karşı yapılacak işlemler konusunda uzmanlar arasında hukuki tartışmalar yaptıklarını belirten Avukat Pınar Akdemir ise, OHAL komisyonuna başvuru konusunda hazırlıklar yaptıklarını belirterek, “Adil yargılamanın olmadığı çok sıkıntılı bir süreç olduğu gerekçesiyle İLO ve bu komisyonun tarafsız olmaması gibi nedenlerle ilgili uluslararası başvurular yaptık ama sonuç alamadık. Komisyonun ne kadar garabet içerisinde kararlar verdiğini hepimiz biliyoruz” şeklinde aktardı.   ‘HUKUKTAKİ BOŞLUKLARI KULLANDILAR’   Darbe süreciyle birlikte literatüre kazandırılan “irtibat” ve “iltisak” kavramlarından söz eden Akdemir, “Bu kavramlar özel yetkili mahkemeler tarafından tanımlandı. Yasal dayanaklı yönetmelikte, bu tanımlamalar yoktu. Ankara idari mahkemeleri bu tanımları getirerek hukuktaki boşlukları da kendilerince doldurmuş oldular. Burada bağımsız yargılama var diyemiyoruz. Temel olarak KHK’larla ihraçların derhal işlerine geri dönmeleri gerekiyor. Çünkü zaten onların yapmış olduğu iddialarla ilgili yargılanabilecekleri hukuk mahkemeleri var hala ülkede. Henüz tamamen yok olmadı. Bunun yanında dosyalarda net bir şekilde gördük, sendikal fişleme dosyalarının yok edilip, mevzuat hükümlerinin de kaldırılması gerekiyor. Acilen sendikal örgütlenmenin, siyaset yapma hakkının, gösteri özgürlüğü üzerindeki engellerin kaldırılması ve hukuk sisteminin hakka kavuşturulması gerekiyor” dedi.   Panel ikinci oturumuyla devam ediyor.