Hopalı balıkçılar denize açılamadı!

img
ARTVİN - Yaşanan deniz kirliliği ve aşarı avlanma sonucunda balığın her geçen sene azaldığı Karadeniz’de, Hopalı balıkçılar masraflarını karşılayamadıkları için denize açılamadı. 
 
Balık sezonunun 1 Eylül’de açılmasıyla tekneler tekrar denizlere döndü. Fakat üçüncü haftasına giren yeni sezonda balıkçılar yine sorunlarla karşı karşıya kaldı. Denizlerde balık olmadığını söyleyen balıkçılar, bu sene de geçim derdine düştü. Palamut mevsimi olmasına rağmen, daha birçok balıkçının denizde balık olmamasından kaynaklı sezona başlayabilmiş değil. Ana akım medyada çıkan “Denizde balık bolluğu” haberlerine rağmen aşırı avlanma ve deniz kirliliğinin balıkların üremesini engellediğini söyleyen balıkçılar, ağ gözlerinin de küçülmesinden kaynaklı yavru balıkların avlandığını belirtti.
 
Hopa Balıkçı Barınağı sakinleri, yeni sezonu ve Karadeniz’de balığın durumunu değerlendirdi. Çocukluğundan beri balıkçılık yapan İsmail Hakkı Çelik, eskiden kıyılarda elleriyle balık tutabildiklerini belirtti. Balığın çevre kirliliği ve bilinçsiz avlanma yüzünden azaldığını aktaran Çelik, “Karadeniz’e kıyısı bulunan devletlerin ortak bir avlanma politikasının olmayışı balığı azalttı. Türkiye’de 1 Nisan’dan sonra avlanma yasak ama Gürcistan’da serbest. Balıkta bu tarafa oradan geliyor. Orada avlanma devam ettiği zaman bu havzanın da balığını bitirmiş oluyorsun. Burada yasak olmasının bir anlamı kalmıyor. Bir cebimize dokunmayıp, diğerinden almış oluyoruz. Bir de oradaki kurallar daha katı. Bizde yasaklar uygulanmıyor. Kendi kendimizi kandırıyoruz. Ağı çok derine attığın zaman balıkların üreme olasılığını da bitiriyor” dedi.
 
DENİZDE BALIK YOK!
 
Bu yıl henüz balığa çıkmadıklarını kaydeden Çelik, denizde balık olmadığı için boşuna masraf yapmak istemediklerini dile getirdi. Teknenin yanı sıra çalışanların da masraflarının ağır olduğunu vurgulayan Çelik, “Geçen sene 30-40 milyar masraf ettim. Hep zarar ettim. Sadece balıkçılık yapan da emekli olan da, çayı, bahçesi olan da var. Sadece balıkçılık yapanlar geçinemiyor” diye belirtti. 
 
Karadeniz’de balığın artması için tüm balıkçıların bir araya gelip planlama yapması gerektiğine işaret eden Çelik, şunları söyledi: “En azından Samsun’dan Hopa’ya kadar belirli bölgeler nadasa bırakılıp 3-5 sene yasak getirilirse balığın üremesi artar. Mesela bir dönem Trabzon’un doğusunu yasaklayacaksın. Sonra batısını nadasa bırakacaksın. Böylece balığın üremesi artabilir. Bunun başka yolu yok.”
 
DENİZ KİRLİLİĞİ
 
Geçmiş dönemlerde kıyılardan hamsi tutularak tuzlama yapılabildiğini belirten balıkçı İsmet Papila, denizin kirlenmesinden kaynaklı balığın bittiğini söyledi. Bahçelerde doğal gübre yerine suni gübreler kullanılmasının denizi kirlettiğini aktaran Papila, “Hamsi denizdeki diğer balıkların besin kaynağıydı. Hamsi olmayınca diğer balıklarda bu tarafa gelmiyor. Mesela ekonomik değeri yüksek olan istavrit vardı. O istavrit 80’den sonra yok. Birkaç tür daha kayboldu. Türün kayboluşu deniz kirliliği ile ilgili. Şu an palamut mevsimi olmasına rağmen palamut hala ortada yok” diye konuştu. 
 
BİLİNÇSİZ AVLANMA
 
“Birde Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra karşı ülkelerin kıyılarında da avlanma başladı” diyen Papila, Karadeniz’in bir iç deniz olduğuna dikkati çekerek, “Bu avlanma balığın popülasyonunu büyük oranda etkiliyor. Mesela Gürcistan’da Sovyet döneminde balığın yumurtlama zamanında oltayla bile balık avlamak yasaktı. Şu an da öyle bir yasak uygulanması gerekiyor. Bir diğer nedeni de dünyanın en gelişmiş, okyanuslarda bile avlanabilecek gırgır balıkçılığı yapılıyor. Karadeniz bir iç deniz, burada tonlarca balığı tutup yem yapmak bana tuhaf geliyor. Bu denizi kurutuyor” ifadelerini kullandı.
 
‘BALIK BOL’ HABERLERİNE TEPKİ
 
Ana akım medyada balığın bol olduğuna dair çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu kaydeden Çelik, “Balık bol olsa tezgahta kilosu 100 liraya satılmaz. Bir kalkan balığı bugün 150-200 liraya satılıyor. Kalkan balığını eskiden insanlar evlerine götürürdü. Bunu şu an yapabilecek balıkçı yok. Hepsi satıp masrafını karşılamaya çalışıyor. İnsanlara bir umut veriyorlar. İnsanlar balıkhaneye gittiği zaman balık yok. Hamsi geçen sene 10 liradan aşağı düşmedi. Bu halkı aldatmaktır. Niye yaptıklarını da anlamıyorum. Balık almaya gittiği zaman şaşırıp geri dönüyorlar” şeklinde konuştu. 
 
MASRAFLAR ARTTI
 
Emekli maaşı nedeniyle ayakta kalabildiğini belirten Papila, yasakların başlamasıyla birlikte balıkçıların devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Sadece balıkçılık ile geçinen insanların zorlandığını vurgulayan Papila, “Balıkçıların malzemeleri üzerinde aşırı bir artış söz konusu. 25 liraya aldığımız ağı şu an 130 liraya alıyoruz. 10 tane ağ atıyoruz. Ama yunuslar bu ağların hepsini birden yiyebiliyor. Seller olunca, deniz dibi kütüklerle doluyor. Ağlarda yırtılmalar yaşanıyor. Balıkçı artık ne yapacağını bilmiyor” dedi.
 
‘BALIKÇILIK UMUT İŞİ’
 
17 yıldır balıkçılık yapan Yüksel Dereci ise her sene yeni masraflar yaparak daha fazla balık tutmaya çalıştığını söyledi. Ağ ve tekne bakımlarının çok pahalı olduğunu ifade eden Dereci, sözlerine şöyle devam etti: “Eskiden kazandığımız paranın yüzde 10’u ile maliyetleri karşılayabiliyorken şimdi bu oran yüzde 30-40’lara çıktı. Zaten balıkçıya kalan karı bitiriyor. Şimdilik günü kurtarmaya çalışıyoruz. Havalar da müsaade etmedi. Şu an balıkçının mevsimsel olarak palamut tutması gerekiyor. Fakat bu sene de biraz sıkıntı yaşayacağız. Balıkçı önünü görmez. Ancak önünü umut eder. Umutla yapılan bir meslek. Balıkçının umutsuzluğa kapılma şansı yok.”
 
GEÇİNMEK ZORLAŞTI
 
Kredi çekip, borçlanarak ayakta kalmaya çalıştıklarını aktaran Dereci, sezonun açılması ile birlikte yılbaşına kadar ancak borçlarını ödeyebildiklerini söyledi. “Yılbaşından sonra da bir şey tutabilirsek cebimize kalır” diyen Dereci, şunları dile getirdi: “Balıkçı yaza göre hazırlığını yapmak zorunda. Kenara biraz para koyacak. Ama eskiye göre daha sıkıntılı olmaya başladı. Sürekli masraf edilmesi gereken bir iş. Daha fazla balık tutsak bile geçinme şartları zorlaştıkça bununda bir değeri kalmıyor. Büyük tekneler içinde durum aynı. Balık azalsa bile masrafları artıyor.”
 
'ŞİRKETLERİN DEDİĞİ OLUR'
 
Dereci, devamında şunları söyledi: “Devletin bir tane görevlisinin gelip ‘Siz ne tutuyorsunuz. Neyle geçiniyorsunuz’ dediğini görmedim. Ancak masa başında alınan kararlarla sürekli yasaklar getiriliyor. Ama bu yasağın karşılığında insanlar etkileniyor mu diye araştıran yok. Defalarca ‘Gelin bir çayımızı için. Ne yapıyoruz bakın’ dedik. Ama kimsenin umurunda değil. Balıkçı sahipsiz. Balıkçılıkta, büyük balıkçılık şirketlerinin dediği oluyor.”
 
MA / Tolga Güney