Müftüoğlu: Önce demokrasi sonra ekonomi

img
ANKARA - Ekonomist Özgür Müftüoğlu, AKP’nin baskıcı yöntemlerle uyguladığı neo-liberal politikalardan muhalefetin de sorumlu olduğunu belirterek, demokrasiyi içselleştirmeyen bir yönetim anlayışının AKP’den farksız olmayacağını kaydetti. 
 
Ekonomik kriz sonucu iktidara gelen AKP, 19 yılda uyguladığı neo-liberal politikalarla ekonomiyi daha beter bir noktaya getirdi. Her gün yapılan zamlar, artan fiyatlar ve yükselen faturalar toplum yaşamını zorluyor. Resmi veriler ve iktidar temsilcileri ekonomide düzelme olduğunu öne sürse de toplumun alım gücü sürekli düşüyor. Kamu kaynaklarının satışı, özelleştirmeler, rantlar ve yapılan yolsuzluklara paralel işsizlik ordusu her geçen gün artıyor. Son beş yılda savaşa harcanan bütçe, örtülü ödenekler, Varlık Fonu üzerinden talan edilen kaynaklar, ihalelerin yandaşlara peşkeş çekilmesi ve kıyımdan geçirilen doğayla sömürü alanı daha da derinleştiriliyor. 
 
Ekonomist Özgür Müftüoğlu, AKP’nin uyguladığı ne-oliberal politikaları, muhalefetin tutumunu, yoksulluğu ve işsizliği değerlendirerek, ekonomideki sorunların çözümü için yol gösterdi. 
 
DERVİŞ GETİRDİ AKP UYGULADI
 
Müftüoğlu, 2001’de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş tarafından fiilen hayata geçirilen neo-liberal politikaların, AKP tarafından uygulamaya konulduğunu belirtti. Birçok ülkede talan üzerine kurulu bu politikanın iktidarları değiştirmeye zorladığına dikkati çeken Müftüoğlu, AKP’nin ise kurduğu ittifaklarla ayakta kalabildiğini söyledi. Müftüoğlu, bu ittifakların da cemaat, derin devlet gibi yapılar olduğunu hatırlattı.
 
KAPİTALİSTLERİN POLİTİKALARINI YÜRÜTTÜ
 
Bu politikaların ancak otoriterleşmeyle topluma dayatılabileceğine ve bugün yaşanan otoriterleşmede en büyük payın bundan kaynaklandığına işaret eden ekonomist Müftüoğlu, AKP iktidarının başından bu yana kapitalizmin uluslararası kurumlarının, Dünya Bankası’nın, IMF’nin, Avrupa Birliği’nin (AB) ve OECD’nin çizdiği çerçeve içerisinde politika yürüttüğünü kaydetti. Müftüoğlu, “Yoksullukla mücadele, yardım gibi politikalar yürüten AKP, bütün bunların beraberinde toplumda bir dincileşmeyi de getirdi. Muhafazakar bir toplum yapısını bunlarla beraber oluşturmayı başardı. Yani uluslararası sermayenin ve güçlerin, yerli sermayenin ve kendi ideolojisinin hepsini bir kazan içerisinde karıştırıp uygulayabilme başarısını topluma gösterdi” dedi.
 
RIZA GÖSTEREN SORUMLU
 
“Zenginin mirasına miras katma” politikasını en fazla derinleştiren bir hükümetle karşı karşıya olunduğunu dile getiren Müftüoğlu, AKP’nin devletin geliri işleme işlevini kendi sermaye ve yandaş çevresine devrettiğini kaydetti. Ekonomik krizin derinleşmesinde otoriteyi kurandan ziyade rıza gösterenin sorumluluğu olduğu eleştirisinde de bulunan Müftüoğlu, “Aynı yasama, yürütme, yargı gücüne sahip, güçlerini elinde bulunduran bir CHP olsaydı durum farklı mı olacaktı? Önce bunu oturup bir düşünmemiz lazım. Burada da mücadelenin yolunu, yöntemini doğru belirlemek lazım” diye konuştu. 
 
MUHALEFETİN ROLÜ 
 
Bugün işsizliğin ve yoksulluğun artmasında muhalefetin de rolünün olduğunu söyleyen ekonomist Özgür Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Çünkü bütün bu politikalara karşı muhalefet, toplumu arkasına alarak, sorunları iyileştirecek bir politika uygulayamadı. ‘AKP bu politikaları uyguluyor biz olsak daha farklı olurdu’ dediler. AKP’nin şu anda uyguladığı politikaların mimarı olan Kemal Derviş, AKP’nin iktidardaki ilk döneminde CHP milletvekiliydi. Yani farklı bir alternatifi, muhalefet partileri de oluşturamadılar” diye belirtti.
 
MUHALEFET SAVAŞI DESTEKLEDİ
 
Muhalefetin AKP’nin savaş politikalarına destek verdiğinin altını çizen Müftüoğlu, “Muhalefet, içerideki bütün çatışmacı süreçlere destek verdi. İnsan hakları ihlalleri gerçekleşirken bunların hepsine sessiz kaldı, hatta destek verdi. Şimdi nasıl birdenbire iktidarın yerine muhalefeti koyacaksınız da her şey güllük gülistanlık olacak? Mümkün değil. Bugün ülkenin çok büyük bir bölümü kayyımlarla yönetiliyor. Dolayısıyla muhalefet burada en az AKP kadar sorumludur. Bugüne kadar yaptıklarının üzerini örterek, yeni bir sayfa açamaz. Bütün bunların hepsinin hesabının görülmesi lazım. Bunlarla yüzleşmeleri lazım. Aksi takdirde ‘o gitsin bu gelsin’ meselesiyle ekonomi daha iyi olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
 
Sendika ve demokratik kurumların da bugün yaşanan krizden sorumlu olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, “İş Kanunu geçerken sessiz kaldılar. Sosyal Güvenlik Kanunu geçerken, emeklilik hakları ortadan kaldırılırken, bunların hepsine sessiz kalındı. Dolayısıyla burada sadece siyasi muhalefet değil, bunun dışındaki toplumsal muhalefet güçleri de maalesef 2011 yılına kadar olan süreçte çok kötü bir performans sergiledi” diye konuştu.
 
BASKICI POLİTİKALAR
 
Ekonomist Müftüoğlu, antidemokratik ortamlarda toplumların refaha ulaşabilmesinin mümkün olmadığının altını çizerek, şunları söyledi: “Bugün yaşadığımız durum da şudur: Kimse sorunlarını söyleyemiyor. İnsanların karnı aç ve artık bir yerde isyan etme durumuna geldiğinde hemen güvenlik güçleri adamın tepesine biniyor. Bundan dolayı insanlar aç olduğunu telaffuz bile edemiyorlar. Toplum baskı altına alındı. Böyle bir mekanizmada insanların bir nebze olsun rahatlayabilmeleri, refaha ulaşabilmeleri mümkün değil.” 
 
Müftüoğlu, “toplumun hepsinin söz söyleyebileceği bir Türkiye’nin oluşturulması” gerektiğini kaydetti. 
 
ÖNCE DEMOKRASİ
 
Özgür Müftüoğlu, ekonomik krizin çözümünün demokrasiden geçtiğini vurgulayarak, “Öncelikle insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi temel alan bir yaklaşımla muhalefet oluşturmak ve bunda samimi olmanız gerekir” dedi. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, eşit yurttaşlık gibi kavramları içselleştirmeyen bir yönetim anlayışının AKP’den farksız olmayacağına dikkati çeken Müftüoğlu, çözüm için şunları söyledi: “Önce demokrasi; ekonomi de onun arkasından gelir. Bugün AKP’nin uyguladığı ekonomik politikaları eleştirip, ‘Biz daha iyi politikalar uygulayacağız’ diyenleri samimi bulmuyorum. Çünkü öncelikle bütün toplumun kendisini ifade edebilmesini sağlayacak bir demokratik ortamı sağlamanız lazım. Hukuku esas hale getirmeniz lazım, insanların hukuka güvenmesi lazım. Neo-liberal politikalar ve anti-demokratik otoriter rejim birbirleriyle çok bağlıdır. AKP de bunun gereğini yerine getirdi. Bunun değişmesi lazım.” 
 
MA / Berna Kişin