Süreç bozulunca hapis cezaları verilmeye başlandı

img
DİYARBAKIR - Kürt sorununun çözümü için yol ve yöntemler ortaya koyan DTK, şiddet politikasıyla hedefe konularak, çalışmalarına katılanlara bir bir hapis cezaları verilmeye başlandı.
 
Kökü cumhuriyetin kuruluşuna uzanan Kürt meselesi; yapılan katliamlar, sürgünler, gerçekleştirilen ölümler, “faili meçhul” kalan cinayetler, kayıplar, cezaevleri ve yakılıp yıkılan şehirlerle yüzüncü yılına yaklaşılan Türkiye’nin kangren halini almış en büyük problemi. Bugüne dek meselenin çözümüne yaklaşılan her dönemin ardından devreye giren örtük ya da açık aktörlerin müdahaleleriyle daha büyük bir şiddet dalgası geldi. 
 
Kürt meselesinde diyalogu sağlayıp, çözüm yolları üretmek amacıyla kurulan oluşumlardan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) oldu. 
 
Demokratik çözüm arayışlarının gündeme geldiği 2007 yılında Diyarbakır’da kurulan DTK’nin ilk eşbaşkanlığını Yüksel Genç ve Hatip Dicle yaptı. Kürt meselesinin barışçıl çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hedefiyle yola çıkıp, 800’e yakın sivil toplum örgütünün çatısı altında toplandığı DTK’nin bünyesinde yine siyasi partiler, il genel ve belediye meclisi üyeleri, kent meclisi, farklı etnik, dinsel ve mezhep gruplarının temsilcileri ile seçilmiş halk delegeleri yer aldı. Sahip olduğu bu toplumsal meşrutiyetle çalışmalarına başlayan DTK’nin eş başkanlığını sonraki yıllarda Ahmet Türk-Aysel Tuğluk, Selma Irmak-Hatip Dicle, Leyla Güven ile Berdan Öztürk gibi isimler üstlendi. 
 
MECLİSE DAVET EDİLDİ
 
Kürt meselesi, yeni anayasa, adalet, yerel yönetimler, eğitim ve sağlık sistemi gibi birçok temel konuda düzenlenen kongre, çalıştay ve konferanslarda mevcut sorunlar tartışılıp, çözüm önerileri geliştirildi. Düzenlenen bu programlara iktidarda bulunan AKP’nin önemli birçok isminin yanı sıra MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e kadar pek çok kişi katıldı. Sahip olduğu toplumsal meşruiyet dolayısıyla 2012 yılında dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yeni Anayasa çalışmaları konusundaki görüşlerini sunmaları için DTK’ye davet gönderdi. DTK heyetinin, bu davet üzerine o dönem Komisyona sunduğu 6 sayfalık öneriler arasında demokratik özerklik talebi de yer aldı.
 
‘ÇÖKTÜRME PLANI’YLA HEDEFE KONULDU
 
2013 yılında ise “çözüm süreci” olarak adlandırılan dönem başlatıldı. Süreçle birlikte oluşturulan 5 kişilik İmralı Heyeti içerisinde o dönemki DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle de yer aldı. Dicle, İmralı Adası’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yanı sıra dönemin başbakan yardımcıları ve devlet yetkilileriyle müzakere masasına oturdu. Fakat 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) karar altına alınıp, AKP’nin tek başına iktidar olma şansını kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri ertesinde devreye konulan “Çöktürme Planı” ile DTK de hedef seçildi.
 
DAVALAR PEŞ PEŞE AÇILDI
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla 9 Ekim 2018'de aralarında DTK'nin de olduğu 200'e yakın adrese polis baskınları yapıldı, aralarında siyasetçiler ve gazetecilerin de olduğu 141 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerden 25'i daha sonra çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Çalışmaları illegalize edilen DTK’nin yöneticileri ve delegelerinin yanı sıra düzenlenen programlara katılan isimler hakkında da soruşturmalar başlatılıp, davalar açıldı. Hakkında “örgüt yöneticiliği” suçlamasıyla açılan davada 22 yıl 3 ay hapis cezası verilen DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, 22 Aralık 2020’de tutuklanıp, cezaevine konuldu. 
 
DTK’ye yönelik baskı politikasının son adımı 26 Haziran 2020’de atıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmayla hakkında yakalama kararı çıkarılan 64 kişiden 45’i gözaltına aldı. Bunlardan 23 kişi “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanırken, DTK’nin kapısına ise mühür vuruldu. 
 
YARGILANAN İSİMLER VE VERİLEN CEZALAR
 
DTK’nin geçmişte iktidar mensupları ve eski devlet yöneticilerinin de iştirak ettiği panel, çalıştay vb. çalışmalarına katıldıkları gerekçesiyle Diyarbakır’da görülen yargılamalar sonucunda şimdiye kadar;
 
* Emek Partisi (EMEP) MYK üyesi ve Evrensel yazarı Yusuf Karataş’a “örgüt kurmak ve yönetmek”ten 10 yıl 6 ay, 
 
* Kapatılan İMC TV’nin Program Koordinatörü Ayşegül Doğan'a “örgüt üyesi olmak”tan yargılandığı davada 6 yıl 3 ay,
 
* Diyarbakır Barosu eski başkanı Mehmet Emin Aktar'a “örgüt üyeliği”nden 6 yıl 3 ay, 
 
* İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi avukat Raci Bilici'ye “örgüt üyeliği”nden 6 yıl 3 ay, 
 
* Yerine kayyım atanan Eğil Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Ensarioğlu’na "örgüt üyeliği”nden 6 yıl 3 ay, 
 
* HDP Diyarbakır il yöneticisi Edip Binbir’e “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezaları verildi. 
 
Aralarında Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyesi Şeyhmus Gökalp, gazeteciler Roza Metina ve Mehmet Şahin'in de bulunduğu onlarca isim hakkındaki davalar ise halen devam ediyor.
 
RACİ BİLİCİ DAVASI 
 
İHD MYK Üyesi Raci Bilici'ye yöneltilen suçlamalar ve hakkında verilen cezanın gerekçeleri, DTK dosyalarına bakan yerel mahkemelerin tutumunu gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcı bir örnek konumunda. İHD’nin 2011-2014 yıllarını kapsayan ihlal raporlarını hazırladığı, yine hak örgütlerinin düzenlediği toplantılara ve DTK çalışmalarına katıldığı gerekçesiyle Bilici hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’nca 2017’de soruşturma başlatıldı ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonucunda "örgüt üyeliği" suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapse mahkum edildi.
 
İSTİNAF BOZDU
 
Avukatlarının itirazı üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliyesi 2'nci Ceza Dairesi, 21 Aralık 2020’de Bilici'nin “DTK içerisinde herhangi bir üyeliğinin bulunmadığı, İHD Diyarbakır Şube Başkanı olarak katıldığı programlarda konuşma yapması şeklinde gerçekleşen sivil toplum örgütü faaliyeti olarak ortaya konan eylem ve faaliyetlerinin örgütsel amaçla gerçekleştiğine dair delillerin ortaya çıkarılmaksızın, katıldığı yasadışı eylem olup olmadığı ve kod adı kullanıp kullanmadığı hususunda gerekli araştırmalar yapılmadan hüküm kurulmasının yasaya aykırı olması nedeniyle” kararı bozdu. 
 
YARGITAY KARARLARI! 
 
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bu yöndeki benzer kararlarına atıfta bulunan İstinaf mahkemesi, şu hususların altını çizdi: "Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi, örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir… Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.” 
 
DOSYAYA EKLENEN YENİ DELİL!
 
İstinafın bozma kararı üzerine dosya yeniden yerel mahkemeye geldi. Geçtiğimiz 17 Eylül’de görülen duruşmada savcı Bilici’ye yönelik suçlamalarını tekrarladı. Yeni delil olarak ise, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in, 26 Aralık 2018 günü görülen dava duruşması öncesinde HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan tarafından Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan açıklamayı camdan izlerken çekilmiş fotoğrafı dosyaya konuldu. Üstelik bu duruma dair tutanak açıklamadan yaklaşık iki ay sonra, 16 Ocak 2021’de düzenlenmişti.
 
BAŞKAN ŞERH DÜŞTÜ
 
Buna rağmen mahkeme heyeti, oy çokluğu ile Bilici'yi "örgüt üyeliği”nden 6 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Mahkeme başkanı ise karşı oy kullanarak, karara şerh düştü. Kararının gerekçesini de "Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 2020/768 esas, 2020/1207 karar sayılı lamında belirtildiği üzere sanığın DTK içerisinde eşbaşkanlık ve genel kurul, daimi meclis, başkanlık divanı ve komisyonlarında üyelik veya delegasyon olarak yer alma şeklinde veya delegasyon olarak yer alma şeklinde herhangi bir görevi bulunmadığı, İHD Diyarbakır Şube Başkanlığı sıfatıyla konferansta moderatörlük görevi yapmış olması, bozma sonrası celp edilen evrak içeriklerine göre dava tarihinden sonra 1 adet basın açıklamasına katılımı, fiili bir eyleme dönüşmeyen iletişim tespiti içeriklerinin başlı başına Silahlı Terör Örgütü Üyeliği'nde belirtilen çeşitlilik, süreklilik, yoğunluk içermediği bu nedenle Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 223/2-e maddesi gereğince beraat yönünde karar verilmesi kanaatiyle sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum" diyerek açıkladı. 
 
Bilici’nin avukatlarının itirazı üzerine dosyanın yeniden gönderildiği İstinaf Mahkemesi, henüz kararını vermiş değil.
 
MA / Ömer Çelik