‘Kadınlar çözümü Abdullah Öcalan’ın paradigmasında buluyor’

 
İZMİR - “21’inci yüzyıl, Ortadoğu'da kadınların öncülüğünde örgütleniyor” diyen NADA üyesi Sewsen Mehmûd, "Çok rahat söyleyebilirim ki dünyadaki kadınlar, çözümü Abdullah Öcalan’ın kadın paradigmasında buluyorlar” dedi. 
 
Savaş, yoksulluk ve din adı altında dayatılan geleneklerin hakim olduğu Ortadoğu'da, dengeler artık değişiyor. Coğrafyadaki eril yasalara ve gerici ezberlere karşı kadınlar verdikleri mücadeleyle Rojava’dan Afganistan’a, İran’dan Mısır’a, Irak’tan Tunus’a, Filistin’den Türkiye’ye toplumsal değişime öncülük ediyor. Hapsedildikleri sınırları 21. yüzyılda yıkan kadınlar örgütlülüklerini, özsavunmalarıyla, kurdukları ittifak ve birliktelikleriyle yaşamlarına çizilen sınırları aşa aşa ilerliyor. 
 
62 yıl önce Mirabal Kardeşler’den devralınan isyan bayrağı, bugün elden ele taşınarak, diktatörlerin korkusu olmaya devam ediyor. Rojava’da başlayan “kadın devrimi”nin ayak sesleri, İran ve dünyada “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla yükseliyor. Kadın özgürlük mücadelesinin pusulası haline gelen bu slogan ise, Kürt kadın hareketinin Ortadoğu ve dünyada geldiği gücü ve etkisini özetliyor.
 
Lübnan JÎN Derneği Yöneticisi aynı zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu (NADA) üyesi Sewsen Mehmûd ile 25 Kasım dolayısıyla yeni bir yaşamı inşa eden kadın mücadelesini konuştuk. 
 
 Dünya ve Ortadoğu'da savaş eksenli yürütülen siyaset, yarattığı ekonomik ve toplumsal krizler nedeniyle büyük bir kaos yaşıyor. Yaşananları, eril sistemin izlediği siyaseti, nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Kapitalist sistemin en büyük çabası yarattığı sorunlara çıkarlarına göre çözümler bulmak. Ama artık bu durum böyle işlemiyor. Sistem, çözüm üretemediği için kendiliğinden bir krize girmiş durumda. Geçmişte bu nedenlerden kaynaklı birinci ve ikinci dünya savaşları yaşandı. Bugün yaşadığımız duruma da rahatlıkla 3'üncü Dünya Savaşı diyebiliriz. Çünkü yürütülen savaş ve yaşanan krizler, sadece 1-2 ülkede etkili değil. Ortadoğu ve Kurdistan özelinde tüm dünyada derinleşen bir kriz ve savaş durumu var. Bunun karşısında ise 'ne yaratılabilir, demokratik mücadele koşulları nasıl oluşturulabilir', 'halklar ve kadınların mücadele girişimleri ne aşamada' soruları duruyor. Cevap ise, kapitalist sistemin yaşattığı krize karşı demokratik mücadele koşullarında. Bu nedenle kapitalist sistem bildiği yolları ve hatlarını kaybetmiş diyebiliriz. Bir sistem temel hafızasını kaybederse ancak günlük siyasetle yürütülebilir. Stratejisini kaybeden gündelik bir siyaset ise sadece ömrünü uzatma çabası olur. Bu, günlük siyaset kendisiyle beraber felaketleri getirir. Bugün yürütülen savaşı da bu şekilde görmek mümkün. Özellikle Ortadoğu’da, halklar için çözüm getireceğini söyleyenlerin çözümden ziyade ömürlerini uzatmak için talan üzerine bir siyaset yürüttüklerini söyleyebiliriz. Bu nedenle bu topraklarda istedikleri sistemi inşa etmeleri mümkün değil. Artık halklar bunu kabul etmiyor. 
 
 Var olan krizler karşısında kadınlar ne yaşıyor ve buna karşı ne yapıyor? Karşı koyuşlardaki rolü ve etkisi nedir?  
 
Kadınlar artık kendilerine biçilen rolleri kabul etmiyor. Tüm dünyada kadınların mücadelesi öne çıkıyor. Özellikle de Ortadoğu’da, eşit, adaletli ve savaşsız bir sistem için halkın öncülüğünü yapıyor. 
 
Sistemlerin yaşadığı krizlerin en büyük etkilerini kadınlar üzerinde görüyoruz. Talan, kölelik ve zorbalık kadınlar üzerinde yaşatılıyor. Fakat kadınlar da artık bu durumu kabul etmiyor. Çünkü gerçekliği bu değil. Kadınların varlığı, yaşamdaki bilgeliği ve tecrübeleri daha kuvvetli. Kadınların olanakları kısıtlandığında o zaman büyük tepkiler ortaya çıkar. Bu sistem karşısında da kadınlar, var olan durumu kabul etmiyor. Kadınlar yıllardır mücadele ediyor, kadın hareketlerini oluşturdu, başkaldırdı, bedel ödedi. Kapitalizm ve devletin zulmünü artık kabul etmiyor. Mücadelelerini büyütüyorlar. Şuanda tüm dünyada en çok kadınların mücadelesi öne çıkıyor. Özellikle Ortadoğu’da kadınlar halkın öncülüğünü yapıyor. Kadınlar, eşit, adaletli ve savaşsız bir sistem istiyor.
 
 Yakın tarihe baktığımızda ulus devletlerin Ortadoğu'da sürdürdükleri savaşla her türlü yıkımı gerçekleştirdikleri görülüyor. Ancak bu yıkımın arasında özellikle “Rojava Devrimi” ile birlikte bir kadın uyanışı ve direnişi de söz konusu. Rojava'nın, bugün dünyada yaşanan gelişmelerdeki etkisi nedir? 
 
Suriye’de başlatılan halk devrimi öncesinde Rojavalı kadınlar, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın düşünceleriyle kendilerini örgütlemişti. Rojavalı kadınlar, yaratılacak yeni sistemde erkeklere mahkum olmamak ve erkeklerin korumasına ihtiyaç duymamak için örgütlülüklerini devrime akıttı. Kadınlar burada en çok kendilerini savunma alanında yetkinleştirdi. DAİŞ ve var olan sistem karşısında YPJ çatısı altında örgütlenerek varlıklarını, halkları ve mücadelelerini savundular. Kürt ve Arap kadınların yanı sıra yüzlerce enternasyonal genç bu mücadelede yer aldı. Bu da tüm dünyaya büyük bir örnek oldu. Kadınlar sadece savunma alanında değil örgütlenme ve birçok alanda etkili hale geldi. Güçlü bir kadın rolü ortağa çıktı. Kadınların devrimdeki rolü ve öncülüğü bu anlamıyla açıktır. Ortadoğu'da şu an yaşanan gelişmelerde de Rojavalı kadınların mücadelesinin etkilerini görmek mümkündür. 
 
 Son 1 yılda Ortadoğu bazında önemli gelişmeler de yaşanıyor. Sudan ve Afganistan'ın ardından İran'da, kadınların öncülük ettiği direniş dünyada büyük yankı uyandırıyor. Kadınların direnişi önümüzdeki dönem açısından Ortadoğu'da ne gibi gelişmeleri vaat ediyor? 
 
21’inci yüzyıl, Ortadoğu'da kadınların öncülüğünde örgütleniyor. Kadınlar, artık köleliği, devletin ve erkeklerin yetkisini kabul etmiyor. Özgürlük istiyor ve bunun için başkaldırıyor. Bu başkaldırı önümüzdeki dönem daha da büyüyecektir. Afganistan, Sudan, Lübnan ve İran gibi Ortadoğu ülkelerinde kadınlar köleliğe karşı başkaldırıyor. Özellikle İran’da ki direniş tüm dünyaya örnek oldu. Jîna Emînî'nin katledilmesiyle tüm İran halkı ayağa kalktı ve 'Jin jiyan azadî' dedi. Bu bir devrimdir. Bu gelişmeler önümüzdeki yıllarda tüm ülkelerde devrimlere öncülük edecektir. Kadınlar artık eskisi gibi yaşamayacaktır. 
 
 Bu gelişmelerde Kürt kadınların etkisi nedir? 
 
 Kürt kadınlar, bugün bir irade, fikre, sisteme ve bilgeliğe sahip. Jineoloji de bunlardan biri. Dünya buluşmalarında direnişleri ve mücadeleleri örnek gösteriliyor. Kürt kadınlar, dünyadaki tüm kadınlar için güçlü bir öncülüğü üstlenmelidir. 
 
Kürt kadınlar, uzun yıllardır dört parça Kurdistan’da ve dünyanın farklı ülkelerinde örgütlülüğünü oluşturmuş durumda. Bugün bir iradeye, fikre, sisteme ve bilgeliğe sahip. Jineoloji de bunlardan biri. Dünya kadın buluşmalarında Kürt kadınların direnişi ve mücadelesi örnek olarak gösteriliyor. Kürt kadının verdiği mücadele ve direniş tecrübesinin tüm dünyayı nasıl etkilediğini buradan da görüyoruz. İletişime geçen her hareket 'Kürt kadının duruşuna hayran oluyoruz. Yaşamda cesurluğuyla, bilgeliğiyle var olabilmişler' diyor. Ama bu öncülüklerini daha çok güçlendirmeleri gerekiyor. Sadece bir halk için değil dünyadaki tüm kadınlar için doğru ve güçlü bir öncülük üstlenmelidir. 
 
 Dikkat çektiğiniz gibi “Jin jiyan azadî” sloganı, sadece İran'ı değil tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bu slogan özü itibariyle nasıl bir mesaj veriyor? 
 
Kürtçede kadın kelimesinin kökü yaşamdan gelir ve kadın yaşamı temsil eder. Eğer kadın köleyse yaşam da eksiktir. Bu nedenle 'jin jiyan azadî' çok felsefik ve bilimseldir. Bu sloganı Kürt kadın hareketi, yıllardır kullanıyor. Bugün İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından bu sloganla devrim başlatıldı. İran’da yayıldıktan sonra da herkes bu sloganın kökenini merak etti. Bu slogan, kuşkusuz Abdullah Öcalan’ın kadın kişiliği üzerine yaptığı değerlendirmelerin sonucudur. Sloganı Sayın Abdullah Öcalan dile getirdi ve özgürlük hareketini başlattığında bu slogan temelinde kadın üzerine analizler yaptı. 'Kadınların, kölelikten ve baskıdan kurtulması gerekiyor' dedi. Kürt kadınlar, yıllardır bu sloganla mücadele ediyor ve yüzlerce kadın örgütü oluşturdu. Bu sloganın canlı, felsefi ve bilimsel bir slogan olduğunu söylemek mümkün ve bugün tüm dünya kadınları için örnek olmuş durumda. Son günlerde de gördük ki tüm Avrupa, Türkiye ve Arap ülkelerinde bu slogan yükseliyor.  
 
 Gelinen aşamada, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın paradigmasının dünya kadınlarına ilham olduğunu söyleyebilir miyiz? Ortadoğu ve dünya kadınlarının bu paradigmaya ve Öcalan'a bakışı nedir?
 
Çok rahat söyleyebilirim ki Abdullah Öcalan’ın savunmaları bugün tüm dünya kadınları arasında yayılmış durumda. Bu savunmaları okuyanlar, Abdullah Öcalan’ın paradigmasından etkileniyor. Özellikle eşbaşkanlık sistemi, kadın kotası ve eşit yaşama dair analizler önemli etki yaratmış durumda. 'Kölelikten nasıl kurtulabiliriz', 'İrademizi nasıl temsil edebiliriz ve siyasette nasıl yer alabiliriz' sorularının cevaplarını Abdullah Öcalan’ın paradigmasında buluyorlar. Kendi ülkelerinde bunları nasıl yaşatabileceklerine dair örnekler alıyorlar. İletişim halinde olduğumuz birçok kadın, Avrupa'da dahi hala eşbaşkanlık sistemine ve kota uygulamasına geçemediklerini söylüyor. Bu açıdan Abdullah Öcalan'ın paradigmasını çok gerçekçi ve güçlü bir paradigma olarak görüyorlar. 
 
 Bu gelişmeler yaşanırken öncü ve örgütlü kadınlar da hedef alınarak, katlediliyor. Buna dair neler söylemek istersiniz?
 
Sistem, örgütlü kadından korkuyor. Nagihan Akarsel de demokratik bir sistem için çalıştığı için hedef alındı. Ancak kadınlar öyle bir aşamaya geldi ki mücadelelerine sahip çıkıyor ve hiç bir baskıyı kabul etmiyor. 
 
Evet doğrudur. Sistem, örgütlü, bilgili, paradigma sahibi kadından korkuyor. Kendi etkisine alabileceği kadınları onaylıyor. Ama bunun karşısında kadınlar 'artık yeter' diyerek mücadeleyi büyütüyor. Kadınlar ne kadar başkaldırsa o kadar yenilmez oluyor. Nagihan Akarsel gibi katledilen yüzlerce kadın var. Nagihan gibi kadınlar, demokratik bir sistemin kurulması için çalışıyor. Bu nedenle hedef haline geliyor ve katlediliyor. Ama bu durum kadınları korkutmuyor. Tam tersine daha çok güçlendiriyor, birlikte yürümelerine neden oluyor. Kadınlar öyle bir aşamaya geldi ki mücadelelerine bilgece sahip çıkıyor ve hiç bir baskıyı kabul etmiyor. O yüzden bu katliamlar sonuç vermeyecektir.  
 
 Önemli gelişmelerden bahsederken, geçen yılın 8 Mart'ında kuruluşunu ilan eden Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu (NADA), kadın mücadelesi açısından önemli bir ilke imza attı. NADA, 1 yılda ne gibi çalışmalara imza attı, etkisi nasıl oldu, şu anda önüne koyduğu bir çalışma var mı?
 
NADA, yaklaşık 20 ülkeden birçok kadın örgütünün bir araya gelmesiyle oluştu. 'Kadınların birliği kadın devrimini yaratacak' sloganı altında toplandık. Amacımız, hayallerimiz çok büyük. Birincisi; tüm kadın örgütlerini bu koalisyon altında birleştirmek istiyoruz. Tüm dünyada, yaşanan baskı karşısında mücadelenin birleşmesi şart. Bunun için birçok konuda NADA olarak güçlü açıklamalar yaptık. Birçok ülkede seminer, panel, kadın buluşmaları ve konferanslar gerçekleştirdik. Kadın mücadelesini nasıl büyütmemiz gerektiği üzerine tartışmalarımız sürüyor. Öncelikle bu buluşmalarla kadınlar birbirini tanıdı ve edindikleri tecrübeleri ülkelerinde anlattılar. 'Kadınlar siyasette nasıl rol alacak' gibi birçok konu belirledik ve bunları tartışacağız. Yine 20 ülkede oluşturduğumuz komiteleri, dünyanın birçok ülkesinde oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınlara yaşatılanlara karşı tüm ülkelerde tepkinin aynı sesle verilmesi için bu ağı büyütmeyi hedefliyoruz. Koalisyona dahil olmak isteyen çok sayıda örgüt var. Gün geçtikçe etkisinin arttığını söyleyebilirim. İnancımız, önümüzdeki dönemde inşa, kendini tanıma, tanıtma aşamasının artık örgütlenme ve daha çok ülkeye ulaşma aşamasına geçmesidir. Bunun için de daha çok kadın örgütüne, siyasetçiye ulaşmak, genişlemek gerek.
 
 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. Buna dair bir mesajınız var mı? 
 
Artık bütün dünyada kadına yönelik baskıya 'hayır' dememiz gerekiyor. Tüm şiddetlerin sonlandırılması gerekiyor. Ortak bir yaşam için mücadele etmeliyiz. Çağrım halklara ve kadınlaradır; şiddete karşı ses çıkarın ki şiddeti ortadan kaldırabilelim. Yeni yüzyılda kadının, yaşamın ve doğanın rengiyle yaşayabilelim.
 
YARIN: Afganistan’da yaklaşık 1 buçuk yıllık direniş
 
MA / Semra Turan - Zemo Ağgöz