Turgut: Kürt illeri tamamen yok edildi, yargılanan olmadı

img

CENEVRE - İsviçre’de kurulan “Türkiye Mahkemesi”nde cezasızlık politikasına dair sunum yapan Emre Turgut, 2015-2106 yıllarında Kürt illerinin tamamen yok edildiğini ve bu suçlardan dolayı yargılanan kimsenin olmadığını söyledi. 

 
Türkiye’de, yaşanan hak ihlallerine ilişkin, Belçika merkezli Van Steenbrugee Advocaten (VSA) Hukuk firması öncülüğünde Cenevre’de kurulan “Türkiye Mahkemesi” üçüncü gününde tanık anlatımları ve raporların sunulmasıyla devam etti.
 
“Türkiye’de cezasızlık” üzerine Emre Turgut’un raporunu sunmasıyla başlayan oturumlarda,Türkiye’de sistematik bir cezasızlık politikasının olup olmadığı, hak ihlallerinin faillerinin yargılanmasını sağlayan bir sistem olup olmadığı sorularına yanıt arandı. Raporunda üç ana dönemi incelediğini belirten Turgut, 1980 askeri darbe sürecini, 1990 yıllarında Kürt sorunu ile ilgili dönemi ve 2016 askeri darbe girişimi sonrası süreci detaylı olarak ele aldığını söyledi. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler ve iç hukukunda insan haklarının korunması ve bu hakları ihlal edenlerin cezalandırılması konusunda kesin ve açık hükümlerin yer aldığını hatırlatan Turgut, fakat buna rağmen Türkiye’de sistematik biçimde hak ihlalleri konusunda bir cezasızlık politikasının uygulandığını kaydetti. 
 
İHLALLERDE CEZASIZLIK POLİTİKASI
 
Konuşmasında 2019 yılında Urfa’da 50’ye aşkın Kürt vatandaşın gözaltına alınıp işkenceye maruz kalması olayı, Diyarbakır Newroz’unda polislerce öldürülen Kemal Kurkut davası ile Ankara’da yaşanan bir gözaltı olayını örnek gösteren Turgut, Türkiye’de aslında çok uzun zamandan beri faillerin korunduğu ve yaptıkları ihlallerden dolayı yargılanmadığını belirtti. 1990’yı yıllarda devletin güvenlik birimleri ile PKK arasında yaşanan çatışmalar esnasında buna dair örneklere sıklıkla rastlamanın mümkün olduğunu hatırlatan Turgut, devamla şunları söyledi: “1980 darbesi sonrası çıkarılan anayasada da var olan geçici bir hüküm darbecilere koruma sağlıyordu. Yine 1990’lı yıllarda Kürtlerin olduğu Türkiye’nin Güneydoğu’sunda OHAL ilan edildi. Buraya özgü yasalar çıkarıldı ve Valiler yetkilendirildi. Bu süreçte kayıplar, işkenceler köy boşaltma ve yakmalar yaşandı. Bu konuda AİHM Türkiye’yi bir çok kez mahkum etse de failler korunmaya devam etti. Benzer biçimde 2015-2016 yılları arasında bu bölgede şehirler bütünüyle yok edildi, ortadan kaldırıldı insanlara işkence yapıldı ve öldürüldü. Bu süreçte çıkarılar bir kararname ile buradaki operasyonlara katılanlara soruşturma izni Bakanlar kuruluna verildi ve şuna kadar da zaten yargılanan olmadı.” 
 
HRANT DİNK CİNAYETİ 
 
Türkiye’de polis, asker veya diğer güvenlik elemanlarına soruşturmanın izne tabi olduğunu anımsatan Turgt, Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi bu soruşturma izninin çok geç verildiğini ya da Urfa’daki gözaltı örneğinde olduğu gibi bazen de hiç verilmediği vurguladı. Türkiye’de 2016 askeri darbe girişimi sonrası çıkarılan Kanun Hükmündeki kararnamelere de dikkati çeken Turgut, söz konusu kararnamelerde de hukuksuz uygulamalarda bulunan kolluk güçlere güvencenin sağlandığını söyledi. Turgut, cezasızlığın bizzat devletin en üst düzeyinde bulunan kişilerce teşvik edildiğini hatırlatarak, bu da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Gülen Cemaatine ilişkin yaptığı açıklamalarından örnekler verdi. 
 
KÜRTLERE YÖNELİK AYRIMCILIK VAR
 
Daha sonra hakimlerin sorularını yanıtlayan Turgut, Cezasızlık politikasının arkasında etnik nedenlerden kaynaklı bir motivasyonunun olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine Türkiye’de Kürtler yönelik bir ayrımcılığın olduğunu, TMK’nin genelde Kürt sorunu, PKK meselesiyle ilgili ve onlara karşı kullanıldığını dile getirdi. 
 
KÜRT SORUNU İFADESİ SORUNLU
 
Mahkeme esnasında hakimlerden Johann van der Westhuizen de söz alarak, Turgut konuşması boyunca “Kürt sorunu” ifadesini kullanmasına itiraz etti. Westhuizen, “Biliyorum belki başka bir amacınız yoktur ama ‘Kürt sorunu’ diyorsunuz. Sanki Kürtlerin varlığı bir sorunmuş gibi. Güney Afrika’da da ‘siyahların sorunu’ deniyordu. Oysaki ülkenin nüfusunun yüzde 80’den fazlası siyah. Ben bu terminolojiyi sorunlu olarak görüyorum. Ayrıca dün de bir gazeteci bugün mağdur olan Gülen cemaatinin geçmişte Kürtleri mağdur edenler arasında olduğunu söyledi. Hani burada bir yargılama yapmıyorum ama terminolojiye dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. Bunun üzerine Turgut kullandığı ifadeden dolayı özür diledi. 
 
TANIKLAR KONUŞTU
 
Turgut’un ardından 2016 yılında İstanbul’da gözaltına alınan ve işinden atılan Gökhan Açıkkollun’nun eşi Tülay Açıkkollu’nun tanıklığı dinlendi. Açıkkollu, Darbe günü çok korktuğunu belirterek sonraki günlerde köye gittiklerini ve çocuklarının okul işlemleri için İstanbul’a dönen eşinin gözaltına alınıp kötü muameleye tabi tutulduğunu söyledi. Daha sonra öğretmen olarak çalışan eşi ve kendisinin ihraç edildiğini söyleyen Açıkkollu, kendisinin 23 yıllık devlet memuru olduğunu ve daha önce hiçbir sicilinin olmadığını söyledi. Açıkkollu’nun anlatımlarının ardından mahkemeye öğle arası verildi. 
 
ŞANSAL: HAKKIMDA 53 DAVA VAR 
 
Mahkeme’nin öğleden sonraki oturumlarında ise ilk olarak Barbaros Şansal dinlenildi. Ocak 2017 tarihinde polislerce ve havalimanı çalışanları tarafından kaçırılıp linç edildiğini söyleyen Şansal, daha sonra hukuksuz bir biçimde Silivri cezaevinde 56 gün boyunca hücrede kaldığını ifade etti. Serbest bırakıldıktan sonra kendisine saldıran polisler hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen Valiliğin soruşturmaya izin vermediğini belirten Şansal, ama kendisi hakkında şu ana kadar açılmış 53 dava olduğunu söyledi. Türkiye’de bir korku imparatorluğunun yaratıldığını söyleyen Şansal, insanların absürt suçlamalarla baskı altına alınmaya çalışıldığını ama kendisinin bütün baskılara rağmen Türkiye’de kalıp mücadelesine devam edeceğini söyledi. 
 
LGBT hareketine yönelik saldırılara dair bir soruya yönelik de Şansal, Türkiye’de nefret suçları yasalarda bulunmasına rağmen hakimlerin bu yasaları kendilerince yorumladığını söyledi. LGBT bireylerinin sürekli olarak hedef gösterildiğini, hangi etnik ve dinsel gruba ait olursa olsunlar sürekli saldırıya maruz kaldıklarını söyleyen Şensal, Türkiye’de Erdoğan rejimini eleştiren bütün “ötekilerin” baskılara maruz kaldığını ifade etti. Erdoğan rejiminin düşman yaratmayı sevdiğini ifade eden Şensal, “Sistem Erdoğan üzerine kurulu, kabul ediyorsanız tamam kabul etmiyorsanız hedef haline getiriliyorsunuz” dedi. Türkiye’de bir linç kültürünün varlığından bahseden Şensal, bu linç gruplarının Kürtlere, LGBT’lere karşı sürekli harekete geçirildiğini söyledi. 
 
KEMAL KORKUT’UN AĞABEYİ DİNLENDİ
 
Daha sonra 2017 Diyarbakır Newroz’unda polislerce öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un ağabeyi Ercan Kurkut dinlenildi. Öldürme anına ait bütün fotoğraf ve görüntülere rağmen kardeşini öldüren polislerin delil yetersizliğinden beraat ettirildiğini dile getiren Kurkut, şunları söyledi: “Herkesin önünde, evimizin gücüğü ve neşesi olan Kemali öldürdüler. Kemal keman çalardı saatlerce odasında keman sesi gelirdi o sesi kestiler” diye konuştu. Konuşması boyunca sık sık gözyaşlarına boğulan Korkut, kardeşini öldüren polislerin değil, öldürme anına çeken “Özgür basın çalışanı” Abdurrahman Gök’ün yargılandığını ve hakkında 20 yıl hapis istendiğine dikkat çeken Kurkut, “ Kardeşimi öldürdükleri yetmediği gibi, cenazesini almaya giden aileyi oradan oraya gönderip eziyet ettiler, cenazesi yıkandığı esnada suyu kestiler, cenaze arabası bile vermediler.” Kardeşinin öldürülmesinden hemen sonra polislerin ilk iş basın mensuplarının elindeki görüntüleri topladığını ve valiliğinde ‘meydana girmeye çalışan bombalı teröristin etkisiz hale getirildiği’ şeklinde açıklama yaptığına dikkat çeken Korkut, “Başka yerde polis delil toplamak için olay yerine gider Türkiye’de delilleri karartmak için.  Savcılar olay araştırır ama bu duruma dair hiçbir soruşturma ve inceleme yapılmadı. Bunu bırakalım polislerin mahkemedeki bütün taleplerini kabul eden hâkim, bizim hiçbir itiraz ve talebimizi kabul etmedi. Ben Türk yargısına inancım kalmadı” diye konuştu. 
 
Kurkut’un tanıklığının ardından mahkemeye kısa bir ara verildi. Mahkeme Luca Perilli’nin “Türkiye'de Yargı Bağımsızlığı ve Adalete Erişim” raporunun sunmasının ardından bugünkü oturuma ara verecek. Mahkeme tanıkları dinlemek üzere yarın devam edecek. Öte yandan Türkiye’nin savunma yapması için her gün yarım saatlik bir zaman ayrılıyor. Fakat şuana kadar Türk yetkililerden mahkeme katılım söz konusu olmadı.  
 
MA / Rüştü Demirkaya