Abdullah Öcalan: PKK Kürt varlığını kanıtladı, şimdi özgürleştirme zamanı

img

HABER MERKEZİ - PKK’nin imha olmakla yüz yüze bulunan bir halkın bağrındaki saklı umut tohumlarının filizlenmesi olduğunu belirten Abdullah Öcalan, “PKK Kürdistan gerçekliğini açığa çıkarma, varlığını yenilmez düzeye kavuşturma hareketidir. Bundan sonraki adım, özgürlüğü gerçekleştirmedir” diyor.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 1973 yılında Ankara Çubuk Barajı kıyılarında ortaya koyduğu “Sömürge Kürdistan” tezi ve bu tez doğrultusunda açığa çıkan “Kürdistan ulusal gerçekliği nedir?”, “ Bu gerçekliğe nasıl yaklaşılmalı?”, “Sömürgeci güçlerin durumu ve bunlarla ilişkiler nasıl ele alınmalı?” soruları, başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu halklarının geleceğini de belirleyen ve bir tarihin akışını değiştiren yeni bir mücadeleye dönüştü.
 
PKK’nin temeli, 1973 yılında Abdullah Öcalan’ın deyimiyle amatör bile denilemeyecek bir “tepki” grubu olarak tarih sahnesine çıkması ile atıldı. Bu dönem kapitalist sistem tarihinde önemli bir kırılmanın yaşandığı bir dönem olurken; aynı zamanda reel sosyalist sistemin zirveye tırmandığı, ulusal kurtuluş hareketlerinin en güçlü ve 1968 Gençlik hareketlerinin etkili olduğu bir dönem.
 
İDEOLOJİK VE POLİTİK ORTAM
 
70’ler Türkiyesi ise İslamcı ideolojiler, sosyalist ideolojiler ve şahlandırılan milliyetçilik ile ideolojilerin savaştığı bir dönem. Kürdistanda ise koyu bir sömürgeci egemenlik ve “işbirlikçi gericiliğin” hüküm sürdüğü bir dönem. PKK’de  tohumlarını attığı bu süreçte, reel sosyalist mücadele perspektifine göre örgütlendi ve Kürt sorununu çözmede, devlet kurma modelini esas aldı. Uzun vadeli halk savaşına dayalı, bir ulusal kurtuluş hareketi olarak, Bağımsız, Birleşik ve Demokratik Bir Kürdistan sloganı ile karakteri “Milli ve Demokratik” olan bir Kürdistan Devrimini hedefledi.
 
70’ler dönemini “kapitalist sistemin vahşi evresi” olarak tanımlayan Abdullah Öcalan, 70’ler Türkiyesi’ni ise şöyle yorumluyor: “1970’ler Türkiye’si, yavaş yavaş dünya çapında yaşanan devrim ve karşıdevrimin etki altına giren bir Türkiye’ydi. Dünya çapında yaşanan kapitalist sistem bunalımı, Türkiye’de kendisini Beyaz Türk faşizminin bunalımı olarak yansıttı. Kapitalist modernitenin bunalımı Türk ulus devletinin bunalımı demekti.
 
NEDEN AYRI BİR ÖRGÜTLENME?
 
Abdullah Öcalan, “70’ler dünyası ve Türkiyesi’nde modern yapılardaki (kapitalizm, ulus devlet ve endüstriyalizm) bunalımla ideolojik mücadelenin ortaya çıkardığı hakikatlerin, PKK’nin oluşumunda önemli payı vardır” derken; hem Kürt hem de Türk devrimci gençlik hareketlerinden de etkilendiğin de belirtiyor. Ancak bu dönemde doğan sosyalist, sosyal demokrat ve ulusal kurtuluş akımlarına, “Her üç akımda, sistem bağlantılıydılar. Ondan doğmuşlardı…” eleştirisini getiren Abdullah Öcalan, ayrı bir örgütlenme tarzına ihtiyaç duydu.
 
Abdullah Öcalan, bu durumu ise şöyle ifade ediyor: “1970’lerin başlarında dünyada bu yönlü büyük gelişmeler yaşanırken, Türkiye’deki sol ve Kürt ulusal sorunu bağlamındaki Kürt hareketi, klasik sol ve milliyetçi eğilimi pek aşamamıştı.…Umduğum örgütlenmelerin iç açıcı olmadığını bizzat görerek, yeni bir örgütlenmeye gitmenin daha doğru olacağı kanaatine vardım.”
 
BİRİNCİ PKK’LEŞME DÖNEMİ 
 
Abdullah Öcalan bireysel ve örgütsel yaşamını 3 döneme ayırıyor. Birinci dönemi aile ve köye karşı gösterdiği tepkiden sonra ilkokula gitmeye başladığı dönem olarak tanımlayan Abdullah Öcalan, bu dönemi kendisi açısından birinci toplumsallaşma dönemi olarak nitelendiriyor. Abdullah Öcalan, ikinci dönemini ise 1972-1984 dönemi olarak belirliyor.  73’te kurduğu grup ile ikinci toplumsallaşma adımı olarak belirttiği bu dönemi aynı zamanda birinci PKK’leşme aşaması olarak da tanımlıyor.
 
Abdullah Öcalan, gruplaşma kararına dair, “Kürdistan’ın ve Kürtlüğün ölüm fermanının verildiği ve en koyu biçimiyle yaşandığı dönemde Ankara’da kavramsal dirilişe hem de tek başına karar vermek, bir romana konu olabilecek denli ciddi bir çözümlemeyi gerektirir” diye belirtiyor. Kendilerine “Kürdistan Devrimcileri” diyen bu grubunun çizgisinin özgürlük ve eşitlik idealini canlı ve öncül tuttuğunu belirten Abdullah Öcalan, grubu diğer sol örgütlerden farklı kılan ve marjinalleşmekten kurtaranın da bu olduğunu vurguluyor.
 
Abdullah Öcalan bu dönemi şöyle özetliyor: “Yoksul Kürt halkının çağa uyanış hamlesi de denebilir. İlk isyan, kör kadere ilk kurşun da denebilir. Namus ve onurun haykırışı olarak da değerlendirilebilir. Hz. Davud'un Golyat'a karşı ilk başarılı eylemi olarak da anlam kazanabilir. Düşünce özgürlüğüne cesaret etmenin ilk adımlarından biri de sayılabilir. Binyılların köklü kölelik normlarından kopma hamlesi de olabilir. Anlamlı, başarısı biraz şans, biraz da emek ve inanç isteyen adeta ikinci doğuş, yeniden paradigma kazanma olarak da tanımlanabilecek bir dönemdir.”
 
27 KASIM'DA KURULUŞ KONGRESİ 
 
1976 yılına gelindiğinde ise grubun Türkiye solundan stratejik bir kopuş yaşadığını belirten Abdullah Öcalan, 73-76 yıllarının dar grup olarak daha çok gençlik gruplarına yayılma dönemi, 78’e gelindiğinde ise grubun kitleselleşmeye başladığı dönemi olarak belirtiyor. Abdullah Öcalan, “Her iki dönem de başarıyla atlatılmıştı. Sorun ondan sonra neyin nasıl yapılacağı sorunuydu. Sonraki adım partileşme mi, askeri eylem örgütü mü sorusunun yanıtlanmasına bağlıydı” diyor. 1977’de Kürdistan’a propaganda seferine çıkan Abdullah Öcalan, aynı yıl  Haki Karer’in katledilmesi ile anısına verdiği söz gereği 1978’de Amed’in Lice ilçesine bağlı Fis Köyü’nde 22 kişinin katıldığı kurucu kongre ile PKK’yi kurdu.
 
ULUSAL UYANMANIN GELİŞMESİ
 
Abdullah Öcalan PKK’nin kuruluşunu “bir dönemin sonu” olarak belirtiyor ve şöyle ekliyor: “Temelleri 1973’lerde atılan ve 76’lara doğru ürünlerini veren bu ilk grup hareketi, metropollerde belli bir aşamaya geldikten sonra 1976-1977’li yıllarda hızla Kürdistan’ın kentlerine taşırıldı. Bir-iki yıl yürütülen tartışma ve propaganda faaliyetleri birçok grubun oluşmasına, siyasal faaliyetin ve yurtseverliğin gelişmesine ve bu temelde PKK’nin resmen ilanına varan gelişmeleri yarattı. Bu ilk büyük ortaya çıkış; ülkeye, ulusal gerçekliğe yönelme, ulusal uyanmanın gelişmesi ve PKK’nin ilanıyla tarihi bir sayfa başarıyla yazıldı.”
 
PKK’Yİ KAVRAMAK
 
Abdullah Öcalan, PKK hareketinin ortaya çıkışının kavranmasının, Kürdistan gerçekliğini kavramak için zorunlu olduğunu ya da Kürdistan gerçekliğini kavramanın, PKK gerçeğini de kavramak için zorunlu olduğunu belirtiyor.
 
PKK’nin dar anlamda bir parti değil, yeni bir yaşam tarzı olduğunun altını çizen Abdullah Öcalan, “Kimlik dönüşümü dayatılıyordu. PKK’leşmede asıl oynamaya çalıştığım rolün zihniyet anlamıyla ilgisi açıktı” diyor. Abdullah Öcalan, “PKK, imha olmakla yüz yüze bulunan bir halkın bağrındaki saklı umut tohumlarının filizlenmesidir. Bağımsızlık ve özgürlük tutkusu, yüreklerde ve dağların doruklarında saklı bir tohum biçimindeydi. Bu filizlenmenin sadece bir biçimi olan PKK, düşmanın hiç de inanmayacağı, aklına getiremeyeceği yerlerde ve bir zamanda boy verdi. Halkımızın ulus olarak var olma ve özgürlük umutlarını muhafaza etmesini en soylu, en anlamlı tarzlarından birisi olarak ortaya çıktı” diye belirtiyor.
 
‘FİLİZLENMEK ZORUNDAYDIK’
 
Kürt halkının kendi adını itiraf edemeyeceği, kendisinden nefret eder bir hale getirildiğini ve tüm dünya tarafından unutturulduğunu belirten Abdullah Öcalan, şunları kaydediyor: “Türk sömürgecileri, halkımızın bu ilk umutları ve Partimizin bu ilk tomurcuklanışı üzerine tarihine yakışır bir biçimde saldırdılar... Nasıl ki, bir kaya göbeğinde küçük bir bitki o kayayı çatlatarak boy veriyor, yaşama ulaşıyorsa; bizim de topraklarımızın en eski bir halkı olduğumuz göz önüne getirilirse, tohum halinde açılmamız, o sert rüzgarlara rağmen güçlü köklerimize dayanarak, tomurcukları çatlatıp yaşam yolu aramamız hiçbir zaman yanlış değildir. Olanak, fırsat elverdiğince nerede, nasıl ve hangi biçimlerde olursa olsun mutlaka filizlenmek zorundaydık. Birçok bitki ve hayvan neslinin son kalıntılarının tükenişi gibi bir halk olmayı kabul edemezdik. Yeryüzünden silinmesi gereken bir halk da bizim halkımız olsun, diyemezdik.”
 
İKİNCİ PKK’LEŞME DÖNEMİ
 
Abdullah Öcalan yaşamındaki ikinci dönemin ikinci bölümünün ise 15 Ağustos 1984-15 Şubat 1999 yılları olduğunu belirtiyor. PKK’nin tarihine “15 Ağustos Atılımı” ya da “1984 Atılımı” diye geçen bu tarih, gerilla mücadelesinin başlatıldığı ve aktif silahlı mücadele dönemine geçildiği stratejik bir dönem. Abdullah Öcalan, bu dönemi ikinci PKK hamlesi olarak silahlı mücadelenin ağırlık teşkil ettiği bir süreç olarak ifadelendiriyor.
 
Abdullah Öcalan, “Ortadoğu tarihinde Babek, Hariciler, Karmatiler, Hasan Sabah gruplarına benzetilebilir. Birinci bölümde İsevilik ağır basarken, ikinci bölümde Musevilik ve Muhammedilik karışımı bir ağırlık söz konusudur. Zor yürüyen muhacirin grubu 'vaat edilmiş topraklara ulaştırma görevi' büyük çaba ve yetenek istemektedir. Ulaştırma Hz. Musa'yı çağrıştırırken, savaş eylemleri Medine'deki Hz. Muhammed'inkini andırmaktadır. Öyle ruhsal bir iman, inanç atmosferi hakimdir. Kendini inanca adama tam mümincedir. Bilimsel sosyalizm iman gücünü kazanmış olarak yürütülmektedir. Savaş tam kutsal bir eylemdir” diyor.
 
PKK VE KADIN
 
PKK, diğer örgütlerden farklı olarak kadının özgürlük sorununu da merkezine alırken; Abdullah Öcalan, “Kadın çözümlemeleri geliştirilmedikçe, ideolojik ve siyasi çözüm de tam olamazdı” belirlemesinde bulunuyor. Özellikle 90’lar ile birlikte geliştirdiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi ve bu ideoloji temelinde kadın ordulaşması ve daha birçok alanda özgün kadın örgütlenmelerinin varlığı da PKK’yi klasik örgütlerden farklı kıldı. PKK, bir kadın partisi oldu.
 
İDEOLOJİK BUNALIMI!
 
PKK’nin çıkışı, gelişimi, 90’lı yıllarda serhildanlarla halklaşması, Kürt toplumunda ulusal bilinci yeniden oluşturması gibi gelişmeler yaşanırken; reel sosyalizmin çözülüşü ile bir ideolojik bunalım da yaşadı. Abdullah Öcalan, bu durumu şöyle açıklıyor: “PKK’nin ideolojik oluşum sürecinde yaşadığı muğlaklık, bilimsel sosyalizmin genelde yaşadığı eksiklikleri ve yanlışlıklarından kaynaklanıyordu. Özellikle J. Stalin’in ulusal sorun konusundaki tezleri bu konuda etkileyici olmuştur.  Ulus devletçi ideoloji ile demokratik toplumcu ideoloji iç içe karışık ve eklektik olarak bir arada bulunuyordu. Kuruluş aşamasında devletçi ideoloji ile demokratik toplumcu ideoloji arasında ayrım yapacak yetenek ve güçte değildik.”
 
ÜÇÜNCÜ PKK’LEŞME DÖNEMİ
 
PKK’nin yaşadığı bu ideolojik bunalım, Abdullah Öcalan’ın uluslar arası bir komplo sonucu İmralı’ya konulması ile yeni paradigmasal bir değişime uğradı. Abdullah Öcalan bu dönemde, PKK’nin kuruluş amacında var olan devlet anlayışından kopuşu temel alarak, “Devlet olmayı amaçlayan partilerin, eşitlik ve özgürlük idealine ulaşması beklenemez” diyor.
 
Abdullah Öcalan, üçüncü doğuş olarak belirttiği 15 Şubat komplosunu aynı zamanda devlet odaklı yürüyüşe ölüm darbesi indirdiğini belirterek, şunları dile getiriyor: “Üçüncü yaşam dönemi, 15 Şubat 1999'dan sonuna kadar gidilebilecek aşama olarak ayrıştırılabilir. Belirgin niteliği, genelde devlet odaklı, özelde kapitalist modern yaşamdan kopuşla başlamasıdır. Uygarlık ve devlet odaklı yaşamdan kopmak gerileme değildir.Hiyerarşik devletçi sınıf uygarlığından kopmak en büyük özeleştiridir. Devlet adına parti olmak veya devlet sahibi olmak için parti kurmak bir temel yanlışlık olarak görülüp samimi bir özeleştiri ile bu tür partileşmeden vazgeçmek en doğru tutum olmaktadır. Hem devletleşme hem özgürlük ve eşitlik ideali birlikte taşınamaz. Biri diğerini aşmayı gerektirir.”
 
REEL SOSYALİZME ELEŞTİRİ
 
Abdullah Öcalan, PKK’nin Kürt varlığını kanıtladığını, ideolojik-örgütsel bilince kavuştuğunu ancak özgürleşme adımında bir tıkanma yaşadığını belirtiyor. Bu tıkanmanın gerisindeki nedenin reel sosyalizm olduğunu belirten Abdullah Öcalan, “Reel-sosyalizm çöktü, biz ayakta kaldık ama büyük bir bunalım da yaşadık. Reel-sosyalizm, teorik açmazlarını aşamadığı ve özgürlük sosyalizmini geliştiremediği için çöktü” diyor. 
 
Paradigmasal dönüşümle reel sosyalizmi aşan, alternatif sosyalist teori geliştirmeye çalıştıklarını belirten Abdullah Öcalan, bunun hem sosyalist perspektif için hem de PKK için stratejik bir dönüşüm olduğunu vurguluyor. Abdullah Öcalan, “Adına ‘Demokratik Modernite’ dedik. Modernitenin sacayakları olan ulus-devlet yerine demokratik ulus, kapitalizm yerine komün/komünalite, endüstriyalizm yerine eko-ekonomi analizlerini geliştirdik…Sınıf çatışmasına dayalı tarihsel materyalizm ve sosyalizm tanımı yerine, devlet ve komün ikilemine dayalı bir tarihsel materyalizm ve sosyalizm alternatifinin daha doğru olduğuna inanıyorum.”
 
YENİ DÖNEM: ÖZGÜRLÜK ZAMANI
 
Kürt Özgürlük Hareketi, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve sonrasında ki  fesih kararı ile üçüncü doğuşunda yeni bir döneme girdi.
 
PKK’nin Kürt ve Kürdistan’ın varlığını kanıtladığını ancak özgürlüğünü tam sağlayamadığını belirten Abdullah Öcalan, kendini fesh eden hareketin yeni dönemine dair ise şunları belirtiyor: “Kavram olarak da, gerçeklik olarak da Kürt ve Kürdistan, Cumhuriyetle birlikte kırıma uğratıldı ve üstü örtüldü. ‘Hayali Kürdistan burada meftundur’ gibi ifadelerle bu kırımı sahiplendiler de. Kürt ve Kürdistan adına bir realite kalmamıştı. Modern bir hareket olarak PKK'nin en önemli başarısı bu realiteyi yeniden canlandırmak oldu. PKK, Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin varlığını hem kanıtladı hem de yenilmez kıldı. PKK'nin büyük direnişi, Kürt ve Kürdistan varlığı meselesini kalıcı kıldı. Kürt varlığına dair güçlü bir bilinç geliştirdi. PKK, Kürdistan gerçekliğini açığa çıkarma, varlığını yenilmez düzeye kavuşturma hareketidir. Bundan sonraki adım, özgürlüğü gerçekleştirmedir.”
 
MA / Diren Yurtsever