Av. Emekçi: Hukuk ve adalet krizi İmralı'yla bağlantılı

img

İSTANBUL - BOP'a karşı halklardan yana tavır alması üzerine komployla Türkiye'ye teslim edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Adası'nda tecrit altında tutuluyor. Avukatı Emran Emekçi, Türkiye’de yaşanan hukuk ve adalet krizinin "İmralı'yla bağlantılı" olduğunu söyledi.

Cumhuriyetin kuruluş sürecinden itibaren benimsenen inkar ve yok sayma politikasının sonucu olarak ortaya çıkıp, yüzyıllık bir geçmişi bulunan Kürt sorunu, özellikle son 40 yılına damgasına vurduğu Türkiye’nin hala birincil temel sorunu. Kanunlar, yasaklar, katliamlar, zorla yerinden etme, paramiliter yapılar eliyle işlenen cinayetler, baskı ve şiddet uygulamaları ile ortadan kaldırılmaya çalışılan Kürtler, ağır bedellere rağmen bu politikalara karşı varlıklarını ve kimliklerini koruma mücadelesi verdi.
 
Bir tarafında yönetenleri değişen devletin yer aldığı bu sorunun diğer tarafında 2013-2016 yılları arasında masaya oturmak zorunda kalınan PKK Lideri Abdullah Öcalan var. Öcalan, uluslararası güçlerin baskısıyla Suriye'den çıkarılıp, 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye teslim edildiği günden beridir İmralı Adası'nda kendisi için inşa edilen Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Burada Öcalan’ın etrafına örülen tecrit sistemi, ABD’nin sonraki yıllarda Guantanamo kampında kurduğu sistemin prototipi oldu. 
 
ÖCALAN YASALARI
 
İmralı’ya getirilmesinin ilk yıllarında ailesi ve avukatları ile zaman zaman görüşebilen Öcalan’ın, 2005 yılında çıkarılan ve kamuoyunda “Öcalan Yasaları” olarak bilinen yasaların çıkarılmasıyla avukatları ile görüşmesi farklı gerekçelerle engellenmeye başlandı. Sonraki yıllarda kendisine özel yapılan yasal değişikliklerle birlikte yasaların tümden devre çıkarıldığı fiili adımlarla ailesi ve avukatlarının İmralı’ya gidişlerine izin verilmiyor. Öyle ki Öcalan’ın İmralı’ya konulduğu 1999’dan bugüne kadar avukatların yaptığı bin 817 başvurudan yalnızca 442’si kabul edildi. Bu başvurulardan 437’si ise 2011 yılından öncesine ait. 2011’den bu güne ise, Öcalan avukatlarıyla sadece 5 kez görüştürüldü.
 
Bu 5 görüşme de 2018 yılında DTK Eş Başkanı Leyla Güven öncülüğünde cezaevlerinde başlayan ve 200 gün süren açlık grevinin sonucunda yapılabildi. Müvekkilleri Öcalan ile en son 7 Ağustos  2019’da yan yana gelebilen avukatların görüşme başvurularına o günden beri yanıt verilmiyor. 
 
Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, PKK Lideri’ne yönelik tecridi ve amaçlarını değerlendirdi.
  
KOMPLO DEVREYE KONULDU
 
Uluslar arası komplonun Öcalan’ın Ortadoğu’da politik bir aktör olmasından dolayı devreye konulduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Av. Emekçi, Öcalan’ın Ortadoğu halkları lehine bir çizgi sahibi olduğunu ifade etti. Emekçi, Ortadoğu halklarının büyümeye başlayan demokratik birliğinin ABD’nin bölgeye dair böl-parçala-yönet statükosunu zorladığını, İngiltere başta olmak üzere ABD ve kapitalist ulus devletlerin cetvelle çizdiği statükoyu delen herkesin hedef haline geldiğini belirtti.
 
PKK Lideri Öcalan’a da zaten bu temelde müdahale edildiğini söyleyen Emekçi, “Amaçları Öcalan’ı kendi çizgilerine çekmekti. Zaten kapitalist güçlerin bu yönde birçok girişimleri ve çağrıları olmuştu. İsrail ve ABD elçileri, kendisiyle görüşüp Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) ikna etmeye çalışmışlardı. Öcalan’ın bunlara karşı tavrı ‘Ben halklar lehine bir çizgi sahibiyim, bir özgürlük savaşçısıyım. Başkasının savaşçısı olmam. Benim paradigmam bellidir ve bundan asla taviz vermem’ şeklindedir. Bu duruşundan dolayı uluslar arası komplo tezgahlandı” dedi.
 
TECRİT ÜZERİNE ÇALIŞMALAR!
 
Öcalan yakalanıp, Türkiye’ye getirilmeden önce Pentagon’un belirlediği psikologların İmralı tecrit sistemi üzerinde çalışmalar yaptığını dile getiren Emekçi, inşa edilen sistemle bu Öcalan’ın iradesinin kırılmasının hedeflendiğini kaydetti. Emekçi, şöyle devam etti: “İmralı adasının özelliği sisteme muhalif olanların konulduğu bir adadır. Yılmaz Güney’den tutalım Adnan Menderes’e kadar birçok siyasi muhalif burada tutulmuştur. Bu ada iklimi kısa zamanda kişinin fiziki ve psikolojik olarak çökmesine neden oluyor. Adnan Menderes, 6 ay orada kaldıktan sonra ilk mahkemeye çıktığında; ‘Konuşma yeteneğimi kaybettim’ diyor. Bu sisteme dayanmak kolay değil. Orada Öcalan’ın iradesi kırılıp, kendi çizgilerine, BOP’a çekmeye çalışıldı. BOP’la Kürtlere bir ulus devletçik modeli önerildi. Tüm Kürtleri oraya sıkıştırıp, kontrol etmek istiyorlardı. Barzani ve Talabani bunu kabul etti ama Öcalan buna karşı durdu. Bu nedenle hala tecrit sürdürülmeye çalışılıyor.”
 
TECRİDİN 3 AŞAMASI
 
Emekçi, 22 yıldır İmralı Cezaevi’nde tutulan Öcalan’a yönelik tecridin ise üç aşamadan oluştuğunu söyledi. İlk aşamanın 1999’dan başlayıp 2005 yılına kadar sürdüğünü belirten Emekçi, “Bu aşamada avukatlar nispeten İmralı’ya gidip görüşmeler yapabiliyordu. Ailesi de görüşmeler yapabiliyordu. Yine kurallar çerçevesinde kitaplarını veriliyordu” dedi. Tecridin ikinci aşamasının ise 2005 yılında çıkarılan "Öcalan Yasaları" ile başlayıp 2015 yılına kadar devam ettiğini ifade eden Emekçi, bu döneme dair şunları kaydetti: “Bu aşamayla birlikte İmralı’daki tecrit ağırlaştırıldı. Avukatların yaptıkları görüşme başvuruları ‘hava muhalefeti’, ‘gemi bozuk’ ve ‘koster bozuk’ gibi gerekçelerle reddedilmeye başlandı. Bu süreçte Öcalan’ın kitapları elinden alındı, yere yatırılarak saçları kazıtıldı. Televizyonu olsun radyosu olsun sürekli bozuktu zaten. 2009’dan sonra bulunduğu odadan çıkarılarak daha dar bir odaya alındı.” 
 
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: MUTLAK TECRİT
 
Emekçi, 20016 yılında başlayan üçüncü dönemin ise “mutlak tecrit” aşaması olduğunun altını çizdi. Bu süreçle birlikte Öcalan’ın dünyayla olan bütün bağlantısının kesildiğini söyleyen Emekçi, “15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasından avukatları olarak İmralı’ya gitmemize bu kez 3 ve 6 aylık sürelerle alınan mahkeme kararları gerekçe gösterilerek engel olundu. Geçen 5 yıllık süreçte sadece 5 görüşme gerçekleşebildi. Onun dışında yaptığımız başvurular yanıtsız bırakılıyor. Bugün Öcalan’ın sesi tamamen dış dünyadan kesilmiştir” diye konuştu.
 
YASALAR DEĞİŞTİRİLDİ 
 
Öcalan şahsında ulusal ve uluslararası hukukun bypass edildiğini vurgulayan Emekçi, müvekkillerinin eski ceza kanununa tabi tutulması gerekirken bu hakkın tanınmadığını belirtti. Türkiye’de bir yasa çıkarıldığında “Bundan Öcalan yararlanır mı, yararlanamaz mı?” diye tartışmalar yapıldığını söyleyen Emekçi, şunları ekledi: “Öcalan yararlanmasın diye yasalar farklılaştırıldı, cezaevi infaz yasaları değiştirildi. Tüm aflar bile Öcalan yararlanmasın diye düzenlendi. Bu durum da kendisiyle yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdı. Türkiye’de bugün bir hukuk ve adalet krizi vardır. Hukuk ve adalet krizi de İmralı ile bağlantılıdır.” 
 
SORUNLARIN TEMELİ 
 
Yine Türkiye’de bugün yaşanan pek çok sorunun kaynağını İmralı’da Öcalan’a uygulanan tecritten aldığını ifade eden  Emekçi,  “Türkiye, Kürt sorununu çözmeden ne demokratikleşir ne de kriz ve kaos son bulur. Görülmeyen nokta budur. Türkiye’de hukuk sistemi bu kadar geriye gitmişse, cezaevi infaz sistemi bu kadar geriye düşmüşse, anayasa bu hale gelmişse hepsi Öcalan ve Kürtler yararlanmasın diyedir. Türkiye’de yaşanan darbeler, sorunlar Kürt sorunun çözülmemesinden kaynaklıdır. Bu mesele bireysel bir mesele değildir. İmralı’daki tecrit Öcalan şahsında ülkenin demokratikleşmesine, barışına, hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına, ekonomisine yönelik bir tecrittir. Bu sistemsel bir meseledir. Bu da 1924’ten beri devam eden olaydır. Bin yıl Kürtler ve Türkler birlikte barış içinde yaşadı. Çünkü o zaman inkar yoktu. İnkar başladığı için bu kriz devam ediyor. Kürt meselesinin çözülmesi Türkiye’ye güç ve enerji verecek. Sayın Öcalan ‘Türkiye’nin çözüme gelmemesinin nedeni kapitalist hegemonyanın onlara biçtiği jandarma rolüdür. Onlar bu rolü oynadığı için çözüm gelişmiyor” demişti. İradeleri hegemonik güçlere bağlı olduğu için çözüme yaklaşmıyorlar. Yaklaşanlar da tasfiye edildi” diye konuştu. 
 
MA / Ferhat Çelik

Yarın - Barışın önündeki engel: İmralı infaz sistemi