Türkiye Girê Spî ve Serêkaniyê’de kriminal suçlarla anılıyor

img

EYN İSA - Türkiye’nin girişine izin verilen Girê Spî ve Serêkaniyê, ölüm, gasp, talan, insan kaçırma ve yıkımla anılır oldu. PYD Fırat Bölgesi Eş Başkanı Berîvan Îsmaîl, "Türkiye sınırlarında halklar mozaiğini değil, radikal dinci grupları istiyor" dedi.

Türkiye, Suriye Milli Ordusu (SMO) adını verdiği paramiliter gruplarla 9 Ekim 2019 tarihinde Kuzey ve Doğu Suriye'nin Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine yönelik hava ve kara saldırılarının üzerinden iki yıl geçti. Hava sahası açılarak bu kentlere girilmesine izin verilen Türkiye ve SMO, ölüm, kaçırma, gasp, talan ve yıkımla gündeme geliyor. Türkiye ve desteklediği paramiliterler, yerleştikleri bu kentler üzerinden Kuzey ve Doğu Suriye'nin diğer bölgelerini tehdit ediyor. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Fırat Bölgesi Eş Başkanı Berîvan Îsmaîl, Türkiye'nin sınırlarında halkları değil selefi grupları görmek istediğini söyledi.
 
EFRÎN, SERÊKANİYÊ VE GİRÊ SPÎ
 
2019 yılının Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî halkları için zor bir zaman olduğunu, göç ve zulüm yapıldığını hatırlatan Îsmaîl, aynı dönemde halkın ve savunma birliklerinin tüm imkanlarıyla direndiğini vurguladı. Dünyanın bu duruma seyirci kaldığını anımsatan Îsmaîl, topraklarından vaz geçmediklerini ve bu uğurda mücadele etmeye devam edeceklerini ifade etti. 
 
HALK SINIRDAN UZAKLAŞTIRILIYOR 
 
Girê Spîli olan Îsmaîl, kentinin DAİŞ'ten alındığında halkın büyük bir coşkuyla evlerine ve yerlerine döndüğünü anımsattı. Sonra Türkiye'nin saldırılarına maruz kaldıklarını belirten Îsmaîl, "Çok büyük saldırılar gerçekleştirerek, aslında var olan sistemi tümden yıkmak istiyordu. Burada sadece Kürtler yaşamıyor. Araplar, Ermeniler ve Türkmenler de var. Türkiye sınırlarında bu halklar mozaiğini değil, radikal dinci grupların olmasını istiyor. Halkların da kamplarda yaşamasını istiyorlar. Bu şekilde kentlerimizi işgal ettiler" dedi.
 
HALK TERKETMİYOR
 
Halkların bir gün evine dönme inancıyla mücadele ettiğini sözlerine ekleyen Îsmaîl, şöyle devam etti: "Bu anlamıyla QSD'nin yanında saf tutulanlar Türkiye'nin hedefi haline geldi. Bu duruşu kırmak için onlarca aileyi katliamdan geçirdiler. Özellikle Arap ailelerine yaparak, onları ayırmaya çalışıyorlar. Ancak halk, toprağına bağlı. Mesela aylardır Eyn Îsa'yı bombardımana tutuyorlar, ancak halk yerini yurdunu terk etmedi. Temel hedeflerinden biri de halkların arasına nifak tohumları ekmek."
 
KADINLARA SALDIRIYORLAR
 
Îsmaîl, Türkiye'nin bu sistemi yıkmak için çok kapsamlı ve planlı saldırılar gerçekleştirdiğini söyledi. Oluşturdukları sistemin kadın öncülüğünde olduğunu vurgulayan Îsmaîl, Türkiye'nin bu sistemi yıkmak istediğini ve 9 Ekim saldırısı başlatıldığında ilk hedeflenenlerin kadınlar olduğuna dikkat çekti. Bunun en bariz örneğinin Hevrîn Xelef'in katledilmesi olduğunu sözlerine ekleyen Îsmaîl, Xelef'in şahsında tüm kadınların hedef haline getirildiğini, bununla birlikte sistemin temellerinin yok edilmek istendiğini, bunu gördüklerini ve direniş hattını daha da güçlendirdiklerini dile getirdi. 
 
HER​KES SESSİZLEŞİYOR
 
Saldırıların halen devam ettiğini belirten Îsmaîl, şunları söyledi: "Türkiye nasıl Serêkaniyê ve Girê Spî'ye saldırdığında herkes sessiz kaldıysa şimdi Til Temir ve Eyn Îsa'ya yapılan saldırılarda aynı sessizlik var. Rusya ve Suriye rejiminin bölgede güçleri bulunmasına rağmen hiç bir şey demiyorlar. Suriye'yi bu hale getiren Türkiye olmasına rağmen rejim buna karşı bir refleks geliştirmiyor. Rusya da bu temelde hareket ediyor. Bu devletler bölgede aynı zamanda yıkıcı bir rol oynuyorlar. Öyle denildiği gibi herhangi bir soruna çözüm bulmuş değiller. Ondan çok bize yapılan saldırıların birçoğu onların eliyle yapılıyor."
 
SİSTEMİ KORUYACAĞIZ
 
Türkiye’nin denetimine bırakılan kentlerin son durumuna ilişkin de konuşan Îsmaîl, bölgenin demografik yapısının değiştirilmeye çalışıldığına dikkat çekerek, şunları ifade etti: "Şimdi işgal edilen yerlerin demografik yapısı değiştiriliyor. Girê Spî'de her yerde zorunlu Türkçe eğitimler veriliyor. Onların sistemine uymayan insanları ölüm ve işkenceyle terbiye etmeye çalışılıyor. Bunu yapan Türk devletinin kendisidir. Bu tür uygulamaları orada kalan insanlar, yine onların tabanı da kabul etmiyor. Türkiye'ye karşı protestolar gerçekleştirdiler. 'Türk devletini istemiyoruz' dediler. Her ne kadar bunların kamuoyuna yansımasını engelleseler de bunlar yaşanıyor. Arap halkı başta olmak üzere diğer halklarla kurduğumuz ilişki ve sistem bizim için yeni bir modeldir. Onların özgür yaşam arayışı için mücadelemizi daha da büyüteceğiz." 
 
MA / Nazım Daştan