Temponeras: Kapitalist sistem ekoloji sorununu çözemez

img
ANKARA - Kürt illerindeki ekolojik yıkıma karşı sessizliğe dikkati çeken iklim aktivisti Maria Temponeras, dünyada ekolojik yıkımın giderek arttığını ve kişisel değil örgütlü bir mücadeleyle kapitalizme karşı durmak gerektiğini söyledi. 
 
Danimarkalı biyolog, iklim aktivisti ve Kızıl-Yeşil İttifak Partisi’nden (Enhedslisten) milletvekili adayı Maria Temponeras, dünyadaki küresel ısınma, iklim değişikliği, partisinin iklim çalışmaları ve ülkesinde ekolojiye ilişkin kanunlar ve eğitim hakkında Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
 
Danimarka'da kırsal bölgede bir köyde yaşayan ve politik kariyerine ekoloji ve iklim krizi çalışmalarıyla başlayan Temponeras, "Birkaç yıl sonra bir siyasi partiye katıldım ve yaşadığım yerin yerel belediyesi olan belediye meclisinde görev aldım. Şu anda milletvekili adayıyım. Önümüzdeki ay yapılacak seçimlerden sonra milletvekili olmayı umuyorum" dedi.
 
'EKOLOJİ MÜCADELEYLE SİYASETE ATILDIM'
 
Danimarka ve Yunanistan’da ekosistemlerin çevresel bozulmasını deneyimlediğini ve incelediğini belirten Temponeras, “Şu an da her iki ülkede de tatlı su gölleri üzerine çalışıyorum. Makedonya ile Yunanistan sınırında bir göl üzerinde çalışıyorum ve giderek daha fazla kirlendiğini görebiliyorum. Ekolojik mücadele vesilesiyle siyasete atıldım. Böylece ekolojiyle ilgili sorunları önlemeye de yardımcı olabilirim diye düşündüm. İlk olarak Yeşil Program adında bir program başlatıp sonrasında bunu genişlettik. Şu anda çok güçlü bir ekolojik programımız var" dedi.
 
KAPİTALİST SİSTEM EKOLOJİ SORUNUNU ÇÖZMEZ 
 
İklim değişikliğinin mevcut durumuna ilişkin Birleşmiş Milletler'in araştırma grubunun periyodik olarak yayınladığı raporlara işaret eden Temponeras, "Raporlar bize küresel değişimin çoktan başlamış olduğunu ve ne yaparsak yapalım bundan kaçamayacağımızı söylüyor. Ama yapabiliriz, pek çok şey yapabiliriz, böylece daha da kötüye gitmez. IPCC raporundaki yeni şeylerden biri de karbon yakalama tekniği. Bu teknikle havadaki karbon yakalanarak toprağa veriliyor. Bu çok tehlikeli bir yol. Çünkü bu çok zor ve çok pahalı bir teknik olmakla birlikte çok da işe yaramıyor. Öyleyse tüm ülkelerin yapması gereken şey, karbon yakalamaya odaklanmayı bırakmak, karbonu azaltmaya odaklanmak. Bu gazların yayılımına ön ayak olmayı yani karbondioksit yaymayı bırakmalıyız” dedi.
 
‘KAPİTALİST SİSTEM İÇİNDE EKOLOJİ KAZANAMAZ’
 
Tüm bunlar olurken önemli olguların gözden kaçtığını ifade eden Temponeras, “Sorun şu ki hükümetler elitlerin düzenini sürdürmek istiyor, para kazanmaya ve kar etmeye devam etmek istiyor ve bunun için yapmayacakları şey yok. Bu yüzden bu, çok zor bir mücadele ve bu mücadeleyi kapitalist sistem içinde kazanmanın imkansız olduğunu düşünüyorum. Çünkü kapitalist sistem ekonomik büyüme ve kâr ve daha fazla kâr elde etme üzerine çalışıyor. Kapitalizm ekolojik sorunun çözümü ile örtüşmüyor" diye belirtti.
 
‘EKOLOJİ SORUNU EŞİTLİK SORUNUDUR’
 
Ekoloji sorununun aynı zamanda bir eşitlik sorunu olduğunu vurgulayan Temponeras, şöyle devam etti: “Zengin ülkelerin yoksul ülkelere borcu var. İklim krizi global bir kriz ve global olarak çözülebilir. O nedenle üç beş zengin ülkenin kendi prestijlerini köpürtmek için bu konuda tek başına çalışma yapmasının bir anlamı yok. Bu çalışmayı yoksul ülkelerin de yapabilmesi için bu ülkelere para aktarması gerekiyor. Çünkü zaten bu sorunun kaynağı zengin ülkeler. Onlarca yıldır bunca karbondioksiti yayan zengin ülkeler ve bu anlamda da küresel çözüm için ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Şu anda tüm dünyada iklim adaleti için iklim hareketine çok büyük bir odaklanma var. Bu yüzden her bir ülke için tek tek ne yapabileceğimizin yanı sıra, zengin ülkelerin fakir ülkelerden daha fazla sorumluluğa sahip olduğunu da vurgulamamız gerekiyor."  
 
'YEREL HALKLA ÇALIŞMALIYIZ'
 
Acilen altyapıya odaklanılması, kömür madenlerinin kapatılması ve sıvı gazın kullanımının durdurulması gerektiğini söyleyen Temponeras, "Örneğin İsveç'te sıvı gaz çıkarılması için yapılmakta olan yeni bir limanın yapımını durdurdular. Fosil altyapısı, limanlar ve boru hatları kapitalist sermayeciler için son derece önemli. Bu da bu konuyu biz ekolojistlerin gündemine ilk sıralardan sokuyor. Biz ekolojistler bu yöntemlerin artık bir son bulması konusunda çalışmalıyız. Bu anlamda bu şirketlerle değil yerel halkla çalışmalıyız. Bir boru hattının inşa edilmesi çok ciddi ekolojik tahribata yol açıyor. Yerel halk da bu boru hatlarının döşenmesini istemiyor. Bu projelerin desteklenmemesi gerekiyor. Otoyollar da ekolojik tahribat demektir. Desteklememiz gereken şey raylı sistemlerdir. Bunun için bütçe ayrılması için mücadele etmemiz gerekiyor" diye konuştu. 
 
‘İŞÇİ SINIFI HAREKETİ ÇOK GÜÇLÜ'
 
İskandinav ülkelerinde ekoloji mücadelesinin ileride olmasını işçi sınıfı hareketinin çok güçlü olmasına bağlayan Temponeras, davamla şunları dile getirdi: "İşçi sınıfı ve sendikalar çok mücadele etti. Bunun sonucunda ücretler ve yaşam koşullarında bazı iyileşmeler oldu. Barınma anlamında, sosyal sistem anlamında gelişmiş ülkeler İskandinav ülkeleri. Gençlerin okumasını kolaylaştırmak için fon sağlayabiliyorlar. Öğrencilere para aktarabiliyorlar. Oturmuş bir sağlık sistemi var. Ama yine de İskandinav ülkeleri kapitalist ülkelerdir ve Danimarka da bir kapitalist ülkedir. Buralarda da ekolojik tahribat şirketler eliyle sürüyor. Mesela çok büyük silah şirketleri var. Bu yaşam seviyesi yüksek denen ülkelerde üretilen bu silahlar, örneğin sizin ülkenizde kullanılıyor. Yani burası tamamen de cennet değil ama daha az sayıda yoksul insan var. Bu durum da mücadele alanlarını değiştiriyor. Şunu söylemek mümkün, bu gibi ülkelerde insanların ekoloji mücadelesi verecek imkanı ve zamanı var." 
 
‘CİDDİ ORMANSIZLAŞTIRMA VAR’
 
Temponeras, Danimarka'da çok ciddi bir ormansızlaştırma durumun olduğunu, neredeyse hiç orman kalmadığını ve bunun sebebinin de tüm ülke endüstriyel çiftliklerle doldurulmasından kaynaklandığını belirtti. Ülkenin bütün doğasının çiftlik şirketleri tarafından sömürüldüğünü dile getiren Temponeras, kendi ülkesindeki ekolojik yıkımı, “Her yıl 80 milyon domuzun olduğu bir sürü domuz çiftliği kuruyorlar. Danimarka'da sadece 5 milyon insan var. Bu endüstri doğayı, suyu, denizi, gölleri yok ediyor ve balıkları öldürüyor. Bu yüzden çevremiz çok bozuldu ve neredeyse hiç gerçek doğa yok. Yani penceremden baktığımda, burada biraz doğa var ama sonra arkasında bir sürü tarla var ve bu çiftliklerde zehir kullanılıyor. Bu zehir içme suyuna karışıyor ve balıkları öldürüyor. İçme suyu konusunda bir krizle karşı karşıyayız. 50 yıl gibi kısa bir süre içinde bu zehir içme suyunda yerleşik hale gelmiş olacak. Torunlarımız için yaşanabilir bir dünyayı, içme suyunu yok ediyoruz.  Bizde hiç vahşi hayat kalmadı, tamamen yok edildi" diye anlattı.
 
‘MEYDAN OKUMAMIZ GEREKİYOR'
 
Danimarka’da çevreyi korumakla ilgili bazı yasaların olduğunu ve yasaların aslında çok sayıda balık ve ıstakozun kirlilik nedeniyle ölümü sonucu oluşturduğunu aktaran vurgulayan Temponeras, "Örneğin su kalitesini korumak için düzenlenmiş kanunlar var. Şirketler bu kanunlara uymak zorunda çünkü bu yasaların ihlali durumunda kirlettikleri suyu temizlemek için çok ciddi meblağlarda ödeme yapmaları gerekiyor. Daha yeni olan iklim yasası var. Hükümet ve parlamentodaki çoğunluk bir iklim yasası çıkardı. Bu yasaya göre 2030'da karbondioksit seviyesini 1990'a kıyasla yüzde 70 azaltmamız gerekiyor. Ama yasalar uygulanmıyor" ifadelerini kullandı.
 
Söz konusu yasanın uygulanmasında kapitalist sistemin engel teşkil ettiğini ifare ereh Temponeras, "Çünkü bu yasayı uygulamak için büyük şirketlere ve onların ekonomisine kafa tutmanız gerekiyor. Eğer büyük sermayeye, kapitalizme meydan okumuyorsanız, bu yasanın uygulanabilirliği kalmamış oluyor. Sosyal demokrat hükümetlerin kapitalizme meydan okumadığını biliyoruz. Demek ki daha büyük bir değişim gerekiyor. Kapitalizme meydan okumadan yasada öngörülen hedefin tutturulması imkansız” dedi.
 
‘ÖRGÜTLÜLÜK GEREKİYOR'
 
Temponeras, insanın doğanın bir parçası olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: "Bu yüzden her bir bireyin kişisel olarak bu sorumluluğu alması gerekiyor ama kapitalist sistem bunu imkansız kılıyor. Söz konusu yıkım bizim kişi olarak çöp üretmememizle, bisiklet kullanmamızla çözülecek boyutları çoktan aştı. Kişisel çaba yeterli değil, örgütlü çaba gerekiyor. Kapitalist sistemde yaşıyor ve çalışıyor olduğumuz sürece de o arabaları kullanmak zorunda kaldığımız gibi bir gerçek var. Örneğin organik, ekolojik, vegan ürünleri yoksullar alamıyor. Bu nedenle bu ayrımın ortadan kalkması ve tüm üretimin organik, ekolojik ve vegan olması gerekiyor. Geri kalan ürünlerin üretiminin yasaklanması gerekiyor. Bu gibi radikal önlemlere ihtiyacımız var.” 
 
‘VAR OLANI ÜRETELİM’
 
Yurttaşların siyasetçilere ekoloji konusunda baskı yapması gerektiğini sözlerine ekleyen Temponeras, “Kapitalist sisteme kişisel olarak da meydan okumamız gerekiyor. Eğer bir şey tamir edilebiliyorsa yenisini almamamız gerekiyor. Orta sınıfa sürekli bir şeyler aldırıyor bu sistem. Var olanı onarmayı ve üretmeyi öncelememiz gerekiyor. Üretim şeklinin değişmesi gerekiyor ve bu bir zihniyet sorunu olsa bile, yalnızca zihniyetle değiştirilemez. Bu aynı zamanda bir güç sorunudur" diye belirtti.
 
‘KÜRDİSTAN'DAKİ YIKIM SAVAŞ SUÇUDUR’
 
Temponeras, yakın zamanda TSK'nin Kürdistan'da “güvenlik” gerekçesiyle gerçekleştirdiği ağaç kesimi ve ekolojik tahribat üzerine yapılan başvuruya Green Peace tarafından verilen, “uzmanlık alanımız değil” yanıtının “kabul edilemez bir çirkinlik” olduğunu söyledi. Temponeras, sözlerini şöyle tamamladı: “Kürdistan’daki ekolojik yıkım çok ciddi bir savaş suçudur. Bu konuya uluslararası toplumun dikkatini çekmek çok önemli. Bu anlamda ben de kendi üstüme düşeni yapıp konuyu Dünya Dostları Derneği'nin gündemine getireceğim. Bunun dışında da bazı farklı uluslararası çevre örgütlerine ulaşacağım ve konuyla ilgilenmelerini talep edeceğim. Aynı zamanda Danimarka parlamentosuna da bu konuda soru önergeleri vereceğiz. Danimarka parlamentosuna Türkiye'deki baskıcı rejime baskı yapmak ve siyasi tutsaklar için neler yaptıklarına dair sık sık sorular soruyoruz. Bu konuyu da gündemimize alacağız ve bu konuya odaklanacağız. Hükümet seviyesinde girişimlerde bulunacağız ki konuyu Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gündemine taşısınlar. Partimizde bir Avrupa Parlamentosu üyesi de var ve Kürt sorunu üzerine pek çok çalışma yaptı. Bu bilgiyi ona da ileteceğim." 
 
MA / Sterk Sütçü