ANKARA - İşçi ve emekçiler, OHAL’in derinleştirdiği hak gaspları ve diğer olumsuz koşullar altında 1 Mayıs’ta alanlara çıkacak. KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, AKP Hükümeti’nin emek alanına yönelik yaptığı tüm düzenlemelerin sermayedarların lehine olan düzenlemeler olduğunu kaydetti.
Türkiye'de OHAL'in ilan edildiği tarihten bu yana çalışma yaşamına dair işçi ve emekçilerin aleyhine birçok önemli değişiklik yapıldı. Bireysel Emeklilik Sigortası (BES), Özel İstihdam Büroları, Varlık Fonu, taşeron işçiye “güvenlik soruşturması” engeli, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve işçinin kıdem tazminatına yönelik girişimler, OHAL sürecinde en çok tartışılan konular oldu.
OHAL sürecinde yaşanan bu hak gaspları, işçi ve emekçilerin 1 Mayıs İşçi Bayramı gündemini ve taleplerini oluşturacak.
İŞÇİ HAKLARI GERİYE GİTTİ
Özel İstihdam Büroları'yla birlikte işverenlere, "işçiyi kiralama" yetkisi verildi. Bu durum, işçi sendikaları ve hak örgütleri tarafından "modern kölelik" olarak değerlendirildi ve iş güvencesini ortadan kaldırarak, asgari ücretin altında bir rakama işçiyi mahkum etmesi nedeniyle yoğun tepki gördü. Özel İstihdam Büroları, işçinin hak talebinde bulunacağı bir muhatabın ortadan kaldırması ve emekliliği imkansız hale getirmesinin yanı sıra kadınları çalışma yaşamının dışına iten özellikleri nedeniyle işçi haklarını oldukça geriye götürdü.
İŞÇİNİN SIRTINA BİR YÜK DAHA BİNDİRİLDİ
19 Ağustos 2016 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilen Türkiye Varlık Fonu ile işçinin sırtına bir yük daha bindirildi. Yasaya göre, fonun en önemli kaynaklarını özelleştirme gelirleri, işsizlik sigortası zorunlu bireysel emeklilik sisteminde biriken para oluşturdu. Ayrınca fon, Sayıştay yasasına tabi olmaması ve "bağımsız denetçi" tarafından denetlenecek olması, akıllara yine bir "yolsuzluk" endişesini de getirdi.
Keza, Türkiye Varlık Fonu Şirketi'nin en az 5 kişiden oluşan yönetim kurulu başkanı, genel müdürü ve üyelerinin Başbakan tarafından atanacak olması da, fonda birikecek paranın kullanım alanına dair endişeleri katbekat artırdı.
İŞÇİ SERMAYE İÇİN ÇALIŞTIRILDI
İşçiler, Zorunlu Bireyse Emeklilik Sistemi (BES) ile birlikte hükümetin nakit ihtiyacını karşılamaya zorlandı. 10 Ağustos 2016 tarihinde yasallaşan BES, hiçbir işçi sendikasına danışılmadan hazırlandı. İşçi sendikaları BES'e dair, "Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ilkesine ve sosyal güvenliğe ilişkin hükümlerine aykırı" tanımlamasına muhalefet gösterdi. Zorunlu BES ile işçi ücretlerinden en az 50 TL kesildi. Yabancı sermaye girişinin durduğu Türkiye'de, BES' in hükümetin piyasanın nakit ihtiyacını karşılamak için işçinin sırtına bindirilen bir uygulama olduğu düşünülüyor.
İŞÇİNİN TEK GÜVENCESİNE SALDIRI GERÇEKLEŞTİ
İş güvencesi için sigorta niteliğinde olan kıdem tazminatı, son yıllarda tartışmaya açıldı. Yasal düzenleme niyeti 2016 yılı Eylem Planı doğrultusunda gündeme alınan kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçi sendikaları tarafında "kırmızı çizgi" olarak belirtildi.
İşçi tarafının bu doğrultuda ortaya koyduğu net tutum, bir fon oluşturulması için somut adımların atılmasını engelledi. Böylece “Ulusal İstihdam Stratejisi"nin son ayağı olan kıdem tazminatının fona devredilmesi gerçekleşmedi.
İŞÇİ HAKKINDAN DAHA AZINA İKNA EDİLMEYE ZORLANDI
İşçi sendikaları tarafından “işçi sınıfı haklarını sermayenin insafına terk etme düzenlemesi” şeklinde tanımlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda “işçi işveren anlaşmazlıklarına dair değişiklik” öngören yasa tasarısı, 12 Ekim 2017 tarihinde Meclis’te kabul edildi.
“Zorunlu Arabuluculuk” uygulaması, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. AKP iktidarı bu yeni uygulama ile yoksulluk içinde kıvranan işçi sınıfının haklarını sermayenin insafına terk ederek, işçinin arabulucu önünde hakkından daha azına ikna etmeye zorlandı.
OHAL YILLARINDA İŞ CİNAYETLERİ REKOR KIRDI
2017 yılı ise, son yılların en fazla iş cinayetinin yaşandığı yıl olarak tarihe geçti. AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 yılının son iki ayında 146 işçi, 2003 yılında 811 işçi, 2004 yılında 843 işçi, 2005 yılında bin 96 işçi, 2006 yılında bin 601 işçi, 2007 yılında bin 44 işçi, 2008 yılında 866 işçi, 2009 yılında bin 171 işçi, 2010 yılında bin 454 işçi, 2011 yılında bin 710 işçi, 2012 yılında 878 işçi, 2013 yılında bin 235 işçi, 2014 yılında bin 886, 2015 yılında bin 730, 2016 yılında bin 929, 2017 yılında ise 2 bin 6 işçi yaşamını yitirdi.
107 BİN EMEKÇİ İŞİNDEN EDİLDİ
OHAL döneminde KHK'lerle birlikte bugüne kadar toplam 107 bin emekçi farklı gerekçeler ile işlerinden ihraç edildi. Yine iktidarın "Taşeron işçiye kadro müjdesi" diye güzelleme yaptığı taşeron sorunu içinden çıkılmaz hal aldı. OHAL döneminde taşeron işçiye “güvenlik soruşturması” engeli getiren hükümet, söz konusu uygulama ile birlikte bugüne kadar 5 bine yakın işçi güvenlik gerekçesi ile işlerinden oldu.
'İŞÇİLER KENDİLERİNİ YAKACAK DURUMA GELDİ’
İnşaat işçisi Sıtkı Aydın, 12 Ocak 2018'de “Geçinemiyorum” diyerek Meclis önünde kendini ateşe verdi. Yine Balıkesir'de borçları olduğu belirtilen M.B adlı kişi, Altıeylül ve Karesi belediyeleri önüne gidip iş istedi. Her iki belediyeden de taşerona kadro verilmesi nedeniyle Nisan 2018'e kadar işçi alımlarının durdurulduğu cevabını alan M.B., belediye önünde üzerine benzin döküp kendini ateşe verdi.
‘SÖMÜRÜYE KARŞI ALANLARA'
OHAL döneminde yapılan işçi ve kamu emekçilerine yönelik düzenlemeler ve gelişmeler dair değerlendirmelerde bulunan KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, Türkiye'deki işçi ve emekçilerin ciddi baskı ve zorbalıklar içerisinde 1 Mayıs alanlarına gideceğini kaydetti.
AKP Hükümeti’nin emek alanına yönelik yaptığı tüm düzenlemelerin sermayedarların lehine olan düzenlemeler olduğunu kaydeden Gezen, "OHAL kıskacında olan işçi ve emekçilerin taleplerinin en fazla görünür olacağı yerlerin başında 1 Mayıs alanları geliyor. İşçi ve emekçiler üzerinde derinleştirilen sömürüye karşı alanlarda olalım" çağrısı yaptı.
MA / Selman Güzelyüz